Afrikalının Özgürlüğüne Giden Yol

‘Mandela: Özgürlüğe Giden Uzun Yol’ filminin Londra’daki ilk gösteriminde hazır bulunan Zindzi ve Zenani Mandela, cep telefonuna gelen bir mesajla babaları Nelson Mandela’nın ölüm haberini alır. Buna rağmen gösterimin ertelenmesine razı olmazlar. Üzücü haber son jenerik akarken paylaşılır salonu doldurmuş izleyiciyle. İki dakikalık sessiz saygı duruşunda gözler yaşlıdır.

Justin Chadwick’in merakla beklenen çalışması bu haftadan itibaren bizde de gösteriliyor. İngiliz yönetmen, bir yüzyıla damgasını vurmuş, Güney Afrika hükümetlerinin Apartheid rejimine direnişin sembolü özgürlük savaşçısının hikâyesini sinemaya aktarmak gibi zorlu bir işe girişmiş. Böylesine büyük tarihi şahsiyetleri beyazperdeye aktarmak her zaman sorunlu olmuş, her zaman eleştiri oklarının hedefi haline gelmiştir. Mandela’nın otobiyografisinden yola çıkan Chadwick ve deneyimli senaryo yazarı William Nicholson, belli bir döneme odaklanmak yerine tarihi kişiliğin bir asıra yaklaşan uzun hayat hikâyesinin tümünü ele almayı seçmiş. Mücadele içinde geçmiş bu uzun ömür iki saati biraz aşkın bir filme sığmakta zorlanmış haliyle. Film bu açıdan dışarıda hayli eleştiriler aldı. Mandela’nın delikanlılığa adım attığı geleneksel kutlamadan avukatlık dönemine, sorunlu ilk evliliğinden Afrika Ulusal Konseyi’ne dahil oluşuna, barışçıl çabalar sonuç vermeyince silâhlı mücadeleye girişine, çoğunluğu Robben adasında geçen tam 27 yıllık hapis hayatı ve oradan yetmişli yaşlarındaki özgürlük ve barış elçiliği yıllarına uzanan dolu dolu bir yaşam ışık hızıyla geçiyor beyazperdeden. Bu toplamda, Mandela’nın barışçıl bir avukattan silâhlı mücadeleyi seçmiş özgürlük direnişçisine geçiş süreci büyük ölçüde atlanıyor. Afrika’nın diğer ülkeleri ve uluslararası sosyalist direniş ile bağlantılar görmezden geliniyor. Buna karşılık, ikinci karısı Winnie’nin türlü baskı, eziyet ve hücre tecritine rağmen direnişin önemli isimlerinden biri haline gelişi usta oyuncu Naomie Harris’in gözüpek yorumunun da katkısıyla etkili bir biçimde yansımış perdeye.

Idris Elba’nın Mandela yorumu tatmin edici. İç savaş ve şiddet ortamında debelenen ülkesinde barış sürecine yön verdiği son döneminde özellikle etkileyici. ‘Savaşı kazanamayız ama seçimi kazanabiliriz. Önümüzde tek bir yol var, o da barış. Duymak istediğiniz bu olmayabilir ama tek bu yol bu’ ifadeleriyle barış sürecinde önemli liderlik dersleri veren Mandela’nın yaşamının beyazperde uyarlaması kimilerine yetersiz gelebilir. Ancak ben önemsiyorum bu filmi. Büyük özgürlük direnişçisinin ‘Ülkem nefretin toprakları olmak için yaratılmadı. Kimse renginden dolayı başkasından nefret ederek doğmaz. İnsanlar nefret etmeyi öğrenir ancak sevmek de öğretilebilir. Üstelik sevgi insan kalbi çok daha doğal bir duygudur’ sözlerini genç kuşaklara aktardığı için bile önemsenmesi gereken bir çalışma bu. Sözlerini Bono’nun yazmış olduğu Oscar adayı U2 parçası ‘Ordinary Love’ın son jeneriğe eşlik ettiğini ayrıca belirtelim.

(07 Mart 2014)

Ferhan Baran

[email protected]