Kazım Öz’ün yönettiği ve Nik Xhelilaj, Güler Ökten, Tomris İncer, Haleigh Ciel, Levent Özdilek ile Füsun Demirel’in oynadığı Zer, 21 Nisan 2017’de The Moments Entertainment dağıtımıyla Köz Film – Newa Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Zer, birbirlerine yabancı bir babaanne ve torun olan Zarife ve Jan’ın hikâyesi. Zarife kanser tedavisi için New York’a getirildiğinde birbirlerini tanımaya başlayacaklardır. Yıllar sonra aralarında kurdukları bağlar, Zarife aniden ölünce kopar. İşte o zaman, Jan babaannesinin ölüm döşeğindeyken kendisine söylediği şarkıyı bulmak ve köklerinin izini sürmek için Dersim’e doğru uzun bir yolculuğa başlar.
Ölümcül Deney: Dejavu
D. J. Viola’nın yönettiği ve Nathan Kress, Virginia Gardner, Kirby Bliss Blanton ile William Mapother’in oynadığı Ölümcül Deney: Dejavu (Tell me How I Die), 28 Nisan 2017’de The Moments Entertainment tarafından vizyona çıkarıldı.
Film, deneysel bir ilaç araştırmasına katılan birkaç üniversite öğrencisinin beklenmedik bir yan etki dolayısıyla nasıl öldürüleceklerini görmelerinin ve gördüklerinin gerçekleşmeye başlamasını anlatıyor. Kendi ölüm günlerini atlatmak için hamleler yapmaya çalışırlarken, katilin aralarında olduğunu ve kendileri gibi geleceği görebildiğini fark ederler. Hayatta kalma yarışında bir adım önde olan hep O’dur.
- Basın Bülteni
- Fotoğraflar
- Web Sitesi
- Fragman: 1 / 2
- IMDb
Baraka
Stuart Hazeldine’nin yönettiği ve Sam Worthington, Octavia Spencer, Tim McGraw ile Radha Mitchell’in oynadığı Baraka (The Shack), 07 Nisan 2017’de The Moments Entertainment tarafından vizyona çıkarıldı.
Mack Phillips’in, bir aile trajedisi yaşadıktan sonra düştüğü depresyon, onu inancını sorgular hale getirir. Bu inanç kriziyle yüz yüze geldiğinde, onu Oregon vahşi doğasının derinlerinde terk edilmiş bir barakaya gitmesi için teşvik eden bir mektup alır. Şüphelerine rağmen Mack barakaya gider ve Papa adlı bir kadının liderlik ettiği esrarengiz üç yabancıyla karşılaşır. Mack, bu toplantı sayesinde sonsuza dek hayatını değiştirecek gerçeği bulur.
Uluslararası Truva Atı Kısa Film Festivali Başladı
Uluslararası Truva Atı Kısa Film Festivali başladı. Troia Kültür Merkezi’ndeki açılış törenine çok sayıda davetli katıldı. İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İsmail Tarhan, “Üniversitemiz ev sahipliğinde ilki düzenlenen Uluslararası Truva Atı Kısa Film Festivali’ne ulusal katılımlarla birlikte Azerbaycan, Bosna Hersek, Bulgaristan, Kırgızistan, Fransa gibi uluslararası iştirakler oldu. İlki düzenlenen festivale bu denli ilgi ve katılım bizi mutlu etti, heyecanımızı artırdı.” dedi.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Uluslararası Truva Atı Kısa Film Festivali Başladı yazısına devam et
Küsurat Yayınları Okuyucuya Selçuk Aydemir İmzalı Liseden Arkadaşlar ile Merhaba Diyor
Leyla ile Mecnun, Ben de Özledim, Kara Bela ve Bana Masal Anlatma başta olmak üzere yazdığı ve yönettiği birçok film ve diziyle tanıdığımız Burak Aksak, Küsurat Yayınları ile edebiyat dünyasına kahkaha dolu bir romanla giriş yapıyor. Küsurat Yayınları, okuyucularını edebiyatın farklı türlerinde yerli ve yabancı yazarların kitapları ile buluşturacak; genç ve yetenekli yazarlara alan açacak, sevilen yazarların kitaplarını da yayınlayacak. Dünyanın bir köşesinde keşfedilmeyi bekleyen kitapları dilimize kazandıracak. Yayınevinin ilk kitabı Liseden Arkadaşlar, Çalgı Çengi, Düğün Dernek ve İşler Güçler gibi dizi ve filmlerin senaristi ve yönetmeni Selçuk Aydemir imzası taşıyor.
50 Unutulmaz Film -Sinemanın Hazineleri-
Sinema hepimizin gözdesi… Televizyonun bu denli yaygınlaşmadığı, yeni teknolojilerle sinema salonlarının dışında hiçbir yerde hiçbir zaman filmlere ulaşılamadığı zamanları bilenler/yaşayanlar için hâlâ öyle. Eğlendiren, eğlendirirken öğreten, öğretirken bilinçlendiren, bir o kadar da yaşama sevinci veren, coşturan, heyecanlandıran, mutlu eden bir sanat dalı.
Biz, sinemaya Atillâ Dorsay’ın gazete yazılarıyla âşık olduk. Onun değerlendirmeleriyle karar verdik hangi filmi göreceğimize. Kimi zaman çok beğendiğimiz bir film izledik, kimi zaman itiraz ettik. Ama hiçbir zaman onun yazısını okumadan gideceğimiz filme karar vermedik.
Aynaya yansıyan…
“Beyazperde denilen o büyülü alana yansıyan karmaşık, yoğun, çelişkili görüntüler bize hem gerçek hayatın sayısız yüzünü öğretti hem de onun ötesinde hayal alemlerini” diyor, devamının geleceğini de duyurduğu “50 Unutulmaz Film” kitabında.
Aklıma Bunuel’in bir sözü geliyor: “Filmde bir şey iki defa gözüküyorsa, farklı bir anlamı vardır”. Bu sözü rehber edinsek bile o “farklı” olan anlamı nasıl yakalayabileceğimizi bilemiyorduk. İşte, Atillâ Dorsay’ın önemi burada. Açıktan değilse bile, muhakkak bir ipucu verir, birkaç yazı sonra siz de o ipucundan yola çıkarak yeni tatlar almaya başlardınız. Değilse hepsi aynı trükler üzerine kurulu… Zengin kız fakir oğlan, köylü kentli çelişkisi vb. toplam 37 trük olduğuna göre (siz onu yazıdaki 29 harf gibi düşünün) her kelimenin (yani görüntünün) ayrı bir anlamı olmalı.
Katmanlar arasında…
Filmin ilk anlamı gördüklerimizdir. Yürüyen bir insan mesela… yalpalayarak yürüyorsa farklı bir anlam taşır, düşe kalka gidiyorsa daha farklı, nefes nefese ise bambaşka. Elini kullanışı, mimikleri de belirleyicidir en az sokakta gördüklerimiz kadar. Yerler çamurluysa, yol asfaltsa, çevre yeşilse başka başka anlamlar yüklenir görüntü. Biz izleyiciler de bunlardan yola çıkarak yorumlarız filmi. Atillâ Dorsay ve diğer eleştirmenlerin yol göstericiliğinde filmin içine gireriz. Anlatırken veya tartışırken de o katmanların arasından çıkardıklarımız bizim gücümüzdür. Siyaset, felsefe, mitoloji, tarih vb. ile güçlendirildiğinde bir çözümlemeye ulaşırız.
50 kitap 50 film
Atillâ Dorsay’ın 50 kitabı yayımlanmış. Birçoğu gazetelerde, dergilerde yayınlanmış yazılarının kitaplaşması iken bu kez, 50’lerin hatırına olsa gerek, yeniden yazmış bu filmleri. Yukarıda değindiğimiz gibi artık video kasetlerle başlayan DVD ve blue-ray ile süren teknolojik devrim sonucu eski filmleri de yeniden izleme şansına sahibiz. İnternet kolaylığını da göz ardı etmemek gerek. Ancak bizim ülkemizin önemli kangrenlerinden olan telif gibi, bir kaçamağa da izin vermemek gerektiğini hemen belirtmeliyim.
Yıllardır görmek istediği, tarihin karanlığında ışıltısı giderek sönmeye yüz tutmuş ama gerek dili gerek oyuncuları gerekse görüntüleriyle belleklerde iz bırakmış filmleri teknolojinin de yardımıyla yeniden izleyip yeniden yazmış Atillâ Dorsay. Çok da iyi etmiş.
Biz, yine onun rehberliğinde yeni coşkular, yeni heyecanlar, yeni umutlarla göneneceğiz o filmleri izleyerek. Bu kitabın bir farklı özelliği de, belleklerde bile kalmayan o güzelim eski filmleri yeniden hayata geçirme fırsatı yaratması… Yoksa onca film içinde aklınıza bile gelmeyebilir… Atillâ Dorsay, sadece filmle yetinmeyip akımlarını, yönetmenlerin içinde bulundukları birlikleri, dönemin koşullarını da aktararak yazılarında gerçek bir rehber hazırlamış.
Unutmadan, 50 değil 52 film var kitapta. Ama sadece film yazıları olduğunu düşünmeyin. İlginç bir öykü denemesi olarak da değerlendirilebilir yazılar. Çünkü okudukça -göreceksiniz, sizi de sarıp sarmalayacak- okuduklarınızdan kendi filminizi çekerken yakalayacaksınız kendinizi. Asıl filmle karşılaştırıp yeni bir görüş çıkarmak sizin seçiminiz olacaktır.
50 Unutulmaz Film -Sinemanın Hazineleri- Atillâ Dorsay, sinema yazıları, Remzi Kitabevi, Mart 2017, 231 s.
(03 Nisan 2017)
Korkut Akın
Orhan Kurt’u Kaybettik
Karagöz sanatının son ustalarından Orhan Kurt, 26 Mart 2017 Pazar günü hayatını kaybetti. UNESCO tarafından Yaşayan İnsan Hazinesi seçildi. Kurt, Karagöz Musikisinin günümüze aktarılmasında önemli bir rol üstlendi. Geçen yıl Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezi’nde düzenlenen Gölgenin Tasarımı adlı sergi Kurt’un sevenleriyle son buluşması olmuştu. Kurt’un hayatı Yaşayan İnsan Hazineleri: Hayali Orhan Kurt adlı bir belgesel filme de konu oldu. Cenazesi, 27 Mart 2017 Pazartesi günü (bugün) Zincirlikuyu Camii’nde öğle vakti kılınacak namazı müteakip Feriköy Mezarlığı’nda toprağa verilecek olan merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.
- Orhan Kurt belgeselini izlemek için tıklayınız.
Karadeniz Soğuğuna Bornozlu Çözüm
Her sahnesi kahkaha attıran Sümela’nın Şifresi 3: Cünyor Temel’in çekimlerine Karadeniz soğukları damga vurdu. Filmin çekimleri, oldukça soğuk bir dönemde Trabzon’da gerçekleşti. Oyunculara, kayıt öncesi alınan provalarda üşümesin diye bornozlar dağıtıldı. Yapımcılığını TAFF Pictures ve Üçgen Yapımevi’nin üstlendiği film 07 Nisan’da sinemaseverlerle buluşuyor. Senaryosunu Yılmaz Okumuş’un kaleme aldığı filmin yönetmen koltuğunda Adem Kılıç oturuyor.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
24 – 26 Mart 2017, Hafta Sonu Gişe Verileri
24 – 26 Mart 2017, Hafta Sonu (Weekend) Gişe Verileri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi’nin gösterilmesi rica olunur.
Nurhan Nur’u Kaybettik
Sinemamızın Yeşilçam dönemi oyuncularından Nurhan Nur, 26 Mart 2017 Pazar günü hayatını kaybetti. 14 Mayıs 1930 doğumlu sanatçı 1950 yılı yapımı Parmaksız Salih filmiyle oyunculuğa başladı. Bu Vatanın Çocukları, Düşman Yolları Kesti, Yılanların Öcü (1962), Bozuk Düzen, Son Kuşlar, Kanun Benim, Yaprak Dökümü, Susuz Yaz, Fırat’ın Cinleri, Selvi Boylum Al Yazmalım, Maden gibi sinemamızın önde gelen ve bilinen filmlerinde oynadı. Cenazesi, 28 Mart 2017 Salı günü, Üsküdar Şakirin Camii’nde kılınacak öğle namazını müteakip Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verilecek olan merhumeye tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.
36. İstanbul Film Festivali Ulusal Altın Lale Adaylarına Bir Bakış
‘Ulusal Altın Lale Yarışması’ sinemamızın son hasadından öne çıkan örneklerin izleyici karşısına çıkacağı, 36. İstanbul Film Festivali’nin ilgiyle takip edilen bölümlerinden biri. Bu yıl yönetmen Durul ve Yağmur Taylan biraderlerin başkanlığını yapacağı yarışma jürisinin diğer üyeleri, oyuncu Nejat İşler, yazar Sema Kaygusuz ve görüntü yönetmeni Emre Erkmen’den oluşuyor. Jüri, Altın Lale en iyi film, yönetmen, Onat Kutlar adına Jüri Özel Ödülü, erkek oyuncu, kadın oyuncu, senaryo, görüntü yönetmeni, kurgu ve özgün müzik dallarında ödül veriyor.
Yarışma seçkisi 12 filmden oluşuyor. Bunlardan Yeşim Ustaoğlu imzasını taşıyan ‘Tereddüt’ geçtiğimiz yıl Uluslararası Antalya Film Festivali’nde en iyi film, yönetmen ve kadın oyuncu dallarında ödüllendirilmiş bir yapım. Farklı sosyal sınıf ve kültürlerden gelmiş iki kadının yollarının kesişmesi ve aralarındaki farklılıklara rağmen ortak bir açmazın içinde bulunduklarını fark edişleri üzerine, Funda Eryiğit ve Ecem Uzun’un başarılı performanslarından destek alan cesur bir film bu.
Özgür Doğan ile ‘İki Dil Bir Bavul’, Zeynel Doğan ile ‘Babamın Sesi’ne imza atmış ve büyük beğenimizi kazanmış olan Orhan Eskiköy, üçüncü uzun metrajı ‘Taş’ ile yarışmanın iddialı isimlerinden bir diğeri. Muhammet Uzuner ve Jale Arıkan’ın oyuncuları arasında yer aldığı yapım, ansızın kapılarında beliren zihinsel sorunlu bir adamın, aile bireyleri arasındaki buzları çözmesi ve onları yeniden hayatın içine çekmesini konu ediniyor. Beş yıl önceki ‘Gözetleme Kulesi’nden sonra çektiği ilk film ‘İşe Yarar Bir Şey’ ile Pelin Esmer seçkinin öne çıkan bir diğer yönetmeni. Başak Köklükaya, Öykü Karayel ve Yiğit Özşener üçlüsünün yorumladığı bu gizemli gece treni hikâyesi, Metin Erksan filmlerini anımsatıyor ilk bakışta.
Sinemamızın bir diğer deneyimli ismi Kazım Öz’ün yeni filmi ‘Zer’, 1938’de Dersim acılarını yaşayan babaannesi Zarife’nin kendisine söylediği şarkının izini süren torun Jan’ın hikâyesi üzerine. 2013’te ‘Sen Aydınlatırsın Geceyi’ ile Altın Lale’yi kazanan Onur Ünlü, bu yıl ‘Kırık Kalpler Bankası’ ile yarışmaya renk katacağa benzer. Ünlü’nün Shakespeare hayranlığı sürüyor, olmayacak bir hayalin peşine takılmış üç kafadarın trajik hikâyesini üstadın ‘Romeo ve Juliette’i üzerine kurmuş. Bu sürprizli filmde Haluk Bilginer, Serkan Keskin, Tansu Biçer, Taner Ölmez, Ahmet Mümtaz Taylan, Nazan Kesal gibi güçlü isimlerden oluşan bir oyuncu kadrosu bekliyor bizleri. ‘Beş Kardeş’ ve ‘Ben de Özledim’ gibi Onur Ünlü imzalı TV yapımlarında yönetmen yardımcılığı yapmış, bazı bölümlerin yönetmenliğini üstlenmiş Erkan Tunç’un ‘Martı’sı İzmir Torbalı’da dağlar arasında kalmış küçük bir tavuk çiftliğinde geçiyor. Dört karakterin dar ve boğucu bir mekânda kesişen yollarının, onların iç dünyalarının ortaya çıkmasına ve kendileriyle yüzleşmesine vesile olmasını anlatıyor.
Sinema yazarı Ceylan Özgün Özçelik’in Berlin Film Festivali Panorama bölümüne seçilmiş ilk uzun metrajı ‘Kaygı’, yarışma seçkisi kapsamında ülkemizde ilk kez gösterilecek bir diğer yapım. Sinemamızın yükselen oyuncularından Algı Eke’nin geçmişini hafızasında arayan Hasret kompozisyonda karşımıza çıkacağı, toplumsal bellek ve etki alanları temeline oturan bu ilginç psikolojik gerilim merakla beklenmeye değer. ‘Kurban kadınların ruhlarının haykırışı’ olarak tanımladığı ilk kısası ‘Küçük Pencereli Evler’ ile Venedik Film Festivali’nden ödüllü Bülent Öztürk, ilk uzun metrajı ‘Mavi Sessizlik’ ile festivalin Altın Lale ödüllü hem Ulusal, hem de Uluslararası yarışmalarında yer alıyor. Teoman Kumbaracıbaşı’nın canlandırdığı eski bir güvenlik kuvveti mensubunun geçmişte yaptıklarıyla yüzleşmesini öykülüyor.
Yarışma seçkisinin izleyiciye tanıtacağı yeni yönetmenlerden bir diğeri olan Özgür Sevimli, ‘Bir Zamanlar Anadolu’da’ ve ‘Kış Uykusu’nda Nuri Bilge Ceylan’ın birinci yönetmen yardımcılığını yapmış. Genç sinemacı, başrollerini deneyimli ustalar Cezmi Baskın ile Meral Çetinkaya’ya emanet ettiği ilk uzun metrajı ‘Murtaza’da dokunaklı bir yaşlılık öyküsüne soyunuyor. Yine bir ilk film olan ‘Sarı Sıcak’da üretim ilişkilerinin değişmesine paralel olarak sermayenin el değiştirmesi ve bu değişimden etkilenen insanların hikâyelerini anlatıyor Fikret Seyhan. Bir diğer isim Selman Kılıçaslan, ‘Bütün Saadetler Mümkündür’ isimli çalışmasında, mühendislik öğrencisi gencin hayata dair sorular sorduğu arayış sürecini ele alıyor. Genç oyuncularımızdan Buğra Gülsoy ile Serhat Teoman’ın senaryosunu yazıp ortaklaşa yönettikleri ilk yönetmenlik denemeleri ‘Mahalle,’ İstanbul’un kenarda köşede kalmış, kendi yağıyla kavrulan bir mahallenin dinamiğini, aynı semtte doğmuş büyümüş üç esnaf arkadaş üzerinden aktarıyor.
(02 Nisan 2017)
Ferhan Baran
Benzersiz Bir Film Geliyor
Aynı tarz filmleri izlemekten sıkılan ve farklı bir tat arayan seyircinin yüzünü güldürecek bir film geliyor. Çekimleri 2015’te tamamlanan ve prodüksiyon aşamasını bu yıl içinde sonlandıran Benzersiz filminin yakında vizyona girmesi bekleniyor. Lal Sanat Yapımcılık tarafından çekilen filmin başrolünde Cemal Hünal’ı izleyeceğiz. Yapımda Hünal’a Ekin Türkmen, Ruhi Sarı, Selahattin Taşdöğen, Ebru Sarıtaş, Yakup Yavru ve Murat Parasayar eşlik ediyor.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Nocturama
Bertrand Bonello’nun yönettiği ve Finnegan Oldfield, Vincent Rottiers, Hamza Meziani ile Manal Issa’nın oynadığı Nocturama, 31 Mart 2017’de Filmartı Film dağıtımıyla Filmartı Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Paris’te bir sabah. Farklı geçmişleri olan bir grup genç. Teker teker, metronun labirentleri ve başkentin sokaklarında dansa başlarlar. Sanki bir planları vardır. Kesin ve tehlikeli hareketleri, kapanış saatine yakın, bir mağazada aynı noktada kesişir. Sonra gece başlar. Paris’te geçen filmi bugün izleyenler sadece Fransa’nın başkentinde değil, dünyanın pek çok köşesinde son yıllarda yaşanan olaylardan benzer yansımaları görebilir.
Ferhan Baran Yazıyor: 36. İstanbul Film Festivali’nde Kaçırılmaması Gerekenler
36. İstanbul Film Festivali’nin şehrimize konuk olmasına sayılı gün kaldı. Bu yıl 05 – 15 Nisan tarihleri arasında yapılacak olan gösterimler için genel bilet satışı 25 Mart Cumartesi günü başlıyor. Program kitapçığına Atlas ve Rexx Sinemaları ile İKSV’den ulaşabilir, zengin bir seçki içinden kişisel programınızı yapabilirsiniz. Festival üzerine bu ikinci yazımda, seçimlerinize katkıda bulunacağını umduğum, klasikler dışında … Devamı… »
Salak Milyoner
Çilingir Sofrası (Sadi Bey’in Facebook Günlükleri):
←Soldaki orijinal isimli “Baraka”, 1996 Haziran’ında sinemalarımızda gösterilmiş olan bir belgesel film, sağdaki ise önümüzdeki günlerde sinemalarımızda gösterilecek olan “Baraka” adlı film. Yeni filmin adını bülteninde “Baraka” (The Shack) olarak okuyunca ilk film aklıma geldi ve filmi neden 2 orijinal isimle vizyona çıkarıyorlar diye düşündüm. Bülteni okuyunca filmin Türkçe adının “baraka” yani “kulübe” mânâsına geldiğini anlayınca iş düzeldi. Birinci filmin adındaki “baraka” Arapçada “gölet” demekmiş. (28 Mart 2017)
Öğlen öğlen bir güzel söz icat ettim, yazayım: “Ulaşamayacağın büyük şeyleri hayal edeceğine ulaşabildiğin küçük şeylerle mutlu olmaya bak.” Vallahi güzel oldu, ben dahi beğendim. (28 Mart 2017)
“Kasımpaşalı Recep” ile “Yedi Bela Hüsnü” ve “İnce Cumali” ile “Kibar Feyzo” filmleri arasında ilginç bağlantılar tesbit ettim. İlk ikisi “bela”da, son ikisi “kibarlık”ta buluşuyor. Yukarıdan aşağıya baktığımızda birincilerde Yılmaz Güney, ikincilerde Kemal Sunal oynuyor. Oyuncuların ikisinin de kendi dönemlerinin efsane oyuncuları olması bir başka bağlantı. 4 filmin de adı lâkabıyla birlikte başrol karakterinin adından oluşuyor. Külhanbeyi olduğundan Recep’i pek sevmeyiz, mazlum olduğundan Feyzo’yu çok severiz. Hüsnü’yle Cumali arasında da hoşgörünüze sığınarak ancak “Hüsn-i cemaline meftun oldum” ifadesiyle bağ kurabildim; “Güzel yüzünüze tutkun oldum” demekmiş. (Oooh çok şükür konuyu kazasız, belasız sonlandırdım.) (29 Mart 2017)
Banner kardeşliği uyguladığımız internet sinema dergisi Arka Pencere, yılın en fena film, oyuncu ve sinemasal faaliyetlerini seçtiği 8. Altın Kestane Ödülleri’ni açıkladı. Bu yılki ödülleri belirleyen jüriye alınmamamız iyi oldu. Geçtiğimiz yıllarda birkaç yönetmenimizin gönül kırıklığı sitemleri, jüri üyesi olma onurumuzu oldukça zedelemişti. Öyle bir zedelenme yaşamamızı engelleyen banner kardeşimize teşekkür ederiz. (31 Mart 2017)
Sinemamızın Güdük Necmi’si Halit Akçatepe’yi dün kaybettik. Mekânı cennet olsun. CNN Türk’ün bu sabah 07:37’de verdiği habere göre sanatçının “Kardeşim” adında bir filmi daha varmış. “Muhtemelen ‘Canım Kardeşim’ filminin devamıdır” desem de inanmayın ve sinemamıza meraklıysanız bu filmi notlarınıza dahil etmeyin, çünkü Akçatepe’nin bu isimde bir filmi yok. Gazete olsun, dergi olsun, TV olsun, benzer haber metinlerini, bünyelerindeki konuya vakıf elemanlarının kontrolünden geçirerek yayınlamaları gerekir. Yanlış mı duydum diye tereddüt ederken aynı haber 08:03’te şöyle tekrar yayınlandı: “‘Kardeşim’ filminde Tarık Akan ve Kahraman Kral’la milyonları ağlattı.” Bir başka yayın organında da değerli sanatçının hiç başrolde oynamadığı şeklinde bir habere rastladım. Tek başına başrolde oynamasa da kalabalık kadrolu bazı filmlerde diğer başrol oyuncularla birlikte beyazperdeye gelmiştir, ki bu roller de başrol olarak kabul edilebilir. Bu dediğime yukarıda bahsettiğim “Canım Kardeşim” filmi örnektir, Akçatepe, Tarık Akan’la birlikte bu filmin başrol oyuncusudur. Kemal Sunal, Zeki Alasya ve Metin Akpınar’la birlikte oynadığı ünlü “Köyden İndim Şehire” ve “Salak Milyoner” filmlerinde de kendisini başrol oyuncularından birisi olarak kabul edebiliriz. Bu filmler genelde Kemal Sunal’ın başrolünde oynadığı filmler olarak bilinse de Sunal’ın starlık yolundaki ilk filmleridir. (01 Nisan 2017)
Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Nabi Avcı, değerli sanatçı Halit Akçatepe’nin vefatıyla ilgili TV kameralarına görüş beyan ederken, artık iyiden iyiye klasikleşmiş bir söylem haline gelen “Yeşilçam sanatçılarının ömürlerinin son dönemlerinde sefalete düşmelerinden, filmlerinin TV.lerde yapılan gösterimlerinden gelir elde edememelerinden” bahsetti. Sayın Bakanın bu söyleminden sinema sanatçılarımızın sorunlarını Ulaştırma Bakanlığı veya Enerji Bakanlığı’nın çözmesi gerektiği sonucunu çıkardım. Yanlış çıkarmış olabilirim ama devlet büyüklerimizin sanatçılarımıza gösterdiği sevgi ve saygıyı her zaman takdir ediyoruz bunu da belirtmiş olayım. Geçtiğimiz Antalya Film Festivali’nde babası Mustafa Alabora’ya sordum; Memet Ali Alabora Londra’da tiyatro yaparak geçimini sürdürüyormuş, keyfi yerindeymiş. (01 Nisan 2017)
Film festivallerinin en sevdiğim uygulamalarından başta geleni sanatçılarımıza verilen emek ve onur ödülleri uygulamasıdır. Bu vesileyle unutulmadıklarını, hatırlandıklarını öğrenen sanatçılarımız mutlu oluyorlar. Bu uygulamanın zaafı festival düzenleyicilerinin fazla araştırmadan, birkaç kişiye sorarak kime onur veya emek ödülü vereceklerini belirlemeleri. Diyelim ki bu yıl bir sanatçıya onur ödülü veriliyor, bir bakıyoruz seneye veya 2 sene sonra aynı sanatçıya başka bir festival de aynı ödülü takdim ediyor. Yanlış anlaşılmasın her sanatçı onlarca, yüzlerce ödüle layıktır ancak aynı sanatçıya 2-3 festivalde ödül vermek yerine meslek derneklerine danışılarak hiç ödül almamış sanatçılar onurlandırılsa daha çok sanatçı mutlu edilmiş olur diye düşünüyorum. (01 Nisan 2017)
Böyle buyurdu Zerdüşt: “Sükut etme nazlı yar, beni Mecnun edersin” dizesinin geçtiği şarkıyı bir bayan ses sanatçısı yorumlayacaksa, “Sükut etme nazlı yar, beni Leyla edersin” diye söylemeli. (01 Nisan 2017)
(01 Nisan 2017)
Sadi Çilingir