2012 yılının en iyi filmleri kişisel listeme almış olduğum Leos Carax’ın sinemaya dönüş filmi ‘Kutsal Motorlar / Holy Motors’ hayli gecikmeli de olsa nihayet sinemalarda. Fransız sinemasının bu haylaz çocuğunu 13 yılın ardından böylesine formda bulmak gerçekten çok keyif verici. Cahiers Du Cinéma çıkışlı Carax ile ilk tanışmamız seksenli yıllara uzanır. Henüz yirmili yaşlarındayken 60’lar auteur kuşağının mirasını devralmış, Yeni Dalga’nın, bilhassa Godard’ın izinden yürüyerek, ‘hikâye sineması’nın tekdüzeleştirdiği çağdaş Fransız sinemasına yeni bir soluk getirmiştir bir avuç filmiyle. Gencecik Juliette Binoche ya da Julie Delpy gibi oyuncuları ilk kez onun filmleriyle tanıdık, sondan bir önceki uzun metraj çalışması ‘Pola X’ (1999) dışında tüm filmlerinin baş aktörü, bir nevi alter ego’su Denis Lavant’ın parlak oyunculuk kariyerini onun filmleriyle adım adım izledik.
Üstadın sinemanın geçmişine bir saygı duruşu niteliğindeki bu yeni çalışması, giriş jeneriğine eşlik eden ilk görüntülerle ‘yedinci sanat’ın doğuş yıllarına taşıyor bizleri. Sinemanın öncülerinden Etienne-Jules Marey’in insan bedenindeki devinimlerin anatomisini keşfe çıktığı ‘kronofotografik’ filmlerinin Paris Sinematek’i tarafından 35 mm peliküle düşürülmüş görüntüleri düşüyor perdeye önce. Hemen ardından ‘prolog’ kısmı başlıyor: Carax 13 yıllık uykusundan uyanıyor. Kaldığı odanın orman desenli duvarının ötesine süzülerek gizemli ormanın içine dalıyor. Eski usul karanlık bir sinema salonudur burası. Bizler gösterilen filmi görmeyiz ancak perdeden akseden ışıklar seyircilerin yüzüne yansır. Ve salonun gerisinden ürkütücü simsiyah bir hayvan tehditkâr bir tavırla kameraya doğru ilerler. Prolog bölümü, Carax’ın niyetini baştan haberler. Bizleri sinema tarihinin fantastik dehlizlerinde gizemli bir yolculuk beklemektedir.
Bundan sonrası sinemanın geçmişine sayısız referansla dolu dokuz ayrı epizod halinde gelişir. Bu epizodlar, Carax’ın değişmez oyuncusu Lavant’ın canlandırdığı kıdemli aktör bay Oscar’ın esrarengiz bir ajansın talimatları doğrultusunda bir gün boyunca Paris sokaklarındaki yolculuğu üzerinedir. Oyunculuk sanatı üzerine saygı duruşu niteliği taşıyan bu bölümlerde baş aktörümüz bir randevudan diğerine koşar. Bazen bir dilenci göçmen kadın, bazen ezik bir aile babasıdır. Kimi zaman güçlü bir bankacının kimliğine bürünür, soğukkanlılıkla işlenen bir cinayetin hem kurbanı, hem katili olur. 2008 yapımı skeçli film ‘Tokyo’nun Carax epizodunun kanalizasyon canavarı ‘Merde’ karakteriyle Eva Mendes’in canlandırdığı top modelin bir araya geldiği bir çeşit ‘Güzel ve Çirkin’ sahnelemesine girişilir. Ya da baştaki Marey’in görüntülerine nazire olarak ‘motion capture’ tekniğiyle çekilmiş, insan denen makinanın sanal dövüş ve aşk gösterisini sergileyen performans sanatçısına dönüşür Oscar / Lavant. Otel olmasına karar verilmiş nostaljik alışveriş merkezi ‘Samaritaine’in terasında Kylie Minogue’un performansı eşliğinde Jacques Demy müzikallerinin hüznüne selâm gönderilir. Popüler Hollywood animasyonu ‘Arabalar / Cars’a hınzır bir nazire ihmâl edilmez vs.
Kısalı uzunlu bu epizodlar bir hikâye anlatır gibi görünse de, öykülerin her biri seyirciyi ters köşeye yatırmak için hazırlanmış bir tuzaktır aslında. Hikâyeler beklenmedik yerlerinden kırılır, izleyicinin beklentileri boşa çıkar. Carax, aynen Godard gibi bilhassa yapar bunu. Öykülerin bağlayıcılığından kurtulan seyircinin imgelerle, sembollerle özgürce düşünmesini, özgürce hissetmesini amaçladığını vurgular söyleşilerinde.
‘Kutsal Motorlar’ işte böylesine farklı bir deneyim; Godard ruhunu, 60’lar auteur sineması geleneğini tazeleyen, sinema dilinin öykü sinemasıyla gölgede bırakılmış potansiyelini yeşerten böylesine özgün bir deneysel başyapıt. Yaz sıcağı demeyin, üşenmeyin beyazperdede tekrar tekrar keyfini çıkarın.
(03 Ağustos 2013)
Ferhan Baran