“Aşka Dair”de, bir döneme adını kalınca yazdırmış aktör – yönetmen, müteveffa Ugo Tognazzi’nin kızı Maria Sole Tognazzi, aşk denilen şeyin terk etme – terk edilme / acı çektirme – acı çekme döngüsünden ibaret ve en az kadınlar denli erkeklerin de ıstıraplara gark olduğunu, mütevazı sineması ile anlatmakta… Tabii, aşkın ayakları nasıl yerden kestiğini vurgulamayı ihmal etmeden, sonradan ‘üzülmeye değer’ diyor. Oyuncular alımlı kuşkusuz fakat belirtelim ki, Almodovar’ın da kadınlarından olan Marisa Paredes, İtalyanca dublajlı ikincil rolünde bile rol çalıyor.
“Gecenin Kanatları”, sol örgütün ‘canlı bomba’ gönüllüsü kız ile ‘kapıcının oğlu’ atlet bir genç adam arasındaki aşk (!) ile tamamen ticari bir film olmayı hedeflemişken bunu bile beceremiyor. Bir yerli televizyon dizisi bölümünden hallice: Bizleri etki altına alması gereken dramatik bütünün hücreleri yaşamıyor… Ve komiktir, bazı yerlerde didaktik (örgütün toplantı sahnelerinde ünlü Rus Marşı’nın versiyonunu fona koymuşlar ki, tüy dikmiş yani)! İki başrol oyuncusu, burunları mandalla sıkıştırılmış gibi konuşuyor (yok mu bir diyalog çalıştırıcısı?); tüm kadro inandırıcı olmaktan çok uzak. Sinema değeri yok bu filmin. Neden ama neden sinemada gitmeliyim? Tek bir neden yok!
“Testere VI”, işkence ile kendini ya da başkalarını öldürmenin binbir tekniğini gösterip öğreterek tam bir ‘istismar serisi’ne dönüşen zincirin son ‘yaratıcı film’i olarak, bu kez sağlık sigorta sistemindeki hinliklerden mustarip olmuşların yüreklerini soğutuyor. Eh, kapitalist gaddarlıktan bir miktar intikam aldığı için yenilip yutuluyor fakat -vahşete çok alıştığımız için- korkutmuyor!
10 Aralık 2009
Ali Ulvi Uyanık