Maske: Nezaketle Tebessüm, 09 Haziran’da Sinemalarda

Yapımı Satre Film Yapım’a yapımcılığı Hande Ertaş ve Emrah Ertaş’a ait olan Maske filminden fragman yayınlandı. Ters köşelerle dolu, benzeri görülmemiş bir kurmaca filmi olan Maske’nin yönetmen koltuğunda Berker Berki otururken senaryosunu Emrah Ertaş kaleme aldı. Gizem, gerilim ve kara komediyi bir arada barındıran Maske filmi yayınlanan fragmanıyla sinemaseverleri etkilemeyi başardı. Film, gençlik yılları çeşitli travmalarla geçen Barış’ın yaşadıklarını atlatamayıp yaşama devam etmek için çeşitli kandırma yöntemleri bulmasını anlatıyor.

Maske’de Oyunculuklar Konuşacak

Yönetmenliğini Berker Berki’nin, senaryosunu Emrah Ertaş’ın üstlendiği Maske filmi hikâyesiyle ve kadrosundaki isimlerle de göz dolduracak. Oyuncuların  devleştiği performanslar büyük beğeni toplayacak. Cesur senaryosuyla beyazperdede baş döndürücü bir etki yaratacak olan özel filmin kadrosunda Kaan Turgut, Nilay Deniz, Mert Turak, Erdinç Gülener, Altan Erkekli, Burç Kümbetlioğlu, Hakan Vanlı, Ulvi Alacakaptan yer alıyor.

Bir Ulusun Yaralarını Sarmak

Japon mitolojisinde yerin altında depremlere neden olduğu varsayılan ‘Namazu’, Edo dönemi resimlerinde devasa bir yayın balığı olarak tasvir edilir. Gök Tanrısı Takemikazuchi tarafından yine devasa bir taş altında tutsak edildiği anlatılan Namazu’nun serbest kaldığı zaman yeri yerinden oynattığı rivayet edilir. Gök Tanrısı besbelli pek iyi iş çıkaramamış olsa gerek ki, Pasifik Deprem Kuşağı’na yakın irili ufaklı 700 adadan oluşmuş Japonya yılda ortalama 1.500 depremle sarsılmayı sürdürüyor. Latifesi bir yana, yüzyıllar boyu çok büyük felâketler atlatmış olan Japonya geçmişin yaralarını akılcı yöntemlerle sarmayı bilmiştir. Çağdaş Japon sinemasının önemli figürlerinden Makato Shinkai bu çabayı incelikle dokuduğu ‘manga’ çıkışlı ‘anime’leri ile sürdürüyor. Bizde ticari gösterime girme şansını elde etmiş 2016 yapımı ‘Senin Adın / Kimi no Na Wa’ ile gönüllerimize yerleşen sanatçının Studio Ghibli ve Hayao Miyazaki’nin büyülü mirasının varisi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

‘Senin Adın’da kuyruklu yıldız felâketini Japonya’nın 2011’de atlattığı büyük depremin izdüşümü olarak yansıtan Shinkai, dünya prömiyerini geçtiğimiz Berlin Film Festivali’nde yapmış, ülkemizde gösterimini sürdüren yeni çalışması ‘Suzume / Suzume o Tojimari’de ulusunun geçmiş travmaları üzerine eğilmeyi sürdürüyor. Küçük bir yerleşim bölgesinde teyzesi ile birlikte yaşayan yetim Suzume, genç bir delikanlının ona kasabanın yakınındaki harabelerin yerini sorduğunda gizemli bir serüvene dahil olacağı aklından dahi geçmiyor. Yakışıklı Souta’nın izini süren genç kız, terkedilmiş bölgedeki harap kapının açılmasıyla devasa solucan aleminin deprem oluşturmak üzere kentin üzerine çökmesine, kilit taşlarının felâketi önlemek üzere devreye girme çabalarına tanıklık edecek, yakışıklı gencin aile geleneği olarak ‘cehennemin kapısı’nı kapatanlardan biri olduğunu öğrenecektir. Sonrası, kilit taşı kedi ‘Daijin’in hınzırlığı sonucu tek bacağı eksik bir çocuk sandalyesine dönüşen Souta ile birlikte ülkeyi doğusundan batısına katettikleri ve oluşması muhtemel doğal felâketleri önleme çabalarını konu alan soluk soluğa bir yol serüvenidir.

Kültür farkı ve aşina olmadığımız Japon ritüellerinden de kaynaklı olarak zaman zaman içine akmakta zorlandığımız Shinkai’nin metin örgüsü çok katmanlıdır. Japon canlandırma ustası ‘Senin Adın’da beden değiştirme ve zaman kırılması gibi ögelerle anlatısını özgünleştirir. Klasik bir büyüme öyküsü ya da romantik bir aşk hikâyesi bilimkurgunun sonsuz olanakları ile harmanlanır ve temelde ulusun geçmiş travmaları uçarı bir serüven aracılığı ile neşter altına yatırılır. ‘Suzume’ aynı yöntemi izlerken bir önceki filmi de aşarak yeni bir zirve oluşturmuş. ‘Senin Adın’da çağımız Marvel sinemasının paralel evren ve zaman bükümü temalarını ustaca kullanmış olan sanatçı, ‘Suzume’de genç izleyiciyi bir kez daha Marvel aleminin gizemli yolculuğuna davet ediyor. Ancak onun hedefi bilgisayar marifetiyle üretilmiş tek boyutlu bir paralel evren eğlenceliğinin sunduklarının katmer katmer ötesinde. Önceki filmlerinde olduğu gibi değişmez temalarından ‘büyüme öyküsü’ yine devrede. Bu kez ülkenin yaşadığı büyük travmaların yarasını sarmak ve geçmişin acıları ile yüzleşerek büyümek ön planda. Yakışıklı Souta’nın filmin büyük bir bölümünde bir bacağı eksik sandalye biçiminde kalmasının nedeni, bir romantik gençlik aşkının filmin ana yörüngesini kaydırma tehlikesine karşı olsa gerek.

Shinkai animesinin geleneksel karakter çizimlerine zıt biçimde çizilmiş alabildiğine gerçekçi dış detaylar, capcanlı renk paletinin eşlik ettiği derin perspektifli çarpıcı mizansenleri ve yönetmenin gözde yoldaşı Radwimps grubunun özgün müzik çalışması ile yılın en değerli yapımlarından biri olan ‘Suzume’ ülkesinde ve dünyada büyük ses getirdi. Bizim gergin ve endişeli iklimimizde de aynı ilgi ile karşılaşsa keşke. İyi tanıtımı yapılabilirse ‘cehennemin kapılarını’ kapatmaya kararlı yılmaz gençlerin öyküsü ülkemizin aydınlık yüzlü genç izleyicisince benzer bir coşku ile karşılanacaktır.

(26 Mayıs 2023)

Ferhan Baran

[email protected]

Umut Her Zaman Vardır

‘Savaş Atı / War Pony’ Kızılderili asıllı bir yaşlı adamın sabah duasına benzer ritüeli ile açılıyor. Güney Dakota’nın Pine Ridge Rezervasyon Bölgesi, Lakota ulusundan halkların yaşadığı yerdir burası. Yoksulluk derecesi hayli yüksek topraklarda yirmili yaşların başlarındaki Bill (Jojo Bapteise Whiting) ile 12 yaşındaki Matho’nun (Ladainian Crazy Thunder) birbiri ile kesişmeyen günlük hayatını izlemeye başlarız daha sonra. İkisi de genç olmanın verdiği enerji ile yaşamı tırmalamaya hazırdır. İki ayrı kadından iki çocuğu olan Bill para verip satın aldığı cins köpeğin doğacak yavrularını pazarlayarak yolunu bulma arzusu içindedir. Yolu zengin bir çiftçi ile kesiştiğinde, beyaz adam ona sahibi olduğu hindi çiftliğinde iş verecek, kırmızı şarapla ve ırkçı beyaz karısı ile tanıştıracak, bir de eğlenceli vakitler geçirdiği genç Lakotalı kızların şöförlüğünü yaptıracaktır. Annesinin bırakıp gittiği, okulda olmadığı zamanlar yaşıtları ile sokak sokak sürten küçük Matho ise serseri babasının uyuşturucu zulasına karbonat karıştırıp satmak suretiyle küçük ihtiyaçlarını finanse etmeye çalışırken durumu çakan babasına yakalanarak yaka paça sokağa atılacaktır. Küçük adamın evden eve sığınmaktan başka çaresi kalmamıştır artık.

‘Savaş Atı’nın oluşum öyküsü, Elvis Presley’in oyunculuğu seçmiş torunu Riley Keough’un Andrea Arnold’un ses getiren filmi ‘American Honey’nin setinde iki Lakotalı genç ile tanışmasıyla başlamış. Arnold’un filminde figüranlık yapan Pine Ridge rezervasyonundan Bill Reddy ile Franklin Sioux Bob yaşadıkları hayatı onunla paylaşmış ve daha sonra aralarına katılacak olan yapımcı Gina Gammell ile birlikte dört kafadar projeyi gerçekleştirmeye koyulmuş. Keough ve Gammell’in ortaklaşa yönettiği ve dünya prömiyerini yaptığı 75. Cannes Film Festivali’nden ilk filmlere verilen prestijli ‘Altın Kamera / Camera d’Or’ ödülü ile dönen yapım bu iki Lakotalı gencin gerçek yaşam deneyimlerini aktarıyor. İçki, uyuşturucu, aile içi şiddet ya da hepten ailesizlik, yetersiz eğitim, derin yoksulluk ve çok sınırlı iş imkânlarıyla Amerikan Rüyası’nın arka arka bahçesinde unutulmaya mahkum bir topluluğun öyküsünü cilasız bir biçimde aktaran film, gençlerin Oglala Lakota gelenekleri ile tüketim kültürü arasındaki sıkışmışlığını belgesel tadında vermeyi deniyor. Hip hop ezgileri yükselen arabasına kurulmuş genç Billy ile yanlarından atla geçenleri izlediğimiz bölüm bu iki arada kalmışlığı en iyi ifade eden sahne olarak belleğimize kazınıyor.

Çifte yönetmenler Oglala Sioux ve Rosebud Sioux kabilelerinden amatör oyuncularla doğal ışıkta çektikleri filmlerinde (bu nedenle projeksiyonu birinci sınıf bir salonda izlemek şart!) post modern bir yeni gerçekçiliğin ya da çarpıcı görüntülerin eşlik ettiği görsel bir şiirin peşinde değiller. İKSV festivalinde siyah beyaz estetiği ile gönülleri kazanmış Ciro Guerra imzalı ‘El Abrazo de la Serpiente’ ile aynı yönetmenin bizde de vizyona giren ‘Göç Mevsimi / Pájaros de Verano’ filmlerinin unutulmaz görüntü yönetmeni David Gallego’nun dinamik kamerası sahte bir otantiklik peşinde değil. Film Amerikan hükümetinin ülkenin yerli sahiplerine reva gördüğü tarihsel süreçle de ilgilenmiyor. Hiçbir planları başarıya ulaşmayan iki genç insanın çabası üzerinden kesif bir çıkışsızlık hissiyatı veren, mutlu son ihtimali ufukta gözükmese de son tahlilde yaşamdan umudu kesmeyen bir tavırları var. Yolları kesişmeyen iki ana karakterin farklı anlarda zihinlerinde serap misali beliren dev buffalo, en karanlık anlarda bile sığınılan umut ışığının simgesi olsa gerek. Filmin özgün adındaki ‘pony (midilli)’ye gelecek olursak, bu da ‘at pisliğinin olduğu yerde mutlaka sevimli bir pony vardır’ şeklindeki yaygın Amerikan deyişinden kaynaklanmış olabilir.

(25 Mayıs 2023)

Ferhan Baran

[email protected]

Çocuk ve Sinema Günleri

Artizan Sanat, 18 – 30 Mayıs 2023 tarihleri arasında Çocuk ve Sinema Günleri programını düzenliyor. Film gösterimlerinin yanı sıra, Sinemada Çocuk Temsili üzerine Gülçin Pamak, Burak Göral ve Dilara Bostan ile söyleşi, Hafize Çetinkaya’nın -e Karşı Sergisi ve söyleşisi ile Kolaj Uygulama Atölyesi’nin de yer aldığı, katılımın ücretsiz olduğu etkinlikler için sinemaseverler Artizan Sanat’a davet ediliyor. Artizan Sanat, çalışmalarını “Şehit Muhtar Mahallesi, İstiklal Caddesi, Mis Sokak, No: 3, Beyoğlu, 34435, İstanbul” adresinde gerçekleştiriyor.
Çocuk ve Sinema Günleri yazısına devam et

Korkut Akın Yazıyor: Sıradaki Gelsin…: Hızlı ve Öfkeli 10

Dünyanın en çok sevilen, en çok izlenen ve doğal olarak da en çok beklenen filmlerinden biri, ana kadrosu hiç değişmeden devam ediyor: Hızlı ve Öfkeli 10. Günümüzde her şeyin hızla değiştiği gerçeğini göz ardı etmeksizin, gelişen teknolojiyi de kattığınızda “Hızlı ve Öfkeli”nin de değişmesi gerektiğini düşünüyor insan. Muhakkak ki değişmiş, muhakkak ki daha hızlı, ama daha öfkeli değil. Dom’un, her zaman olduğu gibi söz konusu … Devamı… »

Mission: Impossible – Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm Filminin Türkçe Alt Yazılı ve Türkçe Dublajlı Yeni Fragmanları Paylaşıldı

Christopher McQuarrie’nin yönettiği ve Tom Cruise, Hayley Atwell, Ving Rhames ile Simon Pegg’in oynadığı Mission Impossible – Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm (Mission: Impossible – Dead Reckoning Part One) yakında sinemalarda gösterime giriyor. Türkçe altyazılı ve dublajlı yeni fragmanları paylaşılan film, ajan Ethan Hunt ve birlikte çalıştığı IMF ekibinin yeni maceralarını anlatıyor. Beşinci devam halkasından bu yana filmi Christopher McQuarrie yönetiyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanları izlemek için tıklayınız: 1 / 2
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Mia ve Ben: Centopia’nın Kahramanı

Adam Gunn’ın yönettiği ve Margot Nuccetelli, Dave Willetts, Alex Beauman ile Rove M. Manus’un oynadığı Mia ve Ben: Centopia’nın Kahramanı (Mia and Me: The Hero of Centopia), 09 Haziran 2023’de Bir Film dağıtımıyla Film Medya tarafından vizyona çıkarıldı.
Mia, ailesini esrarengiz ve gizemli bir şekilde kaybettikten sonra umudunu hiç kaybetmez ve bir gün mutlaka ailesine kavuşacağına yürekten inanmaktadır. Dedesiyle birlikte eski yazlık evlerine gittiklerinde burada babasının ona armağan etmiş olduğu kolundaki sihirli taş aniden etrafına ışıklar saçmaya başlar ve fantastik Unicorn dünyası Mia’yı yeniden Centopia’ya geri çağrılır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Mia ve Ben: Centopia’nın Kahramanı yazısına devam et

Korkut Akın Yazıyor: Rüzgârın Fısıldadıklarını Duyuyor musun?: Bir Umut

“Özgür Sanat Meclisi” oluşumu içerisinde -ki, bu önemli, bir yanıyla sanattan taraf ama siyaseten tarafsız, sanat hak ve özgürlüklerinin hayata geç(iril)mesi için bütün disiplinlerin katıldığı bir meclis oluşumu- bireysel sanatçılarla ekip çalışmasıyla üretilen sanat alanlarındakiler arasında bir tartışma yaşanıyor. Ekip çalışmasıyla üretenler hem yapıyı, hem sanatı, hem sanatçıyı öne çıkarır ve ortaklaşa karar vermenin gerekliliğini … Devamı… »

Korkut Akın Yazıyor: Aşk Üzerine Seçimlemeler…: Aşkın Bununla Ne İlgisi Var?

Toplumsal yaşamda kültürler belirleyici olur, ne kadar aşmaya çalışsanız da… Anne babaya saygıdan tutun, aile meclisi oluşturmaya, ekonomik bağımsızlıktan evlenmeye kadar yaşamsal birçok konu geleneksel ilişkilerle çözümlenmek istenir. Siz, istediğiniz kadar dinlemeyin, istediğiniz kadar kendi “doğru”larınızda diretin toplumsal beklentiyi kırmak kolay olmayacaktır. Jemima Khan’ın senaryosundan Shekhar Kapur yönettiği film, bir … Devamı… »

Büyü de Gel

Gene Stupnitsky’nin yönettiği ve Jennifer Lawrence, Andrew Barth Feldman, Laura Benanti ile Natalie Morales’in oynadığı Büyü de Gel (No Hard Feelings), 23 Haziran 2023’de TME Films dağıtımıyla TME Films tarafından vizyona çıkarıldı.
Tuhaf, zengin aile çocuğu Percy ile büyüdüğü evi kaybetmenin eşiğinde olan Maddie arasında geçen kahkaha dolu hikâyeyi konu alan filmde, ebeveynleri 19 yaşındaki içe kapanık oğulları Percy’nin üniversiteye gitmeden önce onunla “çıkacak” birini aradıkları bir ilan verirler. İlgi çekici bu iş ilanını gören Maddie, kısa süre sonra tuhaf Percy’nin göründüğü gibi olmadığını keşfederek şaşırır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Facebook
  • Fragman
  • IMDb

Büyü de Gel yazısına devam et

2. Gemlik Film Festivali’nin Jüri Üyeleri Belli Oldu

Gemlik Belediyesi tarafından düzenlenen 2. Gemlik Film Festivali’nin jüri üyeleri belli oldu. 20 – 23 Temmuz 2023 tarihleri arasında yapılacak festivalin Kısa Film Yarışması’nda dereceye giren filmleri, sinemamızın sevilen yıldızı Hale Soygazi başkanlığında, yönetmen Ezel Akay, oyuncu Güven Kıraç, yaratıcı yapımcı Yiğit Güralp ve görüntü yönetmeni Eyüp Boz gibi güçlü isimlerden oluşan jüri belirleyecek. Jüri başkanı Hale Soygazi, sinemaya gönül vermiş gençlerin kendisini her zaman heyecanlandırdığını söyleyerek “Sinema adına sarf edilen her türlü çabayı yürekten alkışlıyorum ve elimden geldiğince destekliyorum.” dedi.

2. Gemlik Film Festivali’nin Jüri Üyeleri Belli Oldu yazısına devam et

Savaş Atı: Kimdir Kaybeden?

Bir filmi izlerken, beyazperdeye yansıyanları kendinizle özdeşleştir(e)miyorsanız ya da süzemiyorsanız hem istenilen keyfi alamaz hem de filmin mesajını okuyamazsınız. Bu bir tehdit ya da sınırlama değil, ama ister istemez kendinizle bağ kurduğunuzda önünüzdeki perde daha geniş ve daha derinlikli oluyor. Ne bileyim, bana öyle geliyor.

“Savaş Atı” (War Pony) aslında bir yaşam öyküsü, hayat kavgasını izliyoruz. Doğaldır ki hepimiz için geçerli bu kavga. Sizin de işiniz var çocuğunuzun geleceği için kaygılanıyorsunuz, yapmak istedikleriniz var ona ulaşmak için çabalıyorsunuz. Aynı şekilde genç kuşaklar da benzer amaçlarla benzer hedefler koyuyor önüne… Sınava girmek ya da işsizlikle mücadele gibi… Belki de asıl yaşamın tadını almadan, alamadan yitip gidiyoruz bu yaşanası dünyadan.

Filmde ne kentsel ne kırsal yaşam var. Belgesel havasında, sadece senaryonun belirlediği karakterleri saptıyor kamera. Biraz uzun olsa da montajı iyi kotarılmış, odaklanmayı sağlıyor.

Tam da bu!

Savaş Atı, bunu anlatıyor. İki genç, biri 20’lerinde, diğeri belki çocuk sayılabilir, ama hayat okulu yaşlandırıyor 10 – 12 yaşında. 20’lerinde olan Bill, rahat yaşamanın yollarını arar; iki çocuğu vardır evlilik dışı ve eşleriyle arası iyi olmadığı gibi çocuklarının sorumluluklarını da almak istemez. Biraz keyif ehli yaşama sevdasındadır, kısa yoldan zengin (ama bu zenginlik bir eli yağda, bir eli balda değil) olarak.

10’larındaki öğrenci Matho ise babasına kendini kanıtlamak, sınıfındaki kıza kur yaparak onunla birlikte olmak (tabii ki, çocukça… çocuk gördüğünü ister sonuçta) istemektedir. Babası ise işsiz, uyuşturucu satarak yaşamını ve ailesinin yaşamını sürdürmesini sağlamaya çalışan bir serseridir aslında.

Gelelim bizimle ilgisine…

Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinde -ki ikinci tur seçimler daha yapılmadı, ama siyasi gerilim alabildiğine arttı ve karşılıklı sataşmalar sürüyor- gördük, iktidar yerini korumak, muhalefet ise o koltuğa oturmak için akla gelmedik şeyler yapıyor. Biri doğrudan yalan söylüyor, diğeri o yalana karşı ilkelerinden taviz veriyor… Her iki tarafın da güya ittifakı var, ama tek başlarına davranıyor. Sizler çok daha iyi izliyorsunuzdur gelişmeleri, biliyorsunuz olanları. Olansa bizim gibilere oluyor.

Pandemi geldi, hayat durdu, ekonomi zaten zordaydı iyice battı. Okullarda eğitim kalmamıştı, tümden bitti. Fabrikalar üretemeyip kapandı, işsizlik yükseldi. Birbirini zincirleme etkileyerek inanılmaz bir keşmekeşe sürükledi hepimizi. Yetmedi, deprem oldu, yine okullar kapatıldı, hiç okula gitmeden avukat, mühendis, işletmeci oldu öğrenciler. Ardından seçimler -ki biliyorsunuz işte- vaatler ardı ardına sıralandı; pahalılık aldı başını yükseldikçe yükseldi.

Gençler ya kahve köşelerinden (paraları olmadığı için parklarda daha çok) ya da uyuşturucu işlerinden medet ummaya başladı.

Yine filme dönelim…

Amerika’nın “yerli” kültürünün kalabildiği bir bölgede, aslen Kızılderili olan bu insanların dışlanması, ötekileştirilmesi ve kültürlerinin yok edilmesi (bu size bizdeki bakışı anımsatmıyor mu?) anlatılıyor. Sanki bütün dünyada benzer sorunlar yaşanıyor ve göçmenlikle birlikte gündemin ilk sırasını işgal ediyor bu durum.

Günümüz kapitalizmini simgeleyen ve Bill’i hindi bakıcısı olarak işe alan “Beyaz adam”, aynı zamanda cinselliğini sömürdüğü kadınların getirilip götürülmesi işini de veriyor ona. Tabii, ilk fırsatta ücretini de ödemiyor. Bill’in yapabileceği tek şey var! Yok, sizin aklınıza geleni yapmıyor.

Matho ise babasından aşırdığı uyuşturucuları üç otuz paraya satıp para kazanmanın keyfini alınca, hile yapıyor ‘daha çok kazanacak ya’. Yakalanınca babası kovuyor evden. Elveda, hayaller, elveda bir öpücük istediği kız arkadaşı…

Bizon simgesi…

Ünlü İspanyol yönetmen Luis Buñuel, “filmde bir şey iki defa gösterilirse farklı bir anlam taşır” diyor. Bu filmde de bizon görüyoruz. Kızılderililerde bizon önemli bir hayvan; etinden sütünden, derisinden, gücünden yararlanıyorlar. Doğal olarak da tanrısal bir anlam yüklüyorlar. Hem doğum hem ölüm tanrısı olarak kabûl ediliyor. Bizon veya boğa hemen her kültürde bulunduğu için hemen bütün mitolojilerde güçlülüğü nedeniyle olsa gerek başarının da simgesi.

Bu filmdeyse, bana göre, “bu böyle gitmez” demek anlamına geliyor.

Bu üzerinde çok konuşulan, çok ödüllü filmi, (gösterime girdiği tarih bizim için önemli) tam da bugünlerde izlemek birçok açmazın çözümlenmesine yardımcı olacaktır.

26 Mayıs’tan başlayarak gösterimde…

(24 Mayıs 2023)

Korkut Akın

[email protected]