Film, ölüm gibi bir gerçeğin en acı halini, en naif sayılabilecek bir anlatımla anime ediyor ve belki de Aziz’in sert gerçekliği bizim en sevdiğimiz sahne oluyor.
Köhne bir ev, eski bir halıya boylu boyunca uzanmış üzeri örtülü bir ceset. Güneş, kirlenmiş perdelerin arasından odanın içine sızarken, sanki bir oyunun içindeymiş gibi sürekli tebessüm eden küçük bir çocuk. Ne başına gelecekleri biliyor, nede aslında neler olduğunu. Ama tüm kötülüklere inat: gülüyor.
Çağan Irmak’ın son filmi Prensesin Uykusu, bu küçük çocuğun yüzünden hiç eksik olmayan gülüşüyle, uyuyanları uyandırmak üzere anlatılan bir masal… Kendi küçük dünyasında sakin ve huzurlu bir hayat yaşayan Aziz, bir kütüphanede memur olarak çalışır. Bir gün, mahalleye yeni açılan kuaförün sahibi Seçil ve 10 yaşındaki kızı Gizem, Aziz’in oturduğu apartmana taşınır. Aziz’in yeni komşularıyla renklenen hayatı, küçük kızın daldığı uzun uykuyla gölgelenir. Gizem’in daldığı uykunun tetiklediği bambaşka olaylarla, sıradan görünen ama aslında rengârenk karakterlere sahip bu insanlar birlik olup, kaderi değiştirmeye çalışırlar.
Bizden olanı çözmüş bir yönetmen
“En büyük ilham kaynağını, yaşadığın toplumun günlük olaylarında bulacaksın” der Nijat Özön. Beyazperdeden yansıyan haller, yüzler, gölgeler arasında bize en yakın gelen, yine bizden olan hikâyelerdir. Bunun formülü çözmüş bir yönetmendir Çağan Irmak. Yeşilçam melodram yapısının formalarına uygun filmleri, izlerken ağlatır, ağlatırken güldürür. Adile Naşit sıcaklığında bir anne, Münir Özkul gibi cefakâr, emekçi bir baba, Irmak filmlerinde rastladığımız karakterlerdir. Öyle ki, Prensesin Uykusu filminde başarılı oyuncu Ayşenur Şamlıoğlu’nun canlandırdığı kütüphane hademesi Hatice, bizim yan komşu Hatice’den başkası değildir. Tanıdıktır ve onun doğaçlama hayat tecrübesi bize çok yakındır.
Filmi izlerken, eğer bir ‘sinefil’ iseniz bol çağrışımlar beyninizin gri hücrelerine gidip gelecektir. Bir kaza sonucu uyuyan bir kızı hiç ümidini kaybetmeden uyandırmaya çalışma çabası Luc Besson fantastik filmi Adele’nin Olağanüstü Maceraları’nı, hiç aşağıya sarkmayan yüz çizgileriyle Aziz karakteri, 1989 yapımı Gülen Adam filminde Kemal Sunal’ın canlandırdığı Yusuf karakterini anımsatır. Karakterler, olay örgüsü, 80’lerden sonra gelişen sosyal içerikli Türk filmlerine yaraşır avantür yönetmen Kahraman’ın hayat hikâyesi ve detaylarında esinlemelerle dolu bir filmdir Prensesin Uykusu. Yine Yeşilçam filmlerine yaraşır sadece bir gitar eşliğinde söylenen şarkıya, birden orkestra varmış gibi onlarca enstrümanın eşlikçi olması.
Kitaptan fırlayan ahtopot
Aile olgusunu ve masalımsı anlatımı birçok filminde kullanan Irmak, Prensesin Uykusu’nda animasyonları da gözü rahatsız etmeyecek şekilde sunuyor. Ölüm gibi bir gerçeğin en acı halini, en naif sayılabilecek bir anlatımla anime ediyor ve belki de Aziz’in sert gerçekliği bizim en sevdiğimiz sahne oluyor. Çizimlerde kullanılan arka plânların bizden oluşu, bu coğrafyanın insanını görmemiz ise filmde bütünlük sağlıyor. Sinemada hep gizemli bir mekân olarak kullanılan kütüphanenin, güleç görevlisi Aziz’in, tam da hayal dünyasına uygun olarak kitaplardan fırlayan ahtapotlar, rengarenk canlılar filmi zenginleştiriyor. “Ruhu olan, her seyredenin ‘vay’ dediği işler çıktı ortaya” diyerek animasyonlarını yere göğe sığdıramayan yönetmen, Türk sinemasında ağır ilerleyen bu alana, ümitvar olmamız gereken bir atış yapıyor.
Kaderimse çekerim
“Alnımda ne yazıyorsa o” diyerek renksiz bir hayat anlayışına sahip olan insanlara inat; kaderin değiştirilebileceğini savunuyor film. İnanmanın gücünü -yönetmen bunu bilinçli mi yaptı bilinmez-, olumlu düşünmenin enerji üzerine dönen dünya da, nasıl dua yerine geçeceğini ve mucizelere dönüşebileceğini gösteriyor. Tebessüm etmenin sadaka olduğu bir anlayıştan, gülen adamın deli yerine konduğu günümüze, Aziz gibi bir ağaca sarılmanın çok da çılgınca bir şey olmadığını söylüyor. Olmasa da olur dediğimiz üzerinden geçme cinsel sahneler ise, Çağan Irmak’ın aile filmi yaparsam modern sinemacı olamam kaygısı gibi iğreti duruyor.
Prensesin Uykusu, salondan çıkarken yüz çizgilerinizin yukarı doğru kaydığını hissedeceğiniz gülümsemek için yapılan bir film.
Künye
Yönetmen / Senaryo: Çağan Irmak
Senaryo: Çağan Irmak
Tür: Dram / Aile / Müzik
Yapım: 2010, Türkiye, 110 dk.
Oyuncular: Çağlar Çorumlu, Sevinç Erbulak, Genco Erkal, Alican Yücesoy, Şevval Başpınar, Ayşenil Şamlıoğlu, Funda Şirinkal
(30 Kasım 2010)
Ayşe Şahinboy Doğan
asahinboy@gmail.com
Gerçek Hayat Dergisi’nde yayınlanmıştır. (Kasım 2010)