Kara Köpekler Havlarken, Kara Geceler’de

Kara Köpekler Havlarken, 11 Kasım – 06 Aralık tarihleri arasında düzenlenen 13. Tallin Black Nights (Kara Geceler) Film Festivali kapsamında Panorama bölümünde gösteriliyor. Festivalin Panorama bölümü bu yıl uluslararası festivallerde trendleri ve beğenileri zorlayan 42 yapıma yer veriyor. İstanbul sokaklarında otoparkçılık yapan iki genç Selim ve Çaça’nın, şehrin kıdemli çakalları Usta ve Sait arasından sıyrılıp hayat kurma mücadelesini anlatan film, Türkiye’de 12 Mart’ta gösterime girecek.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • İntikam Peşinde (Yönetmen: Martin Campbell)

    Martin Campbell’in yönettiği ve Mel Gibson, Danny Huston, Ray Winstone ile Shawn Roberts’ın oynadığı İntikam Peşinde (Edge Of Darkness), 29 Ocak 2010’da Pinema Film dağıtımıyla Pinema Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Thomas Craven, Boston Polis Departmanı’nda cinayet masası dedektifi ve kızını yalnız büyüten bir babadır. 24 yaşındaki biricik kızı Emma evinde vurulunca herkes asıl hedefin Craven olduğunu düşünür. Ancak kısa zaman sonra Craven bu durumdan şüphelenir ve kızının ölümünü araştırmaya karar verir. Araştırma onu, kızının gizli yaşamına, devletin gizli işlerine ve kanıtları yok etmekle görevli devletin gizli adamı Darius Jedburgh’e götürür.

    7 Kocalı Hürmüz’ün Yapımcısı Sami Dündar, Filmin Gişe Bilgileri Hakkında sinematurk.com’a Konuştu

    Son haftaların iddialı filmlerinden 7 Kocalı Hürmüz hem yapım olarak hem de merak uyandıran gişe rakamları ile gündeme geldi. Filmin yapımcısı Sami Dündar, film ve Türk sinemasının gişe bağlamında genel durumu hakkında sinematurk.com’a konuştu. Dündar, “Doğruluğu denetlenmeyen bilgilerin içerisinde anılmak istemiyoruz. Kuralları olmayan bir yarışa dâhil olmak istemiyoruz. İkinci haftasında azalmak yerine hızla artan gişemizi açıklamaya ihtiyaç duymuyoruz. Kimseyle yarışmıyoruz.” dedi.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • sinematurk.com röportajı için tıklayınız.
  • UEFA Ofsaytı Kaldırıyor mu?

    Yıllardır sürekli gündeme gelen futboldaki ofsayt kuralının kaldırılması konusu tekrar UEFA’nın gündemine geldi. Şahsen UEFA’ya giden bir Türk vatandaşı, tatlı dili sayesinde bir UEFA üst düzey yetkilisi ile görüşmeyi başardı. Tercüman aracılığı ile ofsaytın kaldırılması konusundaki isteklerini tatlı sert bir dille masaya getiren vatandaşımız görüşmenin sonunda UEFA Yetkilisi’ne elleriyle Türk Lokumu yedirdi hem de güllü! Ali Taran’ın sinema projesi olan No Ofsayt, 11 Aralık’ta tam 200 sinemada birden seyirciyle buluşuyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Sinema – Tarih Yine Buluştu

    11-17 Aralık tarihlerinde gerçekleştirilecek 12. Sinema – Tarih Buluşması’nda çoğunluğu yeni, hem kişisel hem de toplumsal tarihi anlatan keşfedilmesi gereken filmler var. Filmler Beyoğlu’ndaki Alkazar Sineması’yla Fransız Kültür Merkezi’nde gösteriliyor. Filmlerin seanslarıysa 12.00, 14.00, 16.30, 19.00 ve 21.00. Festival, bilet fiyatlarını tam 5 TL, öğrenci 4 TL olarak belirleyerek pahalı tutmuş.

    İstanbul Sinema – Tarih Buluşması, 12. yılında Türkiye ve Avrupa’nın ortak mirasını ve bu mirasın uçsuz bucaksız zenginliğini keşfe çıkmaya hazırlanıyor. TÜRSAK’ın düzenlediği, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla gerçekleşen İstanbul Uluslararası Sinema – Tarih Buluşması, hem kişisel hem de toplumsal tarihi anlatan filmleri gösteriyor. Dünyanın dört bir yanından gelen filmlerin buluşacağı festivalin bölüm başlıklarından şöyle: “Avrupa Kültürleri Buluşması”, “Yeni Keşifler”, “Dünya Festivallerinden”, “İnsan Hakları”, “Beyazperdenin Tanıklığı: Polonya Sinemasına Bakış…” Gösterimler, 11 – 17 Aralık tarihleri arasında Beyoğlu’ndaki Alkazar Sineması’nda ve Fransız Kültür Merkezi’nde olacak. Film seanslarıysa 12.00, 14.00, 16.30, 19.00 ve 21.00’de. Biletlerse tam 5 TL, öğrenci 4 TL olarak belirlendi. Festival ilk düzenlendiği yıllarda ücretsizdi. Şimdiyse pahalı.

    Alkazar’da…

    Festival, 11 Aralık’ta Alkazar Sineması’nda, Alex van Warmerdam’ın 2009 yapımı Hollanda-Belçika ortak yapımı “De Laaste Dagen van Emma Blank – Emma Blank’ın Son Günleri”yle başlıyor. Warmerdam’a, Hollanda’nın çılgın yönetmeni denilirken filmi de kara mizah başyapıtı olarak değerlendiriliyor. İranlı yönetmen Asghar Farhadi’nin yönettiği “Darbareye Elly – Eli Hakkında”, yıllar boyu Almanya’da yaşamış Ahmet’in ülkesini ziyaret edişini anlatıyor. Alman yönetmen Matthias Emcke’nin “Phantomschmerz – Acının Hayaleti”, şehirli bir maceracının hayatına kamera çeviriyor. Michele Placido’nun 66. Venedik Film Festivali’nde “Altın Aslan” için yarışan filmi “Il Grande Sogno – Büyük Düşler” filmi de festivalde. Bu filmin hikâyesi 1968’de geçiyor: 68 kuşağı, özgür aşk, eylemler, emekçiler ve birçok şey var. Arjantinli yönetmen Juan Jose Campanella, “El Secreto de sus Ojos-Gözlerindeki Giz” filminde gizem, gerilim ve romantizmi buluşturuyor. Antonio Steve Tublen ve Alexander Brøndsted’ın ortak yazıp yönettikleri “Original-Orijinal”de kasvetli havadan dolayı depresyondaki Henry, arkadaşının kendisini İspanya’ya davet etmesiyle üzerine çöken kasvet dağılıverir. 1981 doğumlu Mona Achache, ilk yönetmenlik deneyimini “Le Herrison-Kirpi” filmiyle yaşıyor. Genç yönetmen Achache, Costa-Gavras’ın 2009 yapımı “Eden a L’Ouest-Cennet Batıda” da oynamıştı. Achache, filminde bir apartmandaki “tuhaf” insanları mizahi bir dille yansıtıyor. Sinemanın büyük ustalarından Francis Ford Coppola’nın “Tetro”su da gösteriliyor. Coppola, bu son filminde siyah-beyaz ve renkli çalışmış. Bu yapıta, Coppola’nın en kişisel fimi deniliyor. Denis Dercourt’un yönettiği “Demain des L’Aube-Şafakta Düello”, bir piyanistin kriz dönemlerini izliyor. Hint sinemasının önemli yönetmenlerinden Mira Nair’in son filmi “Amelia” da festivalin öne çıkan filmlerinden. Bu filmde Hilary Swank, Richard Gere, Ewan McGregor, Christopher Eccleston gibi ünlü oyuncular performans gösteriyorlar. Bu film, efsanevi kadın pilot Amelia Earhart’ın hayatının peşine takılıyor. Macar sinemasından gelen yönetmen Viktor Oszkar Nagy’nin ilk filmi “Apaföld-Buruk Hasat”a, “Oedipal bir gerilim etrafında örülen bir baba-oğul öyküsünü, aşırılığı dışlayan bir üslûpla” yansıtıyor deniliyor. 2005 yapımı “C. R. A. Z. Y. – Çılgın” filmiyle bilinen Kanadalı yönetmen Jean-Marc Vallee, “The Young Victoria – Genç Victoria” filmiyle festivalde. Filmin yapımcıları arasında ünlü yönetmen Martin Scorsese’nin de olduğu filmin hikâyesi 19. yüzyılda geçiyor. Filmde İngiliz Sarayı’ndaki entrikalar ve iktidar savaşları öne çıkıyor. Macar sinemasından gelen Aron Matyassy’nin “Utolso Idok – Kayıp Geçmiş”i taşradaki hayatlara bakıyor. Polonya sinemasından “Swinki – Domuzcular”ı Robert Glinski yönetmiş. Filmin hikâyesi, Almanya – Polonya sınırındaki bir kasabada geçiyor. İsveç filmi “Flickand – Bir Kız”ı Fredrik Edfeldt yönetti. Filmde küçük kızın anne – babası yardım için Afrika’ya giderken onu da teyzesinin yanına bırakırlar. Çapkın teyze sevgilisiyle geziye çıkınca küçük kız tek başına kalır. Bu film, gösterildiği her yerde heyecan yaratmış.

    Fransız Kültür’de…

    Pornografi sınırlarını zorlayan filmleriyle tanınan Fransız kadın yönetmen Catherine Breillat’nın “Barbe Bleue – Mavi Sakal”ı da festivalde. Joe Berlinger’ın “Crude – Ham” belgeseli de gösteriliyor. Yapımı üç yıl sürdüğü belirtilen belgesele sinema – gerçek şöleni deniliyor. Belgeselde Amazonlara içeriden bir bakış yapılıyor. “Fixer: The Taking of Ajmal Naqshbandi – Aracı: Ajmal Naqshbandi’nin Kaçırılışı” da bir belgesel. Bu belgeseli de Ian Olds yönetmiş. Belgesel, Afgan bir tercümanla Amerikalı bir gazetecinin iş ortaklığı üzerinden gelişiyor. Ajmal, bir İtalyan gazeteciyle beraber Talibanca kaçırılıyor ve trajediler başlıyor. Abla – kardeş arasındaki “aşk” hikâyesini anlatıyor gibi duran “Daniel ve Ana” gerilim filmini Michel Franco yönetti. Rebecca Cammisa’nın “Which Way Home – Evden Uzakta” belgeselinde ABD’nin Meksika sınırına duvar örmesini anlatıyor. İranlı yönetmen Behnam Behzadi’nin “Tanha do bar Zendegui Mikonim – Ölmeden Önce” dramında, yirmi yıl önce üniversitedeki siyasi eylemleri nedeniyle tıptan atılan Siamak’ın hapisten sonraki anları yansıyor perdeye. Zeki Demirkubuz’un 1997 yapımı “Masumiyet” filmi de festivalde. Bu film, sinema tarihinin en acı veren en “tuhaf” aşk filmlerinden. Polonya sinemasının yaşayan büyük yönetmenlerinden Krysztof Zanussi’nin “Cwal – Dört Nala” filminin hikâyesi 1950’lerin ilk yarısında geçiyor. Bu filme otobiyografik deniliyor. Barbara Attie ve Janet Goldwater’ın ortak yönettikleri “Mrs. Goundo’s Daughter – Bayan Goundo’nun Kızı” belgeseli, küçük kızıyla sığınma ve sağlık hakkı için ABD’de verdiği mücadele anlatılıyor. Polonyalı yönetmen Maciej Dejczer’in “300 Mil do Nieba – Cennette 300 Mil” filminde, 1985’te bir kamyon arkasında Kopenhag’a kaçak giden iki kardeşin hikâyesi anlatılıyor. Zeki Demirkubuz’un 2006 yapımı “Kader”i de gösteriliyor. “Kader”, “Masumiyet”in ilk hikâyesi gibi. 2005 yapımı “La Petite Jerusalem – Küçük Kudüs” filmiyle hatırlanan Karin Albou’nun “Le Chant des Mariees – Evlilik Şarkısı”nda 1942 yılındaki Tunus yansıyor. Meryem ve Nur, tüm dinlerin birlikte yaşadığı yıllarda aynı evde yaşayan iki genç kız. Meryem okula gidiyor. Nur gidemiyor. Nur, Meryem’e imrenir. Ve sonra Naziler Tunus’a girer. Büyük Polonyalı yönetmen Andrzej Wajda’nın 1992 yapımı “Pierscionek z Orlem w Koronie – Kartal Taçlı Yüzük”ü de festivalde. Yıl 1944… Varşova Alman işgâlinde. Varşova Gettosu’ndaki direnişte yenilenler Naziler tarafından sınırdışı edilir. Anne Aghion’un “My Neighbor My Killer – Komşum, Katilim” belgeseli Ruanda’daki katliamlara bakıyor. Polonya sinemasından gelen “Wszystko co Najwazniejsze – Ailem, Her Şeyim”i Robert Glinski yönetti. 1939’da, Polonya’nın Nazi işgâlini öngören Polonya Yahudisi Alexander Wat, ailesini de yanına alarak Wat, Ukrayna’ya kaçar. Ukrayna’da Polonyalılarla karşılaşır, ihanete uğrar, ailesiyle beraber Kazakistan’da kolektif bir çiftliğe gönderilir ve burası Nazi kampları gibidir.

    (09 Aralık 2009)

    Ali Erden

    sinerden@hotmail.com

    Ali Hakan’dan Yeni Program “Sinema Dünyası” TRT Müzik Ekranlarında

    Sinema yazarı Ali Hakan, TRT’nin yeni açılan müzik kanalı TRT Müzik ekranlarında yeni bir sinema programı hazırlamaya başladı. Sunuculuğunu Birce Akalay’ın yaptığı Sinema Dünyası adlı program her hafta Cumartesi Günü 22:15’de ve Pazar Günü 12:20’de yayınlanıyor. Sinema Dünyası’nda bu hafta Hollywood’un en ünlü film müziği bestecisi John Williams anlatılıyor. Programda ayrıca bu hafta gösterime giren Abimm, Adını Sen Koy, Dönüşüm ve Zamanın Tozu filmleri tanıtılıyor.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Ali Hakan’dan Yeni Program “Sinema Dünyası” TRT Müzik Ekranlarında yazısına devam et
  • 2012’nin İzleyici Sayısı 1 Milyonu Aştı

    Tüm dünyada ve Türkiye’de 13 Kasım’da vizyona giren 2012’ ilk hafta sonu gişelerin galibi oldu ve 1 milyon 120 bin kişi tarafından izlendi. Bu yıl, 1 milyondan fazla izleyici toplayan ikinci yabancı film olan 2012, geçtiğimiz hafta sonunu da içine alan bayram tatili süresince, yeni film seçeneklerine rağmen, izleyicilerin en çok tercih ettiği filmlerden birisi oldu. Independence Day ve The Day After Tomorrow gibi filmleriyle tanınan yönetmen Roland Emmerich’in hem yönettiği hem de senaryosuna katkıda bulunduğu 2012, asırlar önce yaşamış Maya Uygarlığının takvimi doğrultusunda, 2012 yılında yaşanacak kıyameti konu alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Nurgül Yeşilçay, Kanal D Cinemania’da

    Ömür Gedik’in hazırlayıp sunduğu sinema programı Cinemania’da bu haftanın konuğu 7 Kocalı Hürmüz filminin başrol oyuncusu, Nurgül Yeşilçay. 7 ayrı kocayla başa çıkmanın püf noktalarını anlatan Yeşilçay, çekimlerde neler yaşadı? Bu filmi kadınların intikamı olarak tanımlayan güzel oyuncu, film için yapılan tüm eleştirilere de cevap veriyor. Editörlüğünü Fırat Sayıcı’nın yaptığı programda vizyona yeni giren filmler, sinema tarihinin en cool vampirleri, Yeşilçam’ın Yaprakları köşesinde Türk sinemasının divalarından Hülya Koçyiğit ve çarpıcı sinema haberleri yer alıyor. Ömür Gedik’le Cinemania her Cumartesi Kanal D’de.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Nurgül Yeşilçay, Kanal D Cinemania’da yazısına devam et
  • 11 Aralık 2009 Haftası

    “Aşka Dair”de, bir döneme adını kalınca yazdırmış aktör – yönetmen, müteveffa Ugo Tognazzi’nin kızı Maria Sole Tognazzi, aşk denilen şeyin terk etme – terk edilme / acı çektirme – acı çekme döngüsünden ibaret ve en az kadınlar denli erkeklerin de ıstıraplara gark olduğunu, mütevazı sineması ile anlatmakta… Tabii, aşkın ayakları nasıl yerden kestiğini vurgulamayı ihmal etmeden, sonradan ‘üzülmeye değer’ diyor. Oyuncular alımlı kuşkusuz fakat belirtelim ki, Almodovar’ın da kadınlarından olan Marisa Paredes, İtalyanca dublajlı ikincil rolünde bile rol çalıyor.

    “Gecenin Kanatları”, sol örgütün ‘canlı bomba’ gönüllüsü kız ile ‘kapıcının oğlu’ atlet bir genç adam arasındaki aşk (!) ile tamamen ticari bir film olmayı hedeflemişken bunu bile beceremiyor. Bir yerli televizyon dizisi bölümünden hallice: Bizleri etki altına alması gereken dramatik bütünün hücreleri yaşamıyor… Ve komiktir, bazı yerlerde didaktik (örgütün toplantı sahnelerinde ünlü Rus Marşı’nın versiyonunu fona koymuşlar ki, tüy dikmiş yani)! İki başrol oyuncusu, burunları mandalla sıkıştırılmış gibi konuşuyor (yok mu bir diyalog çalıştırıcısı?); tüm kadro inandırıcı olmaktan çok uzak. Sinema değeri yok bu filmin. Neden ama neden sinemada gitmeliyim? Tek bir neden yok!

    “Kapitalizm: Bir Aşk Hikayesi” adlı belgeselinde, Michael Moore, yine ‘yaramaz’, yine ‘en cesur’ yöntemlerini kullanarak ve yine ‘tersten sorular sorarak’, yüzde bire tekabül eden çok zengin azınlık ile yaklaşık otuz yıldır iyice sömürülen geri kalanın ilişkisindeki adaletsizliği belgeliyor. Siyasetçi takımının ezici çoğunluğunun şirketlerle nikâhı sonucu, ABD vatandaşlarının, konut, eğitim, sağlık, iş olanaklarından adil biçimde yararlanamadan borç içinde yüzerek nasıl zulme uğradığını çarpıcı örneklerle yüzümüze çarpıyor. Çarpıyor -belki- kendimize geliriz diye… Çünkü hepimiz uyuşturulmuş durumdayız; sistemde değişiklik yapmak için de, birlik içinde hak arayışına gitmeliyiz. Fazla söze gerek yok bence. Filmi görün, yaşamınızı gözden geçireceksiniz, bundan eminim!

    “Testere VI”, işkence ile kendini ya da başkalarını öldürmenin binbir tekniğini gösterip öğreterek tam bir ‘istismar serisi’ne dönüşen zincirin son ‘yaratıcı film’i olarak, bu kez sağlık sigorta sistemindeki hinliklerden mustarip olmuşların yüreklerini soğutuyor. Eh, kapitalist gaddarlıktan bir miktar intikam aldığı için yenilip yutuluyor fakat -vahşete çok alıştığımız için- korkutmuyor!

    10 Aralık 2009

    Ali Ulvi Uyanık

    aliuyanik@superonline.com

    2. İstanbul İtalyan Film Festivali’nin Açılışında Ünlü İtalyan Oyuncu Valentina Carnelutti’ye Ödül Veriliyor

    Medfilm Festivali tarafından düzenlenen 2. İstanbul İtalyan Film Festivali, 04 – 10 Aralık 2009 tarihleri arasında İstanbul’da düzenleniyor. Festival, İtalya ve Türkiye arasındaki kültürel iletişimi güçlendirmek, İtalyan filmlerinin Türkiye’de dağıtımını desteklemek, toplumlar arasında işbirliğine yeni ufuklar açmak için bu sene de sinema ile ilgilenenleri buluşturuyor.
    Festivalin 04 Aralık Cuma günü Beyoğlu Alkazar Sineması’nda yapılacak olan açılış gecesinde ünlü İtalyan oyuncu Valentina Carnelutti’ye “Perfetta per Perfetti / Mükemmeller İçin Mükemmel”, İlk Vivident Ödülü verilecek.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Valentina Carnelutti fotoğrafları için tıklayınız.
  • Vizyona Girmeden Ödül Yağmuruna Tutulan “Başka Dilde Aşk”, 18 Aralık’ta Vizyona Giriyor

    Senaryosu, oyuncu kadrosu ve ilklere imza atan prodüksiyonuyla şimdiden gündem yaratan ve ilgi odağı olan Başka Dilde Aşk, 46. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde büyük ilgi görmüş, Kent Konseyi Seyirci Ödülü’nü kazanmıştı. 20 – 22 Aralık tarihleri arasında düzenlenen 4. Uluslararası Bursa İpekyolu Festivali’nde ise hem seyirciler hem de eleştirmenlerden “tam not” alan Başka Dilde Aşk, En İyi Kadın Oyuncu ve Ulusal Altın Karagöz Uzun Metrajlı Film Yarışması SİYAD Ödülü’ne lâyık görüldü.
    18 Aralık’ta vizyona girecek olan ve İlksen Başarır’ın yönettiği filmin başrollerinde Mert Fırat ile Saadet Işıl Aksoy oynuyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Bir Sanat Formu Olarak Belgesel Sinema

    Ortaya çıkışından bu güne sinema, sistemin oluşturduğu ihtiyaçların belirlediği türler altında ayrıştı. Bu süreç sinemanın, bir ‘sanat alanı’ olarak da gelişmesine eşlik etti. Bağımsız sinema, akımları ve ekolleri ile, kendi varoluşunu yapılandırmaya çalıştı. Gerçekliğin yeniden inşasında sinematografik tavrını kuran belgesel sinema oldu. Günümüzde belgesel sinemanın, bir sanat formu olarak da tartışılması gerekiyor. Benzeri yaklaşımlardan hareketle, 12 – 13 Aralık 2009 tarihlerinde Belgesel Sinemacılar 9. Konferansı gerçekleştiriliyor.

  • Basın Bülteni
  • 12. İstanbul Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • TRT 2 Ve Sinema’da Theo Angelopoulos

    Türkiye’nin kültür sanat kanalı TRT – 2′de yayınlanan “Ve Sinema” bu hafta Yunan sinemasının en büyük yönetmeni Theo Angelopoulos dosyasına yer veriyor. Ünlü yönetmenle özel söyleşiler yapan sinema yazarı Alin Taşçıyan, Angelopoulos’a ilişkin çok özel saptamalarda bulunuyor: “Filmlerinde görüntülerin durağanlığı karakterlerindeki içsel yolculuklarını daha iyi anlamamız içindir belki de. Önemli olan bir yere ulaşmak değildir yolculuktur, yolculukta yaşananlardır onun sinemasında…” Angelopoulos sinemasını merak edenler için “Ve Sinema” her Cumartesi 14:15’te ve gece 01:15’te TRT – 2′de.

  • Theo Angelopoulos fotoğrafları için tıklayınız.
  • Ankara Film Festivali’ne Başvurular Başladı

    Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından düzenlenen Ankara Uluslararası Film Festivali, 11 – 21 Mart 2010 tarihleri arasında 21. kez sinemaseverlerle buluşacak. Yarışmalı ve diğer bölümlere son başvuru tarihi 08 Ocak 2010 olarak tesbit edildi. Festival kapsamında düzenlenen Ulusal Uzun Film Yarışması’nda, Türk sinemasına nitelikli ürünler kazandıran sinemacılara çeşitli dallarda toplam 16 ödül verilecek. Ticari gösterim şansı olmayan kısa, canlandırma ve belgesel filmlerin de meraklısıyla buluşması sağlanacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.