Urfa’da Belgesel Sinema ile Buluşmak

Utanarak söylüyorum: Bu, Urfa’ya ilk gidişimdi. Yıllardır gitmek isteyip de bir türlü yolunu bulamadığım şehirlerden biriydi Urfa. Neden bugüne kadar gitmedim, neden bir fırsat çıkmadı, ben de bilmiyorum. Belki hep ertelendi, belki de bazı şehirlerin zamanı vardır. Bazen o zamanın gelmesi için bir vesile gerekir. Benim için bu vesile, Urfa Belgesel Film Festivali oldu.

Hem bir yerli turist hem bir belgesel sinemacı hem bir akademisyen hem de bir sinema yazarı olarak farklı yönlerden bakabildiğim çok katmanlı bir deneyim yaşadım.

Klasik olarak her festivalde gerçekleştirilen açılış, ilk andan itibaren farklı bir tonla başladı. Öyle protokol havasında bir açılış değildi. Yörenin müzik kültürünü yansıtan sıra gecesiyle başladı ve Urfa mutfağının zengin, sıcak eli değdi. Türkülere, danslara, acılı kebaplara, tatlılara eşlik ettik.

Festivalde toplam 20 film gösterildi. Kadın, mekân, modernleşme, kentleşme, doğa, göç, arkeoloji ve tarih gibi çok çeşitli temalar, farklı estetik biçimlerle belgesel izleyicisiyle buluştu.

Soru – cevap bölümleri ise salonları izleme alanı olmaktan çıkarıp düşünsel bir buluşma mekânına dönüştürdü. Her film bir pencere açtı; içeriden dışarıya, dışarıdan içeriye bakma imkânı sundu.

Ayrıca iki değerli panel düzenlendi: “Belgesel Sinemada Hikâye Anlatıcılığı” ve “Belgesel Sinema Kültürel Miras, Sözlü Tarih ve Dijitalleşme”.

Her iki panel de oldukça verimli ve samimi bir atmosferde geçti. Ne klasik ne resmi sunumlar vardı ne de akademik mesafe. Bilgi ve deneyim gönülden aktarıldı; sorular düşünceleri tetikledi, cevaplar karşılıklı olarak tamamlandı.

Farkındalık, sorgulama, paylaşım zemini bulmak cidden özel bir durum. Yapılmış olmak için yapılan türden etkinlikler değildi yani hiçbiri.

Ben de göç temalı bir filmimle yönetmen, “hikâye anlatıcılığı” panelinde ise konuşmacı olarak yer aldım. Bilgi ve tecrübemi paylaşırken, karşımdaki bakışlardan, yorumlardan, katkılardan beslenmek bana iyi geldi.

Yalnızca konuşmadım, dinledim de; hem seyirciyi hem kendimi.

Festivalin önemli bir başka ayağı ise “BSB Belgesel Film Atölyesi”ydi. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün katkısıyla, Belgesel Sinemacılar Birliği (BSB) tarafından gerçekleştirilen bu atölye herkese açıktı.

Belgesel sinemaya ilgi duyan katılımcılarla dolup taşan bu eğitim ortamı, yalnızca izleyici değil, potansiyel üreticiler de yetiştirmeyi hedefliyor.

Üretimi teşvik eden, bilgi aktaran ve merakı besleyen güçlü bir adım… Ve bir sonraki ilde yeni katılımcılarıyla buluşacak.

En güzeli de festivalin yarışmasız olmasıydı. Hiçbir film bir diğerine karşı konumlandırılmadı. Her film seyircisine ulaştı, tartışıldı, zihinlere ve kalplere dokundu. Hafızalara kaydedildi. Herkes ödülünü aldı seyircisinden.

Festivalin direktörlüğünü Harran Üniversitesi hocalarından, aynı zamanda Belgesel Sinemacılar Birliği’nin aktif bir üyesi, yapımcı – yönetmen Prof. Dr. Sedat Benek gerçekleştirdi. Öğrencileri ve destekçi kurumlarla birlikte özenle hazırlanmış, içtenliği her anında hissedilen şahane bir festival organize ettiler.

Festival süresince yapılan şehir gezileri de ayrı bir derinlik kattı deneyimime. Urfa’nın müzeleri, taş sokakları, hanları ve elbette Göbeklitepe… Sadece tarihi görmedim, tarihin içinden geçtim. Sedat Benek’in Göbeklitepe Sakinleri belgeselinin ana karakteri, Göbeklitepe arazisinin sahibi Mahmut Yıldız ile tanışmak ise harika bir tesadüf oldu. Mahmut Yıldız’a “Arazinizden tarih çıktı.” dediğimizde “Burası benim değil herkesin.” dedi.

Bu festivalin fikrinden organizasyonuna kadar her aşamasında emeği olan Belgesel Sinemacılar Birliği Başkanı Bahriye Kabadayı’ya ve yönetim kuruluna, Sedat Benek hocamıza, tüm sponsorlara ve en önemlisi Urfa halkına çok teşekkür ederim bu güzel buluşma için.

Belgesel Sinemacılar Birliği, farklı şehirlerde belgesel film festivalleri düzenlemeye devam edecek. İlki Urfa’da gerçekleşti.

Bakalım sırada hangi il var? Eğer sizin şehrinizde de bir belgesel festivali olsun isterseniz, BSB ile iletişime geçebilirsiniz.

Urfa’ya geç başlayan bu yolculuk, yalnızca bir şehirle tanışmak değil; belgesel sinemanın birleştirici, çoğaltıcı, hatırlatıcı gücünü yine yeniden hissetmek açısından da oldukça kıymetliydi benim için.

Ne mutlu ki geç de olsa, böyle bir vesileyle ilk kez geldim bu şehre.

Bakalım, bir daha ne zaman kısmet olacak…

(Bu yazı ilk olarak 03 Haziran 2025 tarihinde cinedergi.com’da yayınlanmıştır.)

(04 Haziran 2025)

Semra Güzel Korver

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir