Etiket arşivi: Dünyanın Sonuna Doğru

Dünyanın Sonuna Doğru

Western filmler ağırlıklı olarak erkek egemendir. İşin içine silah, dövüş, içki vb. girince ister istemez ağırlık erkeklere kayıyor. Kadınlar çoğunlukla filmi taşıyan karakter olarak çıkıyor karşımıza, seyirci hoş görsün, beğensin, güzelliğinden etkilensin diye. Dünyanın Sonuna Doğru (The Dead Don’t Hurt) erkek kadar kadın karakterin de bağımsız ve inatçılığıyla gösteriyor farklılığını.

Yönetmen Viggo Mortensen, senaryosunu yazdığı filmin başrol oyunculuğunu da üstlenmiş; kadın karakter Vicky Krieps ile birlikte gerçekten başarılılar. Mortensen senaryosunu da yazdığı için filmi çekerken değişiklikler de yapmış, geri dönüşler (feedback) seyirciyi meraka sürüklediği gibi heyecan da uyandırıyor. Sokak ortasında birbirlerinden etkilenip birlikte yaşamaya başlayan ama bağımsız olmayı da bırakmayan iki insanın nelerle karşılaşacağı, yaşayacakları zorluklar ve daha da önemlisi ummadıkları bir şeyle karşılaştıklarında tutumlarının ne olacağının bilinmemesi filmin önemli düğümü…

Filmde yer alan kırmızı eşarp, atlı şövalyenin geçişi, balıklı küçük kız gibi izleyicinin duygularına da seslenen ayrıntılar çok güzel. Gaz lambasının sönmesi de gerçekten çok etkileyici…

Bir gün, bir anda, erkek alır başını gider asker olur, ne için; verilecek 100 dolarlık ödül için. Kadın yapayalnız kalır. Kasabanın alikıran baş kesen paralı ailesinin zorba oğlu kadına tecavüz eder. Savaş bitip erkek döndüğünde neler olacaktır acaba?

Her gün bir/birkaç kadının en yakınları (baba, ağabey, koca, sevgili) tarafından öldürüldüğü bizim ülkemizde böylesi tecavüzlerin sonucunun ne olacağı bellidir aslında. Kim bilir belki de bizim erkeklerimiz benzer durumlarda aynı davranışı sergileyecekleri için farklı bir sonuç beklenemez. Sinemanın bu en güzel yanı, insanlara doğruyu, güzeli, iyiyi bu kadar açık anlatabilmesidir…

16 Ağustos’tan başlayarak gösterimde…

(13 Ağustos 2024)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Eril Zorbalığa Karşı Tek Başına

Viggo Mortensen’in ikinci yönetmenlik denemesi ‘Dünyanın Sonuna Doğru / The Dead Don’t Hurt’ 1860’larda geçen bir western. Film özgün adına nazireyle bir seri ölüm hadisesi ile açılıyor. Vivienne le Coudy (Vicky Krieps) hasta yatağında son nefesini verirken perdeye görüntüden önce düşen iniltiler bir Bergman filmini akla getiriyor. Aynı saatlerde yakındaki kovboy kasabasının barında mekânın sahibi başta olmak üzere tam 6 kişi bölgenin kabadayısı Weston Jeffries’nin (Solly McLeod) kurşunlarına hedef oluyor. Suç, kasaba civarında sarhoş halde uyurken bulunan Jeffries’nin adamlarından Ed Wilkins’e yükleniyor ve şaşkın adam hızlı bir yargılamanın ardından asılarak idam ediliyor.

Üç kağıtçı belediye başkanını (Danny Huston) parmağında oynatan bölgenin nüfuzlu iş insanı, Weston’ın babası Alfred Jeffries (Garret Dillahunt) Batı’ya hücum döneminin verimli topraklarında yatırımlarını genişletmeye kararlıdır. Küçük oğluyla birlikte karısını toprağa veren şerif Holger Olsen’e (Viggo Mortensen) ise kanunların güçlüden yana işlediği bu diyardan çekip gitmek ve belki de dünyanın sonuna doğru huzurla yaşanacak bir yer bulmak düşecektir. Film bu noktadan başlayarak ana karakterlerin geri dönüşlerle iç içe geçen hikâyesini anlatmaya başlıyor.

Film başlangıçtaki hızlı girişin ardından Mortensen’in bizzat bestelediği, piyano, gitar ve vurmalılarda yoruma eşlik ettiği özgün müziği ile süslenen şiirsel pastoral bir anlatıya kayıyor. İlk kez California güneşi altında karşılaşıyor iki sevgili. Şehir pazarında çiçekçilik yapan Fransız asıllı Kanadalı Vivienne, İngilizlerle yapılan savaşta küçük yaşta babasını kaybetmiş, annesinin Jeanne D’Arc öyküleri ile büyümüştür. Başına buyruk, alabildiğine özgürdür. Danimarka göçmeni iyi marangoz Holger’in sessiz karizmasına vurulur ve onunla birlikte Nevada’daki evine gitmeyi kabullenir. Kurak bir plato içine sıkışmış küçük köhne kulübeye vardığında gözleri korku filmi görmüşçesine faltaşı gibi açılır. Lakin kısa sürede kadın eliyle ortalığı çekip çevirecek, çorak araziyi ağaçlandıracak, yakındaki kasabanın tek salonunda barmen olarak çalışmayı becerecektir. Ancak burası erkeklerin acımasız dünyasıdır. Kendisinde gözü olan Weston’ı ustalıkla savuşturmayı bilir başlarda. Holger hem biraz para kazanmak, hem de eril yükümlülüğünü yerine getirme arzusu ile orduya katılmak istediğinde genç kadın ‘bu senin meselen değil’ diyerek karşı çıkar. Ancak o ‘sen benim denizimsin’ dediği sevdiği kadını geride bırakarak iç savaşa yollandığında Vivienne erkek zorbalığına karşı kadın başına direnebilecek midir?

Kanadalı ünlü oyuncunun çatışmalı bir baba – oğul öyküsü anlatan 2020 yapımı ilk yönetmenlik denemesi ‘Düşüş / Falling’in ardından gelen ikinci uzun metrajı şiirsel görselliği, zarif kadrajlarına karşın sonlara doğru tempo sorunu yaşıyor ve irtifa kaybediyor. Yine de çağımızın en iyi oyuncularından Krieps’in özgür ve güçlü kadın yorumunun hatırına izlenebilir.

(13 Ağustos 2024)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com