Sev Beni, 19. Kolkata Uluslararası Film Festivali’nde

Maryna Er Gorbach ile Mehmet Bahadır Er’in yönettiği Sev Beni filmi 10 – 17 Kasım 2013 tarihleri arasında Hindistan’da düzenlenen 19. Kolkata Uluslararası Film Festivali’nde gösteriliyor. Türkiye’de 18 Ekim 2013 Cuma günü vizyona giren Sev Beni’nin konusu şöyle: Cemal yurt dışı seyahatinde Sasha’yla tanışır; başlarına gelen zorluklarla mücadele ederken birbirlerini tanır, etkilenirler. Aşk onları beklemedikleri bir zamanda yakalar, ellerine bir şans geçmiştir fakat birbirlerine henüz söyleyemedikleri gerçekleri nasıl aşacaklardır. Cemal yakında evlenecektir, Sasha’nın da bir sevgilisi vardır.

  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • 16. Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali Bu Yılki Açılışını Beşiktaş Çarşı Meydanı’nda Yapıyor

    16. Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali, bu yıl açılışını Beşiktaş Çarşı Meydanı’nda gerçekleştiriyor. 13 Kasım Çarşamba günü (yarın) saat 18:00’de yapılacak açılış bir şenlik havasında düzenlenecek. Sokak çalgıcılarının eşlik edeceği açılışta,yönetmenliğini Roger Gomez ve Dani Resines’in yaptığı Küçük Takım (L’equip Petit) filmi gösterilecek. 2011 tarihli İspanya yapımı filmde 14 küçük çocuk, kazanma ve kaybetme üzerine yetişkinlere hiç beklenmedik bir hayat dersi veriyor. Bu 9 dakikalık kısa film, festivalin ruhuna uygun bir şekilde “An ve Zaman” üzerine kendi sözünü söylüyor.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Robert Redford’un Tek Başına Tüm Filmi Üstlendiği, Sona Doğru Bu Cuma Sinemalarda

    En İyi Orijinal Senaryo dalında Oscar’a aday olan, Margin Call filminin senarist ve yönetmeni J. C. Chandor yine iddialı filmi Sona Doğru ile bir kez daha karşımızda. Cannes Film Festivali gösterimi ardından övgüler toplayan ve başroldeki Robert Redford’un performansı için Oscar’lık yorumları alan film, teknesi Hint okyanusunda bir sevkiyat konteyneriyle çarpışınca, tek başına denizle mücadele eden deneyimli denizciyi anlatıyor. Hayatta kalmak için elinden geleni yapan denizcinin ölümle yüzleşmesini çok farklı bir şekilde ele alan filmde Robert Redford çok başarılı bir oyunculuk sergiliyor. Redford’un doğanın ona acımasızca davrandığı her şeye deneyimli bir şekilde karşılık vermesi onun yetenekli, kendinden emin bir denizci olduğuna seyirciyi inandırıyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • 1. SETEM Akademi BAK Belgesel Animasyon Kısa Film Ödülleri

    SETEM (Sinema ve Televizyon Eseri Sahipleri Meslek Birliği) ve SETEM Akademi Derneği tarafından düzenlenecek 1. SETEM Akademi BAK Belgesel Animasyon Kısa Film Ödülleri için start verildi.
    İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal Daire Başkanlığı Kültür Müdürlüğü’nün tanıtım desteği sağladığı 1. SETEM Akademi BAK Belgesel Animasyon Kısa Film Ödülleri, internet üzerinden oylama sistemi ile belirlenecek. İlk aşamada yarışmada yer alan belgesel, animasyon ve kısa film ekiplerinin oy kullanacağı sistemde isteyen izleyiciler de oy kullanabilecek.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • 1. SETEM Akademi BAK Belgesel Animasyon Kısa Film Ödülleri yazısına devam et

    Uluslararası Boğaziçi Film Festivali Başlıyor

    “Herkes Film Çekebilir” sloganıyla 14 – 30 Kasım 2013 tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleşecek olan Uluslararası Boğaziçi Film Festivali, 14 Kasım 2013 Perşembe gecesi Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda yapılacak açılış töreniyle başlıyor. 14 Kasım 1914 hâkim sinema tarihi algısı içerisinde Türk sinemasının başlangıcı sayılıyor. 30 Kasım 2009 ise Ahmet Uluçay’ın vefat tarihi. Bu iki önemli olaya öncelik vererek festival tarihini belirleyen festival ekibi, 100. yılını dolduran Türk Sinemasında yeni imkânlar ve yeni bakış açıları kazandırmayı hedefliyor. Etik, Estetik ve Teknik bütünlüğe sahip filmlerin kabul edildiği festivalde 60 kısa film yarışıyor. Festival bu sene ödüllerini kısa filmcilere dağıtacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Nevada Uluslararası Film Festivali’nden Mavi Adam’a Ödül

    The Nevada International Film Festival – Nevada Uluslararası Film Festivali’nin sonuçlarını açıklandı. Festival kapsamında yapılan Uzun Metraj Film Yarışması’nda Utku Çelik’in yönettiği ve başrollerinde Alex Dawe, Derya Aslan, Sarper Semiz ile Aydın Orak’ın oynadığı, savaş ve kadın haklarını konu alan Mavi Adam (The Blue Man) Gold Reel ödülü, Mete Sözer’in yönettiği Kayıp kısa film dalında Platinum Reel ödülü, Ayşenur Sıtkı’nın yönettiği Zor Yılların Kayıp Çocukları ise Uzun Belgesel dalında Silver Reel ödülü kazandı. Genç sinemacılarımızın başarılarının devamını dileriz.

  • Ayrıntılı ödül listesi için tıklayınız.
  • 14. İzmir Kısa Film Festivali Başlıyor

    14. İzmir Kısa Film Festivali başlıyor. İlk kez 2000 yılında düzenlenmiş olan İzmir Kısa Film Festivali o günden bu yana Türkiye’nin en önemli kısa film festivallerinden biri oldu. İzmir’in sürekli ve düzenli gerçekleştirilen tek sinema organizasyonu olan festival, T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Başbakanlık Tanıtma Fonu’nun önemli katkıları ile İzmirli sinemaseverlerle ücretsiz olarak 19 – 24 Kasım tarihleri arasında Fransız Kültür Merkezi’nde buluşuyor. Bu yıl da festival izleyicileri, dünyanın en önemli kısa film festivallerde ödül kazanmış filmlerin yanı sıra, ilk kez gösterime giren filmlerle de buluşacaklar.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Benim Dünyam’dan Antep Çıkartması

    Beren Saat ve Uğur Yücel’in başrollerini paylaştığı Benim Dünyam filmine Gaziantep galası yapıldı. Görme ve işitme duyularını kaybeden ve bu nedenle çevresiyle uyumsuz bir çocuk olan Ela ile ablasını aynı sebep ile kaybetmiş Mahir Hoca’nın yollarının kesişmesi ve birbirlerine adanan umut hikâyesini konu alan Benim Dünyam filmi İstanbul, Berlin ve Bursa’nın ardından Gaziantep’te de gala yaptı. İkinci hafta gişe rakamlarına göre 768 bin 602 kişi tarafında izlenen ve henüz ikinci haftasında 2013 yılının en çok izlenen 10 filmi arasına giren Benim Dünyam’ın Gaziantep galasına, filmin başrol oyuncuları Beren Saat ve Uğur Yücel katıldı. Duyma engelliler için, İstanbul, İzmir ve Ankara’da bu hafta itibariyle filmin altyazılı versiyonları da vizyona giriyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Benim Dünyam’dan Antep Çıkartması yazısına devam et

    Gezici Festival’de İki Özel Bölüm

    Gezici Festival, iki ayrı bölümde dünyadaki çıkmazları sorguluyor. Barış Bıçakçı: İki Film Arasındaki En Kısa Mesafe bölümü aile ve arkadaşlık kavramlarının yapıcı ve yıkıcı yanlarına, Ne Yapmalı? bölümü ise özgür dünya projesinin çatlaklarına ve alternatif bir sistemin nasıl kurgulanacağına bakıyor. Barış Bıçakçı, seçtiği iki filmle, insanlık hallerine, kayıplara, taşra yalnızlığına yeni bir gözle bakmaya çağırıyor Alan Parker’ın filmi Birdy’de, birlikte önce okula, sonra da savaşa giden iki arkadaşın hayatı yeniden yakalamaya çalışmalarını izleyeceksiniz.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Gezici Festival’de İki Özel Bölüm yazısına devam et

    Açlık Oyunları: Ateşi Yakalamak

    Francis Lawrence’in yönettiği ve Jennifer Lawrence, Liam Hemsworth, Josh Hutcherson ile Elizabeth Banks’in oynadığı Açlık Oyunları: Ateşi Yakalamak (The Hunger Games: Catching Fire), 22 Kasım 2013’de Tiglon Film dağıtımıyla Fida Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Film, Everdeen’in yoldaşı Mellark ile birlikte 74. Açlık Oyunlarını kazanması ve eve dönmesiyle başlıyor. Kazanmak, aslında ailelerini ve arkadaşlarını geride bırakıp, bütün bölgeleri tek tek gezmelerini gerektiren “Zafer Turu” yapmaları anlamına gelmektedir. Yol boyunca Katniss ayaklanmanın başlamak üzere olduğunu fark eder.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Tuncer Çetinkaya Yazıyor
  • Açlık Oyunları: Ateşi Yakalamak yazısına devam et

    Üç Yol’un Yeni Festival Durağı, Doğu ile Batı’nın Buluştuğu Yerde

    25 Ekim’de sinemaseverlerle buluşan Üç Yol: Mostar’dan Hasankeyf’e filmi, şimdi de ‘Doğu ile Batı’nın buluştuğu yer’ sloganı ile Uluslararası Malatya Film Festivali Ulusal Yarışma bölümünde yarışıyor. Yönetmenliğini Faysal Soysal’ın üstlendiği filmin başrollerinde Nik Xhelilaj, Turgay Aydın, Rıza Akın, Kristina Krepela, Alma Terzic, Faketa Salihbegovic yer alıyor. 15 – 21 Kasım tarihlerinde gerçekleşecek Malatya Film Festivali’nde 18 Kasım 2013 Pazartesi günü Üç Yol: Mostar’dan Hasankeyf’e filminin basın gösterimi sonrasında yapılacak söyleşide yönetmen ve oyuncular seyircilerin sorularını cevaplayacaklar.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Üç Yol’un Yeni Festival Durağı, Doğu ile Batı’nın Buluştuğu Yerde yazısına devam et

    Erkekler

    Faruk Aksoy’un yönettiği ve Fikret Kuşkan, Ali Poyrazoğlu, Asuman Dabak ile Güneş Emir’in oynadığı Erkekler, 20 Aralık 2013’de Tiglon Film dağıtımıyla Aksoy Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    “Erkekler aşık olur, koca olur, baba olur ve sonra bir çuval inciri berbat ederler.” denen filmde “Yaratılıştan mı böyleler, sonradan mı böyle oluyorlar?” sorusunun cevabı verilmeye çalışılıyor. Erkeklerin dünyasına içeriden bir bakış sergileyen, kadınların, erkeklerin, evlilerin, bekârların, gençlerin, orta yaşlıların ve ileri yaşlıların erkeklere bakış açısını sorgulayan ve yargılayan filmi Yılmaz Okumuş, Hilal Çelenk ve Faruk Aksoy birlikte yazdı.

    Erkekler yazısına devam et

    Altın Palmiye Ödüllü Hayırsızada Üzerine / İkinci Bölüm

    Uzay boşluğunda yaşayan, bilinen, en tehlikeli canlının insan olduğuna kuşku yok… İnsanlar kendini Tanrı yerine koyarak, dünya gezegeni üzerindeki çeşitli canlı türlerini yok ediyor, çeşitli canlı türlerini de yok olmanın eşiğine getiriyor… İnsanlar kendi türlerine karşı da kıyıcılıkta sınır tanımıyor. Tarihe bakıldığında canlı insanları süngü taliminde kullanarak kitleler halinde öldüren işgâl orduları var. Günümüzde insanlar, denizleri de her türlü atık maddeyle kirletiyor, deniz canlılarını zehirliyor, bununla yetinmiyor ve onlara toplu katliam yapıyor. Üstelik, “Moby Dick”, “Flipper” ve “Jaws” gibi popüler kültür ürünleriyle toplu katliamlar, esir almalar teşvik ediliyor ve bunlara mazeret yaratılmaya çalışılıyor. Minareyi çalan, kılıfını da uydurmayı deniyor.

    Her yıl 4 Ekim’de işlevsiz bir koruma günü tahsis ettiğimiz hayvan türleriyse kalan, azalan ve her geçen gün alanı gerileyen bitki çeşitleriyle birlikte, en gaddar, en acımasız, en yok edici insan terörüne karşı bir avuç vicdan sahibi insandan yardım alarak var olmaya çalışıyor.

    İnsanları İnsanlığından Utandıran Film: The Cove-Koy

    Her yıl on binlerce Yunus’un eti için öldürüldüğü ya da havuz sirklerine (ne yazık ki Türkiye’de de bunlar faaliyet gösteriyor) satılmak için esaret altına alındığı Japon sahil kasabası Taiji’deki katliamı gizlice görüntüleyen ve insanların dünyanın hemen her köşesinde işledikleri suçlardan küçük bir kesiti bize sunan Oscar ödüllü belgesel “The Cove-Koy”da yapay kayalara yerleştirilen gizli mikrofonlar ve kameraların da içinde bulunduğu en son teknolojiden yararlanan film ekibi, bu küçük deniz kasabasının dünya çapında işlenen ekolojik suçların korkunç mikrokozmosu olarak nasıl işlediğini ortaya çıkarıyor.

    Tam 100 Yıl Önce Hayvan Dostlarımızı Gözümüzü Kırpmadan Ölüme Göndermiştik

    23 Mayıs 2010’da sona eren 63. Cannes Film Festivali’nde de 1910’da katledilen İstanbul’lu köpekler anılmıştı. Catherine Pinguet’in, 2009 yılında Yapı Kredi Yayınları tarafından basılan “İstanbul’un Köpekleri” adlı kitabından uyarlanan “Chienne d’histoire / Barking Island – Tarihin Köpeği / Hayırsızada”, 1910’da İstanbul’da yüzbine yakın köpeğin Sivriada / Hayırsızada’ya sürülerek açlıktan öldürülmesini konu alıyor… Üstelik, 15 dakikalık Fransız yapımı bu animasyon filmi “Chienne d’histoire / Barking Island – Tarihin Köpeği / Hayırsızada” (yönetmen ve senaryo yazarı: Serge Avedikian), 63. Cannes Film Festivali’nde en iyi kısa film seçildi. “Chienne d’histoire / Barking Island – Tarihin Köpeği / Hayırsızada”, “Ayı – L’ours”, “Microcosmos”, “Tanrı’nın Bağışı Orman”, “İmdat ile Zarife” ve “Two Brothers – İki Kardeş” gibi, dünya üzerinde diğer canlıların da yaşama hakkına saygı duyan insanların elinden çıkmış bir film. “Chienne d’histoire / Barking Island – Tarihin Köpeği / Hayırsızada”nın yapımcılarından biri de Osman Kavala…

    Atın Canına Kıyılan Film: “Yol”

    Amerikan Western filmlerinin ve Oscar ödüllü Sovyet Rusya filmi “Savaş ve Barış”ın çekimleri esnasında bu filmlerde kullanılan atların pek çoğunun hayatını kaybettiği biliniyor… Türk sinemasında da hayvanlara istemeyerek ya da kasten zarar verilen pek çok film, ne yazık ki, var. Bunlardan biri de Cannes Film Festivali’nde büyük ödül Altın Palmiye’yi Costa Gavras’ın “Missing – Kayıp” adlı filmiyle paylaşan “Yol”… Yılmaz Güney’in senaryosunu yazdığı ve Şerif Gören’in yönettiği Türk sinema klâsiği “Yol”un bir sahnesi için güzeller güzeli, zavallı, gariban bir atın canına kıyılmıştı. Hatta başlangıçta bunu (atı öldürmeyi) Tarık Akan’ın yapması istendi. Vicdanlı bir insan olan Tarık Akan son anda ata gerçek kurşunları sıkmaktan vazgeçti. Onun yerine setteki başka bir insan (!) masum, çaresiz, biçare atı acımasızca öldürdü.

    Yılmaz Güney’in yazdığı senaryonun sözünü ettiğim sahnesi şöyledir: Seyit karakteri (Tarık Akan) donmak üzeredir; donmamak için önce atının kafasına kurşun sıkar, sonra da ölen atın henüz sıcacık durumdaki karnını yararak ellerini ve ayaklarını onun içine sokar.

    Tarık Akan, Can Yayınları tarafından 2002 yılında basılan ve gelirleri yazarı tarafından Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’na bağışlanan “Anne Kafamda Bit Var” adlı anılarında bu olayı şöyle anlatır:

    “Başçavuştan alacağımız silâhla filmdeki atımı öldürecektim. (…) Çekim boyunca atla aramda inanılmaz bir bağ kurulmuştu… Ömrümün sonuna kadar unutamayacağım çok farklı bir arkadaşlık yaşamıştık. Bana duyduğu sevgi ve bağlılığı atın gözlerinden okuyordum. Kar fırtınasında yanıma gelip kafasını paltomun içine sokuyor, gözlerini gözlerime dikiyordu… Çekim sırasında üstünden düştüğümde burnuyla beni itiyor, kokluyor, sanki canımın yandığını anlamış gibi üzülüyordu, bir de beni avutmaya çalışıyordu. Onu hiç yularından tutup çekmem gerekmemişti. İş (çekim) bittiği zaman arkama takılıp bir köpek gibi beni izliyordu. Filme başlamadan önce ‘Yol’un yönetmeni Şerif Gören’e ‘Meraklanma, bu sahnede atı öldürebilirim. O kadar cesareti bulabilirim, yapabilirim,’ dediğimi anımsıyorum. Atı vuracağım sahne çekilirken hayvancığa uyuşturucu iğne yapıldı. At yere yığıldı. Yakın plânların hepsi çekildi: Donmuş bir el, ısıtılmaya çalışılan bir el, ateş edemeyen bir el ve atın yakın plânları aradan çıktı. Sıra öldürme plânının çekimine gelmişti. Kamera uzağa gitti, genel bir plân çekilecekti. Silâh elimdeydi ve içinde tek bir kurşun vardı. Başçavuş bir kurşundan fazla vermiyordu. Şerif Gören, ‘Kamera!’ diyecekti ve ben kısa bir süre sonra atın kafasına bir kurşun sıkacaktım. Karların ortasında ben ve yerde yatan atım trajik bir şekilde yerlerimizi almıştık. Kamera uzakta hazırlanırken at gözlerini açıp bana yalvarır gibi baktı. Kafasını kaldırmak istedi. Sanki bana doğru gelmek istiyormuş gibime gelmişti. Bu arada Yönetmen Şerif Gören ‘Kamera!’ diye bağırdı… Bekledi. Burada tabancamı çekmeli ve kurşunu atın kafasına sıkmalıydım. Ama yapamıyordum işte. ‘Ateş etsene! Ateş et!’ diye bağırdı Şerif Gören. ‘Yapamayacağım Şerif, stop!’ diye seslendim. Atın başından ayrıldım. ‘Ben bu atı öldüremem,’ dedim ve sözlerimi sürdürdüm: ‘Yakın plân başkasının elini çek. Kusura bakma, ben yapamayacağım,’ dedim. Yılmaz Güney’in yeğeni araya girdi: ‘Ben yaparım. Atı öldürürüm,’ dedi. Paltomu kendisine verdim. Kamera hazırlandı. Yılmaz Güney’in yeğeninin el plânı çekildi. Derken bir silâh sesi… ‘At öldü, gel Tarık,’ dediler. Koşarak gittim. Paltomu giydim, daha sonraki plânlara geçmek üzere çalışmaya başladık. Kamera hazırlanıyorken at gene kafasını kaldırıp bana baktı. Ayağa kalkmaya yelteniyordu. Ölmemişti. Başçavuşa gittim: ‘Mermi ver, at ölmemiş,’ dedim. Başçavuş, kendini tiksinti verici bir şekilde naza çekiyordu. Yalvarta yalvarta bir kurşun daha verdi. ‘Başçavuşum, ver birkaç tane daha, bak at can çekişiyor,’ dememe karşın onu bir tek kurşundan fazlasına razı edememiştim. Yılmaz Güney’in yeğeni o tek kurşunu da atın kafasına sıktı. Sonra ben tekrar sahne aldım. Tam çekime geçilecekken, at gene gözünü açtı, bakışlarıyla beni arıyordu. Bayılacak gibi olmuştum, çıldıracaktım… Bir kez daha başçavuşun yanına gittim: ‘Mermi ver!’ dedim. Başçavuş, ‘Mermi yok!’ dedi. O anda yakasına yapıştım: ‘Senin de, merminin de,’ dedim. Küfrettim. Yöre halkı başçavuştan yalvara yakara üç mermi daha almıştı. Yılmaz Güney’in yeğeni kurşunları boşalttı, at bu kez gerçekten öldü. Paltomu giydim, bir sonraki sahneye geçtik.

    Senaryoya göre donmak üzereydim; atın karnını kesecektim, ellerimi, ayaklarımı atın karnına sokup donma tehlikesini bir süre geciktirecektim. Ne yazık ki bu sahneyi kötü bir zamanda, hava kararmak üzereyken çekmiştik. Ertesi güne bırakamıyorduk çünkü gece boyunca kurtların atın ölüsünü parçalayacağını biliyorduk. Sonuçta akşam üstü çekilen sahnede renkler çok koyu çıktığı için Yılmaz Güney kurguda bu bölümü çıkarmak zorunda kalacak, bu da onu hem üzecek, hem de sinirlendirecekti.”

    İyi Örnek: “Anayurt Oteli”

    12 Mayıs 2005’te erken yaşta vefat eden Ömer Kavur’un yönettiği Yusuf Atılgan uyarlaması “Anayurt Oteli”nde başkarakter Zebercet’in (Macit Koper canlandırıyor) bir kediyi öldürdüğü bir sahne vardır. Bu sahnede tam bir hayvansever olan ve bir köpeği bulunan Ömer Kavur kafasına tavayla vurulan kedi için içi samanla dolu peluş bir maket kullandı. Bu da Türk sinemasındaki az sayıdaki hayvan dostu eylemden biridir. Kısaca söylemek gerekirse, “Anayurt Oteli”nin çekimleri esnasında hayvanlara zarar verilmemiştir.

    Yararlı Yazılar:

    Hayvan haklarına duyarlı, vicdan sahibi sinemaseverler şu yazıları da mutlaka okumalı:

    * Sinemanın Dünyaya Ettiği Kötülük: Jaws / 9 Haziran 2009 / Ali Ulvi Uyanık/ e-kolay.net
    * Yunuslarla Ağladık / 13 Nisan 2010 / Ömür Gedik / Hürriyet Gazetesi
    * Flipper’ın Eğitmeni Günah Çıkarıyor / 5 Haziran 2010 / Ömür Gedik / Hürriyet Keyif Eki
    * Koy’u Lütfen İzleyin, İzletin / 8 Haziran 2010 / Ömür Gedik / Hürriyet Gazetesi

    Sonuç:

    “WALL-E” ve “Artificial Intelligence: AI – Yapay Zeka” gibi filmlerde insan eliyle dünyamız ölü bir gezegene dönüşüyordu. Bilim insanları, intihar eylemcisi gibi davranan insan topluluklarının bu bilim kurgu filmlerini çok yakın gelecekte gerçeğe dönüştüreceğini öngörüyor.

    Koy / The Cove’un Aldığı Bazı Ödüller:

    2010 Oscar: En iyi Belgesel
    2010 Amerika Senaristler Birliği: En İyi Belgesel Senaryosu
    2009 Amsterdam İzleyici Ödülü
    2009 Los Angeles Film Eleştirmenleri Birliği: En İyi Belgesel
    2009 Sundance İzleyici Ödüllü
    2009 Sydney İzleyici Ödülü

    Yönetmen: Louie Psihoyos
    Senaryo: Mark Monroe
    Yapımcı: Paula DuPré Pesmen ve Fisher Stevens
    Oyuncular: Simon Hutchins, Mandy-Rae Cruikshank, Kirk Krack
    Süre: 92 dakika.
    Yapım: ABD, 2009
    Yaş sınırı: 13 yaş ve üzeri

    (18 Kasım 2013)

    Hakan Sonok

    [email protected]

    TÜRVAK’ta Liv Ullmann & Ingmar Bergman Fotoğraf Sergisi

    TÜRVAK Sinema – Tiyatro Müzesi, 15 Kasım – 29 Aralık 2013 tarihleri arasında ünlü çift, Liv Ullmann ve Ingmar Bergman fotoğraflarından oluşan sergiye ev sahipliği yapıyor. Sergi, Liv Ullmann ve Ingmar Bergman’ın 35 fotoğrafından oluşturuldu. Film sahneleri, kamera arkası görüntüleri ve özel portrelerin yer aldığı sergi, St. Petersburg ve Moskova’dan sonra İstanbul’da, TÜRVAK Sinema Müzesi Sergi Salonu’nda sanatseverlerle buluşuyor.

  • Basın Bülteni: 1 / 2
  • Web Sitesi
  • TÜRVAK’ta Liv Ullmann & Ingmar Bergman Fotoğraf Sergisi yazısına devam et

    Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu