Çilingir Sofrası (Sadi Bey’in Facebook Günlükleri):
Eski Türkiye’de film dağıtım şirketlerinin neredeyse tamamı Beyoğlu İstiklal Caddesi, Erol Dernek Sokağı ve Yeşilçam Sokağı civarında ikamet etmekteydi. Günümüzdeki Yeni Türkiye’de ise herşey gibi onlar da dağıldılar, şehrin muhtelif semtlerini mekân tuttular. Eskiden Anadolu’dan film programı yapmaya gelen sinemacı, günün sabahında İstiklal Caddesinin Taksim istikametindeki bu tarafından girip, akşam Tünel istikametindeki öbür tarafından çıktığında bütün şirketlerle görüşmesini tamamlar, çayını, kahvesini içer, yemeğini yer, akşam memleketine dönerdi. Teknolojinin ve iletişimin geliştiği günümüzde ise bu dağılma nedeniyle çark tersine işlemeye başladı. Önce zaman yetmez oldu, bir günlük şirket ziyaretleri neredeyse bir haftaya yayıldı. Bugün sohbet ettiğimiz, sevdiğim dağıtımcı arkadaşlardan Uluç Küçüközcan’ın ilginç keşfî fikrinden hareketle Anadolu sinemacılarımıza dağıtımcı şirketler rotası belirledim. Şöyledir: Önce Çekmeköy’deki Derin Film’e uğramalı, sonra Kozyatağı’ndaki UIP Filmcilik ve Koşuyolu’ndaki Bir Film ve Başka Sinema’yı, oradan Kavacık’taki Pinema Film’i ziyaret etmeli. Boğazı geçip Levent’teki TME Films, Arnavutköy’deki Chantier Films, Ortaköy’deki Warner Bros. ve CGV Mars Dağıtım, Mecidiyeköy’deki MC Film’de çay, kahve içtikten sonra Beyoğlu’ndaki Özen Film’e uğrayıp Lades Restaurant’ta yemek yemeli. Ki bu restaurantta rahmetli Kadri Yurdatap’la karşılıklı yemek yediğimizi hatırlarım. (Unuttuğum şirketlerin affına sığınırım.) (08 Ağustos 2018)
Sırf “Ne güzel şeyler yazmış” hissi verme amacıyla yazılmış cümle ve ifadeleri hiç sevmiyorum. Misalen salladım: “Ne kadar yükselirsen aşağıdakilere o kadar küçük görünürsün.” Eee ne oldu şimdi, başım göğe mi erdi? (Baş nasıl göğe eriyorsa? O da ayrı bir muamme.) (09 Ağustos 2018)
Alt tarafı T harfi deyip geçmeyin, “vakıf yöneticisi” mânâsına gelen “mütevelli”ye eklediğinizde, koskoca, anlı şanlı kelimeyi “bundan dolayı” mânâsına gelen “mütevellit”e dönüştürüyor. Tarık, Arık oluyor; Temel, Emel oluyor. Kelime oyunu. (09 Ağustos 2018)
İçinde bulunduğumuz yaz mevsiminde belediyeler o kadar çok ücretsiz açık hava film ve sinema geceleri düzenledi ve düzenliyor ki insan bir sinemasever olarak belediyelerin kültür birimlerinin sinemaya gösterdikleri bu aşırı ilgiye sevinmeden edemiyor. Ancak gösterilen bazı filmlere bakınca durumun hiç de öyle olmadığı, birkaç firmanın belediyelere teklif götürüp bu gösterimleri ayarladığı anlaşılıyor. Kötü bir şey mi? Değil tabi ki. Gösterim şartları sinemaya yakışır bir şekilde gerçekleştiriliyor ve insanları sinemadan soğutmuyorsa mutlaka iyi bir hizmettir. Bir festivalde başıma geldiği için bu duruma işaret ediyorum. Şişme perdenin yarım saatte kurulduğu, perdeye 15 dakika filmin yarısının silik bir şekilde yansıtıldığı, sesin anlaşılmadığı o tür bir gösterimi izleyen seyirci, bırak açık hava gösterimini, püfür püfür serin bir kapalı sinemadaki gösterimi ücretsiz yapsan, mısırı, kolayı bedava versen bile bir daha gelmez. (11 Ağustos 2018)
Önümüzdeki hafta gösterime girecek “Karanlıkta” (The Darkness) filminin görüntü yönetmeninin adı sanki pek bi tanıdık: Si Bell. Gösterimi süren “Karanlık Zihinler” (The Darkest Minds) filminin yönetmeninin adı da sanki pek bi tuhaf: Jennifer Yuh Nelson. (11 Ağustos 2018)
Bu gibi durumlarda genelde “Burası Patagonya mı kardeşim?” denir diye biliyor ve Patagonya’yı hep hayali bir ülke sanıyordum. Oysa Şili ve Arjantin’in güneyine Patagonya deniyormuş ve bölgenin büyük kısmı Arjantin topraklarındaymış. Bu vesileyle bilgi dağarcığım yükselmiş oldu. (12 Ağustos 2018)
Memleket sathında sinemamızın Yeşilçam döneminin adı kullanılarak, bize yansıdığı kadarıyla az miktarda, yansımadığı kadarıyla çok miktarda kişi veya kuruluşlarca etkinlikler ve film gösterimleri düzenlendiği haberleri alıyoruz. Geçmişte birkaç kez şahit olduğumuz üzere bu etkinliklerin bazıları, Yeşilçam ve sinemamızı temsil ettiğine kanaat getiren, yetkisi kendinden menkul kişiler tarafından düzenleniyor. Bu etkinliklerde eski zamanların sevgi, saygı ve neşe dolu hayatlarından yansımaları günümüz insanlarına ulaştıran Yeşilçam filmlerimizin ehil ve bilen kişiler tarafından sinemasever halkımıza gösterilmesi konusunda Belediye ve yerel kuruluş yetkililerinin hassasiyet göstermesi gerektiği kanaatindeyiz. Belediyeler veya yerel kuruluşlar böyle bir teklif aldığında herhangi bir sinema kuruluşuna danışmalı ve bu kişiler hakkında olumlu görüş aldıktan sonra etkinliği gerçekleştirmeli. (12 Ağustos 2018)
Önce HES’leri yaptılar “Ordu’nun dereleri aksa yukarı aksa”yı bitirdiler, şimdi de tünel yapıp, “Kalk gidelim, oy gidelim Zigana’ya”yı bitireceklermiş. (Vazgeçtim bunu yazmaktan. İlham vermiş olmayayım, oralara da yeşil yol yapıp, yatay mimari yapılarla doldururlar.) (12 Ağustos 2018)
Başı, sonu hayatın içinden küçük bir hikâye: Sabah 7 gibi mutfak setinde bir karınca dolaşıyordu. Az önce, 14:25’te makarna ısıtmak için mutfağa girdiğimde hâlâ sette geziniyordu. Herhalde inecek yolu bulamadı diye düşünürken aklıma Galatasaraylı rahmetli Karıncaezmez Şevki geldi. Karıncanın önüne kâğıt koydum, üstüne bindi, zemine bıraktım. Akşama doğru zeminde arayacağım onu, gitmemişse tekrar mutfak setine çıkaracağım. Dolar şu anda 6,42 TL olmuş. (12 Ağustos 2018)
Dün öğleden sonra eve dönerken Ergenekon Caddesi başındaki balıkçıya baktım, levhalarda fiyat yoktu, sadece balık adları yazıyordu. İki ihtimal var, bizim balıkçı ya fiyatları dolara endeksledi veya balıkları bedava dağıtıyor. (12 Ağustos 2018)
(04 Aralık 2018)