Gösterimdeki filmlerin 02 – 08 Aralık 2016 seansları için tıklayınız. (Eksiksiz liste değildir, bu salonlar ve seanslar dışında da gösterimler olabilir. Listeden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.)
Günlük arşivler: 1 Aralık 2016
Çiğdem Sezgin’in İlk Filmi Kasap Havası, 09 Aralık’ta Vizyona Giriyor
Çiğdem Sezgin’in yazıp yönettiği ilk film olan Kasap Havası, 09 Aralık’ta MC Film dağıtımıyla vizyona giriyor. 22. Uluslararası Adana Film Festivali’nde En İyi Müzik, 6. Uluslararası Malatya Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu, 3. Altın Defne Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ve En İyi Erkek Oyuncu ödülü ve 65. Uluslararası Mannheim – Heidelberg Film Festivali’nden Special Newcower Award ödülünü alan filmde Ahmet, annesinin uygun gördüğü biriyle nişanlanmak üzereyken kendisinden yaşça büyük Leyla ile ilişki yaşamaya başlar. Leyla’nın yıllar önce birlikte olduğu Semih, Almanya’dan geri dönünce dengeler altüst olur.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Deliliğin Kıyısında Aşkı Aramak
Aşk Mektupları (Mal de Pierres)
Yönetmen: Nicole Garcia
Eser: Milena Agus
Senaryo: Jacques Fieschi-Nicole Garcia
Müzik: Daniel Pemberton
Görüntü: Christophe Beaucarne
Oyuncular: Marion Cotillard (Gabrielle), Louis Garrel (André), Alex Brendemühl (José), Brigitte Roüan (Adèle), Victoire du Bois (Jeannine), Aloïse Sauvage (Agostine), Daniel Para (Martin), Jihwan Kim (Emireri Blaise), Sören Rochefort (Georget), Camilo Acosta Mendoza (Camilo), Julio Bollullo Carasco (Julio), Elian Planes (Simon), Maxime Flourac (René), Victor Quilichini (Marc)
Yapım: StudioCanal (2016)
Oyuncu-yönetmen Nicole Garcia’nın “Aşk Mektupları” filmi, kırılgan bir genç kadının aşkı arayışının peşine düşerken, Fransa’daki toplumsal hayata da gerçekçi bakış sunuyor.
Film, II. Dünya Savaşı’nın sonrasında başlıyor. Aslında bu film, İtalyan yazar Milena Agus’un romanının epeyce uzağında ve serbest bir uyarlama oluyor. Bir sanatçı, bir başka sanatçının eserini olduğu gibi aktarmayabilir. Belki de en iyisi buydu. Fransız yönetmen Nicole Garcia, 1955 doğumlu İtalyan yazar Milena Agus’un 2006’da yayınlanan “Mal di Pietre” romanını esere sadık kalmadan uyarladı işte. Ayrıca bu roman bizde yayınlanmadı hâlâ. Ama Pupa Yayınları, yazarın “Yufka Yürekli Kontes” romanını 2012’de yayınlandı.
Yönetmen Garcia, 1946’da Cezayir’de doğdu. Yönetmenin 1998 yapımı “Place Vendôme-Vendôme Meydanı” filmi ülkemizde vizyona çıkmıştı. Garcia’nın 2013 yapımı “Un Beau Dimanche-Güzel Bir Pazar” filmini de hatırlatmalı. Yönetmen, oyuncu olarak Alain Resnais’nin 1980’deki “Mon Oncle d’Amérique-Amerikalı Amcam”, Claude Miller’in 2001’deki “Betty Fisher et Autres Histoires-Bayan Fisher ve Diğer Öyküler” ve 2003’teki “La Petite Lili-Küçük Lili” dahil birçok filmde başrol oynadı. Yönetmenin 2016 yapımı sinemaskop “Mal de Pierres-Aşk Mektupları”, her şeyiyle bir kadın film. Bu filmi gördükten sonra insanın kalbi kadınlardan yana daha da çok çarpıyor.
Erotik düşlerle…
1950’lerin sonlarında, günümüz. Bir araba Lyon’a doğru yol alıyor. Arabada Gabrielle, kocası ve oğulları Marc var. Lyon’a geldiklerinde sürekli mektup gönderdiği adresin sokağını gördüğünde heyecanlanıyor. Apartmanın girişinde dairenin Sauvage yazan zilini çaldığında film geriye dönüyor ve 1940’ların ikinci yarısına, ikinci savaş sonrasına gidiyor.
Ekonomik durumları iyi çiftlik sahibi ailenin iki kızından büyüğü olan Gabrielle, kasabanın evli öğretmeninden aşkı istiyor önce. Onun kendisine okuması için verdiği “Uğultulu Tepeler” romanıyla erotik düşler kuruyor Gabrielle. Kitabın sayfasında öğretmenin adı da yazıyor. Bu onu daha da ateşliyor ve zihninden düşen erotik kelimelerle kitapla sevişiyor adeta. Romanın yazarı İngiliz Emily Brontë de taşradan hiç ayrılmamış onun gibi. Bu roman Can Yayınları tarafından 2016’da yayınlandı. Hasat zamanı yemeğinde öğretmenin evli olduğunu öğreniyor Gabrielle. Gerçek aşkı arıyor aslında. Bu aşk da bir derinin altında tekmiş gibi olabilmek. Kadınlar belki de bunu arıyorlar hep.
Gabrielle’i baygın bulunuyor. Bebeğini de düşürmüş. Gabrielle bunalımlar yaşarken, annesi Adèle, onun deliliğin sınırında olduğunu düşünüyor. Çiftliklerinde Katalan bir komünist duvar ustası José Rabascal da ırgat olarak çalışıyor. José, Cumhuriyetçilerle beraber faşist Franco’ya karşı savaşmış. Şimdilerse yolu Fransa’daki bu çiftliğe düşmüş. Dinsiz, komünist ve yalnız biri o. Gabrielle piyano çaldığında dikkatle onu dinlerken, Adèle bu erkeğin Gabrielle’in ruh halini düzelteceğini umuyor. Bu ilişki mümkün müydü? Gabrielle, ya akıl hastanesine yatacak ya da evlenecekti. José’yle evleniyor. Ama Gabrielle yatağının kapalı olduğunu söylüyor ona. Marsilya’ya taşınıyorlar. José, Gabrielle’in sermaye yardımıyla inşaat işlerinde büyüyor. Cinsel sorunlarını da Toulon şehrindeki fahişelerle çözümlüyor. Gabrielle, fahişelerle yatmanın nasıl olduğunu merak ediyor ve onlar gibi oluyor bir geceliğine. Parasını da alıyor José’den.
Taş hastalığıyla…
Böbreğinde taş olan Gabrielle, sanatoryuma benzeyen dağ hastanesine yatıyor çok geçmeden. Bu hava değişikliği onu hayatının aşkına getiriyor. Çinhindi’nde, yani Vietnam’da savaşmış Teğmen André Sauvage’la yolu kesişiyor burada. Hastanede her işle beraber hemşirelik de yapan Agostine’le dostluk kuran Gabrielle, hastalığından bitkin düşmüş André’yle yakınlık kuruyor. André, tüm gücünü yitirmiş ve hep yorgun. Gabrielle, André’yle hayatının erkeğini buluyor belki de. Onunla yakınlaşmaları Gabrielle’i tedavi ediyor sanki. Arada kocası da ziyaretine geliyor. José geldiğinde mutsuzluğu yüzüne iniyor adeta. Bir gün André cankurtaranla (ambulansla) Lyon’a götürülüyor. André ona, umutsuz hastaların Lyon’a götürüldüğünü söylemişti konuşmalarında. André’nin odasının boşaltıldığını gören Gabrielle, André’yi arzuluyor hep. Onunla bir derinin altındaymış gibi olmak istiyor. Belki de tüm kadınların düşüydü bu. André hastaneye dönüyor muydu bir anda? Ya o sevişme? Sinema tarihine bir armağan olan André’yle Gabrielle’in sevişmeleri, bir derinin altında tek olmayı görselleştiriyor sanki. Sonra eski hayatına dönüyor Gabrielle ve André’ye mektuplar yazıyor. José her şeyin farkında. Sonra gönderdiği mektupların hepsi iade ediliyor. Şimdi ne yapacaktı? Bebeği onu mutlu edecek miydi?
Çaykovski ve Bach…
Gabrielle, André’nin piyanoda çaldığı Çaykovski’nin “Haziran” bestesi “Les Saisons / Barcarolle de Juin” (Mevsimler / Gondolcuların Şarkısı Haziran) müziğine tutuluyor. André’den bir hatıra gibi. Oğlu Marc’a da bu tınıları çaldırıyor. Çaykovski’nin bu bestesi, filmi ve seyirciyi tam anlamıyla kuşatıyor. İnsanın kulağına da aşina geliyordu bu Çaykovski tınıları. Yönetmen, Bach’ın “Siciliana” bestesini de piyano tınılarıyla duyuruyor filminde. Bach’ın bu bestesi “Siciliana”, aslında Barok dönemden gelen, yavaş ve kıvrak olabilen bir müzik tarzı. “Psychodelic” ruh gibi. Barok müzik dönemi, 1600’lerin başından 1750’lere kadar devam etmişti. Kısaca pastoral de deniyor bu sanatsal döneme. Günümüzde etkileri az da olsa devam ediyor. Filmde Schubert, Mozart ve Chopin de duyuluyor. Filmdeki fotoğraflar da çarpıcı ve ilham verici. Yönetmen, geçmişteki anları, dönem filmlerindeki gibi kahverengimsi tonlarda yansıtmış. Işık düzenlemeleri kasveti biraz daha artırıyor mekânlarda. Günümüzdeyse renkler daha belirgin ve kasvet azalıyor. Sanki Barok dönemin ruhu yansıyordu bu filmde.
(08 Aralık 2016)
Ali Erden
Çalgı Çengi: İkimiz
Selçuk Aydemir’in yönettiği ve Ahmet Kural, Murat Cemcir, Rasim Öztekin ile Ahmet Gülhan’ın oynadığı Çalgı Çengi: İkimiz, 06 Ocak 2017’de Pinema Film dağıtımıyla TR 40 33 Productions tarafından vizyona çıkarıldı.
Filmde, 6 yıl önce bulaştıkları mafya tarafından, resmi düğün şarkıcılığı görevi icra ettirilen Gürkan ve Salih’in tehlike ve komedi dolu maceraları devam ediyor. Çalgı Çengi: İkimiz’de sevdiği kızla evlenmek için mafyadan ayrılmak isteyen Salih ve kuzeni Gürkan’a bunu gerçekleştirmeleri için tek bir seçenek verilir: Gittikleri düğündeki nikah memurunu kaçırmak. İkilinin başına hiç beklenmedik, birbirlerinden farklı ve ilginç olaylar gelecektir.
Hasret Bitti
Ayhan Özen’in yönettiği ve Ceyda Ateş, Kemal Uçar, Ferdi Sancar ile Yüksel Ünal’in oynadığı Hasret Bitti, 23 Aralık 2016′da Sinerji Film dağıtımıyla Dip Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Yıllarca Almanya’da gurbetçi işçi olarak yaşayan Halim Bitti, çok sevdiği kızlarına sık sık kesinlikle Alman damat istemediğini, yabancılara gönül vermemelerini söylemiştir. Zaten bir müddet daha Almanya’da kalıp para biriktirdikten sonra özlem duydukları Türkiye’ye döneceklerdir. Ne var ki Halim’in bu hayaline kendisinden başka hiç kimse katılmaz. Alıştıkları düzende yaşayıp gitmekten çok memnunlardır. Ta ki Halim bir gün Özlem ve Andreas’ı sokakta el ele görene dek.
Altyazı Dergisi’nin Aralık 2016 Sayısı Bayilerde
28 Kasım tarihinde, Altyazı Dergisi’nin Aralık sayısı baskı için matbaadayken vefat eden Mithat Alam, kurucusu olduğu Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi, Mithat Alam Eğitim Vakfı ve on beş yıl boyunca yayın hayatını sürdürebilmesinde büyük pay sahibi olduğu Altyazı’yla yaşamaya devam edecek. Mithat Alam’ın hayatını anlattığı söyleşi İletişim Yayınları’nca Sinemayı Seven Adam başlığıyla yayımlanmıştı. Mithat Alam’ın öğrencilerinden Umut Barış Dönmez, hazırladığı kitabın ortaya çıkış sürecini ve Mithat Alam’ın hayatının her köşesine sinmiş sinema sevgisini Altyazı Dergisi’nin Aralık sayısı için kaleme aldı.
Ermeni Kültür’de Parajanov Filmleri Gösterimi: Suram Kalesi Efsanesi
Ermeni Kültür ve Dayanışma Derneği’nde Parajanov filmleri gösterimleri devam ediyor. 02 Aralık 2016 Cuma akşamı Suram Kalesi Efsanesi gösterilecek. Bir efsaneye gore, istilacılardan kendilerini koruyabilmek için, Gürcülerin bir kale inşa etmeleri gerekir. Ama ne zaman çatı kısmına gelseler, yapı yıkılır. Danışılan falcı şöyle der: “Duvarın tutması için, yakışıklı bir genci duvara gömmeniz lazım.”
Bağımsız Filmlerin En Yeni ve İyi Örnekleri Aralık Ayında da SineBU’da
Boğaziçi Üniversitesi’nin sinema salonu SineBU’da 02 Aralık’ta vizyona girecek filmler, Altın Portakal’da En İyi Film, Yönetmen ve Senaryo ödüllerini toplayan Mavi Bisiklet; Ufuk Bayraktar’ın ilk yönetmenlik deneyimi, Altın Portakal İzleyici ödüllü Kümes ve Altın Koza’da Yılmaz Güney En İyi Film, SİYAD En İyi Film ve En İyi Kurgu ödüllerini toplayan Babamın Kanatları. 03 Aralık’ta ise bu filmlere ayın en çok merak edilen filmlerinden Kaptan Fantastik ve birinci dünya savaşı ertesinde geçen, trajik bir çıkmazı konu edinen Frantz ekleniyor. Dardanne Kardeşler’in yeni filmi Unknown Girl yönetmenin sinemasını takip edenler için kaçırılmayacak bir fırsat.
Bağımsız Filmlerin En Yeni ve İyi Örnekleri Aralık Ayında da SineBU’da yazısına devam et
3. Paris’te Türk Sinemasıyla Randevu
SRP İstanbul’un, T. C. Paris Büyükelçiliği’nin ev sahipliğinde, T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğini alarak gerçekleştireceği Paris’te Türk Sinemasıyla Randevu’nun üçüncüsü 16 – 18 Aralık 2016 tarihlerinde Paris’te yapılacak. Farklı içerikler ve yeniliklerle Fransız seyircisiyle buluşacak etkinlik, şehrin kalbinin attığı Champs Elysee bulvarında yer alan UGC Normandie Sineması’nda yapılacak gala gecesiyle start alacak. 15 Aralık Perşembe akşamı gerçekleştirilecek gala gecesinde Hale Soygazi’ye Yaşam Boyu Başarı Ödülü sunulacak. Fatih’in Fedaisi Kara Murat filmi ile sinemaya adım atan Soygazi Onur Konuğu olarak Fransız sinemaseverleri selamlayacak.
Görümce’nin Galasına Ünlü Yağmuru
Sezonun heyecanla beklenen filmi, Gupse Özay’ın Görümce’si seyirciyle ilk buluşmasını gerçekleştirdi. Filmin galası 29 Kasım Salı günü Levent Cinemaximum Sineması’nda yapıldı. Galaya katılanlar arasında Yılmaz Erdoğan, Cem Yılmaz, Ozan Güven, Demet Akbağ, Barış Arduç, Ali Sunal, Sarp Apak, Özge Özpirinççi, Durul Bazan, Murat Serezli, Fatih Artman, Burak Yamantürk, Onur Büyüktopçu, Doğa Rutkay Mahir İpek, Salih Kalyon, Tarık Ünlüoğlu gibi sevilen isimler vardı.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Şarkını Mall of İstanbul’da Söyle
Yönetmenliğini Garth Jennings’in yaptığı Şarkını Söyle, 09 Aralık’da vizyona giriyor. Film için alışveriş yaşam ve eğlence merkezi Mall of İstanbul’da Cinetech Sinemaları’nda 08 Aralık 2016’da saat 19:00’da ön gösterim yapılıyor. 03 ve 04 Aralık tarihlerinde de Şarkını Söyle filmindeki sahne Mall of İstanbul’daki Amfi Tiyatro’da kurulacak olan Yeşil Alan’da canlandırılacak. Şarkını Söyle’de, Buster Moon, bir zamanların çok başarılı tiyatrosundan sorumlu, kibar ve iyimser bir Koaladır. Çok sevdiği ve onu korumak için her şeyi yapabileceği tiyatronun eski görkemine kavuşabilmesi için dünyanın en büyük şarkı yarışmasını düzenlemeye karar verir.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
2. Bursa Engelsiz Uluslararası Film Festivali
2. Bursa Engelsiz Uluslararası Film Festivali, 03 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle 03 – 09 Aralık 2016 tarihleri arasında Lebon Kültür Merkezi’nin Osmangazi Şubesi’nde organize ediliyor. Festivalde, Asperger Sendromu, Disleksi, Görme, Bedensel, İşitme, Otizm, Serebral Palsi gibi engelleri konu edinen Mozart ve Balina (Mozart and the Whale), Eve Dönüş (Coming Home), Yerdeki Yıldızlar (Taare Zameen Par), Cennetin Rengi (Rang e Khoda), Başka Tanrının Çocukları (Children of a Lesser God), Temple Grandin, Benim Şarkımla Dans Et (Dance Me to my Song Bande), Güz Sonatı (Höstsonaten – Autumn Sonata) adlı filmler gösterime sunulacak.
2. Bursa Engelsiz Uluslararası Film Festivali yazısına devam et
22. Gezici Festival’in Ankara Ayağı Bugün Sona Eriyor
22. Gezici Festival’in Ankara’daki ilk gününde, yönetmeni Rıza Sönmez’in katılımıyla Orhan Pamuk’a Söylemeyin Kars’ta Çektiğim Filmde Kar Romanı da Var filminin galası yapıldı. Filmiyle izleyici Kars sokaklarında bir gezintiye çıkaran Sönmez, Kars’ı Gezici Festival’le tanıdığını ve filminin bu festivalin mahsulü olduğunu belirtti. Ankara’daki yönetmen buluşmaları Barış Kaya ile Soner Caner’in ilk uzun metrajlı filmleri Rauf’un gösterimi ile sona erdi. Festivalin Eskişehir gösterimleri Sinema Anadolu ve Cinema Pink’te, 02 – 04 Aralık 2016 tarihleri arasında devam edecek.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
22. Gezici Festival’in Ankara Ayağı Bugün Sona Eriyor yazısına devam et
Şarkını Söyle -Sing-
Sosyalleşme kavramı gün geçtikçe değişiyor. İnsanlar eskisi gibi gezip tozma, görüp eğlenme yerine bilgisayar karşısında oyunlarla vakit geçiriyor. Kuşkusuz bilgiye erişim kolaylaştı ama o bilgi dediğimiz şey mi aranan ekranlarda. Pek sanmıyorum. Bu, beraberinde sanattan uzaklaşmayı da getirdi. Korsan kullanımları bir tarafa bırakın, albümler eskisi gibi satmaz, filmler gişe yapmaz, kitaplar okunmaz, tiyatrolar izlenmez oldu… Sergilerse yağmurdan kaçmak için sığınak sadece.
Peki, böyle mi olmalı? Bu kadar mı karamsar gözüküyor gelecek? Tabii ki hayır! Bunun bir dönem olduğunu, er ya da geç muhakkak aşılacağını düşünenlerdenim. Umudu üzmüyorum.
İyimserlik yeterli mi?
Hemen bütün yapımcılar, organizatörler, tiyatrocular, yayınevleri umudu üzmeseler de sosyopolitik, sosyoekonomik hayattan etkileniyorlar. Onlara sahip çıkılmalı, destek verilmeli. Tümüyle hayvanların yaşadığı bir dünyada geçen “Şarkını Söyle”, tam da bunu anlatıyor. Bizler gibi umudu üzmeyen, hayata hep iyimser bakan, sahnesini de kurtarmayı içeren projeler geliştirmeye çabalayan Koala Buster Moon, (adıyla da uyumlu bir sahnesi var, özellikle açılış sahnesini önemsiyor) bir taraftan alacaklılardan kaçarken bir taraftan da bir şarkı yarışması düzenler.
Hayatı hem istediği gibi yaşamak hem fırsatı değerlendirmek hem de ödülü kazanmak için başvuran yüzlerce adayın arasından -sahi, kapkaççı bir yapımcı olsa, her adaydan birer lira alsa epey de para kazanırdı- beşini seçer. Ailesinin zorla suça karıştırdığı genç goril, yavrularına bakmaktan bitap düşmüş ama umudunu yitirmemiş anne domuz, sesini kullanarak dolandırıcılık yapan küçük fare, ergen çekingenliğindeki fil ile sevgilisinin küçümseyerek terk ettiği kirpi büyük bir mücadeleye girişirler.
Sanata destek…
Bizim ülkemizde olduğu gibi o hayvanların dünyasında da para her şeydir, sanatın insan gelişmesine katkısı bilindiği için de engellenmesinde bir sakınca yoktur. Kentin en güzel yerindeki muhteşem salon yıkılır. Bizim ülkemizde olsa yerine AVM dikilir üst katları da rezidans olursa paraya ‘para’ demez Bay Moon. O yıkım, başta koala olmak üzere şarkı yarışmasından umutlu gençlerin de umudunun yıkılmasıdır.
100’e yakın şarkı ile müthiş güçlü bir animasyon komedi filmi “Şarkını Söyle”. Hem coşkulu hem de mesaj veren keyifli bir film. Şarkıların birbiri ardına dinlenmesi için bile gözü kapalı izlenir.
“Şarkını Söyle”, yönetmen Garth Jennings, 9 Aralık’tan itibaren gösterimde…
(08 Aralık 2016)
Korkut Akın