İçimdeki İnsan Filminin Çekimleri Tamamlandı

İrfan Yalçın’ın Fareyi Öldürmek adlı romanından uyarlanan İçimdeki İnsan filminin çekimleri geçtiğimiz günlerde Afyon’da tamamlandı. Aydın Sayman’ın yönettiği filmin 51. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’ne yetiştirilmesi plânlanıyor. Afyon Belediyesi’nin destekleri yanında Budan Thermal Otel’in ana sponsorluğunu yaptığı film, sıradan bir memurun, hoşgörüsüz bir dünyada iyi kalmak için yaptığı mücadeleyi ve yenilgisini anlatıyor.

Hoşçakal Kaptan!

Ne zaman “eğitim sisteminin tepeden tırnağa yenileneceğine” veya “herşeyin öğrenci merkezli olacağına” ilişkin görüşler okusam, aklımdan o muzip gülüşün geçerdi.

Sen ve Sidney Poitier… 50’lerin öfkeli gençlerine ışık tutan “Karatahta Ormanı” ve “Sevgili Öğretmenim”, Norman Mailer’ın ‘en berbat on yıl’ olarak nitelendirdiği dönemde epey ses getirmişti, biliyorum; ama kendisini “aklın ve bilimin ışığında yol alan” (!) sistemin kollarından henüz kurtaran bizim kuşak için bir başka öneme sahipti kurduğun dernek.

Öğrenim yaşamım, Ç harfinin kuyruğunu çapraz atmamızın başımıza büyük belâlar açacağını, bazı şairlerin “sakıncalı” dizelerini öğrenmenin geleceğimizi nasıl karartacağını dinlemekle geçti. Çok soru sormak ve o sorular üzerine düşünmek tehlikeliydi. Çevremizde yatarken bile terliklerini disiplinli biçimde “hizaya sokan” insanlar çoktu; ama ne mutlu ki bize, “başka türlü bir şey benim istediğim” diyenler henüz sağdı!

Evet, biraz ürkek, biraz mahçup; ama her defasında kararlı olan o gülüşe hayat verdiğin için seni hiç unutmayacağım. Elbette bütün bir oyunculuk yaşamını tek bir filme sığdıracak değilim. Yine de en çok, sıranın üzerine çıkarak “sıradan çıkmanın” ne demek olduğunu bizlere çok iyi anlattığın için seni hatırlayacağım. Ve aradan geçen upuzun yıllar boyunca, bilmem kaçıncı kez yeniden karılan ve dağıtılan ellerde sonucun hiç değişmediğini, tek tip fabrikalarda hep aynı biçimde öğütülmeye çalışılan milyonlarca çocuğun olduğunu düşününce, böyle ansızın çekip gidişine de hiç kızmayacağım. Sonuçta Ahmet Telli’nin dizelerindeki gibi değil mi herşey:

“Mağlubuz…
Durmadan kazanan bu hayat
Basit bir üçkâğıtçı sadece, bir sahtekâr…”

(14 Ağustos 2014)

Tuncer Çetinkaya

Sürpriz Damatlar

Philippe De Chauveron’un yönettiği ve Christian Clavier, Chantal Lauby, Ary Abittan ile Medi Sadoun’un oynadığı Sürpriz Damatlar [Qu’est-ce qu’on a Fait au Bon Dieu? – Serial (Bad) Weddings], 22 Ağustos 2014′de Bir Film dağıtımıyla Limon Yapım tarafından vizyona çıkarıldı.
Fransa’nın üst sınıf ailelerinden birine mensup olan Claude ve Marie Verneuil çiftinin dört güzel kızı vardır. Bu kızlardan Isabelle müslüman olan Rachid ile Odile Yahudi olan David ile ve Segolene de Chao isimli bir Çinli ile evlenir. Bu değişik kültürlerden damatları kabullenmekte güçlük çeken Claude ve Marie’nin tek ümitleri küçük kızları Laure’nin bir Katolik evliliği gerçekleştirmesidir.

  • Basın Bülteni: 1 / 2
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb
  • Ali Erden Yazıyor

Bodrum’lu (L’) Atalante!!!?

Tatil nedeni ile gittiğim Datça’da (Gabaklar) bir motor turuna katıldım. Tur sonunda, katılımcıların denize girmeleri için verilen bir molada, koya demirlemiş bir tekne gördüm. Teknenin adı Atalante idi. Bana hemen L’atalante’yi (1934) çağrıştırdı. L’atalante, Jean Vigo’nun (1905 – 1934 ) üçüncü ve son filmi. Vigo’yu ve L’atalante’yi bilenler bilir, bilmeyenler zahmet edip öğrensinler.

Bindiğimiz motorun kaptanına sorup tekne hakkında bilgi istedim. Teknenin 6 yıllık olduğunu ve Bodrum’lu olduğunu öğrendim. Gördüğüm birçok tekne A.B.D. veya Fransa bandıralı idi ama Atalante Türk bandıralı idi. Kimin olduğunu araştırdım ve beklediğim gibi cevap alamadım.

Sorular peşi peşine geldi. “Atalante” adı bu tekneye neden verilmişti, sahibi L’atalante hakkında bilgi sahibi mi idi, bilgi sahibi ise (Vigo dahil) bu bilgi ne derece idi, sahibinin sinema ile herhangi bir ilişkisi olmuş mu idi, oldu ise ne düzeyde idi. Bu gün bu sorulara cevap alamadım. Buraya yazmaktaki maksadım, okurlara L’atalante’yi hatırlatmak, eğer hatırlayacak bir bilgileri yoksa böyle bir bilgi için meraklandırmaktan ibaret.

Eğer, tekne veya sahibi hakkında bilgi sahibi iseler (veya konu ile ilgilenirler ise), sadibey.com sitesine ulaştıracakları her türlü bilgi için kendilerine müteşekkir kalacağımı bildiririm.

L’atalante, bir gelip geçen çatana değil, orada molada kaldığımız sürece beni kendisine çeken, fakat yaklaşamadığım (yaklaşsam ne sonuç alırdım !?!) bir tekne oldu. (Üç gün sonra, Bodrum yat limanında da boş yere aradım.)

(14 Ağustos 2014)

Orhan Ünser