Biricik memleketim Antalya’daki festivale gidemedim. Filmekimi’ne de bilet bulamadım. Festivale gidenlerin arkasında ağlamayı, Filmekimi’ne sızan lâle kart sahiplerine gıcık olmayı bir kenara bırakıp bari bende bir şey yapayım dedim ve son zamanlarda izlediğim ve hâlâ biryerlerde vizyon hükmünü sürdüren filmlerin bir listesini çıkardım. Hani vizyonda kaçırsanız bile DVD.si mutlaka karşınıza çıkacak filmler.
Midnight in Paris – Paris’te Gece Yarısı
Yön: Woody Allen
Oyn: Owen Wilson, Rachel McAdams, Marion Cotillard
Tür: Çok şeker çok.
Sen çok yaşa sevgili Woody Allen. Sıkıcı bir Pazartesi sendromu sonrası geldim filmine. 5 dakika içinde alıp götürdün beni oturduğum yerden. Zaten toplamda 15 dakikalık kısa film gibi başladı ve bitti. O kadar güldüm, eğlendim ve o kadar iyi anladım ki zamanla olan derdini. Hani hep başka bir zamanda yaşamış olmayı dileriz ya, bende onlardan biriydim. Kaybolmuştum. Kendi altın çağımı arıyordum. Geçmiş geçmişte kalmalı ve gelecekse bir gün nasılsa gelecek… Önemli olan içinde bulunduğumuz zamanın güzelliğini keşfetmek. Işıklar yandığında Ben & Jerry’s’imin büyük kısmı en sevdiğim kazağıma dökülmüştü. Dışarıda yağmur yağıyordu. Eve yaklaştığımda apartmandan saksofon sesleri yükseliyordu. Sanırım uzun zamandır bir filmden sonra kendimi bu kadar iyi hissetmedim. Bir de küçük dipnot, sanat tarihi, edebiyat, resim ve onların dahileriyle birazcık haşır neşirseniz filmdeki ince espriler sizi gülmekten kırıp geçirecek.
Dream House – Korku Evi
Yön: Jim Sheridan
Oyn: Rachel Weisz, Naomi Watts, Daniel Craig, Marton Csokas
Tür: Korku bir hayal.
Hadi Cumartesi gecesi bir korku filmine gidelim mantığıyla sinemaya adım attık. Elimizde pek fazla seçenek yoktu. Soluğu Korku Evi’nde aldık. Korku Evi’nin korku filmi olmadığını anlamamız uzun sürmedi. Karşımızda gerilim, suç, dram karışımı bir film duruyordu. “Eee, O da olur” dedik ve filmin ilk dakikadan adıyla bize attığı kazığı unutmaya çalışarak seyre daldık. Ancaaak, Korku Evi’nin hizmet ettiği türe de yeni bir soluk getirdiğini söylemek zor. Filmin iyi yönleri de yok değil, bir kere emektar bir yönetmeni var; Jim Sheridan… Daniel Craig, Rachel Weisz, Naomi Watts ve Marton Csokas’dan oluşan iyi bir kadrosu var. Üstelik Daniel Craig en iyi performanslarından birini sergiliyor… Ancak senaryosunda çok ciddi çatlaklar var. Çünkü bir yandan Hollywood’un tüm klişe numaralarına oynarken diğer taraftan da sürprizli yapısını korumaya çalışıyor. Bu ikilemde gidip gelirken de inandırıcılığını kaybediyor. Özellikle final sahnesi, en kötü sonlar arasına tereddütsüz girer.
Red State – Şeytanın İni
Yön: Kevin Smith
Oyn: John Goodman, Melissa Leo, Michael Parks, Michael Angarano
Tür: Politik göndermelerle dolu dini gerilim, ondan da biraz, şundan da…
Aslına bakarsanız Red State yani Türkçesi Kırmızı Devlet anlamına gelen bu filmin adının Şeytanın İni olarak çevrilmesi, Korku Evi’yle aynı amaca hizmet ediyor. Ama gelin görün ki hiçbir doğaüstü olaya meyil etmemesine karşın Şeytanın İni, sizi korku ve gerilimin dibine sürükleyecek kadar vurucu ve başarılı. Zaten şeytanın kendisinden çok, insanın şeytanı daha tehlikelidir değil mi? Şeytanın İni, fanatik ve de homofobik bir grup hristiyanın şiddet pornosunu gözler önüne seriyor. Dini kullanarak, tongaya düşürdükleri gençlere kendi yöntemleriyle ceza kesmeye çalışan bir tarikat lideri ve müritlerinin tüyler ürpertici ayinlerini anlatan Şeytanın İni, yaratıcı final sahnesiyle de oldukça vurucu. Kıssadan hisse Şeytanın İni, hem gerilimi hem de politik duruşuyla son aylarda vizyona giren filmlerin en iyilerinden…
Bir Zamanlar Anadolu’da
Yön: Nuri Bilge Ceylan
Oyn: Muhammet Uzuner, Taner Birsel, Yılmaz Erdoğan, Fırat Tanış
Tür: Bir Nuri Bilge Ceylan güzellemesi.
Nuri Bilge Ceylan, ecnebi memleketlerdeki gururumuz, ülkemizin medar-ı iftarı. Kişisel olarak, filmlerinin çok büyük hayranı olmasam da, kendine has üslûbuna ve giderek geliştirdiği görüntü estetiğine hep saygı duydum. Her yeni filmini merakla bekledim. Bir Zamanlar Anadolu’da da heyecanla beklediğim filmlerinden biriydi. Filmi kim izlese büyülenmiş gibi davranıyor, günlerce filmin etkisinden kurtulamadığını söylüyordu. Tüm bu motivasyonla filmi izlemeye gittim. Filmin ilk 45, hatta 60 dakikasını gerçekten de büyük bir hayranlıkla izledim. Hikâyeyi biliyorsunuz, gece boyunca araştırılan bir cinayet söz konusu. Başkahramanlarımız, Doktor Cemal (Muhammet Uzuner), Savcı Nusret (Taner Birsel), Komiser Naci (Yılmaz Erdoğan) ve katil Kenan (Fırat Tanış)… Bu tayfa, zanlının yönlendirmeleri eşliğinde maktülün kurban edildiği olay mahalini bulmaya çalışıyor. Bu sırada da derinlemesine karakter tahlilleri yapılıyor. Görüntüler leziz, oyunculuklar nefis. Ama uzayıp giden diyaloglar ve kurmaca gibi başlayıp belgesel gibi devam eden akış benim filmden soğumama neden oldu. Yani filmde bir polisiyede olması gereken gizem olmayınca, yada yok olunca diyelim, heyecan kalmıyor. Öyle olunca da 150 küsur dakika sinema salonuna hapsolmuş gibi hissediyorsunuz kendinizi. Yani ben biraz kendimi kandırılmış hissettim açıkçası. Son bir şey daha, muhtarı canlandıran Ercan Kesal’in oyunculuğuna hayran kaldım. Bu kadar mı iyi tahlil eder insan karakterini, bu kadar mı gerçek oynar. Tebrikler, teşekkürler…
Friends With Benefits – Arkadaştan Öte
Yön: Will Gluck
Oyn: Justin Timberlake, Mila Kunis
Tür: Yeni moda arkadaşça sevişmek
Eskiden Justin Timberlake deyince aklıma ilk gelenler, hep uzak durduğum iki şey olurdu: Nsync ve Britney Spears… Haliyle Justin Timberlake de bende hiç iyi duygular uyandırmamıştı. Ama şimdi Justin Timberlake deyince aklıma ilk gelen gerçekten sağlam bir oyuncu olduğu. Son zamanlarda bu kadar filmde adını görmemiz tesadüf olmamalı. Justin de gerçekten ışık var ve onu izlemekten zevk alıyorsunuz. Bu filmde onlardan biri… Ama genel olarak filmden pek hoşlandığımı söyleyemeyeceğim. İzlerseniz ortalama birkaç saat geçirip eğlenirsiz, izlemezseniz de bir şey kaybetmezsiniz ya, işte tam da öyle bir film. Arafta sıkışıp kalmışlardan.
The Smurfs – Şirinler
Yön: Raja Gosnell
Oyn: Neil Patrick Harris, Jayma Mays, Hank Azaria
Tür: Yeni nesile şirin öğretiler
Çocukluğumun favori çizgi filminin sinemaya uyarlanacağını duyduğumda acayip mutlu olmuştum. Zaten çılgınlık boyutunda bir animasyon severim. Ama ne yazık ki Şirinler çok sönük ve sıkıcı olmuş. Tamam, filmin hedef kitlesi küçük çocuklar. Ve filmin genel duruşu, mesajı, sosyal sorumluluk işini yerine getiriyor olabilir ama bu kadar eski ve köklü bir çizgi filmin eski fanları da göz önünde bulundurulmalıydı diye düşünüyorum. Son söz, filmin en iyisi, Şirinler’in ezeli düşmanı Gargamel’i canlandıran Hank Azaria’dı. Ayrıca Şirin Baba’yla özdeşleşen sesin sahibi Engin Alkan’a sevgiler…
Mr. Popper’s Penguins – Babamın Penguenleri
Yön: Mark Waters
Oyn: Jim Carrey, Carla Gugino
Tür: Hayvanları sevme ve koruma dersi
Yılın beklenen filmlerinden biriydi. Jim Carrey’i özlemiştik. Penguen fikri güzeldi. Ama film yine çocuklara hitap etme telâşından büyükleri unutmuştu. Her şeye rağmen insani duyguları, aile kavramını, geçmişe saygıyı hatırlattığı için takdire değer.
Bad Teacher – Kötü Öğretmen
Yön: Jake Kasdan
Oyn: Cameron Diaz, Justin Timberlake, Lucy Punch, Jason Segel
Tür: Öğretmen profiline farklı bir bakış.
En azından karşımıza farklı bir karakter çıkardığı için bile izlenebilir. Ayrıca Cameron Diaz oyunculuk konusunda her geçen film daha mı iyi oluyor? Kendisini hayranlıkla izledim. Harika bir performans sergiliyor. Eğitim sistemine La Fontaine kafasıyla yaklaşan bu ilginç komedi bence mutlaka görülmeli.
Bridesmaids – Nedimeler
Yön: Paul Feig
Oyn: Kristen Wiig, Maya Rudolph, Rose Byrne
Tür: Felekten Bir Gece’nin dişi versiyonu
Üzerinden çok zaman geçse de bu filmle ilgili söylemek istediğim birkaç şey var. Sanırım uzun zamandır hiçbir komedi filminde bu kadar gülmedim. Hangover’ın dişi versiyonu da diyebileceğimiz Nedimeler, çok başarılı bir film. Kristen Wiig harika bir performans sergiliyor. Ayrıca farklı enerjisi ve ışığıyla çok sevdiğim bir oyuncu olan Maya Rudolph’dan gayet başarıyla eşlik ediyor.
(12 Ekim 2011)
Gizem Ertürk