Fransız sinemasının yaşayan ustalarından Jacques Audiard’ın geçtiğimiz yıl Cannes Film Festivali ana seçkisinde yer almış son filmi ‘Paris, 13. Bölge / Les Olympiades 13e’ bir hafta süre ile Başka Sinema salonlarında gösteriliyor. Fırsattan istifade bu güzel film hakkında notlarımı sinemaseverler ile paylaşmak istedim. Film adını Paris’in 70’li yılların başlarında inşa edilmiş, gökdelenleri ve modern mimarisiyle kentin Hausmann dönemi estetiğinin hakim olduğu merkezi ile zıtlık oluşturan yöresinden almış. 13. Bölgenin filmin özgün adını içeren ‘Les Olympiades’ mahallesi günümüzde Uzak Doğulu ve Afrikalı göçmenlerin tercih ettikleri, Avrupa’nın en geniş Çin Mahallesi’nin bulunduğu yer olarak biliniyor.
Filmin dört ana karakterinden biri olan Z kuşağından Tayvan asıllı Émilie, iyi üniversite eğitimi almasına karşın bir çağrı merkezinde çalışıyor, bakım evindeki Alzheimer’li büyük annesinin evini pansiyonerler ile paylaşarak geçimine katkıda bulunuyor. Genç kızın dairesine kiracı olarak taşınan 32 yaşındaki Afrika kökenli Camille ise lise öğretmenliğine bir süreliğine ara verip edebiyat doktorasını tamamlama derdinde. Yine 30’lu yaşlarının başlarındaki Bordeaux’dan hukuk okumaya gelmiş içe dönük Nora ile porno sitelerinde canlı muhabbet işiyle iştigal eden seksi Amber Sweet dörtlünün diğer parçalarını oluşturuyor.
Fransız sinemacı, ABD edebiyatının çağdaş yeteneklerinden Adrian Tomine’in 3 ayrı grafik romanını (‘Amber Sweet’, ‘Öldürmek ve Ölmek’, ‘Hawaii Kaçamağı’) kaynak almış. Filmin usta işi senaryosunu tanınmış kadın yönetmen Céline Sciamma ve Léa Mysius ile birlikte kaleme almışlar. Film aynı bölgede yaşayan 4 genç insanın birbirleriyle değişim halindeki ilişkileri üzerinden dijital dünyada davranış biçimleri çerçevesinde aşkın yeni halini coşku ile gözlemliyor. 70 yaşındaki Audiard kendi gençlik çağının başyapıtlarından Eric Rohmer imzalı ‘Maud’daki Gecem / Ma Nuit Chez Maud’ örneğinden yola çıktığını söylüyor. Bilindiği gibi 1969 yapımı bu ünlü klasik o yıllarda 4 gencin aşk, bağlanma, din, ahlâk ve felsefi tartışmalarını içeren mükemmel diyaloglarla ilerler. Öyle ki (yeni yitirdiğimiz unutulmaz Jean-Louis Trintignant’ın hayat verdiği) 34 yaşındaki Katolik genç adam arzunun doruğa çıktığı bir gecede çekici Maud (muhteşem Françoise Fabian) ile konuşmak ve tartışmak dışında bir eyleme geçmez. Audiard’ın çağdaş tiplemeleri ise (Émilie’nin kendi deyimiyle) ‘önce seviş, sonra anlat’ ya da sonra ‘kaybol’ düzeninde yaşıyor. Camille mesleki hayal kırıklıklarını yoğun seks hayatıyla telafi ettiğini ifade ediyor. Geçmişte bir aile yakını ile kurduğu ilişki nedeniyle cinsel bağlantılarında sorun yaşayan Nora, bir partide taktığı peruk ve makyajıyla benzetildiği porno yıldızı ile temasa geçtiğinde karşılıklı şefkat açlıklarını gidermeye çalışıyor.
Kozmopolit, modern, canlı 13. Bölge’nin gri uzun binalarını Paul Guilhaume’un enfes siyah beyaz görüntüleriyle yansıtmayı seçmiş Audiard. Yeni Dalga’nın gri soğuk paletini ve akıcı diyaloglarını kullanmış. Bunları Rone imzalı elektronik müzik ve seks aplikasyonları üzerinden kurulan çağdaş ilişkiler çerçevesinde sunmuş. Canlılık ve harekete karşın büyük şehrin ve 21. yüzyılın bağlantı sorunlarını aşamamış genç insanların derin yalnızlığını sergilemek istemiş. Yaşından ileri geliyor olsa gerek, Émilie’nin hasta büyük annesinin çaresizliği ve Camille’in yitirdiği annesinin tekerlekli sandalyesi ile imtihanından yola çıkarak küçük dokunuşlarla da olsa yaşlılık, hastalık ve kayıplarla başa çıkmak üzerine gözlemlerini dile getirmek istemiş.
Céline Sciamma’nın muazzam başyapıtı ‘Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi / Portrait De La Jeune Fille En Feu’den tanıdığımız Noémie Merlant Nora’da parlarken, en taze jenerasyonu temsil eden Émilie Wong’da Uzak Doğu asıllı Lucie Zhang, Camille Germain’de siyahi Makita Samba ve filmin ikinci bölümüne geçerken kısa süreliğine renklendiğinde ilk kez karşılaştığımız Sweet Amber’da Jehnny Beth, Fransız sinemacının ilgiye değer keşifleri olmuşlar.
(21 Temmuz 2022)
Ferhan Baran