17. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nde Yarınlar: 15 Mart 2019 Cuma Programı

17. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali devam ediyor. Fransız Kültür Merkezi’nde 17:00’de Janet Barış yönetiminde gerçekleşecek Sinemada Cinsiyetler ve Performanlar paneline Aase Högfeldt ve Dana Linssen katılacak. 19:30’da gösterilecek Zehirli Çiçek: Bir Yeraltı Senfonisi gösteriminde filmin yönetmenlerinden Sabine Jelinkova da bulunacak. Film, klasik sessiz sinema dilini, 1920’lerdeki Viyana’nın radikal kuir feminist yorumuyla birleştiren kuir bir film.

17. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nde Yarınlar: 15 Mart 2019 Cuma Programı yazısına devam et

Türk İşi Dondurma’nın Sürprizlerle Dolu Galası Yapıldı

Can Ulkay’ın yönettiği, Erkan Kolçak Köstendil, Ali Atay ve Şebnem Bozoklu’nun oynadığı Türk İşi Dondurma, 15 Mart’ta vizyona giriyor. Filmin sürprizlerle dolu galası yerli ve yabancı oyuncu kadrosuyla birlikte, sinema, televizyon ve sanat dünyasından renkli isimlerin katılımıyla yapıldı. Gerçekleşen galada Dijital Sanatlar Yapımevi’nin bu yıl çekimlerine başladığı Dumlupınar ve Naim: Cep Herkülü filminin fragmanları da ilk kez izleyiciyle buluştu.

Türk İşi Dondurma’nın Sürprizlerle Dolu Galası Yapıldı yazısına devam et

TÜRSAK Vakfı, Türkiye Sinemasının En Geniş Kapsamlı Arama Konferansı’nı Düzenleyen İlk Sinema Vakfı Oldu

TÜRSAK Vakfı, yeni yönetimi ile beraber hızla değişmekte olan dünya dinamikleri doğrultusunda varlık nedenlerini ve hedeflerini gözden geçirip geliştirmek adına harekete geçti. Bu bağlamda benzer dinamiklere sahip Bahçeşehir Üniversitesi ile işbirliği yaparak Türkiye’de bugüne kadar bir vakıf ve üniversite tarafından düzenlenen en geniş kapsamlı arama konferansını gerçekleştirdi. 13 Mart Çarşamba günü, TÜRSAK Vakfı Başkanı Elif Dağdeviren, TÜRSAK Vakfı Başkan Yardımcısı Cemal Okan ile BAU Sinema ve Televizyon Bölüm Başkanı Doç. Dr. Nilay Ulusoy’un konuşmacı olarak katıldığı konferansta sektör ve basın dünyasının önemli isimleri yer aldı.

TÜRSAK Vakfı, Türkiye Sinemasının En Geniş Kapsamlı Arama Konferansı’nı Düzenleyen İlk Sinema Vakfı Oldu yazısına devam et

Atillâ Dorsay’dan… Bir Ömrün Seçilmiş Tablolara Dönüşen Koleksiyonu

İnsan yaşadıklarını şöyle bir tartıp, iyisi kötüsü, doğrusu yanlışı, eksiği fazlasıyla… Beğendikleriyle kızdıklarını, nefret ettikleriyle hoşlandıklarını birbirine çarptırarak çıkan sonucu görmek ister. Başkasına, hatta kendisine bile itiraf edemedikleri gelir gözlerinin önüne… Tartar şöyle bir, ağırlığınca değerlidir kuşkusuz. Ama yine de dillendirmeye çekinir. Kimisini koyar bir kenara, zamanın akışı içerisinde kaybolmasını ister, kimisini de çıkarır ortaya büyüsün, sarıp sarmalasın herkesi de “dünya gözüyle” güzellik görsün herkes diye düşünür.

Gerçekle hayal arası…

Belki sadece kendiyle barışık olanlar geçmişlerine bakıp da gönül rahatlığıyla gizleyecek bir şey bulamazlar. Onun için de itiraflarla doludur anılar. Bu itiraflar bazen iftira bazen de günah çıkartma kadar uzaktır birbirine. Bu “uzaklık” da görecedir muhakkak ki… En uzak ile en yakın arasında kılıçtan keskin ve bir o kadar da kıldan ince çizgi vardır. Bir kısmı sözcüklerin arasına gizlenmiştir, bir kısmı “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” muhteviyatındadır.

Her ne olursa olsun, her kim yazarsa yazsın bu itiraf ve/veya günah çıkarma okur için müthiş keyif veren, heyecan dolu büyük bir maceradır.

İstanbul’da bir güzel…

Her ne kadar İzmirli olduğunu, İzmir’i çok sevdiğini, İzmir’siz olamayacağını söylese de Atillâ Dorsay, biz okurlara İstanbul’u anlatıyor, “Bir Ömürden Seçilmiş Tablolar” adlı anı/itiraf… dahası “idealize edilmiş, gerçeklere teğet geçen” anılar kitabında.

Biz, Atillâ Dorsay’ı sinemasıyla biliriz. Gurme oluşunu hatırlayanlarımız vardır muhakkak. Profesyonel rehber olduğunu büyük çoğunluğumuz bilmeyiz. Sanat tarihiyle, resim ve müzelerle ilgili olanların görmüşlüğü değilse de duymuşluğu vardır. Övgüyle söz edildiğine, “Ah bir denk gelse de…” diye iç geçirildiğine tanığım ben.

Atillâ Dorsay, ağırlıklı sinema üzerine olan 52 kitabının ardından, 80. (nice yaşlara Atilla Ağabey) doğum gününe denk gelen günlerde “Bir Ömürden Seçilmiş Tablolar” ile hepimizin ağzına bir parmak bal sürdü.

Büyük romantizm…

İnsanların anılarını yazabilmesi için gerçekten müthiş bir belleğe, çok iyi bir arşive ve harıl harıl çalışmaya ihtiyacı var kesinlikle… Onca insan, bırakın anılarını yazmayı adını bile yazamazken 52 kitabın üzerine, o akıcı dili ve güzel Türkçesiyle Atillâ Dorsay’ın anıları tam bir şölen.

Çok ilginç anılar var birbiri peşi sıra gelen… Galatasaraylı olmak, sanatla, müzikle, tarihle, iç içe yaşamak, sinemayı çok iyi bilmek ve bunları hiç gösterişe yer vermeden olanca iç güveni ve gücüyle anlatabilmek… İşte, o nedenle de gençliğindeki şu anıdan, gazetedeki bu yaşanmışlıktan, özellikle Emek Sineması’yla doruğa çıkan Beyoğlu gecelerinden, arkadaş evlerindeki buluşmalardan… Dünya güzeli Türkan Sultan’dan, Yılmaz Güney’den birkaç cümle aktarmayı… Hadi çıtlatmış olayım, gençlik sevdalarından sevgililerinden birini veya birkaçını öne çıkarmayı, ailesini, evliliğini magazincilere bırakayım da bir dönemin İstanbul özelinde Türkiye’sini yeniden görmek isteyenlere önereyim, Atilla Ağabey’in bu anılar toplamını.

Çok yaşa Atilla Ağabey, iyi ki varsınız, iyi ki yazdınız anılarınızı…

Bir Ömürden Seçilmiş Tablolar
Atillâ Dorsay
Remzi Kitabevi, anılar
Mart 20019
278 s.

(21 Mart 2019)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Dışarıda

Çilingir Sofrası (Sadi Bey’in Facebook Günlükleri):

Bugün vizyona giren “Dışarıda” (He’s Out There) adlı yabancı filmin yönetmeni IMDb.de ve bazı mecralarda Quinn Lasher olarak görünse de Türkçe afişinde ve keza bazı mecralarda Dennis Iliadis olarak geçiyor. Dennis’in soyadı, bizim Yeşilçam sinemamızı layıkıyla bilen ve takip eden sinemaseverlere bir zamanların ünlü görüntü yönetmeni Kriton Ilyadis’i hatırlatıyor. Bu vesileyle anmış olalım. Toprağı bol olsun Kriton İlyadis, sinemamızın en büyük film şirketlerinin yüzlerce filminde görüntü yönetmenliği yapmıştır. Ki bu filmler arasında Ahtapotun Kolları, Turist Ömer, Horoz Nuri, Bir Millet Uyanıyor, Küçük Hanımefendi, Bizim Aile, Süt Kardeşler, Tosun Paşa gibi filmler vardır. (31 Ağustos 2018)

47 yıldır sinemacılık ve filmcilik sektörümüzü yakından takip ederim. Bu 47’nin son 29’u basın mensubu vasfıyla sektörle iç içe geçti ve geçiyor. Önceki gün sosyal medyada film festivaline giden bir grup konuk fotoğrafı gördüm. 14 kişilik grupta ancak 5 kişiyi tanıyabildim. Demek ki daha beş-on fırın ekmek yemem lazım. Veya festival konukları konusunda iyiden iyiye işin suyu çıktı. (06 Eylül 2018)

Yol çok tenha, neredeyse hiç araba geçmiyor, ancak yayalara trafik ışığı kırmızı yandığı için anne ve 10-12 yaşlarındaki çocuğu yaya geçidinde bekliyor. Kötü örnek olmamak için ben de durdum, bekliyorum ve çocuğun hafızasına “kurallara saygılı bir dede” figürü yerleştirebilirim diye içimde bir sevinç var. Tam o sırada kadının telefonu çaldı, açarken kırmızı mırmızı hak getire, yürüyüverdi, tabi ki çocuk da peşinden. Bendeniz istifimi bozmadım ama hevesimin de kursağımda kaldığını itiraf ederim. Küçük çocuk beni hafızasına muhtemelen “bomboş, araba geçmeyen yolda yaya geçidindeki kırmızı ışıkta gereksiz yere bekleyen az akıllı dede” olarak yerleştirdi. Olsun. Yine de sağdan soldan, yandan yukarıdan durumumuzu seyreden bir başka anne ve çocuğu vardır da onlar görmüştür ve anne çocuğuna demiştir ki: Evladım kırmızı ışıkta geçilmez. Eee bu da kamu menfaatinedir ve kâr sayılır. (08 Eylül 2018)

Son günlerde yapılan dizi tanıtımlarındaki hayranı ve hastası olduğum cümleler: “Bedeline hazırsan gökkuşağının renkleriyle yıkanırsın.” / “Ben sadece köprüleri yakmam, altındaki nehri kurutur, üzerine beton döker, bina dikerim.” (09 Eylül 2018)

Ortama sürekli öğüt ve akıl verici güzel sözler yazmak, bir bakıma sizi takip edenleri bilgisiz ve eğitime muhtaç kişiler gibi gördüğünüzü çağrıştırıyor. Daha az yapın şunu. Aramızda kitap okuyan, sinemaya, tiyatroya, konsere giden, sergi ve müzeleri ziyaret eden, aklı baliğ, endamı yerinde, selvi boylu, al yazmalı, afet-i devran, dünya yakışıklısı… Bu kadar yeter, daha ne diyeyim. (13 Eylül 2018)

Çok sevilen ve ilgi gören Çakallarla Dans seriyal filmlerinin 5.si gelirken, yönetmen Murat Şeker’in fanatik Fenerbahçeliliğinin verdiği ilhamla çekilirse iki sonraki filme isim önerimdir: Çakallarla Dans bindokuzyüz7. Bu vesileyle bir başka hatırlatma yapayım. 26 Ocak 2017’de vizyona giren “Amerikalılar Karadeniz’de 2” adlı Kartal Tibet’in yönettiği ve günümüzün starı Kıvanç Tatlıtuğ’un adının afişe 3. sırada yazıldığı yerli filmimizin birincisi yoktur, boşuna aramayın. Espri olsun diye yapımcılar filmi o şekilde adlandırmışlardı. (17 Eylül 2018)

Tatil köyü konseptinde oteldeyiz, shuttle (servis arabası) geliyor, ayağımda şort var. Tam yeridir, oto stop yapayım dedim, bacağını uzattım, araba durdu. Bende daha iş var diye teselli buldum kendimce. Mekâna vardığımda arkadaşlar “Abi shuttle ücretsiz olduğu için zaten duracaktı.” dediler ama olsun, kısacık bir süre de olsa yükseldim ya, ona da şükür. (17 Eylül 2018)

Ziraat Bankası’nın gişesine yanaştım, baktım arkadaki panoda “Bir bankadan daha fazlası” yazıyor. Muziplik yapacağım tuttu, ciddi ciddi “Kuru fasulye, pilav var mı?” dedim. Şaşırdı, ne diyeceğini bilemedi. Tebessüm ederek panoyu işaret ettim, güldü. Memur erkekti. (17 Eylül 2018)

Festival protestolarına bir başka açıdan, yaş açısından bakarsak ve “Yaş yetmiş iş bitmiş” atasözüne uygularsak 68.lik bendeniz en fazla festivalin 57.sini görebileceğim. (Allah uzun ömür versin bana.) Gelgelelim yaşımı 30’a çeksek, 10 sene, yani 2028’e kadar protesto etsem festival 65’e, bendeniz 40’a merdiven dayayacağım. 40’tan sonra ise 30 yıl daha, yani 95.sine kadar çatır çatır festivali takip edip, 1001 tane film izleyebilirim. (Allah uzun ömür versin festivale.) Kılavuz istemeyen görünen köy bu. (18 Eylül 2018)

Hiç kimse doğru söylemiyor ve herkes doğru söylüyor. (19 Eylül 2018)

Ziya Paşa’nın ünlü sözünü günümüze uyarladım, şöyle bir şey çıktı: Ayinesi lâftır kişinin işe bakılmaz, şahsın görünür rütbe-i eseri aklında. (19 Eylül 2018)

Rus bir delikanlı, minibüse bindik konuşuyor, indik konuşuyor, hiç durmadı. Motor niyetine taksan, arabayı uçurur. Ciddi diyorum. (19 Eylül 2018)

Sosyal medyada bazı vatandaşlar bol miktarda ahkâm kesiyor. Bu ahkâm kesme yetkisini hangi makamdan aldıklarını söyleseler de biz de alsak ve kessek. (Gocusu olan yaralanır?) (20 Eylül 2018)

Hazan mevsimi sonbahar, sinema ve TV sektörümüzün seslendirme sanatçılarını fena vurdu. Toron Karacaoğlu’nun ardından Esen Günay, Ferdi Merter Fosforoğlu ve Oytun Şanal’ı ebediyete uğurladık. Mekanları cennet olsun. (20 Eylül 2018)

Ülker kremalı bisküviye bakıyorum, bakıyorum. Sanki tanıdık gibi de, bilhassa yabancı gibi. Var bir değişiklik. Kilo mu vermiş ne? Yoksa zayıflamış mı? Evet, evet, çapını kısaltmışlar; küçülmüş çünkü. (Bu yorum 5’li paketin incelenmesi sonucu ortaya çıktı.) (21 Eylül 2018)

(21 Mart 2019)

Sadi Çilingir

sadicilingir@sadibey.com