Herkesin Sihire İhtiyacı Var

Sihirle, illüzyonla arası her zaman iyi olmuştur Woody Allen’ın. 2006 yapımı ‘Scoop’, görmüş geçirmiş bir sahne sihirbazı ile (Allen’ın bizzat canlandırdığı illüzyonist Splendini) yeni yetme gazeteci genç kızın Bergmanvari Azrail’i atlatarak fani dünyaya haber taşıyan müteveffa gazetecinin yardımıyla esrarengiz cinayetlerin sırrını çözme hikâyesidir. İlerlemiş yaşına rağmen (önümüzdeki sene seksenini deviriyor) her yıl bir film yapma geleneğini sürdüren usta sinemacı bizde ‘Sihirli Ay Işığı’ adıyla gösterilen (özgün adı ‘Magic in the Moonlight’) son çalışmasında, çok sevdiği sihirbazlık gösterilerinin mekaniği ile ilk döneminden beri gündeme getirdiği metafizik tartışmaları Hollywood’un altın çağının gözde türlerinden ‘screwball’ güldürüyle harmanlamış.

1926 yılının Berlin’inde başlıyor hikâye. Caz çağının ünlü illüzyonisti Stanley Crawford, Çinli Wei Ling Soo kimliğine bürünmek suretiyle Uzak Doğu’nun egzotik şovunu sunmaktadır Avrupalı izleyicisine. Burnundan kıl aldırmayan yılların üstadı için Dünya mantıklı ve öngörülebilirdir. Hayatın boş ve trajik bir gerçeklikten ibaret olduğunu düşünür. Maneviyata inanmaz. Nietzsche’nin ünlü ‘Tanrı Öldü’ deyişinden dem vurur. Ruh çağırma seansından Vatikan’a kadar her şey sahtedir onun için. Münih, Barselona eski kıtayı adım adım turlayan kibirli Stanley meslekten arkadaşının teklifi üzerine sahtekâr olduğundan şüphe edilen bir medyumun foyasını ortaya çıkarmak üzere bu defa Fransız Riviera’sına yollanır. Öyle ya bu hokus pokus numaralarını ondan iyi bilen yoktur. Zihin okuma iddiasındaki Sophie Baker’ın mental titreşimleriyle ince ince dalgasını geçer önce, Amerikan taşrasından yetişme genç kızı soylu İngiliz kibriyle küçük görür. Ancak ruh çağırma seansındaki beklenmedik olaylar ve genç kızın göz kamaştıran güzelliği Stanley’nin aklını karıştıracaktır.

Bu şirin romantik güldürü Cate Blanchett’in görkemli performansıyla devleşen bir önceki ‘Blue Jasmine’ ağırlığında değil belki, ancak üstadın daha önce çokça örneğini verdiği nükte yüklü hafif güldürülerinin sadık izleyicileri için biçilmiş kaftan. Tipik Woody anekdotlarını aktarmak bu kez karizmatik Colin Firth’e düşmüş. Deneyimli oyuncu ile Sophie’yi canlandıran gencecik Emma Stone zıt ikilinin çatışmasında hoş ve sevimli. Darius Khondji’nin iki savaş arasındaki kaygısız dönemin atmosferini kusursuzca yansıtan görüntü çalışması mükemmel. Jenerikte Cole Porter’dan ‘You Do Something To Me’ ile başlayan soundtrack ayrı bir harika. Yaşamak için hepimizin kandırmacalara, ayışığı altında küçük sihirlere ihtiyacımız olduğunu bir kez daha hatırlatan bu güzel filmi kaçırmamanızı tavsiye ederiz.

(17 Ekim 2014)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com