Sadi Çilingir tarafından yazılmış tüm yazılar

Eva (Yönetmen: Kike Maillo)

Kike Maillo’nun yönettiği ve Daniel Brühl, Marta Etura, Alberto Ammann ile Claudia Vega’nun oynadığı Eva, 03 Ağustos 2012’de Tiglon Film dağıtımıyla Calinos Films tarafından vizyona çıkarıldı.
Yıl 2041. Başarılı sibernetik mühendisi Alex Garel, yeni bir çocuk robot projesini gerçekleştirmek için 10 yıl sonra eski üniversitesine geri döner. Alex Garel’in uzaklarda olduğu yıllar içerisinde üniversitedeki aşkı Lana ile kardeşi David hayatlarına devam etmiş ve birlikte yaşamaya başlamışlardır. Alex Garel, Lana ve David’in ilginç ve renkli bir kişiliğe sahip küçük kızları Eva’yı robot projesi için ideal model olarak kullanmaya karar verir.

  • Basın Bülteni: 1 / 2
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

HES’lere Karşı Farkındalık Videosu

HES projelerine karşı olduğunu her fırsatta dile getiren karadeniz müziğinin modern temsilcisi Marsis Grubu, bu doğrultuda bir farkındalık videosu hazırlanmasına öncülük etti. Grubun solisti Korhan Özyıldız tarafından hazırlanan videoda, gönüllülük esasına dayalı olarak yer alan isimler arasında Okan Bayülgen, Mert Fırat, Pelin Batu, Cengiz Bozkurt, Erkan Can, Leman Sam, Timur Acar, Şebnem Sönmez, Cahit Berkay, Özcan Alper, Nejat Yavaşoğulları, yöre halkından Fitnet Çervatoğlu ve Musa Hindistan gibi isimler var.

  • Basın Bülteni
  • Videoyu izlemek için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    HES’lere Karşı Farkındalık Videosu yazısına devam et
  • Sinema Yazarı Banu Bozdemir’in İlk Romanı Leylalı Haller Çıktı

    Gazeteci, sinema ve çocuk kitapları yazarı Banu Bozdemir’in ilk romanı Leylalı Haller, Fam Yayınları’ndan çıktı. Leylalı Haller, sosyal medyanın gençler üzerindeki etkisini ve çifte kimlikler yaratma gücünü irdeliyor.
    Taşradan gelen Leyla’nın İstanbul’un sihirli, aynı zamanda gizemli bir şehir olduğuna dair düşünceleri vardır. Öyleyse bu şehir keşfe açıktır. Ya gezerek, tozarak gizemlere ulaşırsınız, ya da sosyal medyada farklı kimliklerle! Roman, Leyla’nın İstanbul’da ilk senesinde bir tutunma hikâyesi sunarken, aynı zamanda herkesi etkisi altına alan sosyal medya üzerine de bir gözlem geliştirmeye çalışıyor.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Sinema Yazarı Banu Bozdemir’in İlk Romanı Leylalı Haller Çıktı yazısına devam et
  • Çocukların Polisi

    Fransız aktris Maiwenn’in yönettiği “Polisse”in, Batman serisinin son filmi “The Dark Knight Rising”in gösterime girdiği bu haftada şansı var mı, bilemiyorum. Gerçi ben kendi payıma Christopher Nolan’ın son Batman filmini çok beğendim. Ama “Polisse” de dar yerdeki kalabalık kadrosu çok iyi yerleştirilmiş, iyi oynanmış, hem hakiki hayat hikâyeleri insanın yüreğini burkan, hem de zaman zaman güldüren bir film. Yaz sıcağında belli bir düzeyin üstünde filmler bulmakta zorlanabiliyoruz. Mümkünse kaçırmayın derim.

    Ana karakterlerimiz, Paris’te Çocuk Koruma Birimi’nin polisleri. İşleri, çocuklar ya da yeniyetmeleri onlara karşı işlenmiş suçlardan korumak, ya da onların işlediği suçlarla ilgilenmek. Kadın-erkek karışık, kalabalık bir grup. Merkezi otorite ile paranın gücü önünde eğilen bir amirleri var. İyi bir şefleri ve haksızlığa tahammül edemeyen, ne tepki göstereceği belli olmayan bir de arkadaşları: Fred. Derken aralarına, İçişleri Bakanlığı’nın birimin çalışmasını belgeleyecek fotoğrafları çekmek üzere görevlendirdiği Melissa (yönetmen Maiwenn) gelir. Genç kadının kamerayla her şeyi tespit etmesi başlangıçta onları rahatsız eder. Aslında Fred’i (Joey Starr adıyla oynayan rapçi Didier Morville) hep rahatsız eder. Onun sadece ekibin yaptıklarının iki aşırı yanıyla ilgilendiğini düşünür: Yoğun ıstırap anları ya da mola dakikaları. Paris’in pek burjuva 16. bölgesinden gelen Melissa’nın değil bu hayatı anlamak, silâh tutması bile zordur.

    Belki molalarda gözünü ve kalbini açık tutsa yeter diye düşünüyoruz, çünkü bu molalar, ekip üyelerini anlamamızı sağlayan anlar. Sabah erken saatlerden gecenin bir vaktine kadar birlikte olan, hazmetmesi çok ağır olaylar, istismarlar, tacizlerle karşılaşan ekip, birbiriyle şakalaşarak, sohbet ederek rahatlama yolunu seçiyor. Günleri, çocukları taciz edenleri yakalamak, rüştünü ispat etmemiş yankesicileri tutmak, tacizci aile büyüklerini sorguya çekmek, çocukların ifadelerini almakla geçiyor. Gerçi ekip dahilinde hayli aşk ilişkisi, hatta yer yer gerginlik de olduğu için zaman zaman kapıştıkları da oluyor ama her şeye rağmen en çok birbirlerine güveniyorlar. Aile ilişkilerini, sorunlarını ekip arkadaşlarına anlatıyorlar. İşlerini her şeyin üstünde tutmaları, aileleri ile ilişkilerini de kolaylaştırmıyor çünkü. Lâfın kısası, zor bir hayat. Ama sorumlu oldukları çocuklar ile yeniyetmelerin hayatları kadar zor değil.

    Aslında Maiwenn’in filminin en yürek paralayan yanı da bu olayların hepsinin gerçek olaylar olması. Filmde rol de alan Emmanuelle Bercot (polis memuru Sue Ellen’ı oynuyor) ile yazdıkları senaryoda, yönetmenin ilham kaynağı, televizyonda izlediği bir Çocuk Koruma Birimi belgeseli oldu. Belgeselin yönetmenini buldu, ÇKB’ndekilere onu tanıtmasını istedi. İşlerini anlayıp ekiptekileri tanımasına yetecek bir süreyle onlarla birlikte çalıştı, araştırdı, notlar aldı. Filmdeki bütün olaylara ya gözleriyle tanık oldu, ya da polislerden dinledi. Bizim, filmdeki çocuklann karıştığı olayların sonuçlarını bilmememizin de bir nedeni var: Maiwenn, bu birimdeki polisler asla sonradan ne olduğunu bilmedikleri için, bizim de bilmememizi uygun bulmuş.

    Bu arada, polis olarak inanabilecek oyuncular seçmeye özen gösterdiğini de söylüyor. Ancak, Joey Starr’ın, yani Didier Morville’in durumu farklı. Maiwenn, ikinci filmi “The Actress’ Ball” da onu potansiyaline denk düşen bir rolda oynatmadığına inanıyormuş. “Yeni filmimin başrolünde oynamasını istiyordum, zıt kesimlerden iki karakter hakkında bir aşk hikâyesi yazacaktım. Televizyonda belgeseli izleyince, bu hikâyeyi neyin üzerine kuracağımı ve ona hangi rolü vereceğimi anladım.” Aktör de onun inancını boşa çıkarmamış hani.

    Çocuk Koruma Birimi polislerinin gündelik hayatları, birbirleriyle ve aileleriyle ilişkileri, “Polisse”in temelini oluşturuyor. Şaşıracaksınız, rahatsız olacaksınız, sempati duyacaksınız, sık sık da gülmekten kendinizi alamayacaksınız. Maiwenn, bu geniş kadrolu kapalı mekân filmini, başarılı bir koreografiyle kotarmış. Yönetmen olarak üçüncü filminde seyirciye ulaştığını söyleyelim. Kendisinin de önemli rollerden birini oynuyor olması, işini büsbütün zorlaştırmış olsa gerek. Gene de, hem yazın en iyi filmlerinden birini yaptı, hem de Cannes’da Jüri Ödülü’nü aldı. “Polisse”in masum çocuklar ve büyüklerin onlara yaptıkları kötü şeyler hakkında olduğunu sanmayın. O da var ama tek mesele bu değil. Kimse aziz halesiyle dolaşan bir kurtarıcı değil. Kimse kimseye karşı da sayılmaz. “Polisse”de herkes işin içinde, herkesin kendince bir derdi var. İnsan ahvali üzerine bir film…

    (28 Temmuz 2012)

    Sevin Okyay

    Arka Pencere Dergisi’nde Dişi Kartal Pençesi

    Arka Pencere Dergisi, 143. sayısında, kapağına Dişi Kartal’ı (Johnny Guitar) yerleştiriyor. Tunca Arslan, Trendeki Yabancı köşesinde, Hulki Saner’e saygı ve sevgilerini sunuyor. Vizyon filmleri eleştirileri arasında Hizmetkar Albert Nobbs, Barbara, Yasak Aşk, İsyan, Ölüm Uykusu, Özgür Adamlar, 205: Korku Odası, Miss Bala ve Sahte Gelin yer alıyor. Sapık köşesiyle devam eden derginin 143. sayısı bir Alfred Hitchcock alıntısıyla sona eriyor: “Gerilim konusunda bir tür tekel kurmuş olmak benim şansım. Öyle görünüyor ki, hiç kimse bu tür filmlerin kurallarıyla fazla ilgilenmiyor.”

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Arka Pencere Dergisi’nde Dişi Kartal Pençesi yazısına devam et
  • Max, Film Yıldızı Oluyor

    Acun Ilıcalı’nın sunduğu Yetenek Sizsiniz Türkiye adlı yarışma programında birinci olan köpek Max, film yıldızı oluyor. Yönetmenliğini Murat Şeker’in yapacağı filmin çekimleri Eylül ayında Bozcaada’da başlayacak. Bir çocuk ile bir köpeğin dostluğunun anlatacağı film sömestr döneminde vizyona girecek. Eğitmeni Ali Yeşilırmak ile birlikte yaptıkları gösteriyle binlerce kişiyi kendine hayran bırakan Max, Türk sinemasında da bir ilke imza atacak. Dünya sinemasında başrolünde köpek olan birçok film çekilmiş olmasına rağmen, daha önce Türk sinemasında bu tarz film çekilmemişti.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Max, Film Yıldızı Oluyor yazısına devam et
  • Yarım Kalan Mucize

    Biket İlhan’ın yönettiği ve Nihan Belgin, Yetkin Dikinciler, Umut Beşkırma ile Dolunay Soysert’in oynadığı Yarım Kalan Mucize, 20 Aralık 2013′de İFP dağıtımıyla Kinema Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    2. Dünya Savaşı atmosferinde, Anadolu’da açlık ve sefaletin doruğa çıktığı zamanlar. Nahide, yaşadıklarının bilincinde olmayan zavallı kızlardan biridir. İlkokul öğretmeni onun yazgısını değiştirmesini ister. Bunun en iyi yolu Nahide’nin Köy Enstitüsü’ne gitmesidir. Erkek kılığında köyünden kaçıp, okula gitme çabası aslında Anadolu’da yeni bir eğitim seferberliğinin habercisidir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Facebook
  • Fragman
  • IMDb
  • Tuncer Çetinkaya Yazıyor
  • Yarım Kalan Mucize yazısına devam et

    Altın Portakal’ın Jüri Başkanı Hülya Avşar

    Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Kültür Sanat Vakfı işbirliği ile 06 – 12 Ekim 2012 tarihleri arasında düzenlenecek olan 49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin büyük jürisine Hülya Avşar başkanlık edecek. Festival programının “Mizah, Muhalefet ve Demokrasi” ana teması üzerine şekillendiğinin altını çizen Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, ulusal uzun metraj film yarışmasının jürisinde yapımcı, yönetmen, senarist, oyuncu, görüntü yönetmeni, sinema yazarı ve akademisyen gibi sektör profesyonellerinin yanı sıra temayla ilgili sürpriz isimlerin de yer alacağını açıkladı.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altın Portakal’ın Jüri Başkanı Hülya Avşar yazısına devam et
  • Oğuz Onaran İçin SİNEMADA HAYAT VAR, De Ki Yayınları’ndan Çıktı

    Seçil Büker ve S. Ruken Öztürk tarafından derlenen Oğuz Onaran İçin SİNEMADA HAYAT VAR adlı kitap De Ki Yayınları tarafından satışa sunuldu. Sinemanın unutulmaz filmleri, Yaban Çilekleri, Kaos, Yer Sarsılıyor, Leopar, Jules ve Jim, Hiroşima Sevgilim, Mattei Olayı, Uzak, Çoğunluk, Kara Tahta, Bilinmeyen Kod, Nosferatu; büyük yönetmenler, Bergman, Taviani, Solanas, Bunuel, Renoir, Visconti, Fellini, Chaplin, Truffaut, Panahi, Szabo, Monicelli, Resnais, Rosi, Ceylan, Erdem, Makhmalbaf, Haneke hakkında Oğuz Onaran’ın düşündükleri, hepsi Oğuz Onaran İçin SİNEMADA HAYAT VAR’da.

  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Oğuz Onaran İçin SİNEMADA HAYAT VAR, De Ki Yayınları’ndan Çıktı yazısına devam et
  • 19. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali, SİYAD Jürisi Belirlendi

    17 – 23 Eylül 2012 tarihleri arasında düzenlenecek olan 19. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde görev yapacak olan SİYAD – Sinema Yazarları Derneği jürisi belirlendi. Festivalde görev yapacak olan SİYAD – Sinema Yazarları Derneği jürisinde bu yıl Coşkun Çokyiğit (Bizim Gazete), Cüneyt Cebenoyan (Birgün Gazetesi) ve Şenay Aydemir (Radikal Gazetesi) görev yapacak. Jüri üyesi yazarlarımıza görevlerinde başarılar dileriz. Altın Koza Ulusal Uzun Metraj Yarışma jürisi ise Ferzan Özpetek, Zeynep Özbatur Atakan, Nurgül Yeşilçay, Hasan Saltık, Hülya Uğur Tanrıöver ve Eyüp Boz’dan oluşuyor.

  • SİYAD jürileri listesi için tıklayınız.
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    19. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali, SİYAD Jürisi Belirlendi yazısına devam et
  • Türkiye – Azerbaycan Ortaklığında İlk Sinema Projesi: Mahmut ile Meryem

    Yapımcılığını 24 Kare Film’in sahipleri Sevda Kaygısız ve Ali Kaygısız’ın üstlendiği, Türkiye ve Azerbaycan ortak yapımı olan Mahmut ile Meryem filminin hazırlıkları tamamlandı, çekimlerine başlandı. Yazar Elçin’in birçok dile çevrilen ve çok satanlar listesine girmeyi başaran romanından uyarlanan film, Azerbaycan’da yapılan basın toplantısıyla tanıtıldı. Türkiye ve Azerbaycan Kültür ve Turizm Bakanlıklarının desteklediği projenin yönetmen koltuğunda Mehmet Ada Öztekin bulunurken, müziklerini de Aygün Semedzade yapıyor. Filmin başrollerinde ise Aras Bulut İynemli, Eva Dedova yer alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Geçmişin Acısı Geri Döndü

    Kayıp (Gone)
    Yönetmen: Heitor Dhalia
    Senaryo: Allison Burnett
    Müzik: David Buckley
    Görüntü: Michael Grady
    Oyuncular: Amanda Seyfried (Jill), Daniel Sunjata (Powers), Emily Wickersham (Molly), Wes Bentley (Hood), Katherine Moennig (Erica), Jennifer Carpenter (Sharon), Sebastian Stan (Billy), Nick Searcy (Miller), Socratis Otto (Jim),
    Yapım: Summit-Lakeshore (2012)

    Yeni tanımaya başladığımız Brezilyalı yönetmen Heitor Dhalia’nın Hollywood’daki ilk filmi “Kayıp” filmi, insanı tedirgin eden, şüpheye düşüren ve sonuna kadar merak duygusunu ayakta tutan bir gerilim.

    Yiyecek, içecek ve giyecekten vergi alınmadığı Pasifik kıyısınının kuzeybatısındaki Oregon eyaletinin Portland şehri. Ortasından nehir geçen, yaz ve kış, bulutların gökyüzünü kuşattığı bu ıslak güller şehrinde Jill’in, sapık bir caninin peşinde iz sürüşüne tanıklık ediyorsunuz. Ön jenerikte, Jill elinde haritayla Forest Park Ormanı’nın derinliklerinde dolaşıyor. Yönetmen, Jill’in kız kardeşi Molly’nin kayboluşuna kadar dikizci açılarla yansıtıyor tüm anları. Jill’in başından korkunç olaylar geçmesine rağmen polis bu durumu hayali olarak değerlendirmiş ve Jill bir süreliğine akıl hastanesinde yatmış. Polis, Jill’in anne-babasını aynı anda öldüğü için psikolojisinin bozulduğunu düşünüyor. Üstelik Molly de alkolik olmuş. Gece kafede garsonluk yaparak geçmişindeki acıları hafifletmeye çabalayan Jill, sabaha karşı eve geldiğinde Molly’nin evde olmadığını fark ediyor. Sapığın izini bulduğunu düşünerek polise gidiyor. Polis yine ona inanmıyor. Merkeze yeni atanmış Peter Hodd’u görür görmez insanda bir şüphe de oluşuyor. Sonra bu şüphe dağılıyor ve Hood’un hikâyede önemli bir yeri olmadığını anlıyorsunuz. Aslında yönetmen beyzbol şapkalı sapığı başlarda birkaç defa gösterse de elbette final bölümüne kadar cani sapığın kim olduğunu çıkartamıyorsunuz.

    Ölümcül iz sürüş…

    Polisin ciddiye almadığı Jill, tıpkı Sherlock Holmes gibi küçük ayrıntıları bir araya getirip Portland şehrinin ıslak sokaklarında adım adım sapığa yaklaşıyor. On yılı aşkın önce ölmüş karısının yasını yaşayan komşusunun ona söylediklerinin peşine düşen Jill, sapığın çilingir dükkânının panelvan arabasını bir süreliğine kullandığını öğreniyor. Bu ipucu, şehirde beklemediği yerlere de götürüyor Jill’i. Hatta tahmin edemediği yerlere de. Çünkü sapık, Jill’in iletşimde olduğu insanlara da iyi taraflarını göstererek yaklaşmış. Beklenmedik bir anda sapıkla telefon aracılığıyla iletişim kuran Jill, sapığın yönlendirmesiyle filmin açılışındaki ormana geliyor. Bu şiddetli savaşı kimin kazandığını bilmek için sonu beklemek gerekiyor. Sapık, kaçırdığı genç kadınları ormanın içindeki derin çukura atıyor. Çoğunlukla da kadınlar, açlık ve soğuktan ölüyorlar. Elbette insanın aklına bu ormanda hiç bekçi yok mu sorusu da geliyor. Sonuçta her filmin kendine göre gerçekliği var. Mantığı zorlasa da.

    Sinemaskop çekilmiş bu 2012 yapımı “Gone-Kayıp”, merak duygusunu final bölümüne kadar ayakta tutmayı başarmış. Ormanda sapığın yüzünü görünce bu yüzü filmin bir yerlerinden hatırlıyorsunuz. Filmdeki mekânlar gerçekten sinematografik. Bulutlu bir gökyüzünün altındaki yemyeşil ıslak Portland şehri insana kasvet duygusu yaşatabiliyor. Yönetmenin kullandığı çekim ölçekleri de insana bu kasvetle beraber sıkıştırılmışlık duygusu veriyor. 1970 doğumlu Brezilyalı yönetmen Heitor Dhalia ülkemizde yeni tanınacak. Yönetmenin Brezilya sinemasından filmleri buralara uğramadı hiç. “Kayıp” filmi bu yönetmeni Hollywood’da yaratma fırsatı verebilir. Pensilvanya’da 1985’te doğmuş Amanda Seyfried’i, Phyllida Lloyd’un 2008 yapımı “Mamma Mia!” filminde Sophie’yle tanıdık tam anlamıyla. Muhteşem Ermeni yönetmen Atom Egoyan’ın 2009 yapımı “Chloe-Büyük Hata”, ahlâkçı Lasse Hallström’ün 2010 yapımı “Dear John-Sevgili John”, Catherine Hardwicke’in “Kırmızı Başlıklı Kız” masalından ilham almış 2011 yapımı “Red Riding Hood-Kız ve Kurt”, yine 2011 yapımı Andrew Niccol’ün bilimkurgu gerilimi “In Time-Zamana Karşı” filmleri de perdelerimize konuk olmuştu bu güzel oyuncunun.

    (27 Temmuz 2012)

    Ali Erden

    ailerden@hotmail.com

    Gölcük Vizyon 2023 Projesi, Kültür ve Sanat Ağırlıklı Olarak Faaliyete Geçiriliyor

    Gölcük Belediyesi, Kocaeli Üniversitesi ve Gölcük Kent Konseyi ile bir işbirliği içine girerek, Gölcük kentinin 2023 yılındaki vizyonunu şekillendirecek adımları atmaya başladı. Gölcük Vizyon 2023’de, Gölcük‘ün yerinin tekrar tanımlanması ve gelecekteki Gölcük’ü şekillendirmek için yapılması plânlanan projeler önceliği Kültür ve Sanat olmak üzere 4 ana başlık altında toplandı. Proje kapsamında gerçekleştirilen 19. Uluslararası Zühtü Müridoğlu Ahşap Heykel Sempozyumu, 19 Temmuz 2012 Perşembe günü Değirmendere Çınarlık Meydanı’nda yapılan ödül töreniyle sona erdi.

  • Basın Bülteni
  • Facebook
  • Diğer basın bültenleri ve yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Gölcük Vizyon 2023 Projesi, Kültür ve Sanat Ağırlıklı Olarak Faaliyete Geçiriliyor yazısına devam et