Türk sinema tarihinde komedi filmlerinin çok müstesna bir yeri vardır. Şöyle müstesna: Baş kahramanlarına nesiller ötesi ün kazandırır ve göreceli olarak da varsıl hale getirir.
Fazla üzerinde durulmaz ama sinema ile uğraşanların büyük çoğunluğu, sanat, estetik kaygılarının yanı başında para kazanıp zengin olmayı tutar. Tutar ama oldukça da eleştiri alır.
Güzellemeye sinema komedimizin son örneğinden başlayacak olursak sahibini milyoner yapma babında ‘Recep İvedik’, muazzam bir başarıdır. Film çekip ‘zengin’ olma hesabı başta yapımcılar olmak üzere hemen hemen tüm dahilunların kafasında bir şekilde vardır.
Hadi diyelim bir filmin kasada başarılı olup olması değerlendirmeler ana kriterinden sayılmasın. Komedi filminde estetik, görsellik, mekân devingenliği, uç uç sürrealizm, varolmanın anlamı üzerine sofistike diyaloglar vs. pek aranamayacağından geriye yalın bir sosyolojik irdeleme kalıyor.
Recep İvedik’in taşıdığı tip, kaba, maganda, küfürbaz, eğitimsiz, görgüsüz, ergenci vb. kıstaslarla büyük eleştiri almıştı, alıyor. Yaşamda böyle şeyler olmazdı, olamazdı, olmamalıydı. Fakat bir filmde bütün bunlar olabilir. Çünkü film. Gerçeklikten değil, aktarılmış gerçeklikten söz ediyoruz. Filmler, izleyeni düşündürebilir, katalize edebilir, eğlendirebilir.
Sondan başa doğru gidersek eğlendirme; zaten var, adı üstünde komedi. Katalize; aynısını yap veya yapma demiyor izleyicinin keyfine bırakıyor. Düşündürme; burasını biraz geriye giderek anlatmak gerekiyor.
Türk sinema tarihinde hemen hemen her 10 yılda bir, dönem şartlarına göre meddahvari bir tip ortaya çıkar.
Benim aklımın erdiği dönemden başlayacak olursak, 1960’larda Vahi Öz’ün (Vahe Ozinyan) Horoz Nuri’ si, 70’lerde Feridun Karakaya’nın Cilalı İbo’su, 70’lerden 90’lara kadar Kemal Sunal’ın İnek Şaban’ı. Arada bir de Sadri Alışık, Öztürk Serengil tiplemeleri var.
Demek ki Recep İvedik’e kadar belli aralıklarla birbirlerine benzer ‘avare’ tarzında tiplemelerin ortaya çıkması sosyolojik bir gerçek.
Sosyolojik dayatmanın getirdiği gerçeklik, para kazanma konusunda Şahan Gökbakar’a göz kırpmışsa bunda Recep’in ne suçu var.
Tipleme yetkinliğine gelince Şahan Gökbakar haddinden fazla başarılıdır, çünkü izleyiciye yarattığı Recep İvedik tiplemesine sokakta görünmesi istenmeyen insan örneği olabileceği düşüncesi vererek, etik bir mesafe koyabilmiştir.
İzleyici, izlediği filmdeki elemana veya elemanlara ne kadar fazla zihinsel mesafe koyabiliyorsa film o kadar başarılıdır. Mesafe yoksa, aynlara bakalım, gişede de avuçlara tuz koyalım.
(27 Haziran 2014)
Ali Mercimek