Sadi Bey’in Twitter Günlükleri 3
Sinema seyircisi şöyle yazmış: Bulunduğum yerdeki sinema bir biletle 50-60 kişiye film izletiyor, ben bu sinemayı nereye şikayet edebilirim?
Sinema sektörü çok başıboş bir şekilde yürüyor. Film 20 Kasım’da vizyona girecek, 17 Kasım’da basına bülten gitmemiş, ön gösterim yapılmamış.
Tanıtım elemanları da haklı. Film iş yaparsa ünlü yönetmen ve oyuncular yüzünden iş yaptı olur, iş yapmazsa, “filmi iyi tanıtamadınız” derler.
Zaman zaman bazı Avrupa filmlerinin aniden vizyona girdiğini görürüz. Bunun sebebi Eurimages yardımını kaçırmamaktır.
Eurimages, Avrupa filmlerinin sinemalarda gösterilebilmesi için parasal destek sağlar, vizyonu zorlamak için belirli bir süre koyar.
İthalâtçı filme sinema bulamazsa para uçacağından aniden vizyona sokar. Sinema sanatmış, filme seyirci gelmiş, gelmemiş umurunda değildir.
Bazı filmler için basın gösterimi, gala felan yapılmaz. Sebebi filme güvenilmemesi, olumsuz eleştirilerin önlenmesidir.
Basın tanıtım masrafı yapılmaması için akıl vereyim: Uyduruk bir isimle filmi metheden bir eleştiri yazısı yazdırın, gazetelerde yayınlayın.
Tabi yayınlanan eleştirinin köşesine minicik, tabiri caizse pire “hook”u kadar “Bu bir ilândır” yazdırın, işi bitirin. “Hook” bir film adıdır.
Verilen bir yemekte Kırgız oyuncu Aibek Zhumabekov (fotoğrafta kameraya bakan beyaz montlu oyuncu) rap dansı yapınca “Bu ne biçim müzik” diyerek Selda Alkor ve Nuri Alço salonu terketti.
Aibek, festivalde gösterilen filmi “Tengri: Mavi Cennet” filminde bir ara rap dansı yaptığı için orkestra Kırgız oyuncuya jestte bulundu.
Öyle anlaşılıyor ki Selda Alkor ve Nuri Alço filmi görmedikleri için tuhaf bir protesto yapmış oldular. Hafızalara böyle işlendi, yazık.
Selda Alkor’un “Çok güzel hareketler bunlar”ına alışmıştık. Antalya’da herkes etkinliklere servislerle giderken özel Limuzin istemesi gibi..
Salon girişinde bir müddet bekleyip, farkedildikten sonra elleri havada öpücükler, gülücükler, dağıtarak alâyı valâ ile yerine oturması…
Gelgelelim, protestosunu gencecik Kırgız oyuncunun üzerinden yapıp, salonu sinemamızın ünlü gazozcusu ile terk etmesi bence tuhaf karşılandı.
Yüce dağ başında bir top kar idim; yağmur yağdı, güneş vurdu eridim. (Türkü)
Türkçe film afişlerinin üzerine afişi yapan şahıs veya firma adı neden yazılmaz anlamıyorum. Eserinizden utanıyor musunuz? Yazın kardeşim.
Papaz pipo içer mi? İçer. Evi Kurtuluş’ta, işyeri Beyoğlu’nda olan bir papazımız içiyor.
Peki, Papaz pipo içer mi? İçmez. Çünkü dünyevi zevklerden vaz geçmiş bir ben-i adem olarak işin ruhuna aykırı hareket etmiş oluyor.
Ayrıca sararmış bıyıklar ruhani bir yüze yakışmıyor. Bu dediğim bilcümle dini liderler için geçerlidir. Neticede olay bir avuç dumandır.
(07 Aralık 2009)
Sadi Çilingir
sadicilingir@sadibey.com