Görünmeyenler
Yönetmen: Melikşah Altuntaş
Senaryo: Caner Özyurtlu-Serhat Hasanoğlu
Görüntü: Alper Özyurtlu
Oyuncular: Nihan Okutucu (Selin), Deniz Özmen (Onur), Duru Ok (Merve), Enes Atış (Yabancı)
Yapım: AC Film-Pinema (2012)
Sinema yazılarının ardından korku filmiyle yönetmenliğe geçen Melikşah Altuntaş’ın yönettiği “Görünmeyenler”, Amerikan korku filmi “Paranormal Activity” serisinden epeyce ilham almış. Tek mekânda geçen film, birçok anı kamera kayıtlarıyla yansıtıyor. Küçük Duru Ok’un oyunculuğuna da övgü.
Ekonomik durumu bir hayli yüksek aile, köşk satın almışlar. Taşınmadan önce de büyükçe eve badana yapılıyor. Selin ve Onur, birbirine aşık bir çift. Aşklarının meyvesi küçük Merve. Filmde görülen birçok şey kamera kayıtlarından yansıyor. Bir ailenin kendi belgeseli gibi bu film. Onur’un çektiği ilk görüntülerle seyirci de atmosferin içinde dolaşıyor ve bir şeylerin yolunda gitmediğini hissetmeye başlıyor. Bozulan ve karıncalaşan görüntünün üzerinde hep “İstanbul Emniyet Müdürlüğü Arşivi” yazıyor. Görüntü kararınca küçük bir kızın, Elif’in görüntüsü de beliriyor. Hayalet Elif’i bir tek Merve görüyor, onunla konuşuyor. Selin ve Onur, kızlarının sırtında morlukları fark edince, Onur bakıcı kadından şüpheleniyor. Evin her yerine ve avluya güvenlik kameraları da yerleştiriyor aile. Yönetmen, bakıcının üzerindeki şüpheyi, ailenin ve seyircilerin üzerinden atıyor gecikmeden. Merve, gecenin bir yerinde çatıdaki odasında uyanıp, hayalet Elif ve arkadaşlarıyla oyunlar oynuyor. Merve, ailesinin dışında bir dünyada yaşıyor sanki. Onur, bir iş gezisi için Tokyo’ya gittiğinde, korku evi ve perdeyi kuşatmaya başlıyor. Hayaletler daha yoğun ortaya çıkıyor ve şiddet de çoğalıyor. Yatak odasında dolabın kapısı gibi algılanan kapının ardında başka bir dünyaya giriliyor. Bu mekân daha önce anaokuluymuş. Evin altındaki yeri Selin’le beraber seyirci de keşfediyor.
Sahte belgesel ruhu…
1987 doğumlu yönetmen Melikşah Altuntaş, sinema yazılarıyla adını duyurmuş. 2012 yapımı “Görünmeyenler” korku filmi onun ilk çalışması. Genç yönetmenin, kamera kullanımı insanı heyecanlandırıyor. Bazen Onur’un, bazen Selin’in, bazı anlarda da Merve’nin gözlerinde olan kamera, evi ayrıntılarıyla yansıtıyor. Amatör el kamerasıyla yapılan çekimlerin ve kurgunun çarpıcı olduğunu belirtmeliyiz. Her şey bu kadar açık görünmesine rağmen yine de her şey gizemli. Hikâyenin içine girdikçe bazı şeyler usul usul kendini fark ettiriyor. Yönetmen, geciktirim yaparak gerilimi çoğaltabiliyor. Bununla beraber merak duygusu da çoğalıyor. Bütün bunlar, sinemamızda korku-gerlim filmlerine umut bağlamamızı sağlıyor biraz. Korku sinemasındaki en önemli özellik gotik ruh. Yönetmen, gölgeleri öne çıkartan ışık düzenlemeleriyle bu ruhu yaklaşabilmiş. Birçok şeyin, bir tür oyuncu olan kameralarla yansıtılması da iyi bir fikir. Ama özgün değil elbette. Filmin derinliğinde dolaşınca bazı şeylerin yabancı gelmediğini fark ediyorsunuz. Yönetmen ağırlıklı olarak, çok başarılı “Paranormal Activity” seri korku filminden ilham almış. Amerikan yapımı “Paranormal Activity” serisi, “mokumanteri” denilen “sahte belgesel” tarzında çekilmişti. Yönetmen Altuntaş’ın filmi de doğal olarak aynı yoldan gidiyor. Altuntaş’ın filmini genel olarak beğensek de diyalogları zayıf bulduk. Üzerinde biraz daha çalışılıp doğaçlama hissi çoğaltılabilirdi. Ama, filmin atmosferi etkileyici. Etkileyici olan bir de Merve’yi canlandıran küçük Duru Ok var. Bu küçük oyuncuya övgü gönderiyoruz. Sinemamızda doğaüstü (metafizik) filmlerin olması iyi bir şey. Ama yine de bir eksiklik var. O da polisiye sinemanın Yeşilçam’da hâlâ zayıf ve yetersiz olması.
(29 Kasım 2012)
Ali Erden