İstanbul Modern Sinema’da Robert Mitchum ve Cool Filmler

İstanbul Modern Sinema, 08 – 31 Ocak tarihleri arasında, sinema eleştirmenleri Fatih Özgüven ve Yeşim Tabak’ın küratörlüğünde Robert Mitchum ve Cool’un Doğuşu başlıklı bir program sunuyor. Özgüven ve Tabak, “cool” kavramını şöyle açıklıyorlar:
“Her şeyi görmüş geçirmiş olmak, ama bunu umursamamak. Şıklık, ama bunu mevzu etmemek. Tepki vermemenin teatralliği. Kayıtsızlık ve tavır almak, espriyle ciddiyet. Belânın püsküllüsüne talip olmak ve şikâyet etmemek.” Program kapsamında, Caniler Avcısı, Darağacımı Yükseğe Kur ve Ölü Adam isimli filmler gösterilecek.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü görsel ve diğer basın bültenlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    İstanbul Modern Sinema’da Robert Mitchum ve Cool Filmler yazısına devam et
  • 2009 Sinemamız İçin Acı Başladı: Çetin Gürtop’u Uğurladık

    Sinemamızın duayen görüntü yönetmenlerinden Çetin Gürtop, bugün (06 Ocak) öğle namazını müteakip Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi. Merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz. Başta Türker İnanoğlu’nun firması Erler Film’in filmleri olmak üzere sinemamızın, Kurtar Beni, Hafız Yusuf Efendi, Gırgıriyede Cümbüş Var, Kayıp Kızlar, Leyla ile Mecnun, Kördüğüm, Davaro, Zübük, İşte Bizim Hikayemiz gibi yüzlerce filminde görüntü yönetmenliği yapan Çetin Gürtop 04 Ocak 2009 Pazar günü vefat etmişti.

    Kara Altından Altın Mikrofona

    Hürriyet Gazetesi’nin 1965 – 1968 yılları arasında düzenlemiş olduğu ve Türkiye’ye damgasını vuran Altın Mikrofon Şarkı Yarışması’nın 1968 yılı birincisi TPAO Batman Orkestrası’nın hikâyesini anlatan Kara Altından Altın Mikrofona isimli belgesel filmin çekimleri bitti. Yapımcılığını ve yönetmenliğini Metin Avdaç’ın üstlendiği belgesel bir yılda tamamlandı. Çekimler süresince çekim ekibi Ankara, Batman, İzmir, Mersin, İstanbul ve Lüleburgaz’da o dönemi yaşayan kişi ve orkestra müzisyenleri ile görüşüp röportajlar yaptı. TPAO Batman Orkestrası, 1968 yılında birinci olarak Altın Mikrofon’u Batman’a götürmüştü.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • İlayda Vurdum Yazıyor
  • Diğer haberlere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Kara Altından Altın Mikrofona yazısına devam et
  • Afiş Tasarımında Yeni Bir Soluk: Terminal

    Vizyona giren Türk filmi sayısının artması film afişlerinin kaliteyi ve içeriği yansıtmasını bir gereklilik haline geliyor. Terminal Yapım, kurulduğu 2008 Mayıs ayından itibaren afiş ve görsel medya tasarımı gerçekleştirerek, sektöre yeni bir soluk getirdi.
    Terminal Yapım, film, fotoğraf ve grafik alanlarında afiş ve logo tasarımından fotoğraf çekimine, outdoor, internet ve basılı medya reklâm uygulamalarından, fragman kurgusu ve animasyona kadar bir filmin pazarlanma aşamasında ihtiyaç duyulacak her türlü servisi müşterilerine yaratıcı ve kaliteli bir şekilde sunuyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Afiş Tasarımında Yeni Bir Soluk: Terminal yazısına devam et
  • Barselona, Barselona

    Woody Allen; “Match Point”, “Cassandra’s Dream” gibi farklı denemelerden sonra yeniden alıştığımız tarzına geri dönüş yapıyor. Çağını ve çağının ilişki anlayışını çok iyi gözlemlemiş usta, son filmi “Barselona Barselona” ile tam anlamıyla kadın-erkek ilişkileri ile kafa buluyor. Allen’in kabare sevgisinin bir yansıması olan film, bu yönüyle filme nostaljik bir hava da katıyor. Muhteşem espri anlayışı ise yine her zamanki gibi doruk noktasında. Hem Amerikalılar hem de Avrupalılar komik zaafları ile “Allen”in oklarına hedef olmuş durumdalar. Yönetmenin biricik oyuncusu “Scarlett Johansson” ise yine başrollerde. Ancak “Javier Bardem” ve yönetmenin yeni gözdesi olacağı sinyalini veren “Peolepe Cruz” harika bir oyun çıkarmışlar.

    “Woody Allen” ilişkiler konusunda artık epeyce uzmanlaşmış görünüyor. Bu tespiti Allen için yapmak şaşırtıcı elbet çünkü onun kadınlarla ve genel anlamda ilişkilerle hep derdi olmuştu. Ama bu dert onu bilmeden de olsa ilişkiler konusunda tam bir uzmana dönüştürdü sanıyorum. Çünkü günümüz insanın aşk mevzuları, bu kadar gerçekçi ve aynı zamanda bu kadar absürd başka şekilde anlatılamazdı… Filmde size bu kadarı olmaz dedirten birçok sahne var ama bu sadece kendimize söylediğimiz kocaman bir yalan galiba.

    Alışık olduğumuz iki arkadaş tiplemesi ile başlıyor film. “Cristina”; uçarı, saf, gününü yaşayan kız rolünde. “Vicky” ise evlenmek üzre, çılgınlıklara pek açık olmayan, ne istediğini bilen bir kız görünümünde. “Vicky” toplumunun geneline hitap eden bir karakter. Çünkü çok az insan “Cristina” gibi olduğunu kabûl eder. İşte bu yönüyle de “Vicky” günümüz kadına tam bir boy aynası! Hani zor kadın olduğunu iddia eden ama aslında en kolay olan kadınların resmi.

    Bir de her ne kadar “batı toplumu”nun artık zıvanadan çıkmış ilişki anlayışına parmak basıyor gibi görünse de aslında “doğudakiler” için de durumun çok farklı olduğunu sanmıyorum ben. En azından kendi ülkemde bol miktarda “Vicky “ve “Cristina” görüyorum. “Penolepe Cruz” ve “Javier Bardem” ise alışık olduğumuz türden insanlar değil. İkisi de hayatı fena halde uçlarda yaşıyorlar. Defalarca ayrılmalarına rağmen bir türlü birbirlerinden kopamamışlar.

    Filmde yaşanan ilişkiler sizin ilişki anlayışınıza çok farklı gelebilir. Ama eminim herkes filmin bir ucundan kendi hayatına dair bir parça bulacaktır. Ayrıca filmde görülmeye değer harika görüntülerin yanısıra duyulmaya ve dinlenmeye değer harika bir de şarkı bulunuyor. Umarım “Woody Allen” kendisinin de ifade ettiği gibi ölümsüzlüğe eserleriyle değil, ölmeyerek ulaşır. Biz de onun tadına doyum olmaz filmlerini izlemekten mahrum olmayız. Vakit kaybetmeden “Barselona, Barselona”nın yolunu tutun ve kendinizi bu muhteşem sinemasal zevkten mahrum etmeyin.

    Hazır konusu gelmişken “İsmail Ertürk” ile yaptığımız Woody Allen tespitini yad etmekte fayda var. Kişisel düşüncem ise “Woody Allen” konusunda sevgili yazar “İsmail Ertürk”e katılmıyor oluşum. Bakalım siz ne düşüneceksiniz?

    Woody Allen’i neden beğenmiyorsunuz?

    Hepimizin sevdiği, seçtiği yönetmenler vardır. Allen benim için onların arasında değil. Federico Fellini de Pier Paolo Pasolini’nin iyi bir yönetmen olmadığına inanır. Sırf bu yüzden Pasolini’yi sinema tarihinden çıkartıp atamayız. Öncelikle Woody Allen’in şu bakımdan hakkını vermek lâzım; New York’ta, Hollywood sistemi dışında başarılı olmuş bir yönetmen. Bu çok önemli. Hem sinema yapış biçimi hem de tüm set ekibiyle olan sıcak ilişkisi açısından önemli bir yönetmen. Hollywood’da kuramayacağınız ilişkiler bunlar. Amerika’da düşündüren film yapmak da zor. Onu da yapıyor. Ama onun konuları, beni çekmiyor. Yani iki filmini izledikten sonra üçüncü filminde fazla bir şey bulamadığım bir yönetmen. Godard’ın bir lâfı var ve ben ona tapıyorum: “Psikanaliste giden bir adamdan yönetmen çıkmaz.” (gülerek)

    “Allen, Harlem ve Bronx’daki kadınlardan cinsellik dersi alsaydı, ruh çözüm seanslarına gitmekten kurtulur ve belki de film yapmaktan vazgeçerdi” diyorsunuz…

    Allen’i Amerika dışında izlediğiniz zaman, onun New York’u temsil ettiğini düşünüyorsunuz. Ben bu durumu Sex and the City’e benzetiyorum. Manhattan’da oturan 4 tane güzel, beyaz kadını anlatıyor. New York’ta Latin, Zenci kadınlarda var. Onların cinsellik anlayışı çok farklı. Biliyoruz ki Allen için cinsellik önemli. Ama Allen’in, Bronx ve Harlem’deki cinselliği atlaması önemli bir eksiklik.

    (12 Ocak 2009)

    Gizem Ertürk

    Altyazı, 2009’a “Pandora’nın Kutusu”yla Giriyor

    Altyazı Aylık Sinema Dergisi, 2009 yılının ilk sayısında Yeşim Ustaoğlu’nun Pandora’nın Kutusu’nu kapağına taşıyor. Vizyon sayfalarında bu ay Semih Kaplanoğlu’nun Yusuf Üçlemesi’nin ikinci halkası olan Süt üzerine bir analiz yazısı ve yönetmen ile gerçekleştirilmiş bir söyleşi yer alıyor. Derginin vizyon sayfalarında ayrıca, Barselona Barselona, Sınıf ve Baz Luhrmann’ın Avustralya adlı filmleriye ilgili yazılar var. Derginin Eleştiri sayfalarında ise, Sınıf, Dünyanın Durduğu Gün, Rec: Ölüm Çığlığı, Karantina ve Coen Kardeşler’in son filmi Aramızda Casus Var’ı değerlendiren yazıları bulabilirsiniz.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altyazı, 2009’a “Pandora’nın Kutusu”yla Giriyor yazısına devam et
  • avrupasinemasi.blogspot.com Yazarları 2008’in En İyi Avrupa Filmlerini Seçti

    Türkiye’de 2008 yılında gösterilen filmler, düzenlenen festival ve etkinler çerçevesinde izlenen bütün filmlerin değerlendirme kapsamına alındığı listede, ayrıca sitenin yurtdışındaki yazarlarının izleyip yorumladığı filmler de yer alıyor. En üst sırasında Gomorra’nın bulunduğu listede, Sonbahar ve Üç Maymun gibi Türk filmleri de bulunuyor.
    avrupasinemasi.blogspot.com yazarlarının oylarına göre belirlenen 2008’in En İyi Avrupa Filmleri listesi şöyle: Gomorra, Sonbahar, Entre Les Murs, Die Welle, Rusalka, Kirschblüten-Hanami, Üç Maymun, Snijeg, Lat den Ratte Komma In, In Bruges.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    avrupasinemasi.blogspot.com Yazarları 2008’in En İyi Avrupa Filmlerini Seçti yazısına devam et
  • 3. 2. El Kısa Film Festivali

    Dünya’da kendi alanında ilk ve tek kısa film festivali olan, 2007 yılından bu yana gerçekleştirilen, 2. El Kısa Film Festivali bu yıl da, Elemiyoruz, Ellemiyoruz sloganı ile yola koyuldu. Daha önce en az bir kısa film festivalinden hüsranla evine dönen, elenmiş kısa filmlerin katılabildiği 2. El Kısa Film Festivali’ne gönderilen her film festival boyu gösterimde olacak, jüri tarafından değerlendirmeye alınacak ve bu değerlendirmeler yönetmenine aktarılacak. Bu yıl 12 – 22 Şubat 2009 tarihleri arasında Ankara’da üçüncüsü yapılacak olan 2. El Kısa Film Festivali, tarihinde ilk kez bir kısa filme Övgüye Değer Film Ödülü verecek.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü afişe ve diğer haberlere haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    3. 2. El Kısa Film Festivali yazısına devam et
  • Sihirli Dağ

    Andy Fickman’ın yönettiği ve Dwayne Johnson, Anna Sophia Robb, Carla Gugino ile Ciaran Hinds’in oynadığı Sihirli Dağ (Race to Witch Mountain), 20 Mart 2009’da UIP Filmcilik dağıtımıyla UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarıldı.
    Las Vegas’lı taksi sürücüsü Jack Bruno’nun, otomobiline aldığı Sara ve Seth adlı iki genç yüzünden hayatının bir anda kaosa dönüşmesini konu alan bir aksiyon-macera filmi. Gençleri otomobiline alan Jack Bruno, ikisinin de sıradışı paranormal güçlere sahip olduğunu fark eder. Peşlerinde acımasız katillerin olduğunu öğrenince de onları kötü niyetli takipçilerinden korumaya çalışır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Ali Ulvi Uyanık Yazıyor
  • Diğer basın bültenlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Sihirli Dağ yazısına devam et
  • Pembe Kanatlar: Flamingoların Gizemi

    Matthew Aeberhard ile Leander Ward’ın yönettiği belgesel Pembe Kanatlar: Flamingoların Gizemi (The Crimson Wing: Mystery of the Flamingos), Türkiye sinemalarında gösterilmedi.
    Afrika’nın gözlerden uzak topraklarında doğanın son harikalarından birisi gerçekleşir: Koyu kırmızı kanatlı milyonlarca flamingonun doğumu, yaşamı ve hayatta kalma mücadelesi. Daha önce film ekiplerinin hiç ayak basmadığı doğal alanlarda çekilen filmde, bu gizemli kuşların hayatta kalma, her türlü tehlikenin üstesinde gelme çabalarına tanık olunuyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Canavarlar Yaratıklara Karşı

    Rob Letterman ile Conrad Vernon’ın yönettiği animasyon film Canavarlar Yaratıklara Karşı (Monsters vs. Aliens), 10 Nisan 2009’da UIP Filmcilik dağıtımıyla UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarıldı.
    Susan adlı kıza uzaydan gelen bir meteor çarpınca boyu esrarengiz şekilde uzamaya başlar ve 16 metreye ulaşır. Bunun üzerine askeri yetkililer harekete geçerek Susan’ı yakalayıp devlete ait gizli bir tesise götürürler ve bir grup canavarla birlikte hapse atılır. Ancak uzaydan gelen esrarengiz bir robotun her yeri tehdit etmesi üzerine ABD Başkanı, uzaylı robotla mücadele için Canavarlar grubunu görevlendirmeyi kabûl eder.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Ali Ulvi Uyanık Yazıyor
  • Diğer basın bültenleri ve yabancı basın haberlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Canavarlar Yaratıklara Karşı yazısına devam et
  • Zafer ve Gurur

    Gavin O’Connor’un yönettiği ve Edward Norton, Colin Farrell, Jon Voight ile Noah Emmerich’in oynadığı Zafer ve Gurur (Pride and Glory), 30 Ocak 2009’da Warner Bros. dağıtımıyla Fida Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Dört New York polisi öldürülünce, tüm teşkilat alârma geçer. Polis Şefi Francis’in, dedektif oğlu Ray, yitirilen polislerin, ağabeyi ve kayınbiraderiyle omuz omuza çalıştıklarını bildiği için kabûl eder. Dava, bir uyuşturucu baskını gibi görünse de, Ray, birilerinin uyuşturucu tacirlerini uyardığını fark eder. Daha da kötüsü, ipuçları kardeşi ve kayınbiraderini işaret eder. Ray, aile ile teşkilât arasında kalmıştır.

    Zafer ve Gurur yazısına devam et