Çoban Yıldızı

Otobüste gidiyordum, evden eşim telefon etti, TV.den Çolpan İlhan’ın vefat haberinin verildiğini söyledi. Düşündüm, yıllar önce bir yazlık sinemada, gündüz vakti tartışıyorduk. Arkadaşlardan biri yeni yeni filmlerde oynamaya başlayan Çolpan İlhan’ın asıl adının İlhan Çolpan olduğunu, değişiklik olsun diye Çolpan İlhan olarak kullandığını söyledi. Bunun doğru olmadığını adının gerçekten Çolpan olduğunu kısa sürede öğrenecektim ama bu ismin ağabeyi Attila İlhan tarafından verildiğini yıllar sonra öğrenecektim.

1959’da İlhan’ın iki filmi var. Öncelikle Yalnızlar Rıhtımı. Akad’ın yönettiği bu filmin senaryo yazarı, Attila İlhan. Hatta, filmde Çolpan İlhan’ın söylediği aynı isimli şarkının sözlerini de Attila İlhan yazmış. Çolpan İlhan filmde ülkemizde pek yaşamayan bir pavyon kadınını oynuyor ama filmin (senaryonun) kusuru bu değil, çünkü film önceleri (gösterime çıktığında) senaryosunun (özellikle diyalogları açısından) tümü açısından basında eleştirilir. Son dönemde ise yönetim (Akad) bakımından film kabul görür ve Akad’ın ustalığı bir kez daha dile getirilir. Fakat Attila İlhan, filmi yönetim (çekim mekânı) açısından eleştirir, senaryoyu barlarla, limanın iç içe olması açısından İzmir için yazdığını, burada çekilmesi gerektiğini söyler. Akad filmi, barlar ile liman arsında hayli mesafe olan İstanbul’da çekmiştir.

Filmlerde mekânını önemi yadsınamaz fakat filmlerimiz de mekân açısından böyle bir eleştiriye, ben başka bir filmde rastlamadım. Yine de Yalnızlar Rıhtımı, Çolpan İlhan’ın rolü ile anımsanacak bir film.

Aynı yıl yapılan Zümrüt’te değişik ilişkiler içinde bulunan bir kadını canlandırır. Film, Sadık Şendil’in İhsan Koza’nın (İhsan İpekçi) aynı adlı romanından uyarladığı senaryo ile Akad tarafından çekilir. Akad’ın bu filmi pek olumlu eleştiriler almaz ama filmde unutulmayan bir söz vardır. (Bu söz İpekçi’nin romanından mı geliyor, yoksa senaryoya Şendil mi koydu bilmiyorum.) Film hatırlanmasa da, İlhan’ın kendisine sigara sunan erkeklere “Yak ta ver.” demesi uzun süre, unutulmamıştı. [Bu replik için, -kullanılıp kullanılmadığını anlamak amacıyla- filmi ikinci kez (!) çeken Özer Kızıltan’ı -Feride (Zümrüt) Yasemin Alkaya- aramak isterim.]

İlhan’ın ilk filmi Günahsız Fahişe (Kamelyalı Kadın – 1957) ise Şakir Sırmalı tarafından yapılmıştı. “Sinema kurallarına (?) ters düşen tutumu yüzünden büyük tartışmalara yol açtı” (Özgüç’ten, Ansiklopedik Türk Filmleri Sözlüğü, s. 91) ve o güne kadar sadece iki film yapan Sırmalı’nın üçüncü ve son filmi oldu. Alexandre Dumas Fils’in romanı uyarlaması idi. 1962’de, bize uydurulmuş bir Steinbeck uyarlamasında, İkimize Bir Dünya’da (Nevzat Pesen) Çolpan İlhan –Fareler ve İnsanlar’ın- çiftlik yosmasını oynar.

Yine bir Nevzat Pesen filminde, Ahtapotun Kolları’nda (1964), sinema artisti olmak için -uçakla!- İstanbul’a kaçan Hülya Koçyiğit’e alternatif olabilecek bir eski sinema oyuncusunu (heveslisini) oynar. [Bu rolü ile 1965 1. Fuar Filmleri Festivali’nde (İzmir) En Başarılı Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünü de alacaktır.] 1958 yılında oynadığı Bir Şoförün Gizli Defteri’nde ise pavyona düştükten sonra hakir gördüğü şoför tarafından kurtarılacak olan, paşa kızı Çiler’in -sonraki adı Çilek- kurtarıcı şoförün kollarında ölecektir.

Tam bir kaçış (yol) filmi olan, Fritz Lang uyarlaması Yaşamak Hakkımdır’da sinemamızın çok çabuk yitirdiği enteresan oyuncu Turan Seyfioğlu ile karşılıklı oynayacaktır (1958). Avare Mustafa (1961) ise İlhan’ın fakir Ayhan Işık’a askıntı olduğu zengin kızı tiplemesi ile boyutlanırken, finalde yönetmen Ün’ün (ve yardımcılarının -devamlılık asistanı?-) gözlerinden kaçan, birbirini izleyen sahnelerdeki kostüm değişikliği, sonraları modacı olacak İlhan’ın da gözünden kaçacaktır.

İlhan’ın sonraki yıllarda daha bir çok filmi var. Uzun yıllar mutlu bir yuva kurduğu Sadri Alışık ile oynadığı filmler… Bir de daha çocuk yaşlarda iken oğlu Kerem Alışık ile oynadığı Kocamın Nişanlısı (Turgut Demirağ / 1965). Başkaca filmini yazmıyorum, tiyatrolarını, modacılığını da… Her ölüm erkendir, Attila İlhan, Sadri Alışık derken Çolpan İlhan Alışık.. Attila İlhan’ın deyişi ile “ayrılıklar sevdaya dahil”. Bundan esinlenerek, gazetelere manşet olan, -acı da olsa- “ölüm (de) sevdaya dahil” … “yak ta ver.”

(14 Ağustos 2014)

Orhan Ünser