Ruh ile Bedenin Mücadelesi

Belçikalı yönetmen Lukas Dhont’, Cannes’da ‘Altın Kamera’ ile ödüllendirilen ilk uzun metrajı ‘Kız /Girl’de bir gazete haberinden yola çıkmış. Henüz 18 yaşında olduğu ve eşcinselliğini gizlediği bir dönemde, 15 yaşındaki trans birey Nora’nın bir yandan ergenliğe ilişkin huzursuzlukla başa çıkmaya çalışırken, diğer yandan profesyonel bale sevdasının zorluklarıyla cebelleşmesinin öyküsü büyülemiş genç adamı.

Kendi hikâyesinde Lara adını vermiş olduğu genç kızı canlandıracak kişiyi bulmakta hayli zorlanmış 26 yaşındaki yönetmen. Filmde ağırlıklı olarak yer alan bale eğitimi sahneleri için dansçı özelliği olan bir çok adayı denemiş, sonunda bir erkek adayda, Victor Polster’de karar kılmış. Bu seçim transgender ya da dilimizde yaygın olarak kullanılan transseksüel topluluk tarafından eleştiriye uğradı gerçi ancak Cannes’ın ‘Belirli Bir Bakış’ bölümünde en iyi erkek oyuncu seçilen genç adam rolünün hakkını veren güçlü bir performans sunuyor.

Dhont’un ‘bir süper kahraman hikâyesi’ olarak tanımladığı filminde, sarışın mavi gözlü Lara bedeniyle mücadele içindedir. 6 yaşındaki erkek kardeş ve annenin yokluğunu doldurmuş şefkatli babadan oluşan küçük ailesiyle birlikte Belçika’dan İsveç’e göç etmiştir. Ülkenin prestijli bale okullarından birinde eğitim görerek iyi bir balerin olmaktır hedefi. Eğitiminin yanı sıra doktor ve psikolog kontrolünde cinsiyet değiştirme ameliyatına hazırlanmaktadır. Cinsel kimliği babası ve çevresi tarafından sevecenlikle kabul edilmiş, uygar bir düzenin talihli bireyidir Lara. Asıl sorun, bedeninin değişme süreciyle genç kızın ergenlik dönemi öfkesi ve sabırsızlığının çatışmasından kaynaklıdır. Doktorların takip ettiği bu ağır ilerleyen değişim süreci onun ‘Siyah Kuğu / Black Swan’ filminden aşina olduğumuz- meşakkatli bale programı ile birleşince genç bireyin bedeniyle mücadelesi ikiye katlanıyor.

Dhont bu süreci bir belgesel titizliğiyle perdeye aktarmış. Ülkesinin usta sinemacıları Dardenne kardeşler filmlerinin esinini taşıyan bir doğallık ve mesafe ile anlatıyor hikâyesini. Lara’nın günlük rutinini, ev halini, zorlu bale antrenmanlarını kesmelerle veriyor. Değişim zamanı gelene kadar vücudunu saklayan, vücudu değişene kadar duygularını bastıran Lara içinde kopan fırtınaya daha ne kadar dayanabilecektir.

Şok edici bir finalle bağlıyor filmini genç sinemacı ancak tekrarlara dayalı oldukça uzun tuttuğu bu süreçte duygularımızla oynamaya yeltenmiyor. Lara’nın yaşadıklarını bir trajediye çevirmekten özenle kaçınıyor. Bu ilgiye değer ilk filmin en büyük erdemi de bu.

Çoğunlukla ifadesiz bir maskeyle Lara’yı canlandıran genç Polster’in gerek oyuncu gerekse yetenekli bir dansçı olarak hiç aksamadığı ‘Kız’ keskin bir meseleyi bu denli incelikle dile getirdiği için mutlaka izlenmeli. Senaryoda da imzası bulunan genç yönetmene sinemaya hoş geldin diyor, bir sonraki işini merakla bekliyoruz.

(08 Ocak 2019)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com