Eksiliyorum!
Emek Sineması’nın olmadığı bir festival!
Alkazar Sineması’nın kapalı durduğu bir Beyoğlu!
Rüya’ma kilit vurdular, Elhamra’mın yanmasına, Saray’ımın çürümesine neden oldular, Lüks’ümü elimden aldılar, Lale’mi soldurdular, Yeni Melek’imi küflendirdiler. Ve şimdi Sinepop’suz kalacağım. Caddemden sinemalarım bir bir gidiyor. Eksiliyorum!
Kimler yol açtı buna? İstanbul’un ormanlık alanlarını kimler bölüp parçalayıp binalarına yutturmaya devam ediyorsa onlar! Bizi ucube yapılara kimler mahkûm ediyorsa onlar…
Doğanın güzelliklerinden rahatsız olan kim varsa, sinemalarımın biriktirdiği güzelliklerden de huzursuz çünkü. Onlar, yaklaşık altmış yıldır, Pera’nın kültürel varlığını örseleye örseleye hâlâ yok edemediler.
Festivalde itiş kakış salonları doldurup aynı filmleri daha sonra bu sinemalarda izlemek için, kahve bedeli kadar bir bilet parasını esirgeyenler: Birkaç on bin sinefil de müsebbip, filmleri ‘fast food’ gibi tüketenler de… Hepimiz!
Yeşil alan olması gereken yerlere bile AVM konduranlar… Oralara doluşup üç ayda bir cep telefonu değiştirenler… Taksitle alıp borçlananlar. Tüketen, sadece tüketenler. Tüketirken tüm bir kenti de tüketenler. Arabasız, kredi kartsız, cep telefonuz yaşamaları mümkün olmayanlar. Hepimiz!
Bir ‘art house’ sinemada ‘kaybolup’ dünyanın herhangi bir yerine yolculuk etme ayrıcalığını asla tadamayan nesil. Pespaye dizileri sanat, pespaye dizilerin vasat oyuncularını sanatçı zanneden herkes… Anlamaya çalışmayan, soru sormak için beynini yormayan, yüreğiyle hissetmeyen herkes. Her şeyi hazır, kolay, hızlı yiyip bitiren yok ediciler. Sinemalarımı da yiyip bitirdiler.
Kulaklar sağır, gözler kör, diller yaralayıcı. Hepimiz kaptırdık kendimizi aldatıcı tüketime. Oysa mutluluk, çok basitti: Güzelim Emek’in koltuğuna gömülüp görkemli perdesi açılırken yakalıyorduk çoğu kez.
(14 Kasım 2012)
Ali Ulvi Uyanık