Amerikan bağımsızları içinde favori sinemacılarımdandır Alexander Payne. 90’lı yıllarda başlayan kariyeri boyunca çektiği sinema filmleri iki elin parmakları kadar bile değildir. 6 yıl aradan sonra çektiği ve Kasım ayında Amerika’da gösterime giren son filmi ‘Geride Kalanlar / The Holdovers’ 5 dalda aday olduğu Oscar ödüllerinin hatırına bu haftadan itibaren bizde de sinema izleyicisi ile buluşuyor. Noel haftasından yılbaşı ertesine üç yalnız ve yaralı ruhun birbirlerine iyi gelme sürecini öyküleyen yapım geleneksel Noel anlatılarından çok daha fazlasını içeren sıcak ve duygusal bir yapım. Bunda Payne ile alter-egom dediği eşsiz aktör Paul Giamatti’nin 2004 yapımı ‘Sideways’den tam 20 yıl sonra bir araya gelişinin payı ve keyfi de var kuşkusuz.
Marcel Pagnol imzalı 1935 yapımı ‘Meurisse’den ilham alarak yola çıkan yapım 1970 yılını ‘71’e bağlayan Noel arifesinde başlıyor. Hafif çizik plaktan çıkan eski usul pikap iğnesinin o dönemi yaşamış kuşaklara ninni gibi gelen hışırtısı, 35 mm ile kaydedilmiş görüntüler, ön jenerik tasarımından başlayarak yetmişli yıllarda çekilmiş izlenimi veren numaralar çağdaş sinemanın izlerini silmek istercesine nostaljik tatlar içeriyor. Kurgusal Barton Academy’nin 60’lı yaşlardaki kıdemli tarih öğretmenidir Paul Hunham. Mezun olduğu prestijli okulun lojmanında yaşayan yalnız adam ‘Sideways’in kırklı yaşlardaki şarap uzmanı Miles Raymond gibi güvensizlik duygusunu sıkı bir disiplinle bağlandığı uğraşları ile maskelemeye çalışır. Her ikisi de bir türlü yazamadıkları ya da yayımlatamadıkları kitaplarından, suya düşmüş hayallerinden bahseder dururlar. Çok bilmişliğe ve huysuz nüktedanlığına hep bir şeyleri gizlemek için başvuran Paul, savaş hatırası cam gözü, trimetilamini parçalayamayan organizmasının etrafa yaydığı kokmuş balık kokusu ile şaha kalkan özgüven eksikliğini çok da saklayamadığı alkolizmi ile dengelemeye çalışır. Demokritos’tan alıntı ‘dünyanın çürüme, hayatın algı’ olduğunu tartışırken yalnızca temel akademik disiplini uygulama derdinde olduğunu, hoşgörünün liseli öğrencilerinin en son ihtiyaç duyacağı şey olduğunu savunur.Ta ki Noel tatilini ailesinin yanında değil de okulda geçirmek zorunda kalan Angus Tully (Dominic Sessa) ile birlikte 15 günlük zoraki birlikteliği söz konusu oluncaya kadar. Babasını kaybettiğini söyleyen, annesi yeni evlendiği kocası ile balayı tatiline çıkmış genç çocuk üç kez farklı okullardan kovulmuş olmasına ve bir kez daha kovulursa askeri liseye oradan da Vietnam’a postalanacağını gayet iyi bilmesine rağmen okulun katı kuralları ile inatlaşır. Vietnam kâbusunun toz dumanı içinde ülkenin oradan oraya savrulduğu bir dönemde savaşın faturasını 19 yaşındaki oğlunu uzak diyarlarda ölüme yollayarak ödemiş olan okulun baş aşçısı Mary Lamb’in (Da’Vine Joy Randolph) ikiliye katılımıyla beklenmedik bir Noel ailesi oluşacaktır.
Oğlu iyi bir eğitim alsın diye prestijli kolejde çalışmaya başlayan ancak üniversiteye gönderecek parası olmadığından Curtis’i Vietnam’a kurban veren Mary yaşadığı trajedinin ardından okulda kalmıştır, çünkü orası hem biricik evladını son kez kucakladığı yerdir hem de kız kardeşinin yeni doğacak çocuğuna iyi bir gelecek hazırlamak için yaşam çabasını sürdürmeye kararlıdır. Cicero’nun ‘dünyaya sadece kendimiz için gelmedik’ (non nobis solum nati sumus) deyişini şiar edinmiş Paul’e gelince, yaşlı ve huysuz adam hayatın genç insanları çok hızlı bir şekilde kapana kıstırdığının idrakı içinde bazı şeyleri tersine çevirmek için elini taşın altına sokması gerektiğini fark ettiğinde ıssız dünyası anlam kazanacaktır.
‘Geride Kalanlar’ sinematografisinden (Eigil Bryld) sanat yönetimine (Ryan Warren), kostüm tasarımına (Wendy Chuck) dönemi başarıyla yansıtan harika bir film. Oyuncuları birinci sınıf. Bir kez daha Oscar adayı olan Giamatti’nin ‘Oppenheimer’ın Cillian Murphy’si ile amansız bir yarış içinde olduğu biliniyor, ancak görkemli performansıyla gönül yarası ile umudu kaynaştıran Joy Randolph’un en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında Akademi heykelciğini kucaklayacağına kesin gözüyle bakılıyor. Deerfield Academy’de çekimlere hazırlanırken keşfedilen gencecik Sessa ise ilk oyunculuk deneyiminde gayet başarılı. Alexander Payne’in duygusal olduğu denli belgeselci yaklaşımından da feyz alan, ayazda üç yüreğin bu sımsıcak umut dolu serüvenini kaçırmayın derim.
(07 Mart 2024)
Ferhan Baran
ferhan@ferhanbaran.com