Geniş Ekran’da Bu Hafta

Vizyona yeni giren filmler, gösterimi devam edenler, sinema terimleri köşesi ve DVD tanıtımları Geniş Ekran’da izleyici ile buluşmaya devam ediyor. Bu haftanın konuğu Yapımcı – Yönetmen Serpil Boydak. Boydak, Geniş Ekran’a Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin gerçekleştirdiği Sentezler toplantısını, Türk Sineması’ndaki değişime neden olan bağımsız sinemacıları ve Türk Sineması’nın sorunlarını anlattı. Bilge Andaç’ın hazırlayıp sunduğu Geniş Ekran her Pazar saat 10:10’da TV 8 ekranlarında.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Geniş Ekran’da Bu Hafta yazısına devam et
  • Altın Koza “Limon Ağacı”yla Açılacak

    15. Altın Koza Film Festivali’nin açılışı, yönetmenliğini Eran Riklis’in yaptığı İsrail, Alman ve Fransız ortak yapımı Limon Ağacı’yla yapılacak. Son yılların dikkat çekici yönetmenlerinden olan Riklis’in yönettiği 2008 yapımı film, Berlin Film Festivali’nde Panorama Bölümü’nün vitrini seçilmiş ve 20.000 gibi rekor bir oyla İzleyici Ödülü almıştı. Film, Filistinli dul Salma’nın limon ağaçları için yeni komşusu İsrail Savunma Bakanı’yla giriştiği mücadeleyi ve bakanın karısı ile aralarında gelişen dostluğu anlatıyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altın Koza “Limon Ağacı”yla Açılacak yazısına devam et
  • Hülya Avşar Stüdyosu’nun Konuğu Fatih Ürek

    Hülya Avşar Stüdyosu, 30 Mayıs Cuma günü 19:30’da eğlence ve show dünyasının en ünlü isimlerinden Fatih Ürek’i konuk ediyor. Hülya Avşar, Ürek’e “Sahnede kıyafetlerinle mi ön plâna çıktın?”, “Zeki Müren’e olan hayranlığından dolayı mı sahnelere yöneldin?”, “Gece hayatında seni rahatsız eden şey nedir?”, “Şimdiki seyirci kitlesi nasıl?”, “Eğlence hayatı nereye gidiyor ve insanlar nasıl eğleniyorlar?”, “İbrahim Tatlıses’le aranda kırgınlık var mı?”, “Hadi Hadi şarkısı neden bu kadar tutuldu?” sorularını yöneltecek.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Hülya Avşar Stüdyosu’nun Konuğu Fatih Ürek yazısına devam et
  • Gala, Sezonu Değerlendiriyor

    Ünlü sinema yazarları Atilla Dorsay ve Sevin Okyay, geçtiğimiz sezonun değerlendirmesini yapmak üzere bu hafta Gala’ya konuk oluyorlar. Nuri Bilge Ceylan’ın, Cannes Film Festivali’nde, Üç Maymun adlı filmiyle En İyi Yönetmen ödülü almasını ve çok konuşulan filmlerine parmak basacaklar. Bu sezon Gala’nın son konukları ise, Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi’nin ekibinden yönetmenler Hasan Yalaz ve Emre Akay, oyuncular Gülüm Baltacıgil ve Tuğra Kaftancıoğlu olacak. Gala programı 30 Mayıs Cuma akşamı saat 22:30’da sadece TürkMax’ta.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Gala, Sezonu Değerlendiriyor yazısına devam et
  • Beni Orada Arama / I’m Not There

    Nefesiniz sağlam değilse boğulabilirsiniz… Çünkü film çok derin sularda bir yerlerde sizi Bob Dylan’ın hayatından inciler toplamaya çağırıyor. Yaşarken efsane olmuş bir rock yıldızının hayatına bir parça da olsun girebilmek adına filmi izlerken çaba göstermelisiniz. Algılarınız açık ve zihniniz mümkün olduğunca gündelik telâşlardan sıyrılmış olmalı ki; Dylan’ın şairane dünyasında kendinize yer bulabilin.

    Film asla bir biyografi değil. Tam olarak kurmaca da sayılmaz elbette ama Dylan hayranları için hem görsel hem de işitsel bir müzikâl niteliğinde olduğu su götürmez bir gerçek. Yani Factory Girl’de Edie Sedwick’i tanıdığınız gibi, Bob Dylan’ı tanımanız imkânsız. Filmin adı da bu kaygıyla olsa gerek zaten Beni Orada Arama.

    Müzisyenin hayatının 7 farklı döneminin 6 farklı oyuncuyla anlatıldığı
    film; sınırları oldukça zorlamış. Tabii izlerken sizin de sınırlarınız oldukça zorlanıyor. 6 oyuncunun en baskın karakteri Cate Blanchett. Filmde Blanchett’a en geniş alan verilmiş. Blanchett bu geniş alanı karelere bölmüş ve hiçbirini hoyratça kullanmamış. Dylan’ın kadınsı ve naif yönünü de başarıyla ortaya çıkarmış. Dylan’ın diğer Prostest, anarşist ve hatta geleneksel yönlerini de kullanmakta oldukça başarılıydı.

    Film bir tarafından da Dylan’ın ilk başlardaki prostocu ve eylemci kimliğinden uzaklaşarak maddi tutkuların peşine düştüğü iddialarına önemle eğiliyor. Bu belki de Dylan’ın zamanında yapmayı reddetiği savunmanın yönetmen Todd Haynes tarafından yıllar sonra yaptığı bir savunma, günah çıkarma ya da bir eylem.

    Kendini asla bir kalıba sokmak istemeyen Dylan’ın hayranları tarafından değiştiğinin düşünülmesi belki de bu yüzden. Çünkü insanlar hayranı oldukları sanatçıları içlerinde bir yerlerde mumyalarlar ve sonsuza dek öyle kalmalarını isterler. Filmde; “Artık folk şarkıcısı olarak anılmak istemiyorum” ya da “Bir şarkıyla dünyanın değişmeyeceğini anladım” vs. gibi sözler sarf etmesi ilk bakışta çok sert ve itici olarak algılanabilir. Ancak detayına inildiğinde Dylan’ın insanların evlerinde bir odaya kapanıp müziklerini dinlemeleriyle hiçbir yere varılamayacağını anlamasını görüyoruz. Yani bunun tam bir kandırmaca olduğunu düşünüyor. Onları kendilerine getirmek için tehlikeli bir yololan yaptıklarını inkâr etmeyi deniyor. Yani kendisini imha ediyor. Bob Dylan’ın parçalarını bazen sigara izmaritlerinin arasından bazen yemyeşil çimenlerin arasından topluyorsunuz. Ve son parça hâlâ ondan saklı. Çünkü Dylan hâlâ hayatta ve son parçayı içinde bir yerlerde saklıyor.

    (03 Haziran 2008)

    Gizem Ertürk

    Pinema Film Filmleri

    Yetimhane (El Orfanato – The Orphanage), Shine a Light, Yasak Krallık (The Forbidden Kingdom), Banka İşi (The Bank Job), Gece ve Pisiler (Nocturna), Arkadaşım Tilki (The Fox and the Child), Babam Romulus (Romulus My Father), Çaylak Profesyonel (Semi – Pro), Benim Aşk Pastam (My Blueberry Nights), Gecenin İki Yüzü (We Own The Night), Cenazede Ölüm (Death at a Funeral), 30 Mayıs – 05 Haziran 2008 seansları için tıklayınız.

    Gaziantep’e Sinema ve Film Kültürü Atağı

    Fiba Holding, Gaziantep’e son teknoloji ürünü bir sinema merkezi kazandırıyor. Mayıs ayında açılacak olan Sinepark Nakıp Ali Sinemaları’nda, 1.300 kişinin aynı anda film izlemesine olanak veren 7 ayrı sinema salonu bulunuyor. Gaziantep’te M1 kompleksinde yer alan sinema salonlarına Sinepark Nakıp Ali Sinemaları adı verildi. Böylece, 1924 yılında Gaziantep’in ve Güneydoğu Anadolu’nun ilk sinemasını kuran sinema sevdalısı Nakıp Ali’yle özdeşleşen sinema hizmeti, Gaziantep’te onun adıyla yeniden yaşama geçecek. Sinemaların açılışı 30 Mayıs akşamı yapılacak.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Gaziantep’e Sinema ve Film Kültürü Atağı yazısına devam et