Kategori arşivi: Haberler

Yarıyıl Tatilinde Çocuklarınızla İzleyebileceğiniz En Keyifli Filmler

Bu yıl okullar, 18 Ocak tarihi itibariyle sömestr tatiline giriyor. Yoğun okul temposu nedeniyle çocuklarıyla güzel gibi vakit geçiremeyen ebeveynler, tatilin sona erdiği 04 Şubat tarihine kadar ailecek bir arada olmak için fırsat yakalayacaklar. Ebeveynlerin tatilde çocuklarıyla birlikte gerçekleştireceği en keyifli ve nitelikli aktivitelerin başında ise sinemaya gitmek geliyor. Sinemia, sömestr tatilinde sinemalarda vizyona girecek olan, çocuklara yönelik keyifli filmleri açıkladı.

Yarıyıl Tatilinde Çocuklarınızla İzleyebileceğiniz En Keyifli Filmler yazısına devam et

Çiçero Filminin Galasına Yoğun İlgi

Dijital Sanatlar Yapımevi’nden yılın ilk filmi Çiçero’nun galası sanat ve cemiyet dünyasından isimlerin katılımıylayapıldı. Gürkan Tanyaş’ın senaryosunu yazdığı, yönetmenliğini Serdar Akar’ın yaptığı Çiçero, Ankara Casusu ya da Yüzyılın Casusu olarak anılan İlyas Bazna’nın hayatından ilham alınıp kurgulanarak sinemaya uyarlandı. Kırmızı halıya kurulan Nazi Toplama Kampı mizanseni katılımcıların hayranlığını kazandı.

Çiçero, 18 Ocak’ta Vizyonda, Film Ekibi 19 Ocak’ta ANKAmall Cinemaximum’da

Heyecanla beklenen ve 18 Ocak’ta vizyona girecek olan Çiçero filminin yapımcı, yönetmen ve oyuncuları 19 Ocak Cumartesi günü ANKAmall Cinemaximum’da başkentlilerle buluşacak. “Ankara Casusu” ya da “Yüzyılın Casusu” olarak anılan İlyas Bazna’nın hayatından esinlenerek sinemaya aktarılan filmin yapımcısı Mustafa Uslu, yönetmeni Serdar Akar, oyuncuları Erdal Beşikçioğlu, Ertan Saban, Murat Garipağaoğlu, Selen Öztürk ve Mehmet Ezel Özgün film öncesi sinemaseverlerle bir söyleşi gerçekleştirerek film hakkında merak edilenleri anlatacak. Ekip, 15:30’daki söyleşinin ardından saat 16:00’da filmi sinemaseverlerle birlikte izleyecek.

Sabancı Vakfı 3. Kısa Film Yarışması’nda Ayrımcılık Temasını En İyi Anlatan Filmler Ödüllendirildi

Sabancı Vakfı’nın Kısa Film Uzun Etki ismiyle bu sene üçüncüsünü düzenlediği Kısa Film Yarışması’nda bu yılın en iyilerini kazananları belli oldu. Ayrımcılık temasıyla düzenlenen yarışmanın ödül töreni Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı ev sahipliğinde, Nebahat Çehre, Murat Evgin, Tuna Kiremitçi, Şenay Gürler, Bora Gencer, İlhan Gencer, Zeynep Özbatur Atakan, Uğur Kurul ve diğer tanınmış konukların katılımlarıyla gerçekleştirildi.

Sabancı Vakfı 3. Kısa Film Yarışması’nda Ayrımcılık Temasını En İyi Anlatan Filmler Ödüllendirildi yazısına devam et

Yerli ve Milli Sinemacılardan Tek Ses

Sinema sektöründe çözüm bekleyen sorunlar tartışılırken SİSAY çatısı altındaki yerli ve milli sinemacılar Anadolu’nun pek çok ilinden gelerek İstanbul’da bir durum değerlendirme toplantısı yaptı. 2014 yılında kurulan ve bugün 2000’e yakın sinema salon işletmecisini çatısı altında buluşturan derneğin üyeleri “Türk Sinemasının geldiği tıkanma noktasına” değinerek özetle şu çağrıyı yaptı: “Sebebi olmadığımız bir kavgada tüm iyi niyetimize rağmen mağdur olduk. 6 aydır …”

Yerli ve Milli Sinemacılardan Tek Ses yazısına devam et

Çiçero, 18 Ocak’ta Vizyonda

Dijital Sanatlar Yapımevi’nden yılın ilk filmi Çiçero: İlyas Bazna’nın basın gösterimi yapıldı. Serdar Akar’ın yönettiği film, Ankara Casusu ya da Yüzyılın Casusu olarak anılan İlyas Bazna’nın hayatından ilham alınarak beyazperdeye uyarlandı. İkinci Dünya Savaşı tüm yıkıcılığıyla sürerken herkes Türkiye’nin savaşa girip girmeyeceğini merak ediyordu. İşte o günlerde, Ankara’daki İngiliz Büyükelçiliği’nin kalbinde uşak olarak çalışan, Çiçero kod adlı İlyas Bazna, İngiltere’nin gizli belgelerini Hitler Almanya’sına sızdırmaya başlar ve olaylar gelişir. İlyas Bazna, bu nefes kesen faaliyetleriyle Türkiye’yle birlikte tüm dünya devletlerinin de kaderini değiştirir.

Sinematek / Sinemaevi Üniversite Öğrencileriyle Buluşuyor

Sinemayı gelecek kuşaklara aktarılması gereken bir kültür mirası olarak gören ve sinema sanatının en iyi örneklerini seyirciyle buluşturarak film kültürünün gelişimine katkıda bulunmayı hedefleyen Sinematek / Sinemaevi, bir yandan program çalışmalarına devam ederken, bir yandan da üniversiteleri ziyaret ederek öğrencilerle buluşuyor. Buluşmaların amacı, genç sinemacıların ve sinemaseverlerin hem mesleki hem kültürel gelişimlerine büyük katkılarda bulunarak Sinematek / Sinemaevi’nin tarihsel önemi, işleve ve çalışmaları hakkında bilgi vermek ve onlarla geleceğe uzanan güçlü bir bağın temellerini atmak olarak belirlendi.

  • Tanıtım Filmi

Yeni Sinema Kanunuyla İlgili TESİYAP’tan Kamuoyuna Duyuru

TESİYAP, Yeni Sinema Kanunu’yla ilgili bir duyuru yayınladı. Kamuoyuna hitaben yazılan duyuru şöyle: “Sinema ve televizyon alanında faaliyet gösteren film ve dizi yapımcılarının üyesi olduğu meslek birliği TESİYAP olarak 21 Aralık 2018 tarihinde TBMM’ye sevk edilen ve 09 Ocak 2019 tarihinde TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor… ”

Kitap ve Sinemaseverler Sömestr Tatiline n11.com’la Giriyor

Sömestr tatil sezonuna merhaba diyen e-ticaret platformu n11.com, sömestr döneminde çocuklar, gençler ve aileler için birbirinden çok kitap, Blu-ray film ve sinema bileti seçeneklerini satışa sunuyor. Sömestr tatilinde şehir dışı tatil planı yapanlar kadar evde vakit geçirecekler için de keyifli seçenekler sunan n11.com kitap kurtları ve sinefilleri mutlu ediyor. n11.com’da satışa sunulan Cinemaximum biletleri film keyfini beyazperdede izlemeyi sevenlerin tercihi oluyor. Cinemaximum biletleri sömestr için en iyi tercihlerden biri oluyor.

Bu Kulübün Eşi Benzeri Yok

Ali Yorgancıoğlu’nun yönettiği, senaryosunu Evren Erdoğan, Ayşe Balıbey ve Bener Karaçor’un yazdığı, başrolünde Aslı İnandık’ın rol aldığı komedi filmi Aslı Gibidir 25 Ocak Cuma günü seyircisiyle buluşuyor. Filmde, gerçek Yaşam Dublörleri, bir kurum ya da bir kişinin yaşadığı bir olayda istenilen karakterin kılığına girerek o kişinin hayatını kurtarıyor. Başarılı oyuncu Aslı İnandık bu kulübe katılarak girdiği benzersiz karakterler seyirciyi kahkahaya boğacak.

Yarı Yıl Tatilinde Herkes Sinemaya: Can Dostlar Bir Harika

BKM Film’in, yepyeni, eğlence dolu macera filmi Can Dostlar gala yaptı. Öğrencilere yarı yıl hediyesi, 18 Ocak’ta vizyona girecek olan Can Dostlar’dan geldi. Karnesini alan maaile sinemaya koşacak. Çok sevilen Bizim Köyün Şarkısı filminin ardından, Güldüy Güldüy Show Çocuk ekibi şimdi de Can Dostlar ile büyük küçük herkesi sinemalarda buluşturuyor. Levent Cinetime Özdilekpark Sineması’nda gerçekleşen galaya çocuklar adeta akın etti.

Creed II: Rocky Klişeler Diyarında

Rocky filmleri, popüler sinemada 70’lerin ikinci yarısını milat olarak kabul edecek olursak, ‘sinema ve propaganda’ ilişkisine dair ayrı bir parantez açmayı gerekli kılar. Kapitalist sistemde en alttakinin dahi bir gün gemisini kurtarabileceğinin somut işaretleriyle dolu ilk film, ideolojisini gayet ‘temiz’ biçimde yansıtır izleyicisine. Söz konusu beyaz kahraman, bir yandan işçi sınıfının içinde bulunduğu çıkışsız alanı başarıyla temsil ederken, diğer taraftan da sözü edilen hayalin bayrak taşıyıcısına dönüşür. Aynı ilk filmde, karşısına çıkan fırsatları başarıyla değerlendiren Apollo’nun siyahî bir figür olarak resmedilmesi ise iki anlamlıdır: Birincisi, dünya ağır sıklet boks şampiyonlarının o dönemlerde uzunca bir süre o cenahtan çıkmasıyla, ikincisi de 70’lerin ideolojik ortamıyla yakından ilişkilidir. Filmde egoları ‘tavan yapan’ bir boksör olarak karşımıza çıkan Creed, beyaz çoğunluğun gözünde ‘şımarık azınlık’ imgesine birebir oturmaktadır. Derisinin rengine bakmadan, sistemin kaymağını yiyeceğini zanneden bu adama haddini bildirmek, son derece sıradan bir adam olan, mütevazı, geldiği yeri unutmayan ve zamanla kutsal Amerikan değerlerinin capcanlı figürüne dönüşecek beyaz boksöre düşecektir. Bu motivasyon, dönemin ABD kentlerinde yükselen suç oranlarını azınlıklara bağlama eğiliminde olan 70’ler polisiyesiyle ve vigilante filmleriyle de örtüşmektedir.

‘Bir taşla birkaç kuş avlamanın’ sinemasal zeminde en parlak örneklerinden olan Rocky filmleri, en azından ilk filmdeki başarısını, savını ‘yüksek sesle söylememesinden’ alır. Bu tavır, onu sessiz çoğunluğun temsilcisi mertebesine ulaştırır. Benzer şeyler, ilk Rambo filmi olan İlk Kan için de söylenebilir. Tarihi bir yenilgiyi, kahramanın mağduriyetiyle tersyüz eden bu söylem, yetenekleri son derece sınırlı bir aktör olan Sylvester Stallone’yi 80’lerin en etkili oyuncularından birine dönüştürecektir. Böyle bir başarı, klasik dönemlerde James Stewart, yakın zamanlarda ise Tom Hanks ile karşılaştırılabilir belki.

Zorlama senaryonun marifetiyle, ikinci filmde ‘hak ettiği’ şampiyonluğa ulaşan kahramanın sonraki yolculuğu, girişte vurguladığımız propaganda sinemasının en kaba biçimde vücuda gelmiş halidir. Tek derdi sistemin olanaklarından faydalanmak olan Clubber, öylesine canavar olarak resmedilmiştir ki, en sıradan izleyicinin nefret duygularını harekete geçirmesi kaçınılmaz olmuştur. Onun, Adrian’a cinsel göndermelerde bulunması ile Kirli Harry ve Öldürme Arzusu serileri arasında mutlak bir bağ kurulabilir. Burada, önceki filmlerin kötü adamı Apollo’nun, Rocky’nin yanında saf tutması, olası ırkçılık suçlamalarını boşa çıkarmaya yönelik etkili bir hamledir.

Kanımca dizinin en ‘işlevsel’ filmi olan Rocky 4 ise kantarının topuzunun iyice kaçtığı bir yapım olarak ele alınabilir. Modern dönemlerin en ideolojik Hollywood filmleri arasında gösterilebilecek bu yapımdaki senaryo matematiği son derece basit olarak ele alınmıştır. Daha çok bayrakların veya boks eldivenlerinin karşı karşıya getirilmesiyle sağlanan ideolojik yaklaşım, yüzey bir parça kazınınca iyice açığa çıkar. “Kendi siyahîmi ancak ben döverim” şeklinde özetlenebilecek intikamcı tavır, Apollo’nun öldürülmesi karşısında sosyalizme meydan okuyan Rocky’de kendini açığa vurur. Bir tarafta ilaçların marifetiyle bir tür ‘üstün adam’a dönüşen Drago, diğer tarafta, Rus ayazında, onun temsil ettiği ideolojik her ne varsa karşısına dikilen ‘doğal kahraman’. Upuzun bir klip gibi olan Rocky 4, kapitalist ülkelerdeki Sovyet imajının klişelerle bezeli tipik ve etkileyici bir örneğidir. Mekanik adama karşı kendini Sibirya ayazına vuran Balboa, bireyci zaferinin tadını çıkarmıştır bir başka deyişle.

Serinin en zayıf halkası olan beşinci film bir yana, küllerinden yeniden doğma öyküsü, Stallone’nin uzun yıllar sonra ünlü boksörüne dönüş yaptığı Rocky Balboa filmiyle gerçekleşir. İlk filmin izinden giden yapım, kahramanın, yaşadığı kayıpların ardından kişisel dramına eğilmesiyle ve nostalji duygusunun da katkısıyla bir tür ‘hatırlatma’ işlevi üstlenir.

Bu filmin başarısının ardından gündeme gelen Creed filmlerini de benzer bir bakışla ele almak olanaklıdır. Bir parça 80’ler nostaljisi ve bu tutumu destekleyen, geçmişin ünlü karakterlerinin (Apollo, Drago vs.) üzerinde yükselen yeni dönem. Son iki yapımın şanssızlığı, dünyada ağır sıklet boks müsabakalarının, ilk filmlerin gündeme geldiği zamanlara oranla seyircinin ilgisini yeterince çekmemesiyle alakalıdır; ancak bu durum, serinin kendi efsanelerini hatırlatma duygusuyla bertaraf edilmeye çalışılmıştır.

Geçen hafta gösterime giren ikinci Creed, önceki yapımları anımsayanları hiç de şaşırtmayacak biçimde, karşımıza Ivan Drago’nun oğlunu çıkarır. Dördüncü yapımdaki ‘nedensiz kötülüğü’ ideolojik aygıtlara yükleme şansı bulunmayan film, en çok da bu nedenle havada kalmaktadır. Ivan’ın öfkesi yalnızca Rocky’e karşı aldığı mağlubiyetle alakalıdır. Botoks mucizesi (!) haline dönüşen karısı Brigitte Nielsen’i elinden kaçırdığını söylemesi trajikomik bir anlam ifade etse de, son film, dizinin üçüncü yapımının şablonuna dayanmaktadır. İlk maçı yeterince motive olamadığı için kaybeden kahramanın, dostlarının yardımıyla zafere ulaşması!

Gücünü bütünüyle klişelerden alan, oluşturduğu efsanenin bütününe bakıldığında her daim aynı filmi seyrettiğiniz izlenimi doğuran Rocky filmleri, özellikle ideolojik / politik arka plandan soyutlanınca karikatüre dönüşmektedir. Karısı ve dostlarını kaybederek yalnızlığa gömülen, bir dönemin ünlü kahramanı, ideallerini eski dostunun oğlu aracılığıyla yaşatmak isterken, öğrencisi ise tamamen hocasının izinden gitmekte, sistemin basamaklarını hızla tırmanıp bir süre orada kalmayı arzu etmektedir. Çocuğunun işitme engelli doğması veya hocasının kendi oğluyla yaşadığı iletişim sorunları, varsaydığımız nostalji duygusuyla pekiştirilen ana senaryonun tuzu biberidir ve yeterince işlenmediklerinden olsa gerek, bütünüyle işlevsiz hale dönüşmektedirler.

Creed, bütün pazarlama stratejisini geçmişin üzerinde şekillendiren, normal şartlarda, üzerine gittiği klişelerle B filminin dışında var olamayacak yapımlardandır. Olay örgüsü ve karakter işlenişindeki şematik yapı, hep o ‘anımsama’ teması üzerine kuruludur. Buna karşın, geçmişteki Rocky filmlerinde işletilen idolojik aygıtın yarattığı başarı, bu kez de kendisini yeni bir model üzerinde sürdürmektedir: Bir örneğine Star Wars filmlerinde rastladığımız (ancak oradaki genişletilmiş evren ve yeni olay modellerini unutmadan) yaklaşım, burada kendisini klişeler üzerinde yükseltmektedir. Sanırız bu tutum, gelecek yıllarda film modeli üzerinden yeniden anımsatacaktır.

(22 Ocak 2019)

Tuncer Çetinkaya
ModernZamanlar Sinema Dergisi Editörü
m_zamanlar@hotmail.com

İFSAK’tan Film Analizi Semineri: Tarkovski’yi Anlamak ya da Anlamamak

İFSAK Film Analizi Semineri’nin yeni yılın ilk 5 haftalık bölümünde, sinema tarihinin en özel ve en zor yönetmenlerinden birine Tarkovski’ye odaklanılıyor. Yoğun metinlerarasılığıyla Tarkovski izleyiciden yoğun çaba isteyen yönetmenlerden en bilineni olarak tanınıyor. Sinema yazarı Ali Şimşek eğitmenliğindeki seminerde yönetmenin ilk filmi İvan’ın Çocukluğu’ndan başlayarak Nostalgia’ya uzanan zor sinemasal süreci anlamaya çalışılacak.

İFSAK’tan Film Analizi Semineri: Tarkovski’yi Anlamak ya da Anlamamak yazısına devam et

Dijital Sanatlar Yapımevi’nden 2019 Atağı

Ayla ve Müslüm Baba’yla gişede rekorlar kırarak büyük başarı gösteren Dijital Sanatlar Yapımevi, Serdar Akar’ın yönettiği Çiçero ve Can Ulkay’ın yönetmen koltuğunda oturduğu Turkish’i Dondurma’yı vizyona sokarak, 2019’un ilk çeyreğine iki filmle giriyor. Konuyla ilgili Soho’da düzenlenen basın toplantısına Serdar Akar ve Can Ulkay’la birlikte, yapımcı Mustafa Uslu, oyuncular Erkan Kolçak Köstendil, Ali Atay, Şebnem Bozoklu ve Alma Terziç katıldı.

Dijital Sanatlar Yapımevi’nden 2019 Atağı yazısına devam et

İlk Raunt Yapımcıların

Meclisten yakında zamanda geçmesi beklenen “Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun”u, İstanbul Okan Üniversitesi Sinema-TV Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Murat Tırpan değerlendirdi. Son dönemde majör yapımcıların CGV ile olan atışmalarının kamuoyunu meşgul etmesinin nedeni kanunun komisyondan çıkmak üzere olmasıydı. Uygulama bir süredir vardı, ancak yapımcıların pastadan daha fazla pay almaları gerektiğini savunmaları CGV’nin Mecliste kulis yapmasıyla ortaya çıktı.