24. Uluslararası Adana Film Festivali’nin Ardından

Yaşar Kemal’in, Yılmaz Güney’in, Orhan Kemal’in ve daha nice değerlerimizin yetiştiği bereketli topraklar üzerinde düzenlenen 24. Uluslararası Adana Film Festivali’ni yakından izleyen bir yazar olarak genel değerlendirme notlarımı paylaşmak istedim. Bu yıl 25 Eylül – 01 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen festivalin programı içerdiği çeşitlilik ve filmlerin genel düzeyi itibarıyla birinci sınıftı. Ulusal Yarışma filmlerinin en az yarısı En İyi Film ödülünü alabilecek düzeyde güçlüydü. Bu da bir festival için önemli başarı göstergesidir. Bu açıdan ön seçim ekibini kutluyorum.

Ulusal Yarışma ana seçkisinde yer alan filmlerden en çok etkilendiklerimizin başında Orhan Eskiköy’ün inanç kavramını sorgulayan şiirsel çalışması ‘Taş’ geliyordu. Bir izleyicinin ‘bir şiir okuduk’ diye tanımladığı Pelin Esmer imzalı ‘İşe Yarar Bir Şey’in ana karakteri bir şairdi. Barış Bıçakçı’nın senaryo ortaklığı ve finaldeki ‘Fotoğraf’ şiiriyle yükselen bu güzel film, Haydarpaşa istasyonundan başlayan bir içsel yolculuğu anlatıyordu.

Kuran’daki ‘Hızır Kıssası’ndan hareketle, kaynaklarını tüketmiş dünyamızda iki bilim adamının çileli yolculuğu üzerine kurulu Semih Kaplanoğlu ustanın ‘Buğday’ı, birinci sınıf kurgusu ve sanat tasarımıyla yılın üzerinde en fazla konuşulacak filmleri arasında yer alıyordu. Ümit Ünal’ın yazıp yönettiği ‘Sofra Sırları’ bir dönem Atıf Yılmaz filmlerini hatırlatan kara mizahı ve Demet Evgar’ın çok başarılı yorumuyla övgüyü hak ediyordu. Ve Emre Yeksan’ın ilk filmi ‘Körfez’, Hong Sang-soo filmlerinin dinginliğini anımsatan anlatımıyla festivalin önemli keşiflerinden biri olarak gönlümüze yerleşiyordu.

Festivalde genelde ilgiyle karşılanan oyuncu Onun Saylak’ın ilk uzun metraj denemesi ‘Daha’yı ise fazla hesaplı kitaplı ve klişelerden kurtulamamış bir çaba olarak değerlendiriyorum. Başroldeki genç oyuncu Hayat Van Eck bu filmin en büyük şansıydı. Jürinin en iyi film seçtiği ‘Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok’ filmini ise iflah olmaz Onur Ünlü sevenlerine havale etmekle yetiniyorum.

Uluslararası Yarışma seçkisi birçok sinema yazarı dostumun belirttiği üzere bir ‘Şampiyonlar Karması’ görünümündeydi. Geçtiğimiz Cannes Film Festivali ana seçkisinde yer alan (Altın Palmiye ödüllü ‘Kare’ dahil) dört filmin ağırlığını koyduğu bu bölümde, Guillermo Arriaga’nın başkanlığını yaptığı uluslararası jüri üç Cannes filmini ödüllendirdi. Daha önce Cannes’da Jüri Ödülü’nü kazanmış olan Andrei Zvyagintsev imzalı (kendisi kapanış töreninde hazır bulundu ve ödülünü aldı) ‘Sevgisiz’ ile Ukraynalı yönetmen Sergei Loznitsa’nın Dostoyevski’den esinlendiği ‘Krotkaya’sı, insanlığını yitirmiş, kurumları işlevsiz hale gelmiş çağdaş Rus toplumunu karamsar bir biçimde eleştiren yapımlardı. Festivalden mansiyon alan çok sevdiğimiz Yunanlı Yorgos Lanthimos’un ‘The Lobster’dan sonra İngilizce çektiği ikinci film olan ‘Kutsal Geyiğin Öldürülmesi’ ise, yönetmenin aile kurumuna, suçluluk duygusuna ve sınıf ilişkilerine odaklanan sinema kariyerinin en başarılı yapıtlarından biri olarak belleğimize yerleşti.

Festivalin gerçekleşmesinde büyük katkıları olan Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü ile Festival Direktörü İsmail Dikilitaş’ın şahıslarında emeği geçen herkesi kutluyor ve festivalin başarılarının devamını diliyorum.

(01 Ekim 2017)

Ferhan Baran

[email protected]