İBB Kültür Daire Başkanlığı, Yaşar Kemal Efsanesi Belgeseli ile Evinize Konuk Oluyor

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanlığı, Covid-19 salgını nedeniyle, “Sen Evde Kal Biz Sana Geliriz” sloganıyla, kültür ve sanat etkinliklerini, online olarak sanatseverlerle buluşturuyor. Senaryosunu ve yönetmenliğini Aydın Orak’ın üstlendiği Yaşar Kemal Efsanesi adlı belgesel film, 10 Nisan Cuma akşamı saat 22:30’da Youtube İBB Kültür Sanat kanalından yayınlanacak. Belgeselde, büyük yazar Yaşar Kemal’in doğumundan ölümüne tüm hayatı, kendi ağzından ve hayatına tanıklık etmiş dostlarının anlatımlarıyla aktarılıyor.

İBB Kültür Daire Başkanlığı, Yaşar Kemal Efsanesi Belgeseli ile Evinize Konuk Oluyor yazısına devam et

İrfan Demirkol: Evin Salonu Bekleme Odası, Sinema Salonu Muhteşem Güzellik’tir

SİSAY – Sinema Salonu Yatırımcıları Derneği Başkanı, İrfan Demirkol, Başka Sinema oluşumunun Mart – Nisan ve Mayıs aylarında sinemalarda vizyona girmesi plânlanan filmlerini Covid-19 salgınını gerekçe göstererek Blu TV’de izleyicilere sunulmasına karar vermesi üzerine bir duyuru yayınladı. Duyuru şöyle: “Koronovirüs sinema sektörünü de derinden etkiledi. Üretim durdu. Setler, stüdyolar, sinema salonları kapandı. Film ve dizi çekimlerine …”

İrfan Demirkol: Evin Salonu Bekleme Odası, Sinema Salonu Muhteşem Güzellik’tir yazısına devam et

Türkiye Film Araştırmalarında Yeni Yönelimler XXI: Sinema, Marjinal, Minör ve Yerel

Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi işbirliğiyle Çukurova Üniversitesi İletişim Fakültesi ev sahipliğinde 07 – 09 Mayıs 2020 tarihlerinde Adana’da gerçekleştirilecek Türkiye Film Araştırmalarında Yeni Yönelimler Konferansı, 20. yılını aşarken ilk kez İstanbul’un, başka bir deyişle “merkezin” dışına çıkarak merkezi, merkez(i)leşmeyi, büyüklüğü, aynılığı, aynılaşmayı, tektipleşmeyi ve tekelleşmeyi soruşturmaya açıyor.

Türkiye Film Araştırmalarında Yeni Yönelimler XXI: Sinema, Marjinal, Minör ve Yerel yazısına devam et

Cevdet Balıkçı’yı Kaybettik

Sinemamızın sevilen karakter oyuncularından Cevdet Balıkçı, 07 Nisan 2020 Salı günü hayatını kaybetti. Genellikle Kemal Sunal filmlerindeki rolleriyle hatırlanan 1941 doğumlu Balıkçı’nın rol aldığı filmler arasında Canım Sana Feda, Gül ve Şeker, İstanbul Tatili, Kaderimsin, Kadersizler, Ceza, Gülizar, Bitirimler Sosyetede, İntizar, Bitirim Hüsnü, Bodrum Hakimi, Cennetin Çocukları, Nehir, Güneşli Bataklık, Satılmış Adam, Yedi Yürekli Şaban, Şark Bülbülü, İnek Şaban, İnsanları Seveceksin, Umudumuz Şaban, Rüzgar, Gerzek Şaban, Davaro, Yedi Bela Hüsnü, gibi filmler var. Merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

İstanbul Film Festivali’nin Ödüllü Filmleri Şimdi MUBI Özel Gösteriminde

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 10 – 21 Nisan 2020 tarihleri arasında düzenlenmesi planlanan 39. İstanbul Film Festivali’nin, Covid-19 salgınından dolayı yıl içinde ileri bir tarihe ertelenmesine karar verilmişti. Festivalin Mayınlı Bölge Tema Sponsoru da olan MUBI, yeni tarih belirlenene kadar festivalin ödüllü filmlerinden oluşan bir seçkiyi aynı tarihlerde sinemaseverlerle buluşturuyor. Kaçırmış olanlar ya da yeniden izlemek isteyenler için bir araya getirdiği 12 filmlik seçki, festivalin ulusal ve uluslararası yarışmalarında Altın Lale, Jüri Özel Ödülü ve FIPRESCI Ödülü kazanmış en iyi filmlerinden oluşuyor.

İstanbul Film Festivali’nin Ödüllü Filmleri Şimdi MUBI Özel Gösteriminde yazısına devam et

12. Rofife Rotary Uluslararası Kısa Film Festivali Kazananları, Canlı Yayında Açıklanacak

12. Rofife Rotary Kısa Film Festivali, 12. yılında yarışma sonuç ve özel ödüllerini internet ortamında canlı yayında açıklayacak. 11 yıldır kısa filmcileri, sinema öğrenci ve sektörün başarılı isimlerini bir araya getirmek amacıyla düzenlenen festival, bu yıl dünyada ve ülkemizde büyük tehlike yaratan Korona Virüs salgını nedeniyle düzenleyemediği ödül törenini, sosyal medya kanalları üzerinden takip edilebilecek bir canlı yayın düzeninde gerçekleştirecek.

Sinematek / Sinema Evi – MUBI İşbirliğiyle Sinemayla Dolu 30 Gün

Kısa sürede dünyayı etkisi altına alan virüs salgını yaşamımızı derinden sarstı. Birlikte yapmayı sevdiğimiz her şeyden bir süreliğine de olsa uzak kalacağız, sinema salonlarından da. Salgın başlamadan az önce Kadıköy Sinematek / Sinemaevi’nin büyük özenle inşa edilen sinema salonunda son hazırlıklar tamamlanmak üzereydi. Ne var ki şimdi bu salonda film izlemek için biraz daha beklememiz gerekiyor ama o zamana kadar sinemadan mahrum kalmama düşüncesiyle, Sinematek / Sinemaevi, sinemaseverlere her gün yeni bir film sunan online film platformu MUBI’yle anlaştı. Sinematek / Sinemaevi salonu salgın sonrası sinemaseverlerle buluşacak.

Sinematek / Sinema Evi – MUBI İşbirliğiyle Sinemayla Dolu 30 Gün yazısına devam et

BluTV ile Başka Sinema Evinizin Salonunda

Koronavirüs salgını çerçevesinde alınan önlemler neticesinde sinemalar da kapandı. Vizyon filmlerinin gösterimleri ertelenirken sanat filmleri ise sınırlı sayıdaki salonlarını da kaybetti. Türkiye’nin sevilen dijital platformu BluTV, sinemalar kapalıyken kimse Başka Sinema filmlerinden uzak kalmasın diye sinemayı eve getiriyor. Bu dönemde bağımsız filmleri izleyicisiyle buluşturmak isteyen BluTV, dünyadan ve Türkiye’den bağımsız filmlerin dağıtımcısı Başka Sinema ile önemli bir iş birliğine imza atıyor ve 14 gün boyunca gösterim yapıyor.

BluTV ile Başka Sinema Evinizin Salonunda yazısına devam et

Bahri Eryılmaz’ı Kaybettik

Yönetmen, yapımcı, metin yazarı ve eğitmen olarak görev yapan Bahri Eryılmaz, 06 Nisan 2020 Pazartesi günü hayatını kaybetti. 1978 yılında Ankara’da doğan Eryılmaz, Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü, Tiyatro Tarihi ve Teorisi Anabilim Dalı’ndan mezun olmuştu. Çeşitli TV kanallarında program ve canlı yayın yönetti, belgeseller hazırladı. Reklâm, ve eğitim filmleri çekti. Muhtelif eğitim kurumlarında Tiyatro Tarihi, Hareket ve Doğaçlama, Sinema Tarihi ve Yaratıcı Yazarlık dersleri verdi. Bahri Eryılmaz, 45. Antalya Film Festivali ve 3. Avrasya Film Festivali’nde metin yazarlığı yapmıştı. Merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

Korkut Akın Yazıyor: Devlet, Toplum ve Sinema Adlı Kitabının Yayını Vesilesiyle Mesut Kara Röportajı

1961 İstanbul doğumlu yazar yönetmen Mesut Kara ile Klaros Yayınları’ndan çıkan yeni kitabı “Devlet, Toplum ve Sinema”yı konuştuk. Mesut Kara, birçok belgesel film çalışmasında da yönetmen, yardımcı yönetmen, senaryo – metin yazarı, danışman olarak yer aldı. 1985 yılından bu yana birçok dergi, gazete ve internet sitesinde yazıları yayınlanan Kara, gazete yazarlığını Evrensel Gazetesi’nde sürdürüyor. Yeşilçam tarihi üzerine yaptığı … Devamı… »

Ünlü Yazardan #EvdeKal ve #HayatEveSığar Kampanyasına Büyük Destek

Türkiye’nin ilk korku filmi Büyü ve ilk korku romanı Siccin: Amel Defteri’nin yazarı Şafak Güçlü’den #HayatEveSığar ve #EvdeKal kampanyaları kapsamında “Evde Kal Yazar Ol” sloganıyla ücretsiz online yazar ve senaristlik eğitimleri veriyor. Senaryo ve romanlarıyla birçok ilke imza atan Şafak Güçlü, 8 yıllık eğitimlerini online eğitim videolarına dönüştürdü. Evlerimize kapandığımız bu zor salgın zamanlarını bir kazanıma ve başarı öykülerine dönüştürmeye karar veren Güçlü, tüm bilgi birikimini Youtube kanalından ücretsiz olarak paylaşıyor.

Ayşenur Sezen’i Kaybettik

İlk kez 19 yaşında, Adanalı Tayfur adlı filmde rol alan, sinema ve tiyatro oyuncusu Ayşenur Sezen, 05 Nisan 2020 tarihinde 77 yaşında hayatını kaybetti. Sinemamızın en ünlü komedi oyuncularından Öztürk Serengil’in başrolünü oynadığı ilk filmlerden olan Adanalı Tayfur, Osman Fahir Seden’in senaryosundan Zafer Davutoğlu yönetmenliğinde çekildi. Yazar Ali Acar Sungurbey’in annesi olan Ayşenur Sezen, Nejat Saydam’ın yönettiği 1963 yılı yapımı Çapraz Delikanlı ve yine Nejat Saydam’ın yönettiği aynı yıl yapımı Kadınlar Hep Aynıdır adlı filminin oyuncu kadrosunda yer almıştı. Merhumeye tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

23. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali

Türkiye’nin ilk kadın filmleri festivali olma özelliğine sahip, Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, bu yıl 07 – 14 Mayıs 2020 tarihlerinde 23. kez düzenlenecek. Festivalin 2020’deki teması ‘doğa’ olarak belirlendi. Doğanın talanına karşı kadınların filmleriyle ses çıkarmak için teması ‘doğa’ olarak belirlenen festival, küresel korona virüsü salgına denk gelmesi üzerine internet ortamında gerçekleştirilecek. Sinema salonlarındaki gerçek festival yapılana dek Uçan Süpürge, 22 yıldır yapıldığı gibi kadınların dayanışması ile herkese ulaşmak için adımlarını sıklaştırıyor ve 23. yılda evlerimize konuk oluyor. 1301 film ile başvuru süreci tamamlanan festival, 101 ülkeden kadın yönetmenlerin sesini duyurmaya hazırlanıyor.

23. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali yazısına devam et

Erguvan Renkli Bir Dünya Düşü…

Boğaz’da, yelkovan kuşları suları kanatlarıyla okşarken, ince belli bardakta demi kıvamında, dumanı üstünde bir bardak çay içmenin mutluluğu her yerde, her şeyde bulunmaz.

Ne büyük keyiftir Tarihi Yarımada’ya karşı incecik esen yelin uçurduğu saçlarla, süzülerek geçen gemilere bakmak…

Ne büyük keyiftir Topkapı kulelerinin, Sultanahmet ve Ayasofya minarelerinin arkasında oynaşan bulutlarla turuncuya dönüşen Güneşi seyretmek…

Ne büyük keyiftir sevgiliye sarılır gibi sözcüklere sarılıp içini dökmek birbiri ardına akan dalgalara.

Belki de bu bahar hiç yapamayacağız…

Sansür…

Size de olur mu, en olmadık zamanlarda; tam da keyfin doruğundayken ilgisiz, ilgisiz olduğu kadar da anlamsız, anlamsız olduğu kadar da can sıkıcı şeyler gelir aklıma.

Bu kez biliyorum neden ve nasıl geldiğini. Yıllar önceydi, deniz otobüsündeydik, dalgalar hafiften sallıyordu gemiyi, bir inip bir çıkıyorduk, tıpkı Nazım Hikmet’in ünlü “Hazer” şiirindeki gibi, her ne kadar onunki kayıktıysa da. Kırılmadığı için köpüklenmeyen su, kendi derin mavisiyle çağırıyordu sanki… sevişmeye. Evet, sevişmeye çağırıyordu.

Dur durak bilmeksizin akan Boğaz’ın serin lacivert suları sevişmeyi çağrıştırdığı için… sevişmekse öteden beri -nedense- hep günah bellendiği için düşmüş olsa gerek sansür aklımın kıyısından geçerek.

Sinemada nice sansür yaşanmış; duymuşsunuzdur. Metin Erksan’ın ünlü ve ödüllü filmi “Susuz Yaz”da cılız başakların rüzgârla salınmasını bile atlamamış sansür kurulu. Ne demek efendim, cılız başaklar! Siz öküzün altında buzağı mı arıyorsunuz? Kim kime sormalı…

Sonradan bir haberden, Amerika’da, Huston’daki bir tarladan altın başaklı tarla görüntüleri eklenir. Maksat sansürü aşmaksa, ilgisiz görüntüler bile kabûl görür. Sizin söyleyecek sözünüz var mı, benim yok!

Koyunların memeleri

Köyün ortasında süt sağan kadınlar vardır bir filmde, sansür kurulu hemen engeller. Kaçar mı, kaçmaz tabii: Koyunların memeleri gözüküyor. Gerçi son yıllarda benzer bir durum bir süt firmasının ineği için de gündeme geldi, ama geyik (!) olarak. Çünkü orada şikayetçi, inekler uçamaz diye istemişti engellenmesini.

Arabanın sol lâstiği de var, solculuk yapılıyor gerekçesiyle sansüre uğrayan. Sol lâstik patladığına göre ‘sol’ iyi değil, bakın sağ sapasağlam gibi bir yorum da pekâlâ mümkün.

Dumandan oluşan insan…

Bir sergi çekmiştim, yıllar önce TRT’de “İyi Akşamlar” programındayken. Ressam değil ama resim aklımda: Dumandan oluşan bir kadın formu, göğe yükselmiş… Alnının ortasına denk gelen yerde hilal parlıyor. Resmin adı ‘onur’du yanlış anımsamıyorsam. Denetçiler (biz aramızda sansür desek de TRT resmi adını kullanmayı, dolayısıyla da bazı şeyleri saklamayı tercih ederdi), müstehcen buldukları için çıkarmamı istemişlerdi. Şaşkınlık var mıydı, anımsamıyorum, ama TRT koridorlarının çıldırmış sesimle zangır zangır titrediğini unutmuyorum, hâlâ.

Şarkılar seni söyler…

TRT televizyonunda var da radyoda yok muydu sansür? Vardı, âlâsı var hem de. Türk kadını hiç tanımadığı bir erkeğe selâm vermez gerekçesiyle Leman Sam’ın, “Dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe / Sırf sana benziyor diye / Usulca sokulup ‘merhaba’ dedim” şarkısı sansürlenmiş örneğin.

Barış Manço’nun, herkesin diline takılan ve çok da sevimli şarkısı “Arkadaşım Eşek”in ‘kuzu’ ile değiştirilmesi istenmiş. Çünkü ‘eşek’ten arkadaş olmazmış. (Durun, burada bir başka anı söz istiyor: “Ata binmiş eşekler millet sizden ne bekler” sloganı 68’lilerin ilk ve önemli sloganıydı. İkili anlamı vardı. Birincisi ‘at’ iktidar partisi olan Adalet Partisi’nin amblemiydi, üzerindeki ‘eşek’ ise ABD’deki iktidar partisinin amblemi. Anlatılmak istenen ABD bağımlılığıydı. İkincisi de yine aynı şekilde iktidar partisinin başındakiler, yani yöneticileri ‘eşek’tir.) Yönetici olabilirler, ama arkadaş, asla!

“… Söz dinlemez ormancı / Çekmiş kafayı / Aman ormancı”, devletin anlı şanlı memurunu, hem de ‘çekmiş kafayı’ diyerek eleştiriyor. Olacak şey mi? Yasaklanması doğal. Tabii, “Doldur be meyhaneci” şarkısının neden sansürlendiğini anlamışsınızdır: alkole teşvik!

Geleneksel çalgı, Türk Halk Müziğinin vazgeçilmezi zurna, nasıl olur da bir pop müzik parçasında kullanılır, tez yasaklansın!

Ezginin gücü…

Cinuçen Tanrıkorur, dersimize giren, alabildiğine nazik ve bir o kadar da bilgili biriydi. Bir gün, kocaman bir makaralı teyple girdi derse. Uzun uğraşlardan sonra, “Bu dinleyeceğiniz parçayı başka bir yerde duyma şansınız olmayacak, çünkü ritmi geleneksel değil diyerek sansürlendi. Gönlüm razı gelmedi, size getirdim. Sansürlenmesi kadar yanlış bir şey olamaz” diyerek basmıştı ses yükselticisinin düğmesine.

Giderek yayılan ezginin gücü -hemen hiçbir tınısını anımsamasam bile- hâlâ kulaklarımda.

İnternet haftası…

Sosyal ağlar, demokrasi, mobil yaşam, yasaklar ve ifade özgürlüğü, mahremiyet, bilgi güvenliği, bireysel güvenlik, güvenli kullanım gibi birçok yaşamsal konuyu gündemde tutmayı başaran ve sansür denilen o canavarın ağzını kapayan internet artık ülkemizde de yoğun kullanılıyor (hele de böylesi karantinalı günlerde). İnterneti de engellemeye çalışan ülkelerin başında yer alsak da geri dönüşün olmadığını bilmenin huzuruyla 08 – 21 Nisan arasında Covid-19’un etkisiyle o etkinliklerin hiçbiri yapılamayan birçok etkinliği barındıran İnternet Haftasını kutluyorum.

(11 Nisan 2020)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

(Bu yazının aslı 10 Nisan 2020 tarihinde siyasihaber4.org sitesinde yayınlanmıştır.)

Salgın

Çilingir Sofrası (Sadi Bey’in Facebook Günlükleri):

Başka Sinema’nın BluTV ile anlaşarak şu sıra sinemalarda gösterilmesi plânlanan filmleri küçük ekrana taşıması bir kısım sinemaseverce -hadi kınanıyor demeyelim de- tasvip edilmiyor diyelim. Bendeniz de tasvip etmeyenlerdenim. Filmleri neden sinema salonunda seyretmekten hoşlanıyorum, onlardan bahsedeyim. Önce filmi seçip karar veriyorsunuz ve evden çıkıyorsunuz. Vasıtaya binip sinemaya geliyorsunuz. Gişe önünde, bekleyen derviş muradına erermiş misali, kuyruk varsa beklemek daha keyifli oluyor. Beklerken yapılan sohbetlere iştirak edebiliyorsunuz. Hangi filme gireceklerini tartışanlara, görmüş olduğunuz bir filmi tavsiye edebiliyorsunuz. Sohbette sınıf farkı yok, Bağcılar sinemaseveri de, Seyranbağları sinemaseveri de sohbete dalabiliyor. Salona girdiğinizde önce biletteki numaralara, sonra merdivenlerdeki sıra numaralarına, sonra da koltuk numaralarına baka baka yerinizi bulup oturuyorsunuz. Salon kalabalıklaştıkça ve hele sıra başında oturuyorsanız sıranın ortasına geçenlere yol açmak için ya ayaklarınızı geriye doğru çekiyorsunuz veya kısmen ayağa kalkıyorsunuz. Şimdi bu dediklerime “Evdeki seyirde bunların hiçbiri yok” diye karşı çıkmayın, biliyorum ama bendeniz bunlardan da hoşlanıyorum. Film başlıyor, bazen perde hemen netleşmiyor, bir müddet öyle seyrediyorsunuz, sonra bir uğultu başlıyor, peşinden bir iki seslenme, dayanamayanlar ıslık çalıyor. 5 dakika arada tuvalete gittiğinizde beklemek zorunda kalmak da zevkli oluyor. Büfeden alışveriş yapıyorsunuz, mesela bendeniz tüm cimriliğime rağmen arada mutlaka hanıma frigo alırım. Sinemaları yok edersek, sinema filmi yapımı da doğal olarak durur, sonra döne döne eski filmleri seyretmek zorunda kalırız. Bazen TV Filmi denilen bir şeyler çekiyorlar, küçük ekranda bir kez gösterildikten sonra yok olup gidiyorlar. Bir tanesini bile hatırlamıyorsunuz, ancak “Say bakayım sevdiğin sinema filmlerini” dediğinizde hemen herkes en azından 10 tanesini hatırlar. Film sinemada izlenir, sinemanın tadı başkadır. Filmlerin seyirciye sunulmasında, Sinema – DVD – Paralı TV – Parasız TV – Sosyal Medya sıralamasına uyulmalı. Sinemalar filmlerin evi, semti, mahallesi, tapu kütüğüdür. (05 Nisan 2020)

Sıkıntıdan “Çarşambayı sel aldı, bir yar sevdim el aldı” türküsünün sözlerini değiştireyim dedim, “Çarşambayı sel aldı, bir yar sevdim karşımda oturuyor” yaptım, baktım kafiyeyi tutturamamışım, vazgeçtim. Uğraştırmayın beni, yine eskisi gibi söyleyin gitsin. (05 Nisan 2020)

Karantina nedeniyle sinemaların kapanması üzerine vizyona girmesi muhtemel sinema filmlerinin dijital ortamda seyirciye ulaşması iyi bir şey ama bu filmler dijital ortamda tüketilirse -yeni film çekimleri de durduğundan- birkaç ay sonra sinemalar yeniden açıldığında gösterecek film bulamayacak; sinema sahipleri gibi çalışanları da uzun süre mağdur olacak. Kanaatimce “Ölmek İçin Zaman Yok” (No Time to Die), “Top Gun: Maverick”, “Hızlı ve Öfkeli 9: Hız Efsanesi” (F9: The Fast Saga), “Sessiz Bir Yer 2” (A Quiet Place Part 2) filmleri gibi, vizyon filmleri komple ileriye ötelenmeliydi. Sinemalar açıldığında filmler hiçbir dijital ortamda gösterilmediği için eskime de olmazdı. Misâlen, zaman zaman ithalcilerimizin birkaç yıl önce yapılmış fakat ülkemiz sinemalarında gösterilmemiş filmleri 1-2 sene sonra vizyona sürdüklerine şahit oluyoruz. Eskiler hatırlar, geçmişte Dustin Hoffman ve Steve McQuenn’li ünlü “Kelebek” (Papillon) filmi ülkemize 7-8 yıl sonra gelmiş ve hiç de eski olarak algılamamış (“O zamanlar bugünkü dijital imkânlar yoktu” fısıltılarını duymuyorum, sıfıldamayın) ve sinemanın (Beyoğlu Atlas) mis gibi büyük perdesinde heyecanla izlemiştik. Demem odur. (07 Nisan 2020)

Karantina sürdükçe erkek milleti haldır haldır yeni kabiliyetler ediniyor. Yakında Ev Erkeği diye yeni bir meslek yaygınlaşırsa şaşırmayalım. Kendimden biliyorum, ekmek, yumurta, makarna, pilâv, türlü yapmasını beceriyordum. Bu gidişle ekmek, kek, krep derken yakında, keşkül, muhallebi, puding yaparak tatlı sektörüne de dalacağım. Ütü, bulaşık, cam silmede kabiliyetimi geliştirerek 70’inden sonra tam bir ev erkeği olma yolunda hızla ilerliyorum. Tam burada aklıma rahmetli Ersin Pertan’ın Orhan Kemal’in eserinden uyarladığı ve Rasim Öztekin’in başrolünde oynadığı “Tersine Dünya” adlı filmi geliyor. Kadın – erkek kimliklerinin tersine döndüğü, kadınların kabadayı olduğu, erkeklerin evlenmek üzere evden kaçırıldığı, kadınların eve ekmek getirdiği, kısacası tüm rollerin tersine döndüğü eğlenceli bir konusu vardı. İnşallah Münir Beyciğim de oradan Marcello Mastroianni ile Catherine Deneuve’un ülkemizde “Kocam Hamile” adlıyla gösterilen “L’événement le Plus Important Depuis Que L’homme a Marché Sur la Lune” adlı Jacques Demy filmini hatırlatmaz, yoksa işin içinden çıkmak mümkün olmaz. (08 Nisan 2020)

Salgın nedeniyle ileri bir tarihe ertelenen 39. İstanbul Film Festivali’nin bazı filmlerinin MUBI tarafından özel olarak gösterileceği duyuruldu. Listeye “Şeylerin Boktanlığı” adıyla dahil olan filmi sinemalarımızda “Çölde Kutup Ayısı” adıyla izlemiştik. Birçok TV.ye danışmanlık yapan sinema yazarı arkadaşlarımızın uyguladığı yazılı olmayan kurala göre TV.lerdeki filmler genellikle sinemalarda gösterildiği adlarıyla ekrana getirilir; MUBİ’nin de bu kurala uymasını arzu ederiz. (09 Nisan 2020)

Covid-19 salgını nedeniyle bu yıl Haziran başında yapacağı 31.sini ileri bir tarihe erteleyen Ankara Uluslararası Film Festivali’nin 10 yıl önceki çantası. Biz sinemasever milleti tuhaf insanlarız vesselam. Hani tutup festivale özel gazoz çıkarılsa şişesini de saklayacağız. Dolapları karıştırırken bulduğum bu çantanın fotoğrafını “Film sinemada izlenir” ve “Sinemanın tadı başkadır” ifadelerini eskimiş bulanlara ithaf ediyorum. (10 Nisan 2020)

(10 Nisan 2020)

Sadi Çilingir

sadicilingir@sadibey.com