Alman Kültür Merkezi’nde Kısa Film Gösterimleri

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ilân edilişinin 60. yıldönümü nedeniyle “Anmak, Sorumluluk ve Gelecek” Vakfı ve Alman Kültür Merkezi işbirliğiyle gerçekleştirilen 2. Uluslararası Kısa Film Yarışması sonucunda her insanın sahip olduğu hak ve özgürlükler üzerine Almanya, Estonya, İsrail, Letonya, Polonya, Rusya, Çek Cumhuriyeti, Ukrayna ve ABD’li üniversite öğrencilerinden 26 film çekildi. Alman Kültür Merkezi, 28 Mayıs Çarşamba günü 18:30’da ödül kazanmış filmlerden oluşan bir seçkiyi ücretsiz sunuyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • 61. Cannes Film Festivali’nin En İyi Yönetmeni: Nuri Bilge Ceylan

    Üç Maymun filmi ile katıldığı 61. Cannes Film Festivali’nin En İyi Yönetmen ödülünü Nuri Bilge Ceylan kazandı. Ceylan, yaptığı teşekkür konuşmasında: “Bu ödülümü, benim yalnız ama güzel ülkeme, tutku ile bağlı olduğum ülkeme ithaf etmek istiyorum” dedi. Yavuz Bingöl, Hatice Aslan, Ahmet Rıfat Şungar ile Ercan Kesal’ın oynadığı film, küçük zaafların büyük yalanlara dönüşerek parçaladığı bir ailenin gerçeği örtbas ederek her şeye rağmen bir arada kalma çabasını anlatıyor.

    Akbank 5. Kısa Film Festivali

    Kısa film alanında geleneksel bir festival olma hedefiyle her yıl düzenlenen Akbank Kısa Film Festivali, renkli ve keyifli bir festival oluşturmak ve kısa filmcilere, birliktelik imkânı sağlamak ilkeleriyle 15 – 25 Aralık 2008 tarihlerinde 5. kez gerçekleştirilecek.
    Festival yarışmasına son katılım tarihi 13 Eylül 2008 olarak belirlendi.
    Kurmaca ve Belgesel kategorilerinde jüri üyeleri tarafından En İyi Film ödülüne lâyık bulunan eserlerin yönetmenleri Akbank Sanat tarafından; En iyi kurmaca film; 7 bin YTL, En iyi belgesel film 7 bin YTL ile ödüllendirilecek. (Haber: Serpil Boydak.)

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Diğer haberlere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Akbank 5. Kısa Film Festivali yazısına devam et
  • Kars Filarmoni ve Sinema Derneği Kuruldu

    Kars’ta kurulan Filarmoni ve Sinema Derneği, İtalyan Yönetmen Federico Fellini’nin Amarcord filmi ile çalışmalarına başladı.
    21 Mayıs 2008 Çarşamba günü 19:30’da Kars Şehir Sineması’nda gösterime giren film ile etkinliklerine başlayan derneğin kurucu başkanı Kars Ağır Ceza Hakimi Nizamettin Haznedar. Amarcord filmin ardından klâsik sinema üzerine söyleşi yapıldı.
    Kars Filarmoni ve Sinema Derneği’ne başarılar diliyoruz.

    Gölge (Yönetmen: Mehmet Güreli)

    Mehmet Güreli’nin yönettiği ve Görkem Yeltan, Kaan Çakır, Serkan Ercan ile Memet Ali Alabora’nın oynadığı Gölge, 20 Mart 2009′da Özen Film dağıtımıyla Lup Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Sinema, müzik, resim ve edebiyatın duayen isimlerinden Mehmet Güreli’nin Peyami Safa’nın Selma ve Gölgesi adlı romanından uyarladığı, bizim coğrafyamızda, bizden yola çıkılarak hazırladığı, enfes kurgusuyla göz dolduran, düşündürüp heyecanlandıran bir hikâye. Gizemli bir kadının plânlarını gizlice uygulamasını ustaca anlatan, aynı zamanda da iki yakın erkek arkadaşın nasıl olup da birbirini yok edecek birer canavara dönüştüğünü gösteren benzersiz bir eser.

    Gölge (Yönetmen: Mehmet Güreli) yazısına devam et

    Cannes’ın Beklenen Filmi “Che” Galasında Büyük İlgi Gördü

    Bu yılki Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışan, Steven Soderbergh’in yönetmenliğini yaptığı Che görücüye çıktı. Başrollerinde Benicio Del Toro’nun ve Julio Ormond’un yer aldığı filmde efsanevi devrimci Che Guevara’nın hayatı anlatılıyor. Bir çok ünlünün katılımıyla çok renkli geçen filmin galasında, Che’ye olan benzerliği ile de dikkat çeken başarılı oyuncu Benicio del Toro’nun performansı izleyenlerin beğenisini topladı. Soderbergh’in İspanyolca çektiği epik film, Che Guevara’nın hayatını iki bölümde anlatıyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Terminator Salvation: The Future Begins’ın Çekimlerine Başlandı

    Başrollerinde Sam Worthington ve Christian Bale’in yer aldığı, yönetmenliğini McG’nin yaptığı Terminator Salvation: The Future Begins, filminin çekimlerine 05 Mayıs 2008 tarihinde Albuquerque, New Mexico’da başlandı.
    The Terminator film serisinin, kıyamet sonrası 2018 yılında geçen yeni bölümünde Christian Bale, Skynet ve Terminator ordusuna karşı insanların direnişine liderlik eden John Connor’ı canlandırıyor. Terminator Salvation: The Future Begins, yeni Terminator üçlemesinin ilk bölümünü oluşturacak. Filmin Kuzey Amerika’da 22 Mayıs 2009’da gösterime girmesi plânlanıyor.

    Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi’nin Sanatçılı Basın Gösterimi Yapıldı

    Emre Akay ile Hasan Yalaz’ın yönettiği ve Tuğra Kaftancıoğlu, Gülüm Baltacıgil, Emre Akay ile Mehmet Demirtaş’ın oynadığı Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi’nin basın gösterimi yönetmenler Emre Akay ve Hasan Yalaz ile oyuncu Gülüm Baltacıgil’in katılımıyla Maçka G-Mall Sineması’nda yapıldı. 35 mm formata aktarılmasına Kültür Bakanlığı’nın destek verdiği, Baraka Limited yapımı film 30 Mayıs’ta Bir Film dağıtımıyla Beyoğlu Alkazar Sineması’nda gösterime giriyor.

  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi’nin Sanatçılı Basın Gösterimi Yapıldı yazısına devam et
  • SİYAD – Sinema Yazarları Derneği’nin Yeni Üyeleri

    SİYAD – Sinema Yazarları Derneği dört yeni üyesine merhaba dedi. Akademisyen, film eleştirmeni Bülent Vardar ile Melis Behlil, sinema yazarları Janet Barış ve Serdar Akbıyık derneğin yeni üyeleri oldu. Bu son üyeliklerle birlikte SİYAD’ın üye sayısı 73 oldu. SİYAD üyelik başvurularını Nisan, Ağustos ve Aralık dönemlerinde olmak üzere yılda üç kez değerlendiriyor ve adaylara başvuru sonuçlarını bildiriyor. Yeni SİYAD üyelerini tebrik eder, başarılarının devamını dileriz.

  • Web Sitesi
  • Fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    SİYAD – Sinema Yazarları Derneği’nin Yeni Üyeleri yazısına devam et
  • Agâh Özgüç’ün Yeni Kitabı “Türk Sinemasının Kadınları” Çıktı

    Sinema tarihçisi Agâh Özgüç, yeni kitabı Türk Sinemasının Kadınları’nda Türk sinemasının ilk yıllarından günümüze kadın oyuncuları inceliyor; Türk sinemasında değişen kadın imajını mercek altına alıyor. Türk sinemasının ilk yıldızı Cahide Sonku, Sezer Sezin, Neriman Köksal, Muhterem Nur, Belgin Doruk, Leyla Sayar, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik, Türkan Şoray, Filiz Akın, Müjde Ar ve Hülya Avşar; hepsi Türk sinemasının ve değişen zaman-toplumun bir yüzünü simgeliyorlar. Agâh Özgüç’ün özgün fotoğraf arşivinin belge niteliği kazandırdığı kitap okuru, Türk sinemasında ilk yıllardan bugüne kadın oyuncularla bir yolculuğa çıkarıyor.

  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğrafına haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Agâh Özgüç’ün Yeni Kitabı “Türk Sinemasının Kadınları” Çıktı yazısına devam et
  • Leyla Özalp’ın Kitabı “Bir Film Yapmak” Çıktı

    Yardımcı yönetmen, yönetmen asistanı, yapım koordinatörü, görevli yapımcı ve yapımcı görevleriyle 28 sinema filmi, iki televizyon dizisi ve bir belgeselde çalışan öğretim görevlisi Leyla Özalp’ın Bir Film Yapmak adlı kitabı Hil Yayınları’ndan çıktı.
    Leyla Özalp, çeyrek yüzyılı aşan sinemacılık deneyiminden hareketle, Türkçe sinema yazınındaki yeri hep boş kalmış yapımcılık alanını tüm yönleriyle okurlarına ve öğrencilerine aktarıyor.
    Leyla Özalp’ın daha önce yayınlanmış Seni Seviyorum Sinema adlı bir kitabı daha var.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğrafına haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Leyla Özalp’ın Kitabı “Bir Film Yapmak” Çıktı yazısına devam et
  • Her Dönem Orijinalliğini Koruyacak Bir Film: “Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi”

    Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi sonunda vizyona giriyor. Film tam 6 yıldır vizyona girmeyi bekliyor. Anlayacağınız tam bir yılan hikâyesi… Üstelik bu 6 yılda filmin birçok farklı versiyonu yapılmış. 2003 yılında New York Uluslararası Bağımsız Film ve Video Festivali’ne Türkiye’den katılan tek film. Ayrıca 2004 yılında IF Istanbul’da gösterilen ilk Türk filmi. Orijinal, kışkırtıcı ve zekice tasarlanmış… Bildiğiniz tüm sinema kurallarını yerinden oynatacak bu bağımsız gerilim filmini kaçırmayın.

    Tiyatro kökenli Gülüm Baltacıgil’in ilk filmi Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi; ondan sonra iş – güç, akademik kariyer derken çok sevdiği oyunculuk mesleğine bir türlü istediği kadar zaman ayıramamış. Dizi, reklâm teklifleri gelmiş ancak ona da sıcak bakmamış. Şimdi ise tekrar mesleğine dönmek istioyor. Gülüm’ü en iyi anlatacak cümle şu sanıyorum: Sinema aşkıyla yanıp tutuşuyoooorrrr…

    Gülüm Baltacıgil’i tanıyalım…

    1979 İstanbul doğumluyum. Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri okudum. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Sanat ve Tasarım yüksek lisansı yaptım. İlkokuldan beri tiyatro kollarında hep oldum. Tiyatro kolu yoksa okulda tiyatro kolu kurdum. Yani oyunculuk yapacağım bir fırsat yakalamak için hep çabaladım. Üniversitede Tiyatro Canbella adında bir topluluk kurduk. Bu topluluk ile okuldan bağımsız olarak birçok oyun oynadık. Bu sayede biraz daha profesyonelleştiğimi söyleyebilirim.

    Bu toplulukta nasıl rollerde oynuyordun?

    İlk sene dram oynadık. Sonraki yıllarda Fars komedileri oynadık. Ben komedi oynamayı hep daha çok sevdim. Sonraki yıllarda Fars komedileri oynadık. Bu benim için çok keyifliydi.

    İnsanları güldürmek daha zordur aslında…

    Bazı insanları da ağlatmak zordur. Yani bu neyi yapmak istediğinde âlâkalı. Ben güldürmeyi seviyorum bu yüzden de zorlanmıyorum. Daha doğal oluyorum. Diğer türlüsünü yapmak için gerçekten rol yapmam gerekiyor.

    Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi’nde oynaman nasıl oldu?

    Canbella’da 5 sene oyunculuk yaptım. 4. yılında da bu filmin teklifi geldi. Emre (Akay) ve Hasan (Yalaz) ile tanıştığımda 3. sınıfta öğrenciydim. Zaten Emre aldığım bir dersin asistanıydı. Oyunumuzun galasına Emre ve Hasan da gelmişti. Onlarda o sırada filmin çekimi ile uğraşıyorlarmış. Filmin başındaki cast seçmeleri de o oyundan sonraki görüntüler…

    Yani filmdeki cast seçmeleri sahnesi gerçekten “filmin cast seçmeleri”ydi…

    Evet, yani bir film çekmekte olduklarını biliyordum ama seçileceğimi bilmiyordum.

    Rol yapmıyor muydun orada?

    Aslında filmin her sahnesinde rol yapıyorum ama mümkün olduğunca doğal olmaya çalışıyordum. Zaten rol yapmayayım diye beni hiçbir zaman ziyadesiyle bilgilendirmediler. (gülerek)

    Filmdeki gibi gerçekte de hep bir soru işareti vardı yani…

    Öyle, çünkü filmdeki Emre’yi, Hasan ve ekibin geri kalan 3 erkeğini çok da iyi tanımıyordum. 5 gün boyunca Büyükada’da bir evde kapanma fikri önce biraz korkuttu tabii beni. (gülerek)

    Diyaloglar doğaçlama mıydı?

    Her sahne çekilmeden önce “Burada şöyle bir şey istiyoru; konuyu şurdan alın şuraya getirmeye bakın” şeklinde direktifler veriyorlardı. Aradaki diyalogları doğaçlama yapıyorduk.

    Zor olmadı mı doğaçlama yapmak?

    Tuğra, beni bu konuda çok rahatlattı. Çok güzel sahne açıyordu, ben de onun açtığı yerden ilerleyebiliyordum. Tiyatro işimi çok kolaylaştırdı. Fars komedisi gibi çok hızlı oyunlarda oynadığım için anlık aksaklıkları toparlama yeteneğim gelişmişti.

    Filmdeki Gülüm karakterini anlatır mısın?

    Filmdeki Gülüm, oyuncu olmak için her şeyi göze almış ama yine de korkuları, çekinceleri olan bir kızcağız.

    Meşhur olmak için türlü yollara başvuranları ti’ye alma durumu var yani…

    Evet, filmdeki tüm kadınlar hep en iyinin kendileri olduğunu düşünüyor. Meselâ filmdeki bir kahvaltı sahnesinde Gülüm, Tuğra’ya “Niye her şeye siz karar veriyorsunuz” diyor. Tabii o karar verecek çünkü yönetmen. (gülerek)

    Tuğra Kaftancıoğlu ile birlikte oynamak nasıldı?

    Film içinde film gibi o da. Emre ile Hasan, Tuğra konusunda başlangıçta beni uyarmışlardı ama ne kadar söyleseler azmış. (gülerek) Büyükada’ya filmi çekmek için giderken vapurda tanıştık. Tuğra çok babacan, düşünceli… Dublaj sesiyle konuştuğu için sert gibi görünüyor ama aslında çok sıcakkanlı. Normalde de film karakteri gibi hepimiz hayran hayran onu seyrettik.

    Sonra film yılan hikâyesine döndü… 6 yıl geçti ve sonunda vizyona girdi. Neler hissetin tekrar izleyince?

    İlk 2003 yılında gördüm. Şimdikinden epey farklı ve çok uzun bir versiyonunu izlemiştim. Daha sonra 3 – 4 farklı versiyonu daha oldu. Yıllar geçtikçe kendimi daha iyi ve filmi daha iyi irdelememi sağladı. Son halini izlediğimde ise ne kadar gençmişim diye düşündüm. (gülerek)

    Filmden sonra neler yaptın?

    Bir yıl daha Tiyatro Canbella devam etti. Mezun olduktan sonra bir süre daha devam ettim ama araya master girdi. Master sürecinde oyunculuktan uzaklaştırarak akademik kariyer yapmaya yönlendim. Bu kez oyunculuk yapmadan mutlu olamayacağımı anlayıp akademik kariyerden de vazgeçtim. Apar topar oyunculuğa dönmek istedim. Küçük küçük skeçler hazırladım. İlk başlarda asla dizilerde, reklâmlarda oynamam gibi bir prensibim vardı. Sonra bununla bir yere varamayacağımı anladım. Oyunculuk eğitimi almak için platoya falan gittim ama hiçbir zaman çok da büyük bir çaba göstermedim.

    Doğru zaman – doğru yer hikayesi belki de..

    O da doğru ama işin yolunda bulunmak çok önemli. 3 – 4 sene artık liseli kız rollerinde oynayamam. (gülerek) Bu yüzden acele etmekte fayda var. Hâlâ daha çok istekli ve heyecanlıyım.

    BİR TUĞRA KAFTANCIOĞLU FİLMİ’NİN YÖNETMENLERİNDEN EMRE AKAY: “İŞE AKLI SELİM BİR ŞEKİLDE BAŞLIYORUZ AMA BİR SÜRE SONRA SAPITIYORUZ”

    Filmin oluşum sürecini anlatır mısınız?

    Senaryoyu benim başladığım ama asla bitiremediğim bir kısa filmden yola çıkarak Hasan’la beraber yazdık. Aslında daha büyük bir film projemiz vardı ama deneyimsiz olduğumuzdan ve para bulamayacağımızı düşündüğümüzden dolayı önce küçük bir film çekerek işe başlayalım dedik. O da bu film oldu.

    Filmin büyük kısmını, yani adada geçen bölümünü 4 günde çektik. Geri kalan casting sahnelerini de birkaç haftasonunda çektik. Oldukça kısa sürdü yani.

    Filminiz ile ilgili bir değerlendirme yapmanız gerekirse neler söyleyebilirsiniz, uzun zaman geçti yapımının üzerinden…

    O kadar da değil yahu (gülerek) 2004’te bitmişti, yani 4 yıl olmuş. Bence hâlâ aynı güncelliğini koruyor ve hâlâ Türkiye’de eşi benzeri çekilmemiş bir film. Ben bizden sonra benzerleri çıkar sanıyordum… Bizim için ve ilk filmimiz olduğundan dolayı yeri çok ayrı. Eleştirel bir gözle bakamıyorum dolayısıyla.

    Yeni bir çekerseniz yine bu türde mi olacak, yani bildiğimiz tüm sinema kalıplarını bir köşeye bırakacak mıyız?

    Film projeleri var. Hem Hasan’la beraber düşündüğümüz hem de benim tek başıma çekmeyi plânladığım iki proje var. Kalıpların dışında çalışmayı seviyorum. Yeni projelerde tanıdık türlerin dışında olur muhtemelen.

    Proje geliştikçe kalıpsızlaşıyor belki de…

    Evet, aynen öyle. Yola çıkış noktası olarak; “Ben tüm kalıpların dışında bir film yapacağım” demeyi anlamsız buluyorum. Kâğıda dökmeye başlayınca kalıpsızlaşıyor belki de…

    Yeni projelerden bahsettiniz, nedir bunlar?

    Şu anda ilgilendiğim iki senaryo var. Birisi kitaptan uyarlama, diğeri ise gerçek olaylara dayanan bir tarih filmi. Aklı selim bir biçimde başladık çalışmaya ama işte iş ilerledikçe sapıtıyoruz. (gülerek) (Bu röportaj Mirror Dergisi’nin 48. sayısında yayınlanmıştır.)

    (29 Mayıs 2008)

    Gizem Ertürk