Yönetmenliğe soyunan Hollywood starlarının son örneklerinden Ben Affleck. 1997 yılında henüz 25 yaşındayken Matt Damon ile ortaklaşa yazdıkları ‘Can Dostum / Good Will Hunting’ filmiyle özgün senaryo dalında Oscar ödülünü kucakladıktan sonra gösterişli fiziğiyle genç starlar arasında öne çıkmış, ancak sinema tarihinin büyük fiyaskolarından 2003 yapımı Jennifer Lopez’li ‘Gigli’ şöhretini büyük ölçüde gölgelemişti. Yönetmenliğe soyunduğu 2007 yapımı ilk filmi -kardeşi muhteşem oyuncu Casey Affleck’e başrolü verdiği- ‘Kızımı Kurtarın / Gone Baby Gone’ ve oyuncu olarak yer aldığı ikinci yönetmenlik denemesi ‘Hırsızlar Şehri / The Town’ mekân olarak Boston’ı seçen iyi anlatılmış suç öyküleridir. Ancak kariyeri iniş çıkışlarla dolu olan Affleck’in yeniden doğuşu için ABD’de büyük ilgi gören ve bu hafta ülkemizde de gösterime giren üçüncü yönetmenlik denemesi ‘Argo’yu beklemesi gerekecektir.
Bizde başına ‘Operasyon’ ibaresi eklenerek, açıklamalı ismiyle vizyona sokulan ‘Argo’, İslam Devrimi günleri İran’ında geçen gerçek bir hikâyeden yola çıkmış. Devrik Şah Rıza Pehlevi’nin ABD’ye sığınması üzerine 4 Kasım 1979 günü Tahran’daki Amerikan Büyükelçiliği devrim muhafızlarınca basılır ve 52 konsolosluk görevlisi rehine alınır. Ancak o kaotik ortamda altı kişi kaçarak, kendilerini kabul eden Kanada Büyükelçiliği’ne sığınırlar. Bu kişilerin güvenli bir şekilde İran’dan çıkarılması işi için CIA bünyesindeki ‘kurtarma’ uzmanı Tony Mendez görevlendirilir.
Yaklaşık 20 yıl sonra Clinton döneminde kamuya açıklanacak olan operasyonun gerçek hikâyesi değme macera filmlerine taş çıkartacak nitelikte. Kanada büyükelçisinin evinde mahsur kalmış altı görevli, dönemin olay filmi ‘Yıldız Savaşları / Star Wars’ taklidi bir uzay serüveni için egzotik mekân aramaya Orta Doğu’ya gelmiş film ekibi üyeleri olarak tanıtılacak ve bizzat büyükelçi tarafından hazırlanmış sahte pasaportlarla Tahran’dan kaçırılacaktır.
‘ARGO’, operasyona konu olan çakma uzay filminin adı –raslantı bu ya Cem Yılmaz’ın uzay ve taş devri fantezileri ‘G.O.R.A. ya da A.R.O.G. filmleriyle fena halde isim benzerliği taşıyor-. Bu sahte yapım, İranlı yetkilileri şüphelendirmemek için Hollywood’da gerçek bir yapım ve oyuncu ekibi oluşturulmak suretiyle medyaya tanıtılıyor ve adım adım kurtarma plânı uygulanmaya başlıyor.
‘Argo’ öykünün geçtiği 70’li yılların atmosferini yaratmada son derece başarılı. Bu açıdan dönemin Sidney Pollack ya da Alan J. Pakula gibi gözde yönetmenlerinin ‘Three Days of the Condor’ veya ‘The Parallax View’ benzeri politik gerilimleriyle akrabalığı söz konusu. Ancak dönemin politik atmosferinin ayrıntılarını giriş bölümünde açıklayan Affleck’in seçimi politik bir filmden ziyade heyecanlı bir serüvenden yana. İran petrolünü millileştiren seçilmiş başbakan Muhammed Musaddık 1953’te ABD ve İngiltere’nin komplosuyla devrilmiş, sürgünden dönerek yerine ikame edilen Şah Pehlevi’nin zulüm ve işkence diktatörlüğü Ayetullah Humeyni’nin İslam Devrimi’ni hazırlamıştır. Kaotik bir devrim sonrası dönemidir. Amerikalı üst düzey yetkilisinin ağzından belirtildiği üzere ‘İranlıların Şah Rıza’yı başlarına belâ eden ABD’den intikam alma, karşılık verme dönemidir bu’. ‘Şah oğlumu Amerikan silâhıyla öldürdü’ diye feryat eden sokaktaki adamın öfkesi tüm ülkeyi sarmıştır. 35 milyon insanın devrim şehidi olma arzusuyla sokaklara taştığı böylesine bir ortamda silâha başvurmadan bir kurtarma operasyonuna soyunmak gerçekten yürek istemektedir. Affleck işin bu cephesine ağırlık vermiş, tıkır tıkır işleyen bir serüvene imza atmış.
Hazırlanan plân gereği operasyonun Hollywood’la ilişkisi filmin iki farklı tondan yürümesini sağlamış. Bu açıdan son dönemin en başarılı senaryolarından biri var karşımızda. Tahran’daki ölüm kalım savaşının gerilimi ile dönemin Hollywood’uyla ince ince dalgasını geçen komik ton çok iyi dengelenmiş. Burada çakma filmin yönetmen ve makyaj ustasını canlandıran Alan Arkin ve John Goodman’ın nefis yorumları ile senaryo yazarı Chris Terrio’nun benzersiz diyaloglarının büyük katkısından söz etmeden geçmeyelim. Bir de filmin medya’ya tanıtıldığı Beverly Hilton’daki çakma basın toplantısıyla, İran zindanlarındaki sahte infaz töreninin koşut kurguyla verildiği o güzelim sekanstan.
Barry Gibb tarzı saç modeli ve sakalıyla yetmişlerin kurtarma ajanını bizzat canlandıran Ben Affleck’in bugünlerde keyfi epeyce yerinde. Jimmy Fallon’ın ‘Late Night’ı benzeri şovlardaki neşeli esprilerine yansıyan memnuniyetinde seyircinin büyük ilgisi kadar Amerikalı ve Fransız eleştirmenlerin övgü dolu yazılarının da payı var kuşkusuz. Yeni bir Clint Eastwood olup olamayacağını ise bundan sonra çekeceği filmler gösterecek.
(30 Kasım 2012)
Ferhan Baran
ferhan@ferhanbaran.com