İnsanın yaşamı aile içinde başlar… ilk baskılar da aileden gelir, arkasından sokaktaki, çevredeki baskılar, artık toplumsal baskıya dönüşür. Dünyanın en büyük -ama aynı zamanda da en masum gibi görünen- en zalim baskısıdır mahalle baskısı. Giderek tabuya dönüşür bu baskı, “put”ları kırmak en zorudur.
Hepimiz yaşamışızdır… Saçını uzatmak istersin, aşağılarlar hemen. Kırmızı giymek istersin yaftalarlar anında. Şu işe soyunursun (biraz da kıskançlık vardır muhakkak altında) kötülerler. Size bakışlar değişir, imalı lâflar atılır, iğnelerler olur olmaz her yerde her an… İster istemez çekinir, korkar, vazgeçersiniz. Yeteneğinizin farkına bile varamazsınız. İçinizde ukde kalır bir süre sonra…
Babanın dirayeti
Küba’da, babasının yeteneğini fark ettiği Yuli, mahalle baskısından da kaynaklanan isteksizlikle bale yapmaktan kaçar. Ancak o kadar yeteneklidir ki, eğitmenleri başta olmak üzere herkes onu çalışmaya iter. Sonunda, bütün baskılara galip gelir mahalle baskısı kırılır, tabular yıkılır ve Yuli Londra Kraliyet Balesi’nde bile başrole çıkan ilk siyahi olur.
Eğitim de yetenek odaklı olmalı
Filmin, bizim için bir diğer özelliği de -tam da bugünlerde okul sınavları, tercihler yapılırken- çocuğun yeteneğine göre eğitilmesidir. Bizim hiç bilmediğimiz, ama aslında en öncelikli olarak yaşamımıza sokulması gereken bir olgudur bu. Liseler, üniversiteler hatta meslek liseleri bile ya puan üzerinden -ki, puanı tutmuyor diye yıllarca eğitimini aldığı alanda ilerleyememiş insanlar var, üzgün ve kayıp- ya da sadece parası çok diye hiç yapamayacağı alanda eğitim almaya zorlanan gençleri çağırıyor.
Bizim için de…
Bu yanlıştan kaçamadığımız sürece (üretimi günden güne eriyen ülkemizde) hem işsizlik artacak hem beyin göçü sürecek hem de kaliteli bir yaşam olmayacak. Yuli, tek başına bir hayat hikâyesi değil, bir rehber bana kalırsa, anne babalar için, eğitimle ilgili tüm yetkililer için… Ülkemizin geleceğinde söz sahibi olan herkes bu filmi izlemeli ve ders almalı.
(25 Temmuz 2019)
Korkut Akın