Ben Onu Çok Sevdim’in Rafa Kaldırılmasına Karşı Çıkmalıyız

Pana Film’in “Ben Onu Çok Sevdim” adlı yapımı dizinin yayınlanacağı duyurulan kanal olan Çalık Holding kuruluşu ATV’de bir türlü ekrana gelemiyor.

Şu sıralar, hem ATV’nin Türkiye’de Fox Televizyon Kanalına sahip olan Rupert Murdoch’a satıldığı, hem de “Ben Onu Çok Sevdim”de Başbakan Adnan Menderes’in çeşitli kadınlarla ilişkilerinin konu edilmesinin ATV Yönetimi’ni çok tedirgin ettiği haberleri geliyor.

Bilindiği gibi Rupert Murdoch’un Türkiye’ye olan ilgisi sadece yatırımlarıyla sınırlı değil, babası Keith Murdoch’da (1885-1952) Çanakkale Savaşı’nı yerinde izleyerek tüm dünyaya duyuran gazeteci olarak ün yapmıştı.

Şu anki ATV Yönetimi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Muhteşem Yüzyıl”la ilgili eleştirilerini dikkate alarak “Ben Onu Çok Sevdim”i ATV’de hiç başlatmayabilir. Bu nedenle, “Ben Onu Çok Sevdim”in daha ilk bölümü yayınlamadan başka bir kanala transfer olacağı da söyleniyor.

Ben kişisel olarak “Ben Onu Çok Sevdim”i Adnan Menderes’in özel yaşamını konu aldığı için değil, Demokrasi Tarihimizin en karanlık sayfalarını konu aldığı için çok önemsiyorum.

Çünkü, halk oyu’yla gelen hükümetlerin yine halk oyuyla gitmesi gerekiyordu; ne yazık ki biz bunu çoğu zaman başaramadık!

Bilindiği gibi, son elli yılda Fransa’da (22 Nisan 1961’de), İngiltere’de (1974) ve Rusya’da (19 Ağustos 1991’de) askeri darbenin eşiğine gelindi; bu ülkelerde darbecilerin yönetimi ele geçirme girişimleri orduda ve siviller arasında yeterince işbirlikçi bulamayınca başarısızlıkla sonuçlandı… 1971 ve 1980’de darbecilerin başbakanlıktan indirdiği Süleyman Demirel’in hatırlattığı gibi Fransa’da 200 bin kişinin darbeci General Raoul Salan’a karşı çıkmak için sokağa çıkması darbecileri yenilgiye uğratmıştı.

İlgilenenler, İngiltere’deki Askeri Darbeyle ilgili Vanessa Redgrave’in “Bir Yaşam Öyküsü” adlı kitabının (İletişim Yayınları) 216, 217, 221 ve 222. sayfalarında da bir tanıklık bulabilir.

Rusya’daysa Mihail Gorbaçov’a karşı Askeri Darbe’yi Boris Yeltsin, halkı yardıma çağırarak yenilgiye uğrattı; Yeltsin bunu sadece sivil halkla değil darbeye karşı olan subayların ve KGB (Rus İstihbarat Servisi) ajanlarının desteğiyle başardı.

Kısaca bizlerin 1960’ta, 1971’de ve 1980’de yapamadığını, Fransız, İngiliz ve Rus halkı sırasıyla 1961, 1974 ve 1991’de başarmış, oylarına sahip çıkmış ve darbecileri yenmiştir.

Adnan Menderes Tek Eşli Değildi; Çok Kadınlıydı!

Başlıktaki tarihi gerçek/bilgi, 1950, 1954 ve 1957’de Türk halkının oyuyla önce milletvekili, sonra da Başbakan olan ve 1960 askeri darbesiyle yasadışı olarak Başbakanlığına son verilerek, 1961’de idam edilen Adnan Menderes’in yakın çevresinin ortak açıklaması… Bu gerçekten hoşlanmıyor olabilirsiniz, ancak onu değiştiremezsiniz…

ATV’de yayınlanan/dönen “Ben Onu Çok Sevdim” tanıtımlarından birinde, Adnan Menderes’in sevgililerinden (kadınlarından) sadece biri olan Ayhan Aydan’ı canlandıran Birce Akalay’ın ağzından çıkan aşağıdaki sözler senaryo yazarının tarihsel gerçeklere yüzde yüz olarak sadık kaldığını gösteriyor.

Bu tanıtımda Ayhan Aydan’ın ağzından şu cümleler dökülüyor:

“Ben Ayhan Aydan… Bu ülkenin asılan, halkının gözü önünde öldürülen başvekilinin, Adnan Menderes’in sevgilisi, dert ortağı, büyük aşkı ya da metresi… Bunu söylemekten hiçbir zaman korkmadım, çekinmedim; Ben Onu Çok Sevdim… Benim anlatmaya cesaretim var; Sizin dinlemeye cesaretiniz var mı?”

Ümran Menderes “Ben Onu Çok Sevdim”le ilgili konuştu:

Adnan Menderes’in oğlu Aydın’ın eşi Ümran Menderes A Haber’de Selin Ongun’un sunduğu “Bi Sormak Lazım” adlı programda “Ben Onu Çok Sevdim”le ilgili şunları söyledi: “Yine sanırım bir gönül ilişkisiyle ilgili olan bir dizi. Bu yaşanmış, inkâr etmemiz mümkün değil. O sanatçı (Ayhan Aydan) güçlü bir duruşla bu işin arkasında durdu. Ona da Allah rahmet eylesin. Yaşanmasaymış daha iyi olurmuş. Hatta bir keresinde Aydın’a “Bir kadın olarak biraz rahatsız oluyorum, bunlar keşke olmasaymış dedim.” Ama Aydın hoşgörü ile karşılıyordu,” dedi.

Bu Yazının Kıssadan Hissesi:

Ben de şunu söylemek istiyorum: 1960’ta, 1971’de, 1980’de ve 1997’de, silâh zoruyla, Türkiye’de hükümetleri deviren, iktidarları değiştiren, Başbakanları indiren, parlamentoları kapatan, insanları zindanlara doldurarak, işkencehanelerden geçiren askeri müdahaleler Türkiye’nin gelişmesine, kalkınmasına, zenginleşmesine büyük darbeler vurmuş ve ülkeyi geriye götürmüştür; Hepsi de halkın seçimlerini beğenmeyenler tarafından, Türk milletine karşı yapılmıştır…

(17 Nisan 2013)

Hakan Sonok

[email protected]