Münferit’in Yönetmeni Altun: Gaz Hafiflemeden Genişlemez

Dersu Yavuz Altun, Tıp öğrenimini 4. sınıfta bırakmış ve hayallerinin peşinden koşmuş. Tiyatro eğitimi almış. Yazarlık, yönetmenlik, oyunculuk derken her alana elini atmış, birçok ödül almış. Şimdi de ilk filmi Münferit ile beyazperdede. Altun, sanatçı duyarlılığına ve hassasiyetine sahip iddialı bir yönetmen.

Dersu Yavuz Altun, derdi olan bir insan. Kendisinin de ifade ettiği gibi söylecek sözü olanlardan. İçinde bulunduğu şartlar onu yolundan hiçbir zaman döndürmemiş…

‘Münferit’ bağımsız ve alternatif bir film. Filmin reklâmına televizyonlarda ya da billboardlarda pek rastlayamazsınız. Altun bu durumdan hiç de rahatsız değil. Diyor ki: Hiçbir gaz hafiflemeden genişlemez, ne kadar hafiflersiniz o kadar genişlersiniz.

Tıbbı 4. sınıftan terk etmek büyük cesaret, nasıl karar verdiniz?

Bir deyim vardır; “mektep-i tıbbiyeden her şey çıkar, ara sıra da doktor çıkar” diye. Bunun kanıtlarından biriyim. Aslına bakarsanız birçok örnek var. Anton Çehov, bizden Mustafa Altıoklar var. Tıpta sanata yönelik böyle bir potansiyel var. Ben de onlardan biriyim.

Tıp Fakültesi’ne girince sanata yönelik duygularınız uyandı, kendinizi mi keşfettiniz?

Ben liseden hemen sonra tıbbı kazandım ve bir yıl içinde de yanlış yerde olduğumu anladım. Çünkü doktorkluk sevilmeden yapılabilecek bir iş değil. Birçok arkadaşım şimdi Bölüm Başkanı, Doçent vs. Mutlular da ama tıp bana uygun değildi.

4 sene iyi dayanmışsınız o zaman.

Sadece kendiniz yoksunuz, ailenin de beklentileri var. 4 yıl onların hatrına dayandım. Onların hayallerini bir anda yıkamıyorsunuz.

Sonra ne yaptınız? Aileniz kabûllendi mi?

Tiyatro eğitimi aldım. Ankara’daki bütün özel tiyatrolarda çalıştım. Oyunlar yazmaya başladım. Oyunlarım devlet tiyatrolarında, şehir tiyatrolarında oynanmaya başladı. Birkaç ödül de aldım. Paralı ödüllerdi bunlar. Sanatın da bir meslek olduğunu, gerçekten bir şeyler yaptığınızda karşılığını alabildiğinizi gördü ailem.

Yazar ve yönetmen tarafınızın yanında bir de oyunculuk tarafınız var, neden oyuncuğa devam etmediniz?

Bazı çocuk oyunlarında büyüklerin çocuklarının zekâsını çok hafife aldıklarını gördüm. “Bu kadar basite indirgemeyin bu işi, çocukların zekâsı sanatçıların zekâsıdır” dedim. “Çok biliyorsan sen yaz” dediler. Yazmaya başladım. Çok bilmiyordum ama çocuklara daha çok inanıyordum. Sonra yazdığım oyunları birileri yönetirken oyunu da yanlış anladıklarını gördüm. O zaman da “Çok biliyorsan sen yönet dediler.”

Hem yazıp hem de yönetmeye başladınız.

Evet, ilk yazıp yönettiğim oyun Türkiye’yi uluslararası festivalde temsil etmek için seçildi. Bu bana büyük bir cesaret verdi.

Neleri eleştirdiniz oyunlarınızda?

Tiyatronun da sinemanın da en büyük eksikliği samimiyetsizlik. Sınırsız düşgücü ve yaratıcılık eksiği de cabası.

Biraz daha açarsak?

Hazır formüller var, onlar uygulanıyor yıllardır. Eminim birçok genç insan da bu duyguyu yaşıyordur. Sinema bu kadar hafife alınmamalı. “Çok biliyorsanız siz yapın” diyeceklerdir onlara, korkmasınlar yapsınlar.

Hazır formüllerden kastınız sanat kaygısı gütmeyen, ticari filmler mi?

Evet, bizde sanat filmine işkence olarak bakılıyor. Bu sinema seyircisinin değil sinemacıların suçu. Sanat filmi hiçbir konusu olmayan, ilerlemeyen, oyunculuğu oyunculuk olmayan film demek değil ki.

Sanat filmi entellektüel filmi mi? Halka çok mu uzak?

Aslında kesinlikle değil. Ama dedim ya kolay olduğu için bu yol seçiliyor. Sanat filmlerinin entellektüel olmakla ya da aydın olmakla hiçbir ilgisi yok. Onlar gerçekten sıkıcı, karton karakterler, varolmayan hayatlar…

Sanat filmlerinin halk tarafından sevilebileceğinine inanıyor musunuz?

Tabiki. Ben fanatik bir şeiklde sinemanın bir sanat olduğuna ve bu sanatın entellektüel bir çaba ile gerçekleşebileceğine inanıyorum. Bunu küçümseyenlerin sinema düşmanı olduğunu düşünüyorum. Yani biz hem sanatsal açıdan çok iyi, hem de seyirciyi mutlu edecek filmler neden yapamayalım. Bu şartlar yeni sinemacılar tarafından yavaş yavaş da zorlanıyor.

Meselâ?

Dondurmam Gaymak ve Takva bunun en güzel örneklerinden. Bu kalıplar da bu filmlerle böylece kırılacak.

Münferit önümüzdeki ay Ankara’da yarışacak ne düşünüyorsunuz, neler bekliyorsunuz?

Biz festivallere ödül alma beklentisiyle değil tanıtım gözüyle bakıyoruz. Önemli olan filmi daha geniş kitlelere duyurulabilmek. Festivaller bunun için çok önemli.

Filmin ismi gerçekten ilgi çekici? Ne anlama geliyor “Münferit?”

Arapça bir kelime ve sözlük anlamı bireye ait olan, kişisel, bireysel demek. Filme bağlantılı olarak açıklamam gerekirse; devletin genel uygulmalarını ilgilendiren bir şey değil bireysel bir hatadan kaynaklanan durum olarak açıklayabilirim. Münferit olay tabiri kullanılır. Bunu duyduğunuzda bilin ki hayırlı bir şey değil.

İlk filminiz ve türü kara film. Riskli değil mi?

Ben kara film yapma sevdasıyla başlamadım. Yani filmi yaptım ve kara film türüne yatkın olduğunu gördük.

Sadece kara film tutkunlarına özel bir durum yok yani.

Yok, zaten kara film inanılmaz geniş alanı kapsıyor. Konu kişisel bunalım, erotizim, politika… Olabilir. Sadece kara film seyircileri gelir izler diye bir şey yok.

Nasıl bir film Münferit?

Söylecek iki çift lâfı olan bir film. Toplumun geneli için geçerli olan korku iklimini anlatmaya çalıştım. Adalet, hukuk dinlemeden biri bir gün gelip bizi öldürebilir. Hiçbirimiz güvende değiliz. Başımıza her şey gelebilir. Bunları anlatmaya çalıştım. Sinema çok büyük bir güç. İnsanın ruhuna giriyorsunuz ve yeni bir tarafını keşfetmelerini sağlıyorsunuz ya da yeni bir ufuk açıyorsunuz. Bu büyük ve kutsal bir güç. Filmi izleyen biri oradan yeni bir insan olarak çıkarsa ne mutlu bize.

Senaryoyu 3 gazete haberinden etkilenerek oluşturmuşsunuz? Nedir bu haberler

2001 yılında Karabük’te telekom şirketi çökertilmişti. Telekomda çalışan birkaç kişi yasal olmayan yollarla insanların telefonlarını dinliyor ve tehdit ediyorlardı. Evli kadınların ve genç kızların sırlarını eşlerine ya da ailelerine söylemekle tehdit ediyor ve tecavüz ediyorlardı. Filmin asıl çıkış noktası bu. Bir diğer haber “çarptı-kaçtı” vakası. 3. haber de sürpriz olsun, filmi izleyince görün.

Akademik kariyere önem verdiğinizi söyleyebilir miyiz?

Evet, Münferit’te tüm oyuncularımın tiyatro geçmişi, konsevatuar eğitimi var. Oyuncularımla daha önce tiyatroda birçok projede birlikteydik. İlk filmim olduğu için bana çok destek oldular. Sette en ufak bir problem yaşamadık. Zaten güzel bir şey yapıyorsanız ve küçük hesaplarınız yoksa doğru insanlar sizi buluyor.

Sinemaya yönelik plânlarınız neler?

Şu an senaryosunu tamamladığım, Kültür Bakanlığı tarafından desteklenen Ayaz isimli bir projem var.

Tiyatro çalışmalarınız da devam ediyor değil mi?

Evet. Tiyatronun yeri benim için çok özel. 20 yıldır aktif olarak tiyatro yapıyorum. Bu konundaki birçok demokratik kitle örgütlerinde görev aldım. Tiyatro Yeniden Çocuk ve GençliK Tiyatrosu üzerine uzmanlaşmış bir tiyatro her ay değişik bir salonda Cumartesi – Pazar günleri oynuyoruz. Zeytinburnu’nunda yerimiz de var ama biz seyircinin ayağına gidiyoruz.

DERSU YAVUZ ALTUN, Yapımcı, Yönetmen, Senarist

1967 yılında Ankara’da doğdu. 1987 yılında, Anadolu Sanat Merkezi’nde oyuncu olarak tiyatroya başladı. 1991 yılında Ankara Masal Tiyatrosu’nun Sanat Yönetmenliğini üstlendi ve oyuncu, yazar, yönetmen olarak tiyatro serüvenini sürdürdü. Bu dönemde 4 çocuk oyununu yazıp yönetti. 1993’de Ankara Sanat Tiyatrosu’nda (AST) çocuk tiyatrosu birim sorumluğuna getirildi. 1997 yılına kadar oyuncu, yazar, yönetmen olarak AST’ta çalıştı. Daha sonra Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü’ne girdi.

Ziraat Bankası Çocuk Tiyatrosu’nu kurdu ve yazıp yönettiği La Fontain Hayvanlar Mahkemesi’nde (Uyarlama) ile Yalancı Soytarılar adlı oyunlarla 2 yıl boyunca toplam 220 gösteri gerçekleştirdi. Mamak Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nda Sanat Yönetmeni olarak iki yıl görev yaptı. Koridor ve Kod Adı Kongo adlı büyüklere oyunlarını sahneye koydu. Çalıntı Düşler adlı gençlik oyununu yazıp yönetti. ASSITEJ (Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Birliği) Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi ve iki yıl bu görevi sürdürdü. Tiyatrokare’nin Çocuk – Gençlik birimini kurdu ve Benim Güzel Pabuçlarım’ı sahneledi. Nestle Çocuk Tiyatrosu’nu kurdu ve Salıncaktaki Kahkaha adlı oyunu yazıp yönetti.

Çeşitli eğitim kurumlarında drama dersleri verdi, tiyatro gurupları çalıştırdı. Yetişkinler için yazılmış iki oyunu sahnelenmeyi beklemektedir. Son yıllarda çeşitli TV programlarında yazar – oyuncu – yönetmen yardımcısı olarak çalıştı.

Şu anda, ÇOGED (Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Derneği) Yönetim Kurulu üyeliği, OYÇED (Oyun Yazarları ve Çevirmenleri Derneği) başkanlığı, UPS Çocuk Kültür Merkezi ve kurucusu olduğu Tiyatro Yeniden’in sanat yönetmenliğini yapmaktadır.

Yazdığı 15 oyunun 3 ciltte basılması için Epsilon Yayınevi ile anlaşma yaptı. İlk ciltte bulunan 5 oyun Yaşamı Birlikte Renklendirmek İçin Çocuk Tiyatrosu başlığı ile çıktı.

Münferit adlı uzun metraj film senaryosu, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yüzlerce proje içinde seçilmiş ve 350.000 YTL ile desteklenmesine karar verilmiştir.

YAZAR – YÖNETMEN OLARAK SAHNEYE KOYDUĞU TİYATRO OYUNLARI

ANKARA MASAL TİYATROSU

1987 “Bülbülün Şarkısı”
1988 “Güneşi Çalan Adam”
1990 “Mavi Yumurtanın Düşleri”
1992 “Bir varmış İki de Var mıymış?”

ANKARA SANAT TİYATROSU

1994 “Rüzgarla Yarışan Tay” (Uyarlama)
1996 “Benim Güzel Pabuçlarım”
1997 “Yalancı Soytarılar”

TRT İÇİN HAZIRLADIĞI ÇOCUK VE YETİŞKİN PROGRAMLARI

Çocuk Dramaları

“Gizli Bahçe”
“Masal Masal İçinde”
“Hangisi Doğru”
“Masal Çiftliği”
“Cumartesi Sabahı”
“Pazar Bahçesi”
“Uzo ile Sazo”
“Zamanda Yolculuk”
“Kuklalar Tartışıyor”
“Çocuklar Yarışıyor”
“Dikkat Trafik”

Yetişkin Dramaları

“Kamber Ağa”
“Orta Bereket Köyü”
“Geçmiş Zaman TV”
“Akşama Doğru”
-Anılar- 40 ilginç anının dramatizasyonu
“Ferhunde Hanım ve Kızları”
“Saksıdaki Ağaç”
adlı 13 bölümlük dizi
“Şapkasından Sihirbaz Çıkaran Tavşan” (26 bölüm) adlı sitcom’u yazdı, yönetmen yardımcılığınıüstlendi ve oyuncu olarak da görev aldı.

KISA FİLMLERİ

“AltıÖksüz Sandalye” (Senarist-Yönetmen)
“Çöpler Cennete Gider mi?” (Senarist-Yönetmen)
“Avunmak” (Senarist-Yönetmen)

ÖDÜLLERİ

“Karanlık Bir Gün” kısa film senaryosu üçüncülük ödülü
“Çöpler Cennete Gider mi?” Orhan Murat Arıburnu Kısa Film Yarışması Birincilik Ödülü
“Doğ Güneşim Doğ” Tobav Oyun Yazım Yarışması Övgüye Değer Oyun Ödülü
“Benim Güzel Pabuçlarım” T. C. Kültür Bakanlığı Oyun Yazım Yarışması Büyük Ödülü
“Çalıntı Düşler” adlı gençlik oyunu, Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Bilimsel Danışma Kurulu tarafından, gençlerin izlemesi için destek kararı alınmıştır. (Bu röportaj Mirror Dergisi’nin 47. sayısında yayınlanmıştır.)

(20 Mayıs 2008)

Gizem Ertürk

Star Wars: Klon Savaşları’nın Türkçe Fragmanı Yayınlandı

Warner Bros. Pictures’ın 15 Ağustos’ta sinemalarda gösterime sunacağı Star Wars: Klon Savaşları (Star Wars: The Clone Wars) filminin Türkçe fragmanı yayınlandı. Filmi takip eden TV dizisi de sonbaharda Cartoon Network ve TNT’de yayınlanacak. Lucasfilm Animation’ın yapımcısı olduğu Star Wars: Klon Savaşları, izleyiciyi yepyeni Star Wars maceralarına sürüklerken, Lucasfilm’in efsanevi hikâye anlatımı ile sinemaseverleri hayrete düşürecek, benzersiz bir animasyon stilini birleştiriyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragman
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Bükreş’in Doğusu, 24’te

    Ödül rekortmeni filmler Salı geceleri Tematik Film Kuşağı’nda 24 izleyicileriyle buluşmaya devam ediyor. Bu haftanın filmi Bükreş’in Doğusu’nu sinema eleştirmeni Alin Taşçıyan ve 24 haftasonu moderatörü Hakan Çelik, Film Önü’nde değerlendiriyor. Yönetmenliğini Ediz Gülten’in, yapımcılığını Merve Genç’in yaptığı Film Önü 20 Mayıs Salı gecesi 21:10’da; Tematik Film Kuşağı’nda Bükreş’in Doğusu 21:30’da 24 ekranlarında.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Bükreş’in Doğusu, 24’te yazısına devam et
  • Oyuncu Mustafa Alabora, “Sesler Yüzler Mekânlar”da

    Özel insanları özel mekânlarda ekrana getiren Sesler Yüzler Mekânlar’ın bu haftaki konuğu, her açıdan sanatçı duyarlılığına sahip bir oyuncu, yıllarını tiyatroya adamış, televizyon ve sinemada da başarılı işlere imza atmış bir sanatçı: Mustafa Alabora. Alabora, Cihangir’deki evinde gerçekleştirilen sohbette; sanatçı bir ailede büyümenin verdiği kolaylık ve zorlukları, oğlu Memet Ali Alabora ile olan arkadaş ilişkisini, sanat yaşamını, resim yapmaya başlayışını, 40 yıllık dostları Savaş Dinçel ve Müjdat Gezen’i Gülay Özdem’e anlatıyor. Yönetmenliğini Ediz Gülten’in, yapımcılığını Serap Bayol’un yaptığı Sesler Yüzler Mekânlar, 21 Mayıs Çarşamba 21:15’te 24’te.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Oyuncu Mustafa Alabora, “Sesler Yüzler Mekânlar”da yazısına devam et
  • Hayatım Sinema

    21 Mayıs Çarşamba saat 22:30’da CNNTürk’te yayınlanacak Hayatım Sinema bu hafta Cannes’da. Muammer Brav’ın, Cannes’ın yarışmalı bölümünde yer alan Üç Maymun filminin yaratıcılarıyla yaptığı özel röportajları ekrana geliyor. Filmin yönetmeni Nuri Bilge Ceylan, yapımcısı Zeynep Özbatur ve filmin başrol oyuncuları Yavuz Bingöl, Hatice Aslan, Ahmet Rıfat Sungar ve Ercan Kesal, Brav’ın filmle ilgili sorularını yanıtlıyorlar. Cannes’da dünya prömiyeri yapılan Indiana Jones: Kristal Kafatası Krallığı’nın tanıtımı bu haftaki Hayatım Sinema’nın diğer konusu.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Hayatım Sinema yazısına devam et
  • Tüm Şirketler

    Tüm Şirketler,
    09 – 15 Mayıs 2008 Haftalık (Weekly),
    04 Ocak – 15 Mayıs 2008 Yıllık (Annual), Eski Yıllar Yıllık (Ex Years Releases Annual), Hafta Hafta (Week by Week) Box Office listeleri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.

    Yitik (mi?) Belgeseller

    Bugün 25.05.2008. Cannes sonuçları biraz önce açıklandı, Nuri Bilge Ceylan “En İyi Yönetmen” ödülünü aldı, Üç Maymun filmi ile. Kutlarım. Şimdi sıra filmi görmeye geldi. Ama bu konuyu yazmayacağım. Aklıma takılan başka bir konu var.

    Sinemamız yıllarca film üretti, yüzlerce oyuncu, yönetmen geldi geçti, kimi uzun yıllar, kimi kısa süre, hatta bir tek filmlik çalışmalar yaptı. Film çabuk eskiyen bir üründür. Bu sinemanın çok hızlı değişen teknolojisi ile ilgili olduğu kadar, kültürel bir olgudur da. Filmler eskidikçe oyuncular onlardan ayrılır, zaman içinde ya kaybolurlar ya da starlaşırlar. Eski günlerde üretilen film sayısı giderek artarken, starlar filmlerinden başka, gazetelerde kaybolup giden haberleri veya dergi koleksiyonlarında raflarda tozlanan haber ve fotoğrafları ile başka bir alemde yaşarlar. Zaman değişiklikler getirirken, sinemanın video diye bir üvey kardeşi oldu, formatının farklılığı ve etkisiyle kısa süre popüler olmasından sonra miadını doldurdu. Sinema, normal formatı 35 mm. yanında daha dar boyutları ile de ustalarının elinde oluşturduğu ürünleri ile “sinema” olmanın yanında aynı zamanda bir belgeliktir aynı zamanda.

    Yeşilçam sinema tarihimizdeki devrini bitirdi ama, o günlerin starları ve starlarının destekleri, starları star yapan yönetmenlerinin içinde hâlâ çalışanlar, çalışmasalar da yaşamlarını sürdürenler var. Sinemanın yeni seyircileri bunları tanımayabilir. Bunlar için eski filmlerin televizyonlarda -ne kadar izleniyor bilemiyorum- biraz erken veya geç saatlerde gösterilmesi ne derece etken olur, bu kesin cevabı olmayan bir soru. Hele biraz erken dönemde çalışmış olanların filmlerinin bu şansı da olmayınca, hiç ümit kalmamaktadır. Geçenlerde sinemamızın ilk jönlerinde Bülent Ufuk vefat etti. Bırakın yeni seyirci tarafından tanınmasını, magazin ağırlıklı basında haber bile olamadı.

    Bu tip unutuluşlara mani olacak bir yöntem, son yıllarda sinema alanında çalışan kimi kurum ve kişilerce çözüme kavuşturulmuş gibi. Nasıl mı? Eski günlerimizin kimi sinema emekçileri adına hazırlanmış belgeseller yapılmaya başladı. Sinemamızın kimi oyuncuları –bunların star olması gerekmez, (ne anlama geldiğini hâlâ bilemiyorum ama) karakter oyuncuları, hatta oyuncu dışındaki branşlardanda olabilir– üzerine, tekrar edelim, kurum veya kişilerce filmler (belgeseller) yapılıyor. Bunlar bazı kurumlardan finans sağlanarak yapılabiliyor, bu finans sağlanmış olmasına rağmen zaman zaman tamamlanamadığı da oluyor. Filmlerin bitirilenleri, tamamlananları var, fakat bunların sinemalarda gösterilme olanağı –nedendir bilinmez– mümkün değil. Ancak bir kısım festivallerde gösterim olanağı bulsa da çoğu bu olanağı da bulamıyor. Bittikten sonra –eğer bir kurumca yaptırıldıysalar– teslim edildikleri kurumlarda durup duruyorlar! Halbuki bunların sinemalarda -filmlerden önce– veya televizyonlarda -izlenebilir saatlerde- gösterilmesi gerekmez mi, diye düşünüyorum. Bir çok filmin çekim sürecini, hatta bitirildiğini, bir çok projenin çeşitli kurumlardan finans sağladığını, daha çok projeler için ise kurumlardan onay veya finansman beklendiğini ben biliyorum. Bırakın hepsini, bitirilebilenler nerelerdeler?

    (25 Mayıs 2008)

    Orhan Ünser

    Ulusal Sinema Platformu, Eğitim Programı Devam Ediyor

    Ulusal Sinema Platformu’nun düzenlediği mesleki eğitim programı, 24 Mayıs 2008 Cumartesi günü Reklam Verenin Gözüyle Sinema Reklâmlarının Verimliliği (Müslüm Güler) ve Türkiye’de Sinema Seyircisi Profili (Koray Kemal Özduygu) konularının işlenmesiyle Film Yönetmenleri Derneği Lokalinde devam ediyor. Program hakkında geniş bilgi için Film Yönetmenleri Derneği’ne müracaat edilebiliyor. (Erdoğan Kar, İcra Kurulu Sekreteri, Tel: 0212 293 90 01/2H, GSM: 0532 5446490)

  • Sabah Programı
  • Öğleden Sonra Programı
  • Bizans

    Pangea Day kapsamında Doğu Roma’nın, Bizans İmparatorluğu’nun hikâyesinin anlatıldığı Bizans adlı belgesel Pangea Vakfı, Pera Müzesi ve Cervantes Enstitüsü’nün katkılarıyla 21 Mayıs Çarşamba günü 19:30’da gösteriliyor.
    Dördüncü yüzyılın başında Roma İmparatorluğu’nun parçalanmasının ardından Doğu Roma, Hristiyanlığı kabûl eder ve başkentini İstanbul’a taşır. Bizans, Helenistik mirasın üzerinde gelişip refah düzeyini artırmakla kalmaz, Mısır ve Pers medeniyetlerinin geleneklerini de bünyesine alarak birçok kültüre kaynaklık edecek bir dünya yaratır.

  • Görseller
  • Pangea Day hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • .jpg formatlı basın bültenine haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Bizans yazısına devam et
  • Kısa Film Son Balo: Vals ve Zeybek’in Bursa Galası Yapıldı

    Biray Dalkıran’ın yönettiği kısa film Son Balo: Vals ve Zeybek’in Bursa galası yapıldı. Filmin çekildiği tarihi Belediye binasında yapılan kokteyl sonrasında Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Hikmet Şahin, Biray Dalkıran, Bursa milletvekili Mehmet Ocaktan ve Sümer Ezgü’nün de katıldığı gala gösterimi Tayyare Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.

    Kısa Film Son Balo: Vals ve Zeybek’in Bursa Galası Yapıldı yazısına devam et

    Dünyayla Aynı Gün “Sex and the City”

    Sarah Jessica Parker, Kim Cattrall, Kristin Davis, Cynthia Nixon’un rol aldığı efsanevi dizi Sex and the City’nin sekiz yıl süren çalışmaların ardından çekilen filmi 30 Mayıs 2008’de dünya sinemalarıyla aynı gün Türkiye’de de vizyona giriyor. Film ekonomik bağımsızlığını elde etmiş otuzlu yaşlardaki dört kadının hikâyesini anlatıyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.