Türkiye’de TV yayımcılığı – yayıncılığında devrim kabul ettiğim Digiturk Platformu’ndaki üyeliğimin sekiz yılını geride bıraktım. Digiturk öncesi, dublajlı, sansürlü ve oto – sansürlü, reklam arası filmlerden dolayı ‘Televizyonda Sinema’ izlemekten nefret edip tamamen unutmuştum. Şimdi ise Digiturk’te izlemenin, ama özellikle yeni filmleri ilk keşfetmekten ötürü Moviemax’in hastasıyım! Öyle ki, aylık program yapıyor ve arkadaş, eş – dost görüşmelerimi buna göre ayarlıyorum… Sinemaya saygı böyle oluyor işte: Reklamsız, dileyenin dublaj, dileyenin orijinal – altyazılı seçebileceği, jeneriklerin de filmin bir parçası olduğunu ve bazen görüntülerle de desteklenen müzikle etkiyi sürdürmeyi amaçladığını kabul eden bir anlayışla -bazı filmlerde hızlandırılsa da- sonuna kadar gösterildiği bir seyir zevki, isterseniz HD kalitesi…
Ve Moviemax, sinemayı diğer her tür ‘aşağı düzey’ yayınla bir tutan, 7. sanat lehine değiştirilmesi gereken RTÜK yasasının sınırlarını aşmayan ve ‘kraldan çok kralcı’ da olmayan bir denetimle ulaştırmakta filmleri. Daha ne istenebilir ki? Lütfen, bana CNBC-e’den bahsetmeyiniz. Geçen yıl büyük sanatçı Aleksandr Sokurov’un “Molokh” filmini izlerken, araya nasıl reklam girdiklerini anımsıyorum da: Bir Sokurov sahnesi düşünün, vakur, ruhsal anlamda odaklandığınız, inanılmaz bir sessizlik anı… KÜT! Saliseler sonra, ‘showman’lerimizden birinin adeta bağırıp çağıran sesiyle bilmem ne telefonu reklamı. Bunu ayarlayan ve denetleyen yayın sorumlularının estetikten nasiplenmiş olabilmeleri olası değildir… Film boyunca sürekli tekrarlanan bu korkunç durumdan sonra CNBC-e kanalını unuttuğumu belirteyim. İşte Moviemax’te bu hataya düşülmedi. Yönetim, filmlerin başına yerleştirdiği reklamları, sinemadaki gibi zevkle izlememizi sağlayarak akıllıca davrandı / davranmakta… Evet, her filmden önceki reklam kuşağını özellikle izliyorum! Biliyorum, oraya reklam verenler de bu saygıyı duyuyor; beni filmden kopartmıyor; seyredilmeyi de hak ediyorlar.
Bunlar sadece benim değil, çevremde Moviemax bağımlılığı olan bir grup dostumun da görüşleri… Aman sevgili okur, yanlış anlama, Digiturk’le sinema yazarı olmam nedeniyle bir ilgimin olduğunu sanma, yok ve olmayacak! Ama iyi şeyler yazılmalıdır, sadece kötüler görülmemelidir, bu platform da sinemaya titiz yaklaşımından ötürü övülmeyi hak etmektedir. Mesela, her ay 20–30 civarında yeni filmi programa alan Moviemax’te, bazen arka arkaya öyle filmler yayımlanıyor ki, sinefiller için katıksız bir ziyafete dönüşüyor… Bu yayın politikasını sürdürdüğü sürece kendi adıma Moviemax hastalığından kurtulmaya hiç niyetim yok!
(06 Eylül 2008)
Ali Ulvi Uyanık
[email protected]