Türkiye’de Zombi Olmaz Diye Bir Şey Yok, Bilakis Türkiye’de Herşey Olur

“Ada: Zombilerin Düğünü”; ikisi de sinema yazarı olan Talip Ertürk ve Murat Emir Eren’in -kendi deyimleriyle- televizyonun içini açmak arzusuyla yanıp tutuşan bir çocuğun hissiyatıyla çektikleri bir ilk film olma özelliği taşıyor. Film aynı zamanda Türkiye’nin de ilk zombi filmi olarak kayıtlara geçti.

Mevzu; sıkıcı bir düğünün zombi saldırısıyla şenlenmesiyle başlıyor. Zombiler onları yeme derdindeyken, kendi içlerinde birbirini yemekten geri kalmayan bir arkadaş grubunun komik halleriyle ilerliyor. Bolca absürdlük ve ince göndermeleri de bünyesinde toplayan film korku değil ama eğlence arayanlara farklı bir deneyim yaşatacak…

“Ada: Zombilerin Düğünü”nün türü korku – komedi, ancak dert korkutmak değildi sanıyorum… Öyle olsa çok iyi kıvırabilirdiniz diye düşünüyorum…

Murat Emir Eren: Hep söylüyoruz, Ada genel olarak bir “eğlencelik” olarak tasarlandı. Korku bölümleri oldukça sınırlı, ama eğlenceli halini hiç elden bırakmasın istedik. Salonda film izleme deneyimi açısından bizim için korkutmakla güldürmek arasında pek bir fark yok. İnsanların korkup gözlerini kapatması kadar, gülüp eğlenmesinin de bizim için kıymetli olduğunu söyleyebiliriz. Derdimizin korkutmaktan çok güldürmek olduğunu da filmin isminden, afişine kadar, her yerde vurguladık zaten. Dolayısıyla salondaki insanların gülüp eğlenmesi amacımıza ulaştığımız anlamına geliyor bizim için. Korkutmaktan çok güldürmek çok baştan verdiğimiz bir karardı zaten.

Size en çok sorulan sorulardan birisi işi gücü bırakıp neden film işine kalkıştığınız… Film eleştirmenlerinin film çekmelerine alışkın değiliz ama düşününce bu denli film bilgisi ve kültürüne sahip insanların film çekmeleri çok olağan görünüyor… Peki sizce neden film eleştirmenleri film çekme işine yanaşmıyor?

Talip Ertürk: Film çekmek çok başka bir iş, bambaşka bir mesai. Yıllar önce Alin Taşçıyan’ın bir röportajında okumuştum, benzer bir soru kendisine sorulmuştu, film çekmenin ne büyük bir mesai olduğunu, kendisinin böyle bir çabanın altına girmek istemeyeceğini söylemişti. Genel olarak da durum budur. Bir de eleştirmenlik temelde bir yazarlık işidir, yönetmenlik ise bambaşka bir şey. Dolayısıyla film kültürüne sahip olmak size nasıl bir film yapmak istediğinizle ilgili rehber olsa da, sonuçta pek yardımcı olmuyor. Yine de sinema tarihinde eleştirmenlikten yönetmenliğe geçiş yapan bir dolu insan var bizler gibi elbette. Biraz televizyonun içini açmak arzusuyla yanıp tutuşan çocuğun hissiyatına benziyor bizimkisi alsında.

Film, başrol oyuncularının ilk deneyimi ve bence gayet doğallardı… Gülüm Baltacıgil’i Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi’nden hatırlıyoruz. Cast seçimi ekonomik nedenlerden dolayı mı böyle yapıldı, yoksa filmin ruhuna uyması için mi?

MEE: Oyuncu kadrosu ekonomik sebeplerden çok bizi tercihlerimiz neticesinde şekillendi. Filmi amatör bir kayıt mantığıyla kotardığımız için şöhretli oyuncuların bu hikâyenin kahramanları olmaması gerektiğini düşündük. Bahsettiğiniz doğallık olmadan bu filmin mizahının da pek işlemeyeceğini düşünüyorduk. Filmin ruhu yıldızlardan çok sıradan insanları talep ediyordu, oyuncularımız da sıradan insanları oynamak konusunda pek başarılı oldular kanaatindeyiz.

SİYAD Ödül Töreni’ninde Atilla Dorsay’ın Cem Yılmaz’a yaptığı göndermelerden birisi de sizin filminizdi… Taş devri, western derken türler arasında cirit atan Cem Yılmaz’ın elinden bir konuyu kurtardıklarını ve bunu sinema yazarlarının yapmış olmasından çok keyif aldığını söyledi. Meselâ şimdi vampirli filmler çok moda… Siz de ayak uydurup bir vampir komedisi yapacak mısınız? Yoksa farklı tür ve konular mı eğileceksiniz?

TE: Aslında türler arasında gezinmek niyetindeyiz. Ama zombi, vampir, kurtadam üçlemesi üzerine kariyer kurmak gibi bir niyetimiz de yok. Yine de şöyle söylenebilir, bir vampir filmi yapmaya niyetlensek o vampir hiç de karizmatik olmaz, orası kesin. Modalarla çok ilgilenmiyoruz aslında, zombileri de akımlar üstü karakterler oldukları için seçtik. Popüler olanla dalgamızı geçelim gibi bir derdimiz yok pek.

Zombilerin bir düğünü basması tesadüf olmamalı.

MEE: Evlilikle bizim değil karakterlerimizin derdi var aslında. Bizim derdimiz kötü organize edilmiş, sıkıcı düğünler. Filmin çıkış noktalarından biri de, katılmak zorunda kaldığımız düğünler oldu. Bir de Türk insanının her ne olursa olsun düğünlerde özüne çok yaklaştığını düşünüyoruz. Sahte altın takmak diye bir şey var meselâ. “Durumum yok takmayayım” yerine, “Sahtesini takayım kimse fark etmez nasıl olsa” demek bize çok ilginç geliyor.

Ekonomik çıkmazlar sebebiyle kâğıt üzerinde olan birçok şeyi filme taşıyamadığınızı okumuştum. Çıkan sonuç ne kadar içinize sindi?

TE: Çıkan ürünün tamamen içinize sinmesi diye bir durum söz konusu değil sanıyoruz. En mükemmel prodüksiyon şartları bile size kafanızdaki filmi çekmenizi sağlayamayabilir. Amaç perdede içinize en sinen halini görebilmek olmalı her halükârda. Ada için bir dolu senaryo güncellemesi yapılmak zorunda kalındı, gerek ekonomik sebeplerden, gerek memleket şartlarından. Ortaya çıkan sonucun eğlencesi de, bizim gayet içimize siniyor. Ama post prodüksiyon sürecinde filmi yüzlerce kez tekrar tekrar izleyince o görüntülerde neler bulduğumuzu tahmin bile edemezsiniz.

Türk insanının sürekli birbirini yemelerini, bir türlü organize olamamalarını izlemek oldukça eğlenceli… Diğer taraftan zombileri Türkiye’ye uyarlamak sıkıntılı oldu mu?

MEE: Organize olamayıp akılcı çözümler üretememek bizim karakterlerimizin temel problemi. Üstelik bir yanda zombilerle mücadele ederken, kendi içlerinde kenetlenmekten de çok uzaktalar. Zombilerin bizim kültürümüze uzak olduğunu düşünmüyoruz aslında. Zombiler, klâsik bir ‘biz ve onlar’ durumu üzerinden “öteki”lik yaratıyor. Bu da memleketin hiç de yabancı olmadığı bir şey. Uyarlama yapmak hiç zor olmadı, adaya gelen zombiler bir anda kendi kurallarını dikte ediyor zaten. Türkiye’de zombi olmaz diye bir şey yok, bilâkis Türkiye’de her şey olur.

Son olarak favori zombi filminizi öğrenelim…

TE: Benim şahsi favorim, orijinal Night of the Living Dead.

MEE: Ben iki Dawn of the Dead’in birden hastasıyım.

(07 Şubat 2010)

Gizem Ertürk

Özen Tutucu’yu Kaybettik

Tiyatro ve sinema sanatçımız Özen Tutucu, 29 Ocak 2010 Cuma günü 69 yaşında hayatını kaybetti. Özen Tutucu’nun cenazesi 31 Ocak 2010 Pazar günü saat 10:30’da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde yapılacak taziye töreninin ardından Teşvikiye Camii’nde kılınacak öğle namazını müteakip Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecek. 1940 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Özen Tutucu, Vukuat Var, Gümüş Gerdanlık, Hayat Sevince Güzel, Herkesin Sevgilisi, Ölünceye Kadar gibi sinema filminde çeşitli rollerde oynadı, sinemaseverlerin de takdir ve sevgisini kazandı. Merhumeye tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

Baraj’ın Çekimlerine Mayıs Ayında Başlanıyor

Yapımcılığını Uzman Film’in üstlediği, senaryosunu Arslan Kacar’ın yazdığı, geçici adı Baraj olan sinema filminin çekimleri, Mayıs ayında Elazığ’da başlayacak. Film 1965 – 1974 yılları arasındaki zaman diliminde, Elazığ Keban Barajı mağdurlarını anlatıyor. Elazığ kültürü, gelenekleri, folklorü, türküleriyle harmanlanan Baraj, izleyicisinin benimsediği bir film olmayı amaçlıyor. Günümüze kadar hiç anlatılmamış Keban Barajı’nı ve sonrasını, gerçek öykülerden oluşturan film, ülkemiz de hâlâ sürmekte olan baraj projelerine çözümler sunacak. Film, toplumsal yaşamın kanayan yaralarının, eğitimle çözümleneceğine dikkat çekecek.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Eşrefpaşalılar

    Hüdaverdi Yavuz’un yönettiği ve Sinan Albayrak, Turgay Tanülkü, Burak Tarık ile Hüseyin Soysalan’ın oynadığı Eşrefpaşalılar, 05 Mart 2010’da Medyavizyon Film dağıtımıyla Anse Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    İzmir Eşrefpaşa’dan gelip İstanbul’a yerleşmiş iki dosttan biri olan Tayyar, mafya lideri olurken arkadaşı Davut, kahve işletmektedir. İkisi de aynı kadına aşık olmuştur fakat Madam Eleni, Tayyar ile evlenmiştir. Madam’ı ortada bırakan Tayyar, Davut’un evlâtlığı Nusret’i yanına çekerek intikam almayı düşünür. Nusret iki dünya arasında kalıp bocalarken mahalleye bir Hoca efendi tayin olur ve olayların seyri tamamen değişmeye başlar.

    Eşrefpaşalılar yazısına devam et

    Tüm Şirketler

    Tüm Şirketler,
    22 – 28 Ocak 2010 Haftalık (Weekly),
    01 – 28 Ocak 2010 Yıllık (Annual),
    01 – 28 Ocak 2010 Eski Yıllar Yıllık (Ex Years Releases Annual),
    Box Office listeleri için tıklayınız.
    Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.

    KargART’ta Filmini Kap Gel’in Şubat Ayı Konuğu İnan Temelkuran

    KargART’ta “Filmini Kap Gel” Atölyesi 06 Şubat Cumartesi günü 14:00’de gerçekleştiriliyor. Bir KargART klâsiği haline gelen “Filmini Kap Gel!” Hüseyin Karabey yönetiminde başladı, geçen sene içerisinde her seferinde bir usta yönetmenin, kurgucunun davet edilmesiyle farklı bir devinim kazandı. 2 ayda bir gerçekleştirilen etkinliğin kurgusu aynı: Getirilen film, seansın yönetmeni ve katılımcılarla birlikte seyrediliyor. Film incelemeye alınıyor, tartışılıyor ve bir sonraki filme geçiliyor. Günün sonunda çekilecek yeni film için daha farklı fikirler edinilmiş oluyor. Etkinliğin Şubat 2010 ayının konuğu İnan Temelkuran.

  • Basın Bülteni
  • Afişe haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    KargART’ta Filmini Kap Gel’in Şubat Ayı Konuğu İnan Temelkuran yazısına devam et
  • Gene Hackman, Arka Pencere’de “Yokum” Diyor

    Arka Pencere, bu hafta, 2004’te sinemayı bırakan kült oyuncu Gene Hackman’ı anımsıyor. Ada: Zombilerin Düğünü’ yönetmenleri Murat Emir Eren ve Talip Ertürk, filmlerinin çekim sürecini yazıyorlar. Tunca Arslan, sinema işkolundaki bilinç yoksunluğuna dikkat çekiyor. Derginin vizyon filmi eleştirilerinde Ada: Zombilerin Düğünü, İlişki Durumu: Karmaşık, İntikam Peşinde ve Garfield Süper Kahraman var. Arka Pencere, bir Alfred Hitchcock alıntısıyla nihayete eriyor: “Ben tüm aktörler sığırdır demedim. Sadece aktörlerin sığır gibi güdülmesi gerektiğini söyledim.”

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğrafına haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Gene Hackman, Arka Pencere’de “Yokum” Diyor yazısına devam et
  • Ada: Zombilerin Düğünü’nün Müziği “Evlensen” Kaçak’tan

    2010 yılının hemen başında yayınladığı Silahlı ve Tehlikeli isimli ilk stüdyo albümü ile başarılı bir çıkış yapan Kaçak’ın Evlensen adlı parçası 29 Ocak’ta vizyona giren, senarist, yapımcı ve yönetmeni Talip Ertürk ve Murat Emir Eren’in olduğu Türkiye’nin ilk zombi filmi Ada: Zombilerin Düğünü’nün müziği olarak karşımıza çıkıyor. On Air Müzik etiketiyle yayınladığı ilk stüdyo albümü Silah ve Tehlikeli ile Türk Rock sahnesine yaptığı sert giriş ile tüm dikkatleri üzerine çeken Kaçak grubu, vokal ve gitarlarda Ali Seval ve Övünç Dan, bas gitarda Tuncay Mağden, lead gitarda Hüseyin Can ve davulda Burak Ersoy’dan oluşuyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Ada: Zombilerin Düğünü’nün Müziği “Evlensen” Kaçak’tan yazısına devam et
  • Sırrı Süreyya Önder, Kanal D Cinemania’da

    Ömür Gedik’in hazırlayıp sunduğu sinema programı Kanal D Cinemania’da bu haftanın stüdyo konuğu Türk sinemasının yükselen değerlerinden Uğur Yücel’in Sırrı Süreyya Önder’in sanat hayatındaki yeri ne? Politik tavrı ve yaptıklarıyla başarılı projelere imza atan ünlü sanatçının yeni projeleri neler? Editörlüğünü Fırat Sayıcı’nın yaptığı programda Şahan Gökbakar’dan Cinemania seyircisine özel Recep İvedik 3 görüşleri, vizyona yeni giren filmler ve çarpıcı sinema haberleri, vs. yer alıyor. Ömür Gedik’le Cinemania her Cumartesi Kanal D’de.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Sırrı Süreyya Önder, Kanal D Cinemania’da yazısına devam et
  • Ankara Film Festivali, Özel Ödüllerini Belirledi

    11 – 21 Mart 2010 tarihleri arasında Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından gerçekleştirilecek 21. Ankara Uluslararası Film Festivali’nin ‘özel ödülleri’ belirlendi. Vakıf, bu yıl da sinema sanatına emek vermiş, sinemayı yüceltmiş sanatçıları ve kurumları ödüllendirmeye devam ediyor. Festival, Aziz Nesin Emek Ödülü’nü Filiz Akın’a; Kitle İletişim Ödülü’nü Yekta Kopan’ın yapımını ve sunuculuğunu üstlendiği Gece Gündüz Programı’na; Sanat Çınarı Ünvanı’nı ise Gülten Akın’a sunacak. Vakıf Özel Ödülleri, 10 Mart Çarşamba günü, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Konser Salonu’nda yapılacak Festival Açılış Töreni’nde sahiplerini bulacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Ankara Film Festivali, Özel Ödüllerini Belirledi yazısına devam et
  • Garfield Özel Gösteriminde Çocuklar Okan Bayülgen ile Buluştu

    Bugün 3 boyutlu olarak gösterime girecek olan Garfield Süper Kahraman filminin ön gösterimi 27 Ocak Çarşamba günü Maçka Cinebonus G-Mall Sineması’nda yapıldı. Özel gösterime Garfield’ı seslendiren Okan Bayülgen, eşi Şirin Ediger ile birlikte katıldı. Objektiflere poz veren Okan Bayülgen’in çocuklar ile birlikte oldukça mutlu olduğu gözlemlendi. Filmde Garfield’ın ikiz kardeşi olan Garzooka karakterini de seslendiren Bayülgen’in iki karakterin karşılıklı diyaloglarında komik sahneler ortaya çıktı. Filmin İngilizce versiyonunda olduğu gibi farklı iki ses aynı konuşma içinde seslendirildi.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Garfield Özel Gösteriminde Çocuklar Okan Bayülgen ile Buluştu yazısına devam et
  • Biroy (Birleşik Oyuncular Meslek Grubu) Süreci Başladı

    Yaklaşık bir yıl süren temasların ardından BİROY (Birleşik Oyuncular Meslek Grubu) resmi kuruluşu gerçekleşti. Bakanlık yetkilileri ekli listede adı geçen 296 kişinin kurucu üye olmasını onayladı. Birkaç hafta içinde yasal prosedürler tamamladıktan sonra, Nisan ayının ilk haftalarında meslek birliğinin genel kongresi yapılacak. Kurucu üyelerin bir kısmına ulaşılamadığından ekteki listede adı geçen üyelerin e-posta yoluyla Dernek merkezine ulaşmaları rica ediliyor. Kongreden önce genel bir değerlendirme toplantısı yapılacağı ve bilgisinin e-posta yoluyla duyurulacağı bildiriliyor.

  • Basın Bülteni
  • Cinedergi 22 Yayında

    Cinedergi’nin 22. sayısında Ahmet Mümtaz Taylan, Uğur Yücel, Talip Ertürk ve Murat Emir Eren ile röportajlar var.
    Bu sayının dosya konuları kurt filmleri ve aşkla ilgili fetiş filmlere ayrılmış. Portre konukları ise Benicio Del Toro ve Emily Blunt. Derginin diğer bölümleri: İşte O An, Zamanın Ruhu, Sindrella ve Mesela Dedik. Eleştiri, vizyon, pek yakında, DVD’ler, albümler, kitaplar, hepsi ücretsiz sinema dergisi Cinedergi’nin yeni sayısında. www.cinedergi.com, her ayın 25’inde bir sonraki ayın içeriğiyle bir tık ötenizde.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Cinedergi 22 Yayında yazısına devam et