“Alvin ve Sincaplar 2”, ‘üç popüler sincap şarkıcı’ gibi, sevimli, hareketli, komik animasyon karakterleri canlı oyuncularla buluşturup tam bir aile seyirliği özelliği kazanmış olan serinin yeni filmi. ABD’de, filmden önce, 1958’den başlayarak zaten kültürel fenomen olmuş bu ince sesli müzik grubunun arasına, bu kez üç de bayan sincap katılıyor. Sinema meraklıları için, gerçek ve ‘çizgi’ karakterler arasındaki aksiyonun, mükemmel bir teknoloji sayesinde ‘falsosuz bir gerçeklik’ içerdiğini belirtelim. Özellikle kürkü için katledilen bu hayvanları, ‘henüz büyüklerin acımasız dünyasına girmemiş’ küçüklere sevdiren endirekt misyonu dolayısıyla da önemli buluyorum seriyi.
“Arızalı Çiftler”, her ‘evli çift’in -aynı zamanda- potansiyel birer ‘sorunlu çift’ olduğu gerçeğinden hareketle, yakın arkadaş olan dört çifti cennet gibi bir adadaki terapi merkezi otele yerleştirip, mizahi biçimde irdeliyor. Çok tanıdık kalıpları kullanmasına karşın seyirlik olmayı başarabilen, karakterlerle özdeşlemeniz hayli kolay olduğu için de pek sıkılmadan tüketeceğiniz bir eğlencelik. Evliliklerin sağlığını koruma ve devam ettirme formülü ise gayet basit, uygulanabilir: Birbirinizle konuşun, ailenize zaman ayırın ve çokça sevişin!
“Orada”, bir ‘art house’ film örneği. Bir annenin huzurevindeki intihar gibi ölümü üzerine bir araya gelen çoktandır ayrı düşmüş bir erkek ve bir kadın iki kardeşin, ‘yabancısı oldukları’ cenaze töreninden sonra tek başına yaşayan babalarını ziyarete gidişlerini aktaran yaklaşık yirmi dört saatin hikâyesi. Metni çok güçlü: Aile denilen kurumun her zaman sevgi ve mutluluk içermediği, aslında, evlilik kararıyla birlikte süregiden yanlışlıklar silsilesi ile yalnızlıkların, düş kırıklıklarının, nefretlerin, parçalanmışlık hissiyatının aile bireylerinin derilerinden içeri nasıl nüfuz edip silinemediğini öykülemeyi başarıyor. Görselliği, gerçekliği kavrayan ‘ağır bir atmosfer’ içeriyor (kuşkusuz daha çarpıcı olabilirdi). Performanslar ise hayli sorunsuz; özellikle Sinan Tuzcu, karakterinin tüm verilerini aynen aktarıyor. Bu filmin, beklentimin çok üzerinde çıktığını itiraf ediyorum.
“Zombieland”, bir gün gelip tüm ailenizi virüs saldırısı sonucu hızla yayılan salgında kaybeder ve ‘saldırgan ölü yamyam’ların dünyasında bir başınıza kalırsanız, bunun hem komik, hem de korkunç olabileceğini, dengeleri doğru kurarak, eğlendirme mantığı içinde sunuyor. Dört zombileşmemiş ‘yalnız’ kahramanla, bir yol serüveni boyunca, çok gergin, neşeli, sürprizli, delicesine çılgın, şiddeti yüksek macerayı yaşarken, onların bir aile gibi yakınlaşmasıyla da duygudaşlık kuracaksınız. Cılkı çıkmaya başlamış bir konuyu yeni buluşlarla izlenir kılmak, az marifet değil tabii ki.
(23 Aralık 2009)
Ali Ulvi Uyanık
aliuyanik@superonline.com