12. İf Bağımsız Filmler Festivali programında yer alan Sundance ödüllü Amerikan yapımı ‘Aşk Seansları / The Sessions’ sıcağı sıcağına ticari gösterimde. Televizyon dizileriyle tanınmış senaryo yazarı ve yönetmen Ben Lewin’in filmi, ana karakter Mark O’Brien’ın gerçek hayat hikâyesinden, yazarın özürlüler ve cinsellik üzerine ‘On Seeing a Sex Surrogate’ isimli makalesinden esinlenmiş. Gazeteci ve şair O’Brien henüz altı yaşındayken geçirmiş olduğu çocuk felci nedeniyle kısa sayılabilecek ömrünün -50 yaşında ölmüş- önemli bölümünü demirden bir yaşam ünitesi içerisinde geçirmiş, ancak bu onun eğitim hayatını engellememiş. Motorlu taşıtı ve nefes alma aygıtının yardımıyla ‘UC (Kaliforniya Üniversitesi), Berkeley’de İngiliz Edebiyatı bölümüne devam etmiş, cesaret ve azimle engellerin aşılabileceğinin önemli simgelerinden biri olmuş.
Filmin hikâyesi O’Brien’ın otuzlu yaşlarının son yılları üzerine kurulu. Kahramanımız o güne kadar karşı cinsle bir ilişki yaşamamış. Fiziksel engeline ilâveten koyu Katolik ailesinin dayattığı dinsel dogmalar onu cinsellikten uzak tutmuş. Ancak tam anlamıyla felçli olmayan, sadece kasları iyi çalışmayan genç adamın cinsel fonksiyonları yerindedir. Bu dünyadan bakir olarak göçüp gitmek istemez. Konuyu bağlı bulunduğu kilisenin rahibine (harika William H. Macy) açar. Açık görüşlü din adamı, elindeki tek şeyin hayat ve ölüme ilişkin muğlak fikirler olduğunun samimi itirafından sonra duygularını paylaşmak üzere O’Brien’ı bir seks terapistine yönlendirir. Tanrı’nın elçisinin onayını alan genç adam hayatının serüvenini yaşamaya hazırdır artık.
Mark O’Brien ile benzer bir kaderi paylaşmış, onun gibi küçük yaşlarda çocuk felcine yakalanmış ve ömür boyu koltuk değneklerine mahkûm olmuş yönetmen Lewin, başka birinin elinde kolaylıkla ucuz bir seks komedisine dönüşecek hikâyesinden çok sıcak, duygusal, o ölçüde de özgürlükçü bir film çıkarmış. Cinselliği, cinsel ilişkiyi bir tabu olmaktan çıkararak, doğanın bir armağanı, bir yaşam sevinci olarak sunmasını bilmiş. ‘Tanrı’nın bizler için şekillendirmiş olduğu bedenimizden utanmayalım’ mesajını çok iyi vurgulamış. Bunu yaparken de iki parlak oyuncusundan ustaca yararlanmış. Özlediğimiz Helen Hunt yıllara meydan okuyan çekiciliğiyle Oscar adayı seks terapisti -ya da daha doğru bir ifadeyle, uygulamalı seks eğitimcisi- rolünde, ‘Gerçeğin Parçaları / Winter Bones’ filmindeki ‘Teardrop’ kompozisyonuyla izlemeye almış olduğumuz John Hawkes ise özürlü O’Brien’da çok iyiler. Bu mütevazi şirin filmi ihmal etmeyin.
(24 Şubat 2013)
Ferhan Baran
ferhan@ferhanbaran.com