Vizontele ve G. O. R. A. filmlerinin yönetmeni Ömer Faruk Sorak imzalı Sınav, geçtiğimiz hafta vizyona girdi. Sınav’da dikkati çeken üç etken var: Yapım süreci, oyuncu kadrosu ve kullanılan müzikler. Film, Böcek Yapım ve Fida Film ortaklığında gerçekleştirilmesinin yanı sıra Genç Turkcell ana sponsorluğunda ortaya koyulmuş. Oyuncu kadrosu ise güçlü ve bir o kadar da medyatik isimlerden oluşuyor: Altan Erkekli, Hümeyra, Okan Bayülgen, Güven Kıraç, Zafer Algöz ve tabii bir de İngiltere’den özenle getirtilen efsanevi hırsız Charles rolündeki Jean Claude Van Damme. Müzikler ise son dönemin Türk popüler müziğinden esintiler taşıyor. Gençlerin nabzını tutan Nil Karaibrahimgil, Duman, Manga, Göksel ve Ceza’nın şarkıları görüntülere eşlik ediyor. Burada ayrıntılara boğulmadan günümüz Türk sinema endüstrisinin nelerden beslenerek kalkınmaya çalıştığını hepimiz az çok görebiliyoruz.
Kült gençlik filmi
Türkiye’nin ilk kült gençlik filmi olarak lânse edilen yapım, lise son sınıf öğrencileri olan Mert (İsmail Hacıoğlu), Sinan (Yağmur Atacan), Gamze (Rüya Önal), Kaan (Caner Özyurtlu) ve Uluç (Volkan Demirok) adlı beş gencin hikâyesi üzerinden Türkiye’deki eğitim ve sınav sistemini tartışmaya açıyor. Ailelerinin baskısından bunalan ve gelecek kaygıları içerisinde savrulan karakterler çalışarak bir yere varamayacaklarını anlayınca çareyi sınav sorularını ele geçirmekte ararlar. Öncelikle okulda rutin olarak girdikleri derslerin sınav sorularını ele geçiren gençler, bununla da kalmayıp işi büyütmeye ve gençlerin korkulu rüyası haline gelmiş ÖSS sorularını çalmaya yeltenirler. Kahramanlarımız bunu yaparken, kendilerine idol olarak gösterdikleri, bir dönemin kopya çekme konusunda uzman sistem karşıtı efsane öğrencisi Levent Lemi’den fikir almaya çalışırlar ve sonunda çareyi İngiliz Kraliyet ailesi adına çalışan efsanevi hırsız Charles’ı Türkiye’ye getirtmekte bulurlar.
Hayat eşittir 180 dakika!
Film hakkında yapabileceğim eleştiriler ise şöyle: Sınav, Türk eğitim sistemini ve özellikle de gençlerin korkulu rüyası, ailelerin çocuklarına baskı uygulama konusundaki bir numaralı mevzusu olan ÖSS’yi açık seçik eleştiriyor, fakat bir yandan da bundan kaçış olmadığını vurguluyor. Film, beş lise öğrencisinin sınav sorularını çalma operasyonu üzerinden komik ve eğlenceli unsurlar içeriyor. Aksiyon yok değil, ancak bunu filmin ikinci yarısında özellikle de Van Damme’ın filme katılmasıyla hissedebiliyoruz. Filmdeki komedi unsurları, gençlerin trajik hikayeleriyle ara sıra kesintiye uğrayarak melodrama doğru kayma gösteriyor. Ayrıca müzik eşliğinde izlediğimiz görüntüler televizyon kanallarından aşina olduğumuz video klipleri çağrıştırıyor. Tüm bunlara rağmen filmin hemen ilk sahnesinde aktarılan anafikir içimizi burkuyor: “Hayat eşittir 180 dakika.” 180 dakika süren bir sınavın sonunda bugün hepimizin hayatı bir yerlere yönlendirildi, birtakım meslekler edindik. Ne kazandık, ne kazanacağız? İstediğimiz hayatı yakalayabildik mi, yakalayabilecek miyiz? Kimbilir? Herşey bir zamanlar -henüz onsekizimizdeyken- geçtiğimiz o korkulu sınavda şekillendi. Ve hayatımız 180 dakikaya eşitlendi…
(23 Ekim 2006)
Âlâ Sivas