Birbiri ardına gelir içinizde bir şey yıkılmaya başladığında bütün sorunlar. Birine çözüm ararken bir diğeri, ona yönelmişken bir başkası… derken yıkılır kalırsınız altında. Dik durmak mıdır çözüm? Pek değil galiba… Yalan, en başta da kendinize yalan söylememeniz gerekir.
Yönetmen Ahmet Karaman, ilk filminde önemli bir konuyu almış ele… Kendisine bile yalan söyleyen birinin durumunu, kuşak çatışması temelinde anlatıyor. Sahi, her ne olursa olsun kaçmaktır bu yalanların nedeni. Bir şeyler ‘düzgün’ giderken (ya da gidecekken) o girdaptan kurtulamamaktır…
Biz neye bakıyoruz…
Baba ölmüş, kız kardeş -eğitimin durumu biliniyor zaten- gergin, anne yılların birlikteliğini kaybetmenin de acısını ve yalnızlığını yaşıyor. Kahramanımız, daha doğru deyişle filmin izlettiği kişi, Aşkın, bocalıyor. Filmde bir sürpriz var. İlginç. Hiç ummadığınız bir sürpriz… Olmaz mı? Olur tabii. Umuyor musunuz? Hayır! Zaten onun için sürpriz ya zaten.
Önümüze serilen bu yaşamın içinde biz izleyiciyi etkileyen neler? Filmde her ne kadar sinema alanında çalışan biri olsa da Aşkın’ın yaşadıkları her alanda uğraşan herkes için geçerli. Burada senarist/yönetmenin saptamasını belirleyen; göz önünde olan, gençlerin ilgisini çeken ama “sektör” gibi sektör olmayan bir alan olması belirliyor. Kim niye, neden ve nereye kadar çalışabilir böylesi alanlarda? Sadece filmin değil, hepimizin kafasındaki soru işareti bu.
Belirleyen siz değilsiniz…
Sırf dersten kaçmak için namaz izni isteyen öğrencilerin öğretmeni şikâyet etmesi, okul yönetiminin, İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün de kuşkusuz, bu konuda umursamaz oluşu önemli bir durum hayatın içerisinde. Filmin içinde bir olay örgüsü olarak değil, yaşamın bir gerçeği olarak yer alıyor. Benzer bir durum, Aşkın’ın öğretmen arkadaşı için de geçerli… O da kendisinin dışında gelişen -büyük olasılıkla da, onun durumuna bakıp kıs kıs gülen birilerinin başının altından çıkan- nedenlerle işsiz kalıyor. Buna bir de evdeki sorunlar eklenince, gerçekten belirleyici bir önemi vurguluyor. Mutsuz evlilikler beraberinde “aldatma”yı de getiriyor. Mahalledeki komşu polisin, kahveci ile durumu bundan başka bir şey değil; tabi, polisin üniformasına ve silahına dayanan yukarıdan bakışı da gözden kaçmamalı…
İlk filmini çeken hemen bütün yönetmenlerin, bizim ülkemize özgü, “bir daha film çekemezsem” kaygısıyla yıllar boyunca biriktirdiklerini bir filme sokuşturması, bazı önemli durumların gözden kaçmasına yol açıyor. Birçok ilk filmde karşımıza çıkan bu sorun (!) bu filmde de kendini gösteriyor. Oyuncu yönetiminde gerçekten başarılı olan Ahmet Karaman’ın süre sorununu aştığını belirtmekte yarar var. Sıkılmadan izlenebilir bir film yapmış. Ama yine de işleyemediği, istese bile bir diğerini kaçırma kaygısı nedeniyle yarım bıraktığı bile kabul edilebilir düzeyde.
Asıl önemli olan ise Aşkın’ın babasını suçlaması… Oysa kendisinin sorunu hepsi. İzleyince siz de hak vereceksiniz bana…
Baba Nerdesin Kayboldum, yönetmen Ahmet Karaman, oyuncular Baran Akbulut, Yıldız Çağrı Atiksoy, Yiğit Kirazcı, Bestemsu Özdemir, Tomris Çetinel…
(06 Eylül 2018)
Korkut Akın
[email protected]