13. Geleceğin Sineması Yarışması’nı Kazanan 20 Senaryo Açıklandı

TÜRSAK Vakfı tarafından, T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde ve Beyoğlu Belediyesi’nin katkılarıyla bu yıl 13.sü düzenlenen Geleceğin Sineması Yarışması’nda kazanan 20 senaryo belli oldu. Yarışma, öğrencileri, daha iyi projeler hayal edebilmeleri için motive etmeyi ve hem senaryo yazımı hem de film yapım aşamasında desteklemeyi amaçlıyor. “Kısa Kısa Beyoğlu” temalı 86 kısa film projesinin başvuruda bulunduğu yarışmada bu yıl 20 senaryo ödüle layık görüldü. Yarışmada her yıl, sinema dünyasından senarist, yönetmen, yazar, yapımcı, akademisyen ve oyunculardan oluşan Ön ve Ana Jüri olmak üzere iki jüri değerlendirmede bulunuyor.

SETEM’den Abbas Kiyarüstami Paneli

04 Temmuz’da kanser tedavisi için gittiği Paris’te hayatını kaybeden İranlı yönetmen Abbas Kiyarüstami anısına SETEM’de, 16 Temmuz Cumartesi günü saat 18:00’de Kiyarüstami’nin Ardından adıyla bir panel düzenlenecek. SETEM başkanı, yönetmen Mehmet Güleryüz, İranlı yönetmen Reza Siami ve sinema yazarı Rıza Oylum’un katılacağı panelde, Kiyarüstami’nin hayatı, filmleri ve İran sinemasındaki yeri konuşulacak.

Oscar’ı Kazanacak Türk Bu Kamptan Çıkacak

Her yıl düzenlediği gençlik kamplarıyla 27 yıldır hizmet veren Geleceğin Yıldızları, bu kez gençlerin içindeki sinema aşkını ortaya çıkaracak. Uludağ’da düzenlenecek olan Film Kampı’na 13 – 16 yaş grubu gençler katılacak. 27 Temmuz’da başlayacak olan kampta hayalleri beyazperdeye yansıtacak olanlara son teknolojiye ait kamera ve bilgisayarlar verilecek. Her grup 5 kişiden oluşacak, konusunda deneyimli koçlar gençleri eğiterek amatör ruhla bilgiyi bir araya getirecek.

Oscar’ı Kazanacak Türk Bu Kamptan Çıkacak yazısına devam et

Fol Sunar: Quadratura Circuli

Fol’un 16 Temmuz Cumartesi günü gerçekleştireceği Quadratura Circuli adlı özel gösterim, sanatçı arc’ın yakın tarihli, tek kanallı ve genişletilmiş / edimsel 16mm işlerinin, Jordan Belson ve Stephen Beck’in 1974 çıkışlı Cycles filmi tarafından takip edileceği bir saatlik performatif bir akşam olarak ifade ediliyor. arc, Oakland, California’da yaşayan bir sanatçı. İşleri San Francisco Cinematheque, The Lab, Berkeley Sanat Müzesi, Pacific Film Arşivi, San Francisco Modern Sanatlar Müzesi, Chicago’daki The Nightingale, Massart Film Topluluğu, Amsterdam’daki NDSM Treehouse ve The Ann Arbor Film Festivali’nde gösterildi.

Amman Hocam 2

Pierre François Martin Laval’ın yönettiği ve Christian Clavier, Isabelle Nanty, Pierre François Martin Laval ile Kev Adams’in oynadığı Amman Hocam 2 (Les Profs 2 – Serial Teachers 2), 22 Temmuz 2016’da Özen Film dağıtımıyla Özen Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Fransa’nın en kötüleri olarak bilinen öğretmenleri çok gizli bir görev için İngiltere’ye doğru yola çıkarlar. Tembeller kralı Bolat’la birlikte ülkenin en iyi lisesine tepeden inerler ve ünlü metodlarını ülkenin gelecek elitleri üzerinde uygularlar. Bahis çok büyüktür; krallığın geleceği onların başarılarına bağlıdır. Bu sefer en iyi öğrenciler en kötülerdir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Cennet ve Cehennem Bu Dünyada

Şimdi Nereyi İşgal Edelim? (Where to Invade Next.)
Yönetmen: Micheal Moore
Görüntü: Rick Rowley-Jayme Roy
Yapım: IMG Films (2015)

Amerikalı belgeselci Michael Moore, “Şimdi Nereyi İşgal Edelim?” belgeseliyle, Amerika’yla başka ülkeleri karşılaştırırken, ülkemizin hali üzerine de düşünüyor insan.

Büyük belgeselci Michael Moore’un 2015 yapımı “Where to Invade Next.- Şimdi Nereyi İşgal Edelim?” belgeselinde başka kıtalardaki sistemlerin insana bakışı, yaşamları ve kültürleri üzerine ilham verici bilgiler sunuyor. Hem de karşılaştırmalı olarak. Elbette Amerika’yla o ülkeleri kıyaslıyor. Belgesel, bütçesinin büyük bölümünü işgaller için silaha yatıran Amerika’nın yüksek rütbeli subaylarına konferans veren Moore, sonra da Avrupa’ya doğru yola çıkıyor istila etmek için.

İtalyanlar tembel miydi?..

Moore önce İtalyan karı-kocayı ziyaret ediyor ve ağzı bir karış açık kalıyor. İtalyanlar, tatil yapmaktan adeta çalışmıyorlar. Üstelik izinlerin tümü de ücretli. Sendikalar büyük mücadele vererek çalışanların haklarını söke söke almışlar. Moore bir motosiklet fabrikasına gidiyor. Sanki insanlar çok yavaş çalışıyorlarmış gibi. Bütün bunlar yanılsama. Çünkü fabrika büyük kâr yaparken, işçilere de iyi ücret ödüyorlar. Yani kimse tembel değil. Milli geliri yüksek her şehri açık hava müzesi İtalya’nın. İşçiler fabrikada kaliteli yemekler de yiyorlar. İsteyenler uzun öğle tatillerini evlerinde geçiriyorlar ailecek. Ya tekstil işleri? Her yerde aynıydı. İtalya, insanın mutluluğuna önem veriyor. Stressiz ve huzurlu insan daha verimli olacağını düşünüyor sistem.

Hemen Fransa’ya gitmeli, evet. Orası da huzurun ve mutluluğun ülkesiydi. Moore, Normandiya’da bir kasabada ilkokul öğrencilerine beş yıldızlı otelde zor bulunur yemeklerin verilişini de şaşırarak yaşıyor. Sigortalı olun veya olmayın sağlık hizmetlerinin parasız olduğu Fransa’da tüm ilkokul ve orta dereceli okullarda sağlıklı beslenme öncelikli. Abur cubur yenmesine izin verilmiyor. Asitli içecekler yasak yemeklerde. Bol bol su içiliyor. Hem de cam bardaklarda. Yemekler de porselen tabaklarda yeniyor üstelik. Peynirler, tatlılar ve meyveler de her daim. Moore zorla küçük kıza kola içirmeyi başarıyor. Kız nezaketen “güzel” diyor. Ama yemeklerde asla kola içmeyecekti. Bir de cinsel eğitim var. Çocukları bunalıma sokmadan bu eğitim veriliyor ve bu eğitimler çocuklara çok şey katıyor.

Portekiz’e de uğruyor Moore. İber yarımadasındaki bu küçük ülke, vakti zamanında köleliği başlatmıştı. İşte bu ülkede şimdi uyuşturucu serbestti. Sadece esrar değil. Tüm uyuşturucular. Uyuşturucu kullanımında düşüşler başlamış. Elbette bunlar olurken, sağlık hizmetleri de ücretsiz Portekiz’de. Polisler de insan sevgisinden ve saygısından bahsediyor bu ülkede. İnsan kulaklarına inanamıyor. Gaz bombalarını evde mi unutuyorlar yoksa? Moore burada 1 Mayıs İşçi Bayramı’na da katılıyor.

Ya Finlandiya’ya ne demeli? Tüm ev ödevlerini kaldırmışlar ve öğrencilerde öğrenme birden sıçrama yapmış. Finlandiya’da çocukların eğlenmesine, kendilerine vakit ayırmalarına ve akranlarıyla beraber olmalarına fırsat veriliyor. Öğrenciler okullarda çok az zaman geçiriyorlarmış. Elbette atölye çalışmaları da var. Her öğrenci birkaç yabancı dil biliyor bir de.

Norveç de var. Oradan da hapishane yansıyor. Sistem, öç alma üzerine kurulmadığı için hoşgörü ve bağışlama öne çıkıyor bu kültürde. Bir insanı öldürmüş mahkûm, mutfakta eline bıçağı alabiliyor. Her mahkûmun kendi odası var. Bilgisayarları bile var. Bol bol kitap da okuyorlar. Hücrelerinde banyoları da var elbette. Gardiyanlara saygılılar. Kendilerine yardımcı olduklarını söylüyorlar. Gardiyanların tabancaları da yok. Moore, birkaç yıl önce ırkçı bir katilin adada yaptığı katliamda oğlunu kaybetmiş babayla da konuşuyor. Onu dinlerken intikamın ne kadar kötü olduğunu fark ediyorsunuz. Bu kültür bağışlama ve hoşgörü üzerine inşa edilmiş.

Almanya’ya da gidiyor Moore. Hanover şehrinde kurşun kalem üreten fabrikanın pencerelerine şaşırıyor Moore. Hatta işverenlerin işçilerin fikirlerine önem vermesine de. İşçi hakları da güvence altında bir de. Almanya’da geçmişin karanlık yıllarını yan yollara sapmadan öğrencilere anlatmak, yüzleşmek büyük cesaret işiydi. Nazi Almanyası’nı unutturmuyorlar. Bir daha olamasın diye. Ülkemiz de bu yüzleşmeler olabilseydi…

Slovenya’da da parasız üniversite daha da şaşırtıyor Moore’u. Buraya Amerika’dan öğrenciler bile geliyormuş. İzlanda insanı büyülüyor. 2008’de erkeklerin, ekonomik krizle iflasa götürdüğü ülkeyi kadınlar toparlamışlar. Şirkette üst düzey yönetici kadın, Amerika’da yaşamak istemediğini söylüyor. Komşusu açken insan huzurlu olabilir miydi? İzlanda’da insanlar birbirlerine el uzatıyorlardı. Ya Tunus’taki kadınlar. Kadınların toplumda kendilerini hissettirmeleri ve mücadeleyle eşitliği sağlamaları insanı etkiliyor. Kadınlar muhteşem ve ilham verici. Çünkü onlarda adalet duygusu, paylaşma, dayanışa ve şefkat vardı. Tunus’ta 1973 yılından bu yana kürtajın olduğunu biliyor muydunuz?

Belgesel, yıkılmış Berlin Duvarı’nda bitiyor. Moore, yıkılışına da tanıklık etmiş bu duvarın. Duvara sürekli çekiçle vurursanız çatlaklar oluşuyormuş ve ardından yıkılıyormuş. Aslında bu ülkelerdeki bu huzurlu ve mutlu yaşam yıllar yıllar önce Amerika’da düşünülmüş, ama pek hayata geçememiş. Bu belgeseli izlerken, cennet ve cehennemin bu dünyada olduğunu anlıyorsunuz. Bunları, sistemlerin ve demokrat politikacıların hayal güçleri yaşatıyor. Amerika’da ve Türkiye’de zor iş bunlar işte. Filmi izledikten sonra, cennetin ve cehennemin sadece bu dünyada olduğunu anlıyorsunuz. Başka yerlerde aramak beyhudeydi çünkü.

(20 Temmuz 2016)

Ali Erden

ailerden@hotmail.com

Adnan Şahin’i Kaybettik

Sinema sektörümüzün en köklü stüdyolarından Şafak Film’de uzun yıllar Renk Uzmanı olarak çalışan Adnan Şahin, 12 Temmuz 2016 Salı günü (bugün) hayatını kaybetti. Şahin’in çalıştığı sinema filmleri arasında Çiçek Abbas, Kuyucaklı Yusuf, Dul Bir Kadın, Züğürt Ağa, Aaahh Belinda, Asiye Nasıl Kurtulur, Değirmen, Ses, Yoksul, Afife Jale, Anayurt Oteli, Gece Yolculuğu, 120, Selamsız Bandosu, Düttürü Dünya, Zengin Mutfağı, Boynu Bükük Küheylan, Bütün Kapılar Kapalıydı, Zıkkımın Kökü, Gemide, Eylül Fırtınası, Filler ve Çimen, Uzak, Dondurmam Gaymak gibi filmler var. Merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

İran Sinemasından Yeşilçam’a Nazire

Ben Salvador Değilim (Man Salvador Nistam / I am not Salvador)
Yönetmen: Manouchehr Hadi
Senaryo: Reza Maghsoodi
Müzik: Amir Tavassoli
Görüntü: Ebrahim Ghafori
Oyuncular: Reza Attaran (Naser), Yekta Naser (Elham), Carol Vidotti (Angela), Mehdi Mehrabi (Siamak), Bri Fiocca (Büyükanne), Rivaldo (Kendisi)
Yapım: Marlik Tasvir (2015)

İranlı yönetmen Manouchehr Hadi’nin “Ben Salvador Değilim” komedisi, dürüst ve inançlı bir adamın başına gelen komikliklerin peşine takılıyor.

Film, Allah’ın adıyla açılıyor. Çünkü inançlı ve dürüst öğretmen Naser’in başına düşen Yeni Yeşilçam tarzı tuhaf halleri anlatıyor film. Önce her şey Rio’da başlıyor. Güzel Angela, Portekizli sevgiliyle özçekim (selfie) yaparken yansıyor. Ardından kamera Tahran’a gidiyor. Elham’la evli ve küçük kızları Sogol olan Naser, eşiyle televizyonda canlı yayın konukları. Naser, içinde milyarlar olan çantayı sahibine ulaştırmış ve üstelik ödülü de kabul etmemiş. Günümüzde az bulunur dürüst ve namuslu insanlardandı o. Evde karısının kâbusları üzerine tartışırlarken bir telefon geliyor. Sonra ailecek kendilerini Rio’da buluyorlar. Turizm acentesinden Siamak onların her şeyleriyle ilgileniyor. Rio plajındayken genç bir kadın Angela, “Salvador” diye ona doğru koşunca kâbusun da içine düşüyor Naser. Genç kadın onu Salvador’a benzetmiş. Şimdi ne olacaktı? Angela’nın büyükannesi de Salvador’la tanışmak için şehre gelecekmiş. Yüklü bir çek de yazacakmış. Naser, İslam dininin kurallarına mollalardan daha çok inanmış biri. Hıristiyan kılığına girip yalan söyleyebilir miydi?

Kültürlerarası çatışmalar…

Hıristiyanların içtikleri her şeyde alkol, yedikleri etin daima domuz olduğunu sanan Naser, Rio’da İranlıların işlettiği market bulunca rahatlıyor. İslami kurala göre kesilmiş et yenirdi değil mi? Sonunda oyunu kabul ediyor Naser. Çünkü birkaç saat sonra her şey bitecekti. Büyükanneyle tanıştıktan sonra bütün eşyalarını Siamak’ın arabasında unutan Naser, eve yayan geliyor. Elham ruj lekesini görüyor ve olaylar başka taraflara kayıyor çok geçmeden. Yanlış anlamalardan sonra da Siamak gerçeği Naser ve Elham’a anlatıyor. Her şey iyi ve soylu bir amaç içinmiş.

Bu filme bir bakıma durum komedisi denebilir. Skeçler bir araya toplanmış ve bu film ortaya çıkmış. Bu filme Yeni Yeşilçam tarzında bir film desek de, bizim filmlerden daha güldürdüğünü belirtmeliyiz. Ama oyunculuklar gerçekten zayıf filmde Reza Attaran ve Yekta Naser dışında. 2016 Rio’da Yaz Olimpiyatları yılı. 2015 yapımı “Man Salvador Nistam / I am not Salvador – Ben Salvador Değilim” filmle Rio’ya giriş yapılabilir. Brezilyalı eski milli futbolcu Rivaldo da filme konuk olmuş. Lüks dört çekerli cipiyle kimsesiz çocukların merkezine futbol topları getiriyor. Gerçekten dini kurallarla yaşamak ne kadar da zorluymuş! İyi ki laiklik var, diyor insan.

(19 Temmuz 2016)

Ali Erden

ailerden@hotmail.com

Kamera Elinde Geleceğin Cebinde Kısa Film Yarışması’nın Ön Eleme Sonuçları Açıklandı

Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) tarafından düzenlenen 3. Kamera Elinde Geleceğin Cebinde Kısa Film Yarışması’nda, dereceye giren ilk 10 film belli oldu. 20 Mayıs 2016′da sona eren başvuruları, Sinema Yazarı Uğur Vardan, Selin Gürel, Cüneyt Cebenoyan, Öğretim Üyesi Alp Birol ve TSPB Finansal Eğitim Çalışma Komitesi Başkanı Attila Köksal’dan oluşan jüri inceledi. Katılan filmler senaryo, özgünlük, çekim teknikleri ve temaya uygunluk gibi kriterler gözetilerek değerlendirildi.

Sağlıklı Fikirler Senaryo Yarışması Kazananları Belli Oldu

Sağlıklı Fikirler Bağımlılıkla Mücadele Senaryo Yarışması sonuçları belli oldu. Madde, tütün, alkol ve teknoloji bağımlılığı olmak üzere 4 kategoride düzenlenen yarışmanın her kategorisinde birinciler 3.000, ikinciler 2.000, üçüncüler ise 1.000 TL almaya hak kazandılar. Yarışma, hem sinema sektöründe çalışmak isteyen gençlere, hem de sektörde çalışan sinemacılara bağımlılıkla mücadele konusunda eğitim de içeren bir program dahilinde sürdürüldü. Sonuçlar, alanında deneyimli jüri üyelerinin değerlendirmesi sonucu belirlendi. Çekimleri SETEM tarafından gerçekleşecek senaryolar, kamu spotu olarak sosyal medyada ve televizyonda gösterilecek.

Ay Işığında Film İzlemenin Keyfi Akmerkez Üçgen Teras’ta Bambaşka

Geçtiğimiz yıl yenilenen yüzüyle açık hava keyfini misafirlerine daha geniş bir şekilde sunan Akmerkez, şehirden uzaklaşmak isteyenleri Üçgen Teras’a davet ediyor. Sinemaseverlerin en beğendiği filmler 13 Temmuz – 24 Ağustos 2016 tarihlerinde Akmerkez ev sahipliğinde Üçgen Teras’da gösterilecek. Her Çarşamba saat 21:00’de ücretsiz olarak gösterilecek filmler arasında Batman v Superman: Adaletin Şafağı (Batman v Superman: Dawn of Justice), İftarlık Gazoz, Kocan Kadar Konuş: Diriliş gibi filmler yer alıyor. Temmuz ve Ağustos ayı boyunca Akmerkez ziyaretçileri yemyeşil çimlere uzanarak açık havada film seyretme keyfinin tadını çıkaracak.

Ay Işığında Film İzlemenin Keyfi Akmerkez Üçgen Teras’ta Bambaşka yazısına devam et

Akasya’da Açık Hava Sinema Geceleri Başlıyor

Anadolu yakasının önemli kültür sanat merkezlerinden biri olan Akasya, açık havada gerçekleştirdiği Sinema Geceleri ile sinemaseverlerin keyifli bir yaz geçirmelerini sağlıyor. Akasya Park’ta gerçekleşecek program, tüm dünyada önemli bir izleyici kitlesine sahip olan Star Wars serisinin son filmi, Star Wars: Güç Uyanıyor (Star Wars: The Force Awakens) ile 15 Temmuz’da start alıyor. Tek istediği dövüş sanatlarında ustalaşmak olan Po karakteriyle çocukların sevgisini kazanan Kung Fu Panda 3, 22 Temmuz’da perdelere yansıyor. Şebnem Burcuoğlu’nun ikinci romanından uyarlanan Kocan Kadar Konuş: Diriliş, 29 Temmuz’da gösterime giriyor.

Akasya’da Açık Hava Sinema Geceleri Başlıyor yazısına devam et

Ben Salvador Değilim

Reza Maghsoodi’nin yönettiği ve Yekta Naser, Carol Vidotti, Reza Attaran ile Rivaldo Ferreira’nın oynadığı Ben Salvador Değilim (I am not Salvador, 15 Temmuz 2016’da Mars Dağıtım dağıtımıyla ENG Şirketler Grubu tarafından vizyona çıkarıldı.
Naser orta yaşlı evli bir öğretmendir. Bir gün bulduğu para dolu çantayı sahibine beklemeden iade eder. Paranın sahibi Naser’e para ödülü gönderir ama Naser onu da iade eder ve bunun ardından bir TV kanalı onu ve eşini programa konuk eder. Ardından bir de Brezilya seyahati kazanırlar. Ancak kültür farkı nedeniyle huzursuz olurlar. Orada tanıştığı Angela adlı kadın ise Neser’i eski sevgilisi Salvador sanmaktadır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb
  • Ali Erden Yazıyor