Ebeveynlerin hemen hemen hepsi çocuklarının görmek istedikleri gibi giyinmesini, istedikleri mesleği yapmasını, hayallerindeki kişiyle evlenmesini isterler… Giyim kuşam, iş – güç mevzularının bir hal çaresine illâki bakılır bakılmasına ama bir aileye açıklanması en zor durum gay olduğunu söylemektir sanıyorum… İşte Ferzan Özpetek’in yeni filmi “Mine Vaganti / Serseri Mayınlar” bu konuya eğiliyor. Her ailede yaşanması muhtemel bir durumu, statükocu anne / baba ile serseri mayın bir evlâdın çarpışması sonucu yaşanması muhtemel sonuçları anlatıyor.
Evet, Ferzan Özpetek yine bir gay hikâyesi anlatıyor. Ama bu bir gay filmi değil. Bu oldukça komik ilerleyen ve bir yerden sonra da oldukça duygusal bir viraj alan bir aile filmi… Ayrıca şu gay filmi tanımlamasından da hiç mi hiç haz etmiyorum. Bir ayrıma maruz kalıyoruz madem, şöyle söyleyeyim; her hafta vizyona giren filmlerin % 99’u zaten heteroseksüel ilişkilerin yaşandığı filmler değil mi? Ferzan Özpetek’in gayleri konu alan film çekmesine gelince; gay bir yönetmenin bu türde filmler çekmesi kadar doğal ne olabilir ki? Ayrıca ben yönetmenin bu türde filmler çekmeye devam etmesini düşünenlerdenim. “Ben eşcinselliğin biyolojik bir bozukluk, bir hastalık olduğuna inanıyorum. Tedavi edilmesi gereken bir şey bence” buyuran zat, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, uzaydan değil bu ülkeden… Yine sırf gay ya da travesti olduğu için cinayet işleyen insanlarla yine bu ülkede iç içe yaşıyoruz. Bu göz ardı etmenin imkânsız olduğu çok ciddi bir sorun. Dolayısıyla bu kafalara inat ne kadar bol film çekilirse o kadar yeridir… Asıl hastalığın eşcinselik değil; homofobi olduğunu anlatmak için…
Nihayetinde “Serseri Mayınlar” dedikodunun eksik olmadığı curcunalı sofraları, kalabalık aileleri ve gayleri, müzikleri ile içlerinden birisi eksik olduğunda kesinlikle yokluğunu hissedeceğimiz Özpetek filminin parçaları… “İmkânsız aşklar sonsuza kadar yaşar” diyen en büyük serseri mayın büyükannenin hikâyesi de epey duygusal… Yaşam ve ölümü nefis bir şekilde harmanlayan finali ve akabindeki Sezen Aksu şarkısı unutulacak gibi değil… İzleyiniz, izlettiriniz dostlar…
(27 Mart 2010)
Gizem Ertürk
Gerçekten de “gay filmi” nasıl bir tanımdır? Gösterime giren diğer filmleri “heteroseksüel filmi” diye mi adlandırıyoruz? Hadi tanımı geçelim, dediğiniz gibi gay bir yönetmenin bu tarzda eserler vermesinden daha doğal ne olabilir. Bu meseleden sıkılmış olanlar izlememekte de özgürler en nihayetinde. Ülkenin kadın ve aileden sorumlu bakanı, henüz herhangi bir icraatını göremediğimiz Aliye Kavaf, çıkıp böyle bir açıklama yaptığına göre, henüz alacak çok yolumuz var demektir, ki bu meselelere dair daha çok anlatılacak hikâye olduğunu gösteriyor. Elinize sağlık Gizem Hanım, çok güzel bir yazı olmuş. Keşke herkes sizin gibi objektif gözle filmi incelemeyi başarabilse.
Merhaba Mert. Yorumun için çok çok teşekkür ederim. Sana tamamıyla katılıyorum. Aynı şekilde, ben de filme ön yargıyla yaklaşılmasına çok tepkiliyim! Yolumuz uzun, yolumuz taşlı… Umarım daha kalabalık oluruz… Sevgiler…