‘Adalet İçin’ (ya da özgün adıyla Michael Kohlhaas), ulusça hak hukuk mücadelesi verdiğimiz şu günlerin gündemine cuk oturan bir çalışma. Filme esin kaynağı olan Heinrich von Kleist metninin beyazperdeye ilk aktarılışı değil bu. Daha önce üç kez sinemaya uyarlanmış, Volker Schlöndorff imzalı 1969 yapımı bir önceki uyarlama aynı yıl Cannes’da yarışmış, ‘Hak Mücadelesi’ adıyla sonradan bizde de gösterilmişti. Kısacık ömrüne sığdırmış olduğu bir avuç eseriyle 19. yüzyıl Alman yazınına damgasını vurmuş yazarın, Kafka’ya yazma tutkusunu aşılayan eseri olarak bilinen klâsik metni, Napolyon istilasının şokunu yaşayan Avrupalı okura 1808 yılında sunulmuş ilk kez. Feodal beyin haksızlığına uğramış bir köylünün gerçek hikâyesinden yola çıkılarak kaleme alınmış bu güçlü politik anlatı, esasen 16. yüzyıl başlarında geçer. Orta Çağ ile Rönesans dönemecinde, şehirlerde burjuvazinin politik olarak güçlenmesine karşılık kırsalda feodal beylerin kanun tanımaz otoritesinin hükmünü sürdürmekte olduğu bir dönemdir bu. Dinine bağlı dürüst at taciri Kohlhaas geniş topraklara sahip baronun haksız uygulaması sonucunda zarar görmüş atları ve ölesiye dövülmüş adamı için tazminat davası açar. Baronun akrabası yargıçtan üç kez geri dönen davayı kraliyet makamına taşımakta kararlıdır Kohlhaas. Ancak hakça bir karşılık alamadığı gibi, karısını ve doğmamış bebeğini muktedirin zulmüne kurban verince isyan eder. Çevresine topladığı haksızlığa uğramış köylüler ordusuyla başlattığı isyan hareketi kısa sürede büyür ve ortalık kana bulanır.
Yönetmen Arnaud Des Pallières, Kohlhaas’ın onurlu direniş öyküsünü Fransız topraklarına uyarlamış. Adaletsizliğe başkaldıran doğa adamının isyanını ülkenin güneyinde yer alan yüksek sıradağlarla çevrili Cévennes bölgesinde çekmiş. Film beklendiği üzere çatışma sahnelerinden geçilmeyen hızlı anlatılmış bir kahramanlık destanı değil. Bir intikam serüveni hiç değil. Geçtiğimiz aylarda gösterime çıkan 47 Ronin örneğinde olduğu gibi klâsik efsaneleri sıradan aksiyonlara dönüştüren Amerikalı meslektaşlarından farklı bir gözle yaklaşmış malzemesine Fransız yönetmen. Bir Ortaçağ aksiyonuna itibar etmeyerek her şeyden önce bir insan olarak ele almış ana karakterini. Kohlhaas’ı inançları, idealleri ve endişeleriyle dört başı mamur bir kişilik olarak çizmiş ve bu amaç doğrultusunda eserini bir dönem filminin klişe kodlarından uzak tutmaya büyük özen göstermiş. Dekor ve kostüm çalışması son derece minimal. Film büyük ölçüde dış mekânda, doğanın kucağında çekilmiş. Sade, renksiz giysiler tercih edilmiş. Müzik kullanımı da minimal. Martin Wheeler’ın özgün çalışmasında viola da gamba benzeri dönem enstrümanlarının ezgisi, rüzgârın tedirgin uğultusuna, atların kişnemesine ve doğanın binbir sesine karışmış, etkileyici bir müzikal armoni oluşmuş. Filmin bu yılın César ödüllerinde en iyi müzik ve ses ödüllerini kazanmış olması bu açıdan hiç tesadüf değil. Jeanne Lapoirie’nin dahili mekânlarda mum ve gaz lambası ışığında alınmış görüntüleri, haricide sonbahara geçiş döneminin büyülü ışığını kullanmaktaki becerisi yine olağanüstü. Dönem atmosferini mekan, kostüm ve eşyalar üzerinden değil, insanlar arasındaki ilişkilerle kurmayı amaçladığını belirten Fransız yönetmen, çağlar ötesinden kopup gelmiş zamansız evrensel öyküsü aracılığıyla, ‘İdealler yaşamdan daha mı değerlidir? Adalet ve eşitlik için muktedire savaş açan iktidarı ele geçirdiğinde onun büyüsüne kapılır mı?’ benzeri önemli sorular yöneltiyor bugünün izleyicisine. Ve bunu yaparken, Mads Mikkelsen denen Danimarkalı müthiş oyuncunun benzersiz performansından sonuna dek yararlanıyor.
[‘Adalet İçin’, ‘Başka Sinema’ projesi kapsamında İstanbul, Beyoğlu Pera; Kadıköy Moda Sahnesi (eski Moda Sineması); Levent Metro City Cinema Pink; Ankara, Kızılay Büyülüfener; Bursa, Cinetech Korupark Sinemaları’nda dönüşümlü seanslarda gösterilmektedir.]
(29 Mart 2014)
Ferhan Baran
ferhan@ferhanbaran.com