İstanbul Modern Sinema, Gotik Hikayelerden Bir Seçki Sunuyor

İstanbul Modern Sinema, gotik sinemanın gölgeli dünyasını kutluyor. 26 Şubat – 08 Mart tarihleri arasında Gotik: Sinemanın Karanlık Yüreği başlıklı programla gotik hikâyelerinden bir seçki sunuyor. İlk olarak 18. ve 19. yüzyıllarda Mary Shelley, Bram Stoker gibi yazarların olay yaratan romanlarıyla Britanya’da doğan Gotik edebiyatın uğursuz iskeletini, sinema ete kemiğe büründürür. Dracula ve Frankenstein gibi karakterleri kült figürlere dönüştüren Gotik Sinema, bugünkü alacakaranlık dünyanın yolunu bulur.

İstanbul Modern Sinema, Gotik Hikayelerden Bir Seçki Sunuyor yazısına devam et

If İstanbul’da Bugün: 19 Şubat 2015

If İstanbul’da 19 Şubat Perşembe günü, Gazeteci ve belgeselci Attasi ile fotoğrafçı Ziad’ın, Suriye’li entelektüel Yassin’in belgeseli olarak başlayıp, tehlikeli bir yolculuğa dönüşen ve Türkiye’de sonlanan Bizim Dehşet Dolu Ülkemiz (Our Terrible Country) saat 19:00’da Cinemaximum Fitaş Salon 1’de. Gösterime filmin yönetmenleri Mohamed Ali Atassi, Ziad Homsi ile Yassin Al-Haj Saleh katılacak ve seyircilerin sorularını cevaplandıracaklar.

If İstanbul’da Bugün: 19 Şubat 2015 yazısına devam et

Münafık

Özkan Aksular’ın yönettiği ve Levent Sülün, Zeynep Okan, Balım Gaye Bayrak ile Özer Arslan’ın oynadığı Münafık, 03 Nisan 2015′de M3 Film dağıtımıyla Mantis Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Sovyetler Birliği’nde parapsikolojik olaylar üzerine incelemeler yapan ESP Laboratuvarlarından birinde çalışmakta olan Valeria, eski sevgilisi Nazım’ın daveti üzerine, “Cinli Nazife” olarak anılan Nazife Hanım ile ilgili araştırma yapmak üzere Türkiye’ye gelir. Kastamonu Azdavay’daki Nalbant Köyü’nde araştırmalarını sürdüren Valeria, hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolur. Köylü, Nazife Hanım’ı felç geçirmiş, Nazım’ı ise delirmiş bir halde bulur.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Facebook
  • Fragman

Münafık yazısına devam et

Dikkat, Rüyalarınız Çıkabilir

Ömer Faruk Sorak’ın yeni filmi 8 Saniye, Esra İnal’ın rüyalarıyla barışmasını beyazperdeye taşıyor. “Rüyalarımda her şey, buradaki kadar gerçek.” diyen Esra, uzun yıllar rüyalarının verdiği sıkıntılarla boğuşmaktadır. Daha sonra onların aslında birer yol gösterici olduğunu fark eder ve küçüklüğünden beri gördüğü rüyalar üzerinden, kendi hayatını anlamlandırmaya başlar.

SALT Beyoğlu’nda Perşembe Sineması Gösterimleri Sürdürülüyor

SALT Beyoğlu, geçtiğimiz sonbaharda başladığı Perşembe Sineması programını, şehirde olmaya dair bir film seçkisiyle, Garanti Mortgage’ın desteğiyle sürdürüyor. Program kapsamında sene boyunca her Perşembe akşamı SALT Beyoğlu, Açık Sinema’da geniş bir coğrafya ve zaman aralığından seçilen farklı üslûplardaki film gösterimleri yapılacak. Pekin Dünya Parkı’nda geçen, şehri terk etmeden dünyayı görme fikri üzerine kurulu, ilk film Shìjiè [Dünya] 24 Şubat Salı günü basına gösterilecek.

Birdman ya da Aktörün Varolma Savaşı

Alejandro Gonzalez Inarritu’nun ödül mevsiminin gözdesi olan son filmi ‘Birdman’ yitik kuşağın önemli yazarlarından Raymond Carver’ın ‘Late Fragment’ adlı kısa şiiri ile açılıyor. Şair şöyle diyor: ‘Peki hayattan istediğini aldın mı bari? / Aldım evet / Peki ne istemiştin? / Bu dünyada sevilmek ve sevildiğimi hissetmek’. Meksikalı asıllı yönetmenin ana karakteri yaşlanmakta olan aktör Riggan Thomson’un da tek istediği eskiden olduğu gibi seyirciden takdir görmektir. Oysa 90’lı yıllar aksiyonlarının yıldız oyuncusunun şaşaalı günleri gerilerde kalmış, beyazlanmış sakalı ve kaybettiği saçlarıyla eskinin fırtına ‘Kuş Adam’ı gözden düşmüştür.

Thomson var olduğunu kanıtlamak üzere sahnelere dönme çabası içine girer. Broadway’in gözde tiyatro salonlarından birinde (ünlü St. James Tiyatrosu’nun dış mekânları kullanılmış) Carver’ın kısa öyküsünden uyarladığı oyunu sahnelemek üzeredir. Lise yıllarında rol aldığı bir temsili izleyen yazarın ‘bu sahici yorumun için teşekkür ederim’ notunu hâlâ saklayan aktör ‘Aşk Konuştuğumuzda Ne Konuşuruz’ (What We Talk About When We Talk About Love) adlı hikâyenin ana karakterlerinden Terri’nin çılgın aşığını da bizzat kendi oynamaktadır. Oyunun ön temsilleri başlamak üzeredir ancak prodüksiyonun maliyeti bütçeyi aşmış durumdadır ve yönetmen oyuncumuz Mel McGinnis karakterini üstlenen oyuncusundan memnun değildir.

Geçmişiyle hesaplaşmayı hayali Birdman karakterinin iç sesi ve daha sonra perdede beliren görüntüsüyle sürdürür Thomson. Bu hesaplaşmaya asistanlığını yapan sorunlu kızı, eski eşi, sahnede saldırganlaşan metod oyuncusu genç aktör, popüler sinema oyuncularına nefretle yaklaşan tiyatro eleştirmeni ve sahne dünyasının diğer figürleriyle olan çatışması eklenecektir.

Inarritu’nun önceki filmlerinin trajik tonundan hayli uzak bir yapıda olan bu son çalışması çağdaş Amerikan şov dünyası üzerine hınzır bir taşlama. Bir dönem Batman serisiyle ünlenmiş Michael Keaton’un aktör eskisini canlandırması hoş tesadüflerden sadece birisi. Biçimsel olarak da farklı bir yol izleyen Meksikalı yönetmen filmini uzun plan sekanslar halinde çekmiş, başlangıç ve final bölümlerindeki bazı çekimler haricinde kurgu marifetiyle tek plan süsü vermiş anlatısına. ‘Gravity’nin başarılı görüntü yönetmeni Emmanuel Lubezki’nin bu konudaki ustalığı ve başta Keaton olmak üzere metod oyuncusunda Edward Norton, kızını oynayan Emma Stone ya da Broadway’de ilk deneyimini yaşayan aktris yorumunda Naomi Watts gibi oyuncularının çabası yönetmenin önemli silahları olmuş bu serüvende.

Lubezki’nin kamerası tiyatro sahnesi ve kulisin dar koridorlarından Times Meydan’ına, oradan gökyüzüne bale adımlarıyla süzülürken Inarritu bu gürültülü, rekabetçi, ışıltılı evreni alaycı gözlerle izliyor. Karakterleri arasında taraf tutmuyor. Kimi zaman yaşlanmakta olan aktörle, kimi zaman ruhsal sorunlarıyla cebelleşen ihmal edilmiş kızıyla, yaralı oyuncularıyla, çağdaş Hollywood’un kan ve aksiyonla kutsanmış süperkahraman hikâyelerine nefretini kusan New York Times tiyatro eleştirmeniyle empati kuruyor. Sanat nedir, ticaret nedir bunları tartışmaya açıyor. Hem bir sanat hem ABD’nin en büyük endüstrilerinden biri olan, kişisel bir ifade aracı olmanın yanı sıra yığınların vazgeçilmez eğlencesi olarak kabul edilen sinemanın ikilemi üzerine tartışma açıyor. Oyunun sıkı kuralları içinde sanat yapıtı üretmenin zorluklarını gündeme getiriyor. Tüm bunları başta da ifade ettiğimiz gibi gülen bir yüzle yapıyor bu defa.

Sinemasal özelliklerinin yanı sıra Raymond Carver’ı gündeme getirdiği için de önemsediğimiz bir film ‘Birdman’. Yazarın filme konu olan kısa hikâyesinin de yer aldığı iki kitabının bizde Can Yayınları’ndan Ayça Sabuncuoğlu’nun özenli çevirisiyle yayımlandığını buradan duyuralım. Filmin afişlerde yer alan ve dilimize ‘Cahilliğin Umulmayan Erdemi’ (The Unexpected Virtue of Ignorance) olarak çevrilen ikinci ismini Thomson’un oyunun finalinde sahne üzerindeki hınzır numarasını ‘üstün gerçekçilik’ olarak adlandıran kadın eleştirmenin yazısının başlığından aldığını not olarak düşelim. Buradan yola çıkarak ışıltılı şov dünyasının hınzır gerçekçi bir taşlaması olan ‘Birdman’i sinemaseverlere tavsiye edelim.

(25 Şubat 2015)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Afiş Hazır, Vizyonu Bekliyor: Biz İstanbul’a Karşı Değiliz

13 Mart’ta vizyona girecek olan yılın merak edilen filmi Mandıra Filozofu: İstanbul’un beklenen afişi çıktı. İstanbul temalı afişte, Mandıra Filozofu Mustafali’nin, şehrin silüetini bozan gökdelen inşaatlarına ve trafiğe karşı olduğu vurgulanıyor. Mustafali’nin İstanbul üzerinden modern dünya ile hesaplaşmasını konu alan Mandıra Filozofu: İstanbul’un yönetmenliğini, Müfit Can Saçıntı üstleniyor. “Biz İstanbul’a değil, onun güzelliğine zarar veren şeylere karşıyız” diyen Saçıntı filmle ilgili olarak “Biz modern dünyanın hırslarına, ölmeyecekmiş gibi yaşamaya ve başarıya, paraya, hedeflere odaklanıp bu şehrin güzelliklerini görememeye karşıyız.” dedi.