Dönüşü Muhteşem Olmuş

Tim Burton’ın gotik nüanslarla süslediği 1988 tarihli ‘Beterböcek / Beetlejuice’ sinema tarihinin kültleşmiş yapımlarındandır. Adını ‘Betelgeuse’ yıldızından alan ve ismi üç kez tekrarlandığında çıkıp geliveren Burton dehasının bu parlak ürününün ana karakteri, yaradılışından tam 36 yıl sonra bu defa bir ikilemeyle ‘Beterböcek Beterböcek / Beetlejuice Beetlejuice’ olarak beyazperdeye muhteşem bir dönüş yapıyor.

İlk filmin talihsiz bir kaza ile ölen ve canlılar ile ölülerin tuhaf bir biçimde bir arada yaşadığı Burton arafında iz bulmaya çalışan genç çifti Adam ile Barbara (Alec Baldwin ile Geena Davis) bir yolunu bulup ruh ekspresi ile öteki dünyaya intikal ettiklerinden devam filminde yoklar. Psikolojik arabulucuk yapan ilk epizodun ergen kızı Lydia (Winona Ryder) ölüler ile yaşayanların bir arada olup olamayacağını tartışan, paranormal ziyaretlerin izini süren ünlü televizyon programı ‘Hayaletler Evi / Ghost House’un sunucusudur. Ergenlik çağında hiç anlaşamadığı post modern sanatçı olarak takılan annesi Delia (yılların yıpratamadığı Catherine O’Hara) ile uyuşmazlıkları bakidir. Buna bir de kendi ergen kızı Astrid (Jenna Ortega) ile sorunlu ilişkisi eklenmiştir. Kendisini 30 küsur yıldır kaale almadığı için sitemde bulunan ve Lydia’nın alanına sızmak için fırsat kollayan Beetlejuice’ın (Michael Keaton) arafta kurduğu özel ajansında işleri yolundadır. Eski dostların buluşması ve eski düşmanların alana nüfuz etmesi ile işler karışacak, cümbüş başlayacaktır.

1988 yılında bizde sinemalara gelmeyen ancak yeni serpilmeye başlayan video kaset piyasasında yıldızlaşan özgün film bugün hâlâ çağının ötesinde hınzır bir Burton klasiği olarak zihinlerdeki yerini korur. Bunca yılın ardından ‘Top Gun’ misali yeniden karşımıza çıkan devam filmine kuşku ile yaklaşmıştım önceleri ama sonuç mükemmel, efsanenin dönüşü muhteşem olmuş. Ağır makyajının ardında geçen yıllarla bir sorunu olmayan Keaton, uçuk, fırlama, fırsatçı, kurulu düzenle dalgasını geçen anarşist tavrıyla seriyi bir kez daha sırtlanıyor. Gençlik yıllarımızın masum bakışlı gözdelerinden Ryder’ı bu kez yetişkin kızı olan annede izlemek keyif veriyor. Yeni kuşağın dikkat çeken isimlerinden Ortega da yeni dahil olduğu bu serüvende gayet iyi başlangıç yapmış. Devam filmine eklenmiş yeni karakterler yapımın cazibesini yükseltecek cinsten. Beetlejuice’ın belalı eski sevdalısı Delores’te, tabii estetik dokunuşların da yardımı ile, Belluci harikalar yaratmış. Ruh emici kadının etrafa saçılmış parçalarını bir araya topladığı ‘Frankenstein’ ya da ‘Addams Family’ esinli sekans antolojilere geçecek cinsten. Keza Willem Dafoe’nun canlandırdığı oyuncudan bozma araf dedektifi tiplemesi görmelere değer.

Özgün filmin ve anlı şanlı Burton klasiklerinin stop – motion tekniğine saygıda kusur etmeyen yapım, hınzır nüktelerin ardarda patladığı son derece kıvrak senaryosu ile keyifle izleniyor. Irkçı araf hademesinde ağır makyajının altında Danny DeVito’yu farkedip heyecanlanıyoruz. Astrid’in ölmüş sinemacı babasının anıları vasıtasıyla eksantrik korku filmleri üstadı Mario Bava’ya selam çakılıyor. Rahibin cennet tasvirleri üzerinden öteki dünya varsayımları, Delia Deetz karakteri üzerinden post modern sanatın tuhaflıkları, göçmenlik ve bürokrasi meseleleri ile dalgasını geçmeyi sürdürüyor Burton.

‘Beetlejuice’ denince filmin müzik bandı gelir hemen akla. Emektar Danny Elfman’ın gotik ezgilerle sarıp sarmaladığı ilk filmde Burton’ın Harry Belafonte’nin seslendirdiği ‘Day-O’ ya da ‘Shake Shake Senora’ gibi calypso klasiklerinin eşlik ettiği ünlü dans bölümlerine geniş yer verdiğine tanıklık etmiştik. Bu defa ‘Day-O’yu bir kereye mahsus dede Deetz’in cenaze töreninde çocuk korosuna söyletmekle yetinmiş. Buna karşılık ağırlıklı olarak, aralarında ünlü Bee Gees şarkısı ’Tragedy’nin de yer aldığı 90’lı yıllar popüler şarkılarını kullanmış. Müzikler arasında en nadide seçim ise müteveffa oyuncu şarkıcı Richard Harris’in seslendirdiği 1968 tarihli Jimmy Webb klasiği ‘MacArthur Park’ olmuş. Finaldeki coşkun kilise sekansında parçanın Donna Summer imzalı 1978 model disko yorumu ile miksinin nefasetine dikkat çekerim.

Serinin özgün ilk filmini video kasetten izleyen bizim kuşağımız için son dönemin en hoş sürprizlerinden biri bu çalışma. Üçlemenin son halkasını sabırsızlıkla bekliyoruz.

(14 Eylül 2024)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir