Yönetmen Haydar Işık Malatyalı Genç Sanatçılarla İftarda Bir Araya Geldi

Yeni film projesi çalışmaları kapsamında Malatya’ya gelen yönetmen Haydar Işık, Yeşilyurt Belediyesi Tiyatro Topluluğu’na bağlı sanatçıları Sümer Park Açıkhava Sahnesi civarındaki mütevazı bir mekânda bir araya getirerek iftar sofrasında konuk etti. Yeni film projesi toplantılarının devam ettiğini ifade eden Haydar Işık, önümüzdeki günlerde başta Malatya Valiliği olmak üzere merkez ve yerel belediyeler yanında bazı kurumsal vakıf ve derneklerinde ziyaret edileceğini belirtti.

Yönetmen Haydar Işık Malatyalı Genç Sanatçılarla İftarda Bir Araya Geldi yazısına devam et

Rock The Kasbah

Barry Levinson’un yönettiği ve Bill Murray, Bruce Willis, Kate Hudson ile Zooey Deschanel’in oynadığı Rock The Kasbah, önümüzdeki aylarda PinemArt Film dağıtımıyla PinemArt Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
?????.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Trailer
  • IMDb

Rock The Kasbah yazısına devam et

Bocurgat

Metin Avdaç’ın yönettiği ve ?????, ?????, ????? ile ?????’in oynadığı Bocurgat, önümüzdeki aylarda ????? dağıtımıyla ????? tarafından vizyona çıkarılıyor.
Işıltılı İstanbul birden karanlığa gömülür. Elektrik Kurumu’nda dokuz yıldır çalışan ve iş güvencesi, işçi haklarını savunmasıyla bilinen Mahir ile arkadaşları yağmurlu bir gecede arızayı ararken, ormandan geçen İstanbul’un elektriğini sağlayan, enerji hattındaki arızayı bulurlar. İş malzemelerinin önemli bir parçası olan Bocurgat arızalıdır. Mahir ve Sadık arızayı giderirken, sorunlu Bocurgat işlerini zorlaştırmıştır.

  • Basın Bülteni
  • Yönetmenin Sunumu

Nezih Tuncay’ı Kaybettik

Sevilen oyuncularımızdan Nezih Tuncay, 29 Haziran Çarşamba günü (bugün) hayatını kaybetti. 1965 yılında sanat hayatına başlayan Tuncay, Devekuşu Kabare, Arena, Sezer Sezin, Mücap Ofluoğlu ve Lale Oraloğlu Tiyatroları’nda çalıştı. Şaka Yapma, Patron Duymasın, Dikenli Yol, Rus Gelin, Ömerçip, Kalbin Zamanı, Deliha ve Dünyanın En Güzel Kokusu adlı sinema filmleriyle hatırlanan sanatçı, Denizin Kanı ve Yaprak Dökümü gibi birçok TV dizisinde de görev yaptı. Cenazesi, 30 Haziran 2016 Perşembe günü Maltepe Merkez Camii’nde kılınacak ikindi namazını müteakip Kartal Maltepe Mezarlığı’na defnedilecek olan merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

Mülteciler Haklarını Almaya Geliyorlar

Denizdeki Ateş (Fuocoammare)
Yönetmen-Senaryo-Görüntü: Gianfranco Rosi
Oyuncular: Samuele Pucillo, Pietro Bartolo,Samuele Caruana, Mattias Cucina, Francesco Mannino, Giuseppe Fragapane, Maria Costa, Francesco Paterna, Maria Signorello
Yapım: Rai Cinema-Arte France Cinéma (2016)

Yönetmen Rosi’nin “Denizdeki Ateş” yarı-belgeseli, mültecilerin trajedilerini içeriden yansıtan sarsıcı ve ilham verici bir film.

İtalyan yönetmen Gianfranco Rosi, 1964’te Afrika ülkesi Eritre’de doğdu. O da bir göçmendi. Sicilya’ya bağlı Lampedusa, İtalya’ya uzak, Afrika’ya yakın bir balıkçı adası. Neredeyse her gün derme çatma teknelerle insanlar Akdeniz’de ölüme doğru yola çıkıyorlar. İtalyan sahil koruma çoluk çocuk, genç yaşlı, kadınlı erkekli bu mültecilerin çok azını kurtarabiliyor. Çoğu denizde ölüyor trajik biçimde. Yönetmen bu filmini doku-drama olarak, yani yarı-belgesel olarak yansıtmış. Mülteciler ve onları kurtaranlar, kamplar gerçek. Sadece ada sakini bir balıkçı ailesini bu gerçekliğin, bu belgeselin arasına kurgulamış. Koşut kurguyla bu anlar iç içe yansıyor perdeye.

Balıkçı ailesiyle…

Trajedi, umut ve yaşamak duygusu bir taraftan anlatılırken, adanın sakini bir balıkçı ailesi de küçük bir çocuğun etrafından yansıyor. Küçük Samuele, babası Nelle, babaannesi Maria ve iyice yaşlanmış büyükbabasıyla yaşıyor. Bir de arkadaşı var. Adada hayatının en güzel anlarını yaşıyor. İnsana kendi çocukluğunu da anlatıyor. Sapanlarla kuşlara taş fırlatmak gerçekten heyecanlıydı. Yazları kendi kasnaklı uçurtmanı da yapmak keyiflerin en güzeliydi. Ağaç dalıyla yapılan patlangaç da vardı. Filmde yok elbette.

Akdeniz’de kaktüsü çağrıştıran bitkiye “pabuç inciri” denirdi. Bu incir çok lezizdi ve tadı da tropikti meyvenin. İncirin çıktığı diken dolu yeşil dal da pabucu andırıyordu. Samuele ve arkadaşı bu yaban inciri bitkisinin ayakkabı tabanını andıran dalına sapanla taş fırlatıyorlar. Kırsalda çocukluğu yaşamak muhteşemdi. Daima yaratıcı olunuyor. Samuele’nin babaannesi de zaman zaman yansıyor filmde. Onun hiç acelesi olmadan Akdeniz mutfağının muhteşem yemeklerini belgesel tadında izliyor insan. Büyükanne Maria’yı izlemek de etkileyici. Kadınların muhteşemliğinin belgeseli gibiydi. Adanın radyosundan sürekli şarkılar da istiyor büyükanne. Filmde spagettinin de nasıl yeneceği ayrıntılı biçimde gösteriliyor, belirtelim. Samuele’nin bir gözü de tembelleşmiş. Göz doktorunun tavsiyesine uyarak u tembelliği de alt ediyor küçük Samuele.

Ölmek mi, özgürlük mü?…

Kurtarılan mültecilerin dramları gerçekti. Tedavi oluşları, hemen kayıt alınışları ve onlara insancıl yaklaşımlar da insanı etkiliyor. Aslında bu yaklaşımlar birer örnek. Siyahî bir mülteci nasıl kurtulduğunu anlatmasını dinlemek, yaşama içgüdüsünün gücünü gösteriyordu. Libya’da, İslamcı terör örgütü IŞİD’in hapishanesinden kurtulmuş ve büyük zorluklarla Akdeniz’i aşıp bu adaya gelmiş. Yaşamak ne güzeldi!.. Doktorun, hamile mülteci kadının ikiz bebeklerini ultrasonla incelemesi de yaşama gücünü hissettiriyordu. Sekansların peş peşe yansıdığı bu yarı-belgeselde bir başlangıç ve klasik anlamda bir son yok. Yönetmen, hayatların içine girdiği gibi dışına da çıkıyor. Ada radyosundan duyulan şarkılar ve müzikler de etkileyici. Filmin adını aldığı “Denizdeki Ateş” şarkısının hatırlattıkları da var. Filmin içinde.

Evet mülteciler. Yüzlerce yıl yeraltı ve yerüstü kaynakları batılı beyazlarca çalınmış insanlar şimdi kendilerinden alılanları almaya geliyorlar Avrupa’ya. Korku bu. Ya zenginlik giderse? Bir de Suriye vardı. Aslındaki oradaki sorun, 2006’daki kuraklıkla başladı. Köylerden şehirlere iç göç başladı. 2010’daki “Arap Baharı”yla da sonradan birleşince bu durum, iç savaş başladı. Suriyeliler de haklarını almak için Ege’de ölüyorlar şimdi. Mültecilerin hiçbiri “kaçak göçmen” değildi. Bu yarı-belgesel görülmeli. İlham da alınmalı. 2016 yapımı “Fuocoammare – Denizdeki Ateş” sinema iyi yapıtlarından. Ayrıca Berlinale’den dört ödül kazandı. Hem de “Altın Ayı” ödülü de dâhil.

(06 Temmuz 2016)

Ali Erden

ailerden@hotmail.com

Yeni Film Fonu’nun Üçüncü Döneminde Desteklediği Filmler Belli Oldu

Anadolu Kültür ve If İstanbul Bağımsız Filmler Festivali ortaklığıyla 2015 yılında kurulan Yeni Film Fonu’nun üçüncü döneminde desteklediği belgesel filmler belli oldu. Fona bu döneminde yaklaşık 150 başvuru geldi. 2016 jürisi Berke Baş, Zeynep Dadak, Melek Ulagay, Yeşim Ustaoğlu ve Yıldırım Türker’in yaptığı değerlendirme sonucunda 12 belgesel filmin desteklenmesine karar verildi. Yeni Film Fonu’nun 2016 ikinci dönem başvuruları ise Eylül ayında yapılacak duyuruyla başlayacak. Yeni Film Fonu’na kısa belgeseller prodüksiyon ve post-prodüksiyon aşamasında, uzun ve orta metraj belgeseller ise geliştirme, prodüksiyon ve post-prodüksiyon aşamasında başvurabilecekler.

Yeni Film Fonu’nun Üçüncü Döneminde Desteklediği Filmler Belli Oldu yazısına devam et

Digiturk’ten Türk Sineması’na Destek

Türk sinemasına destek olmaya devam eden Digiturk, bu sene beşincisi düzenlenen ve sinemamızın en renkli örneklerini İtalyan sinemaseverler ile buluşturacak olan V. Roma Türk Film Festivali’nin üçüncü kez medya sponsoru oldu. V. Roma Türk Film Festivali, SRP İstanbul tarafından, usta yönetmen Ferzan Özpetek’in Onursal Başkanlığında, T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla, T. C. Başbakanlık Tanıtma Fonu’nun desteğiyle ve Digiturk’ün medya sponsorluğunda 30 Haziran – 03 Temmuz 2016 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Festival, Roma’nın en önde gelen sanat merkezlerinden Casa Del Cinema Salonları’nda düzenlenecek.

Alanya Kristal Kale Film Festivali’ne Gelen Oyuncular EXPO 2016’yı Gezdi

1. Alanya Kristal Kale Uluslararası Film Festivali’ne katılmak üzere Antalya’da bulunan yabancı sanatçılar, EXPO 2016 Antalya’yı gezdi. Turkcell EXPO Kulesi’nden alanı seyreden oyuncular hayranlıklarını dile getirirken, “Böyle yerler yalnızca Avrupa’da olur sanıyorduk. Kendimizi Cannes’da hissediyoruz.” dediler. Festivalde Almanya, Bulgaristan, Hollanda, Danimarka, Rusya, Azerbaycan, Ukrayna, Belarus, Kazakistan ve Türkiye’den filmler gösteriliyor.

Alanya Kristal Kale Film Festivali’ne Gelen Oyuncular EXPO 2016’yı Gezdi yazısına devam et

Buğra Gülsoy ve Serhat Teoman’ın İlk Kez Yönetmen Koltuğuna Oturdukları Mahalle’nin Çekimleri Devam Ediyor

Başarılı genç oyuncular Buğra Gülsoy ve Serhat Teoman’ın yönetmenliğini yaptıkları ve aynı zamanda rol aldıkları Mahalle filminin çekimleri tüm hızıyla devam ediyor. İlk kez yönetmen koltuğuna oturan, yakın arkadaşlar Gülsoy ve Teoman’a filmin başrollerinde Hazar Ergüçlü, Selen Öztürk ve Emre Erkan eşlik ediyor. Film, kendi kanunlarını kendi yazan bir mahallede yaşayan üç arkadaşın mahalleye yeni taşınan gizemli bir yabancı ile değişen hayatlarını anlatıyor.

Mike ve Dave: Ah Bir Sevgili Yapsak

Jake Szymanski’nin yönettiği ve Zac Efron, Anna Kendrick, Adam Devine ile Aubrey Plaza’nın oynadığı Mike ve Dave: Ah Bir Sevgili Yapsak (Mike and Dave: Need Wedding Dates), 08 Temmuz 2016’da The Moments Entertainment dağıtımıyla The Moments Entertainment tarafından vizyona çıkarıldı.
Hayatları partiyle geçen iki kardeş Mike ve Dave, kız kardeşlerinin Hawaii’deki düğünlerine katılacakları eşlerini bulmak için internete ilan verirler. Bu durumdan kolayca sıyrılmayı bekleyen kardeşler, kendilerini bir anda bir ikilinin ellerinde bulurlar. Mike ve Dave Stangle, genç, maceracı, eğlence düşkünü ve bazılarına göre uygunsuzlardır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Mike ve Dave: Ah Bir Sevgili Yapsak yazısına devam et

Tarzan Efsanesi -The Legend of Tarzan-

Efsaneler kulaktan kulağa yayılır, yayıldıkça farklılaşır… Çoğunlukla da güncellenmektir bu farklılaşma. Herkes bilir efsanenin aslını, az ya da çok. Herkes alacağı tadı da kestirebilir, az ya da çok. Beklentileri o versiyon üzerinden değil, efsane üzerinden şekillenir.

Tarzan, sinemanın çok sevdiği, çok kullandığı efsanelerdendir. Teknoloji gelişip güçlendikçe Johnny Weissmuller’den (en çok tanınan ve tabii, sevilen Tarzan’dır) başlayarak yeni versiyonlar yapılır. Bu kez, David Yates çekmiş, Adam Cozad ve Craig Brewer’ın kaleme aldığı, Edgar Rice Burroughs’un yarattığı Tarzan efsanesini…

Görsel şölen

Sinema tarihi boyunca ne kadar Tarzan trüğü varsa tümünün yer aldığı Tarzan Efsanesi, tam bir aksiyon, tam bir görsel şölen. Belli ki ince ince işlenmiş, ince ince düşünülmüş, ince ince çalışılmış ve bir bütün olarak sunulmuş izleyicinin önüne.

Bir hileyle yeniden ormana dönen Tarzan, hem hileyi boşa çıkarır (bütün kahraman filmlerinin olmazsa olmazıdır, hep başarırlar) hem de ikiye bölünen dünyada Avrupalıların köleci, ticari anlayışı karşısında Amerikalıların daha özgürlükçü -ama hep kendine yontan- yaklaşımını vurgular.

Jane ile Tarzan…

Bu tür macera aksiyon filmlerinin taşıyıcı gücü olan kadın, bu kez çok daha aktif, çok daha kararlı. Erman Şener (çiçekler çelenk örsün başucunda), “Seyirciyi çekmek için vardır kadın kahramanlar, bakın hemen hepsinde sadece dururlar, hiçbir şeye katkıları yoktur, güzellikleri, cinsellikleri dışında.” derdi. Jane, bu kez bu kalıbı karmayı başarmış, bana göre…

Geniş savanların arasında onlarca canlının yaşam savaşımı verdiği ve gökyüzünün alabildiğine uzak olduğu ormanların içinde hayata tutunan Tarzan (Alexander Skarsgård), Londra’da Lordlar Kamarasının asil bir üyesidir: Greystoke Lordu 3. John Clayton. Sevgilisi, artık eşi, güzel Jane (Margot Robbie) ile birlikte Afrika ormanlarına ticari ataşe olarak dönerler. Yanlarında insan hakları savunucusu -emekli asker- George Washington Williams (Samuel L. Jackson); karşılarında ise Leon Rom (Christoph Waltz), esas kötü adam vardır; üzeri tozlanmış yaşanmışlıkları da unutmamak gerekir…

Aradan geçen zaman içerisinde çok şey değişmiştir kuşkusuz, ama acılar duruyordur, kinler daha bir bilenmiştir, sadece karşılaşmak bile bir savaşın başlangıcı olacaktır.

Mağluptur, bu yolda galip

Kötüler cezalarını çekerler, hemen her macera filminde olduğu gibi… Mutlu sonla biter film ve kahraman(lar)ımız başarmışlardır. Ama gerçekten öyle midir? Gerçekten başarı sağlanmış mıdır? Başarı aynı zamanda bir başka acının, sıkıntının, zahmetin, egemenliğin kapılarını mı açmaktadır? “Tarzan Efsanesi”, bir anlamda köleci Avrupalılarla özgürlükçü Amerikalıların karşı karşıya geldiği bir şölendir. İzleyici de kafasında bu karşı karşıya gelişin 100 – 150 yıllık gelişimini kafasında sorgulayarak çıkar salondan. Mutludur, keyifli bir film izlemiştir, balta girmemiş ormanlarda, onlarca vahşi hayvanı (onlardan daha da vahşi insanı, bir de) izlemiştir. Filmin kıssasından hisse almasının zamanıdır.

Tarzan Efsanesi, Yönetmen David Yates, Oyuncular Alexander Skarsgard, Samuel L. Jackson, Margot Robbie, Djimon Hounsou… 08 Temmuz’dan itibaren.

(04 Temmuz 2016)

Korkut Akın

53. Uluslararası Antalya Film Festivali

Resmi geçmişi 53 yıllık olan Uluslararası Antalya Film Festivali, ismini aldığı şehrin tarih sahnesine çıktığı antik çağlardan itibaren şölenlerin, festivallerin yapıldığı 2500 yıllık bir geleneğin temsilcisi. 1964 yılında ilk kez bir film festivaline dönüşerek yedinci sanatın Türkiye’deki en önemli destekleyicisi ve temsilcisi olarak yoluna devam ederken, Avrupa ve Asya kıtasının da en köklü film festivallerinden birisi olarak, 16 – 23 Ekim 2016 tarihleri arasında düzenleniyor. Dünyanın önemli sinema merkezlerinden biri olmaya aday olan Antalya, bu yıl bu hedefinin altını çizmek için afişinde de kullandığı gibi “Sinemanın Işığı Antalya’dan Yükselir” diyor.

  • Basın Bülteni: 1 / 2
  • Web Sitesi
  • Tanıtım Filmi

53. Uluslararası Antalya Film Festivali yazısına devam et

Emre Yalgın’dan Sıra Dışı Bir Polisiye: Emanet, 05 Ağustos’ta Vizyonda

Genç kuşak yönetmenlerden Emre Yalgın bu kez polisiye – aksiyon filmi Emanet’le seyirci karşısına çıkıyor. 05 Ağustos’ta vizyona girecek olan filmin başrollerini Tayanç Ayaydın, Turgay Aydın, Elena Viunova, Koray Şahinbaş, Çağla Naz Kargı ve Kadir Özdal gibi isimler paylaşıyor. Film, Türkiye’de bugüne kadar çekilmiş polisiye – aksiyon filmleri içinde gerek hikâye, gerekse sahneleriyle sıra dışı bir polisiye olarak bir ilke imza atacak.