Uluslararası İstanbul Çocuk Filmleri Festivali’nde Ödüler Açıklandı

Uluslararası İstanbul Çocuk Filmleri Festivali’nde Küçük Sinemacılar Çocuk jürisinin seçtiği En İyi Film Ödülü, çarpıcı senaryosu, büyüleyici sinema dili, ve oyuncuların etkileyici performansıyla, İran’dan Gholamreza Ramezani’nin yönettiği Hayat filminin oldu.
Jüri ödülü, CIFEJ organizasyonunun bütün kriter ve taleplerini tamamıyla karşılayan Willen Van De Sande Bakhuyzen’in Lepel adlı filmine verildi. Film, kötü büyükannesinin yanından kaçan 9 yaşındaki Lepel’in macera dolu yaşamını anlatıyor. Lepel civardaki mağazada saklanır ve kendine yeni ebeveynler bulmaya karar verir.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • İngiltere’den Genç Filmler Festivali

    British Council’ın, Anadolu Kültür ve Kültürlerarası İletişim Derneği ile ortaklaşa gerçekleştireceği İngiltere’den Genç Filmler adlı festival kapsamında, 09 – 26 Aralık 2006 tarihleri arasında Anadolu’nun on şehrinde, çağdaş İngiliz sinemasından örnekler izleyiciyle buluşuyor. Diyarbakır, Van, Eskişehir, Kahramanmaraş, Samsun, Gaziantep, Mersin, İzmir, Kayseri ve Malatya’yı kapsayan İngiltere’den Genç Filmler festivalinde, film gösterimlerinin yanı sıra her şehirde bir söyleşi seansı olacak. Van ve Gaziantep’teki söyleşilere Ölmüş Bir Koyunu Değerlendirmenin 37 Yolu filminin yönetmeni Ben Hopkins de katılacak. Tüm gösterimler Türkçe altyazılı ve ücretsiz olacak.

    İngiltere’den Genç Filmler Festivali yazısına devam et

    Bobby

    Emilio Estevez’in yönettiği ve Anthony Hopkins, Harry Belafonte, Joy Bryant ile Nick Cannon’un oynadığı Bobby, ülkemizde sinemalarda vizyona çıkarılmadı.
    Gerçek olgularla kurgusal öğeleri başarıyla bütünleştiren ve içiçe geçmiş insan öykülerini anlatan Bobby’nin konusu, 4 Haziran 1968’de geçiyor.
    Filmin başında Kennedy suikastinin birkaç saat öncesini yaşayan Ambassador Hotel’den insan manzaraları vardır. Parti davetlileri, müzisyen ve şarkıcılar, otel çalışanları ve kampanya görevlilerinin hepsi büyük gecenin hazırlığını yapmaktadır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Film+ Dergisi Yayın Hayatına Son Verdi

    Yaklaşık 2 yıldan beri PMP yayın grubu tarafından yayınlanan ve sinemaseverlerin beğenisini kazanan Film+ Dergisi Aralık 2006 sayısından sonra yayın hayatına son veriyor. Bu ay Film+’nın kapağında, Alfonso Cuaron’un Son Umut’u var. Filmin tanıtım ve yorum yazısının yanı sıra Clive Owen’a ayrılmış sayfalar ve yönetmen Cuaron’un Meksika’dan Hollywood’a uzanan yolculuğunun anlatıldığı bir yazı da yer alıyor. Diğer yeni filmler Prestij, Borat ve Rüya Bilmecesi, Uğur Yücel, Derviş Zaim, Taylan Biraderler ve Özer Kızıltan ile yapılmış röportajlar da içerikte yer buluyor. Bıkmadığımız Filmler’de, Gladyatör, Uzaktakiler bölümünde, Köstebek, Klâsikler’de Büyük Diktatör, Retro’da ise orijinal Wicker Man’in yapılış öyküsü anlatılıyor.

  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğrafına haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Film+ Dergisi Yayın Hayatına Son Verdi yazısına devam et
  • Algida Dondurmaları, “Dondurmam Gaymak”ın Yönetmeni Yüksel Aksu’nun Beyanatları Hakkında Açıklama Yaptı

    Dondurmam Gaymak filminin yönetmeni Yüksel Aksu’nun gazetelere yansıyan haberleri hakkında Algida Dondurmaları / Unilever açıklama yaptı. Açıklama şöyle: 28 Kasım 2006 Salı günü haber portallarında ve 29 Kasım 2006 Çarşamba günü de gazetelerde Türkiye’nin Oscar aday adayı filmi Dondurmam Gaymak’ın yönetmeni tarafından yapılan talihsiz ve asılsız bir açıklama yer almıştır. Sayın yönetmenin firmamıza sponsorluk teklifinde bulunduğu doğrudur. Ancak yönetmenin, “Dondurmam Gaymak filmi hakkında Algida Türkiye Operasyonu olarak hukuki süreç başlattığımız ve dava konusu haline getirdiğimiz” iddiaları tamamen asılsızdır.

  • Algida Açıklaması
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Senaristin Yolculuğu, Her Pazar Beyoğlu’nda

    Senaryo Yazarları Derneği’nin projesi Senaristin Yolculuğu, 03 Aralık 2006 Pazar Pazar günü ikinci gösterimiyle devam ediyor. Senarist Safa Önal, senaristliğini yapmış olduğu Vesikalı Yarim filmini katılımcılarla izleyecek ve senaryonun yapım aşamasına kadar süren ilginç yolculuğunu tartışacak. Başrollerini Türkan Şoray ve İzzet Günay’ın paylaştığı Vesikalı Yarim, Türk sinemasının klâsikleri arasında yer alıyor. Katılım için biletler 03 Aralık Pazar gününe kadar Senaryo Yazarları Derneği’nden veya etkinlik günü saat Cambaz’dan temin edilebilir.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Senaristin Yolculuğu, Her Pazar Beyoğlu’nda yazısına devam et
  • Yeni Sinemacılar’ın Yeni Filmi Ne Üzerine Olmalı?

    Takva filmi gösterime girmeden önce de tartışılıyordu, gösterime girdiği şu günlerde de tartışılıyor. Takva’nın bir sinema eseri olarak değeri hakkında çeşitli görüşler ileri sürülüyor. Bunlar içinde, tercih edilen klâsik anlatım biçiminin eskimişliği veya yine tercih edilen bazı çekim tekniklerinin demodeliği de var… Buna karşılık filmi alkışlayanlar, yere göğe sığdıramayanlar eksik değil.

    Tüm bu estetik tartışmaları bir yana bırakarak şunu net biçimde söyleyebilirim ki, Takva, Türk sineması için bir aşama olmadığı gibi bana göre içinde bulunduğu “Politik Sinema” anlayışına da yeni bir katkı sağlayamıyor (Takva’nın bir İslâmî sinema örneği olduğunu iddia eden akıldaneler de çıktı!).

    GERÇEKLERDEN YOLA ÇIKIYOR

    Takva’yı sözü edilebilir bir film kılan şeylerin başında, öncelikle Türkiye’nin gerçeklerinden yola çıkıyor olması geliyor. Geçmişte televizyonlarda kötü örneklerini gördüğümüz, hatta eczaneden alınan prezervatiflerle gündeme gelen tarikat ve şeyhler; bunlar hakkında televizyon kanallarında yapılan yayınlar hatırlandığında, konunun artık toplumun şuuraltında yeri etmiş bir olgu, bir hakikat olduğu anlaşılır.

    Türk insanı, Batı kültürü ve onun toplamının adı olan “modernizm” karşısında İslâmcısı, Turancısı, solcusu, sağcısı, batıcısı ile ciddi bir çatışma, uyumsuzluk ve elbette dönüşüm yaşamaktadır. Bunun kültürel, sosyal, siyasi, ekonomik, etik ve dini boyutları olduğu da apaçık bir gerçektir. İşte Takva bu büyük çatışmanın, küçük de olsa önemli bir yanını sinemaya aktarmayı başarmış bir film olarak öne çıkıyor. Takva, bu çatışmanın dini boyutunu dile getiren ve kendisinden önce çekilen filmlerden farklı olarak, oyuncu kadrosu ve hikâyesi ile daha başarılı olduğu için birkaç gömlek üstün görünüyor..

    İNDİRGEMECİ BİR DİL KULLANIYOR

    Türk Müslümanlığının içinde önemli bir yeri olan tarikat olgusunun dengeli bir dille perdeye taşındığı Takva’yı özel kılan unsurların bazılarını ise şöyle sıralayabiliriz:

  • Şehirde yaşamasına rağmen “köylülükten” kurtulamamış bir baş karakter seçilmiş.
  • Bu kişi, modern bir birey olmanın şuuruna asla varamayacak insanlardan biri olarak gösteriliyor.
  • Bu kişi varoluşunu ancak bir cemaat içinde kavrayabilecek pek çok dindardan biri olarak niteleniyor.
  • Bu insan, terbiye yüzünden, kendini bir kişilik (şahsiyet, birey) olarak gerçekleştirebilecek donanımlara sahip bulunmuyor.
  • Bu kişinin, yani Muharrem’in (Erkan Can) hikâyesini anlatmak için senarist ve yönetmen indirgemeci bir dil kullanıyor.
  • İndirgemeci dil kullanılması, Müslümanların geleneksel kültürden beslenen kendi içinde zengin unsurlar taşıyan hayatını kısırlaştırdığı gibi filmi de kısırlaştırıyor.
  • Bunlara karşılık, bugüne kadar Müslüman insanların modernizm karşısındaki sorunlarını irdeleyen sağcı yönetmenlerin cesaret edemediği bir yaklaşım biçimi ve dil kullanması filmin bu zaafını örtemeye yetiyor. Aynı zamanda bu tavır Milli sinemacılara, film yaparken farklı bir bakış açısı kullanılabileceğini göstermesi bakımından da öne çıkıyor.
  • YENİ SİNEMACILAR BUNDAN SONRA NE YAPMALI?

    Ciddi, akıllı ve inançlarından taviz vermeyen solcu bir grup olan Yeni Sinemacılar bundan sonra Türkiye’nin hangi derin çelişkisine el atmalı? Bana göre, “toplumsal kurtuluş” reçeteleri ile yola çıkan, kapitalizm düşmanlığını hiç kimselere bırakmayan, halka rağmen halk için doğruyu yapacaklarına inanan bir kısım 68 kuşağı solcu liderlerin kapitalizm karşısında düştükleri derin çelişkileri ve ibretlik durumları anlatmalılar…

    Çünkü Takva’daki zavallı Muharrem’in (anasız – babasız, eğitimsiz…) dramını doğuran toplumsal şartlar ile inancı uğruna yüz binleri sokağa dökmüş, hatta ölümlere sebep olmuş 68 kuşağı liderlerinin daha sonra medya dünyasında sendikal hareketleri bile boğacak kadar kapitalizmin hizmetine girmesi süreci arasında hiçbir bağ yokmuş gibi görünmesine rağmen temel çelişkinin aynı olduğu görülüyor.

    Yeni Sinemacılar böyle bir film için yola çıktıklarında Takva’nın Muharrem’inden çok daha derin dramatik çatışmalar yaşayan kentsoylu, entelektüel bireylere, dolayısıyla çok zengin hikâyelere ulaşacaklardır!

    ALTYAZI

    Yaşadığımız çağın bayağılıklarına her başkaldırışımın ardından kendimi daha genç ve daha yürekli hissettim. – Émile Zola.

    (08 Aralık 2006)

    coskuncokyigit@gmail.com

    Türkiye / Almanya Film Festivali, Son Başvuru Tarihleri

    Almanya’nın Nürnberg şehrinde 08 – 18 Mart 2007 tarihleri arasında düzenlenecek olan 12. Türkiye / Almanya Film Festivali’nin Kısa film ve Belgesel film yarışmalarının son başvuru tarihi çeşitli ülkelerden gelen istek üzerine uzatıldı, yeni tarih (postaya veriliş tarihi) 04 Aralık 2006 olarak belirlendi. Uzun metraf film yarışması için son başvuru tarihinde (15 Aralık 2006) herhangi bir değişiklik olmadı.

  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Geniş Bilgi ve Katılım Formları için haberin devamından üzerlerine tıklayınız.
    Türkiye / Almanya Film Festivali, Son Başvuru Tarihleri yazısına devam et