20. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde 16 Mart Pazartesi

20. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde 16 Mart Pazartesi günü 5 adet söyleşi var. Ali’in Sekiz Günü filminden sonra Cemal Şan, Serdar Orçin, Ufuk Bayraktar; Fırtına filminden sonra Kazım Öz, Havin Funda Saç; Çingeneler: Kıvrım Kıvrım Yollar filminden sonra Jasmine Dellal; Belgesel: Ulusal Gösterim IV’ün ardından Sokağın Sesi filminden sonra Mihriban Sezen ve Haydarpaşa filminden sonra Şükran Bircan Özmen ve Ömer Özmen ile söyleşiler yapılacak. Çankaya Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde ise kısa ve belgesel filmlerin ücretsiz gösterimleri sürdürülecek.

  • Basın Bülteni
  • Cemal Şan fotoğrafları için tıklayınız.
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • 20. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde Krzysztof Zanussi Söyleşisi Yapıldı

    20. Ankara Uluslararası Film Festivali kapsamında Polonya’nın yaşayan en ünlü yönetmenlerinden Krzysztof Zanussi’nin Hayat Seks Yoluyla Bulaşan Ölümcül Bir Hastalıktır filmi gösterildi ve sonrasında yönetmen sinemaseverlerin sorularını cevapladı. Gün içinde ayrıca Köprüler İnşa Etmek filminden sonra Velid Gagula; Kısa Sınır Tanımaz I Bölümü’nden Telkin filminden sonra Vasilis Siafakas; Ulusal Belgesel Gösterim 2 Bölümü’nden Nefti Yeşil ve Mavi filminden sonra Cahit Akçam ve Osmanoğlunun Son Sürgünü filminden sonra Kerime Senyücel ile de söyleşiler yapıldı.

  • Krzysztof Zanussi fotoğrafları için tıklayınız.
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Sonbahar

    Sonbahar filmini Ankara Film Festivali’nde seyrettim. Hem bir Artvin’li olarak, hem de Yusuf’un içerde yaşadıklarını yaşamış bir babanın kızı olarak film beni çok etkiledi.

    2 yıldır Karadeniz’e gidemedim ve o sahneleri iç çekerek seyrettim. Hele ki son sahnede dalgaların yükselmesini asla unutamayacağım. Ve o Ağıt’ın acısını… Karadeniz’li olmayan, oraları görmeyenler ne demek istediğimi bilemeyeceklerdir. Ama Karadeniz’i bir kere bile görenler ne demek istediğimi çok iyi anlayacaklardır eminim.

    Yusuf’un hikâyesine gelince; onun çektiği acılar tarifsiz. Yaşanması ve katlanması güç. Zor günler geçiren birinin ”dışarı” dediğimiz yere uyum sağlaması zaman alıyor gerçekten de… Ama ne yazık ki onun uyum sağlamayı ve alışmayı bekleyecek zamanı yoktu. Ben ve benim gibi çocukluğu cezaevi önlerinde geçenler bu filmden çok etkilenmişlerdir eminim. Çünkü bizler o uyum sorununu babalarımızla birlikte yaşadık, geçirdik. Bizim hiç özel gün kutlamalarımız, bayramlarımız olmadı… Tüm özel günler bizim için ”baba” görme bayramıydı. Günümüzde insanlar özel günleri önemsemiyor ya da milli bayramları en azından. Ama bizim için çok önemliydi… Babamıza kavuşmamız içindi o günler..
    Ben bu filmi çok beğendim ne derlerse desinler. Ve bu festivalde ödülü hakeden bir film olduğunu düşünüyorum. Oyuncu Onur Saylak bence o ikilemi çok güzel yansıtmış. Babamda yolda 20 adımdan fazla atamazdı çıktığında, kimseyle konuşmazdı, anlaşamazdı… Bu bir süreçti aslında Yusuf için ama Yusuf’un bu süreci yaşayıp normalleşecek kadar zamanı yoktu. Yusuf o çaresizliği, zamana karşı yapabileceği hiçbir şeyin olmayışını susarak ve bakarak bekledi…

    Ben çocukluğumu tekrar hatırlatan başta yönetmen Özcan Alper’e, babamı hatırlatan Onur Saylak’a ve beni 2 yıldır görmediğim memleketime götüren tüm set ekibine çok teşekkür ediyorum. Yüreğinize sağlık… Sağolun…

    (22 Mart 2009)

    Deniz Can