Sinema Yazarı İhsan Kâbil de Film Arası Dergisi’nde

Çok sayıda önemli ismin yazarları arasına katıldığı aylık Film Arası Dergisi, önemli sinema yazarlarından İhsan Kâbil’i de her ay okurlarıyla buluşturacak. Sinema gündemini Film Arası Dergisi okurları için yorumlayacak olan İhsan Kâbil, derginin Kasım ayında yayımlanacak 16. sayısında 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’yle ilgili tartışmaları, Bir Zamanlar Anadolu’da filminin Oscar adaylığını ve son yıllarda gelişim gösteren belgesel alanındaki hareketliliği değerlendirdi. Film Arası Dergisi, okurlarından gelen film yazılarına yer vermesi açısından önemli bir sinema platformu olma özelliği taşıyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Sinema Yazarı İhsan Kâbil de Film Arası Dergisi’nde yazısına devam et
  • Göklerde Kartal Gibi Olmak

    Anadolu Kartalları
    Yönetmen: Ömer Vargı
    Senaryo: Hakan Evrensel
    Müzik: Ozan Doğulu
    Görüntü: Uğur İçbak
    Oyuncular: Engin Altan Düzyatan (Kemal), Çağatay Ulusoy (Ahmet), Özge Özpirinçci (Ayşe), Hande Subaşı (Burcu), Alpay Kemal Atalan (Mustafa), Alper Saldıran (Fatih), Ekin Türkmen (Özlem), Ümit Belen (Halit), İlhan Şeşen (Baba), Filiz Taçbaş (Anne), Ediz Hun (General)
    Yapım: Fida Film (2011)

    Ömer Vargı’nın Hava Kuvvetleri’nden destek bulmuş “Anadolu Kartalları”, atmosferi sağlam, ama iyi işlenmemiş diyaloglarından dolayı melodramın tuzaklarına düşmüş bir film.

    Reklâmı çok yapılan “Anadolu Kartalları”, bu beklentileri anlatım sorunlarından dolayı karşılayamayan bir film. Ahmet Onur ve arkadaşları, Hava Kuvvetleri’ne katılıp pilot olma hayali kuruyorlar. Bu o kadar kolay değil. Yeryüzündeki en ağır eğitimden geçen pilot adayları, o eğitime dayanma güçleriyle hayallerine ulaşabiliyorlar. Ahmet Onur ve Ayşe’ye kardeş olmamalarına rağmen “ikizler” deniyor. Bir de Mustafa var. Eskişehir’de başlayan eğitim İzmir’de sürüyor. Konya’daysa havacıların ustalık tatbikatları yansıyor perdeye. Ahmet Onur, konservatuvarda müzik eğitimi alan Burcu’yla büyük aşk yaşasa da Burcu, Ahmet Onur’u uçaklarla paylaşmaktan pek mutlu değil. Ayşe, çocukken ölmüş pilot babasının mesleğine dokunmak istiyor. O da aşık. Filmdeki en güzel şey, Ayşe’yle Mustafa arasında gelişen aşkın belgeseliydi belki. Film, Aristo anlatımına sıkı sıkıya bağlı hikâyesine, dram ve duygu yoğunluklarını yayarak insanları arada “katharsis” diye anılan “duygusal boşalmalara” da sürüklüyor. Yaşanan dramlar, küçük çatışmalar bu dramatik anlatımla buluşuyor. İzmir’de bir de Kemal komutan var. Bosna’da savaşmış, aile sorunlarıyla uğraşan ve Ahmet Onur için bulunmaz bir komutan. Pilotlarla tezi için anket çalışması yapan Özlem’le komutan Kemal, Ahmet Onur’a, aşk acısı ve yaşanan dramlarda ayakta durma gücü de veriyor. Aslında bu filmde gençlere, sürekli aile sıcaklığı ve güveni veriliyor. Arada acılar yaşasanız bile mutluluk daha çok Hava Kuvvetleri’nde denilmeye çalışılıyor. Sevgiliniz güzel, dostluklarınız sağlam ve geleceğiniz güvencede olur deniliyor sanki. Ölmek de var elbette. Konya’daki Uluslararası Anadolu Kartalları Tatbikatı görsel açıdan iyi yansıyor perdeye. Yani havadaki çekimler. Bu anlardaki dramatik gerilim seyirciyi de atmosferin içine alıyor.

    Bir hayal kırıklığı…

    İstanbul’da 1953’te doğmuş yönetmen Ömer Vargı, 1974 yılında Yılmaz Güney’in yarım bırakmak zorunda kaldığı “Endişe” filminde Şerif Gören’in asistanlığını yaptı, sinema macerası başladı. 1970’lerde Gören’e de asistanlığını sürdürdü. Vargı, 1998’de “Her Şey Çok Güzel Olacak”la ilk uzun filmini çekti. 2003’te “İnşaat” ve ardından 2007’de “Kabadayı” filmleri geldi. Aslında Vargı bir reklâmcı. Belki de bu yüzden sinema duygusu biraz törpülenmiş. Filmin senaryosunu Hakan Evrensel yazmış. Yazar Evrensel’in Alfa Yayınları’ndan 2009’da çıkmış “Güneydoğu’dan Öyküler: Vatan Sağolsun Nefes” romanı, yine 2009’da Levent Semerci tarafından sinemaya uyarlanmıştı. Yönetmen Vargı’nın 2011 yapımı “Anadolu Kartalları”nın en büyük handikapı, maalesef diyalogları. Filmi yarı yolda bırakırken, beklenenden daha çok melodramın ortaya çıkmasına neden oluyor bu. Ağlatmak için de epey uğraşılmış. Espriler bile havada kalıyor. Özellikle Ahmet Onur’la sevgilisi Burcu arasında geçen anlar pembe dizileri çağrıştırıyor maalesef. Filmin hikâyesi aslında biraz işlense daha heyecan verici bir filme dönüşebilirmiş. Sanki her şey aceleye getirilmiş. Senaryo iyi işlenmemiş. Kurguda bazı parlak anların olması da filmden hayal kırıklığıyla ayrılmayı engelleyemiyor.

    Ama, bu propaganda filmindeki en güzel şey hava çekimleri. Bu anlarda az da olsa heyecan perdeyi kaplıyor. Bir an kendimizi, Blake Edwards ustanın 1970 yapımı “Darling Lili – Sevgili Lili” filminin içinde hissettik hava çekimleriyle. Geometrik açılar filme estetik tat veriyor. Sekiz bin metreden daha yüksekteki görüntüler müthiş derinlikli yansımış perdeye. Uçakla İzmir’in üzerinde dolaşmak da insanı çarpıyor. Uğur İçbak, sinemamızın önemli kameramanlarından. Aslında Vargı’nın bu filmi, Tony Scott’ın 1986’da çektiği “Top Gun” propaganda filminin yolundan gitmiş. Tom Cruise’un dinamizminden yararlanan “Top Gun” filminden sonra Amerikalı gençler Hava Kuvvetleri’ne akın etmişti. Vargı’nın bu filmini gören gençlerin de bir ihtimal pilot olmak için Hava Kuvvetleri’ne akın etmesi umut ediliyor. Yeşilçam, Hava Kuvvetleri’yle daha önce de dans etmişti. Halit Refiğ’in Göksel Arsoy’u oynattığı 1963 yapımı siyah-beyaz “Şafak Bekçileri” de var. “Anadolu Kartalları” filminin müzikleri yer yer iyi olsa da, şarkılar insana pek iyi gelmiyor. Sözler ve yorum insanı hayli itiyor şarkılarda. İyi film olmanın kıyılarına gelen bir hayal kırıklığı “Anadolu Kartalları” filmi. Filmin en büyük süprizi Ediz Hun’du. 1960’lı yıllarda Yeşilçam’ın unutulmaz melodramlarının unutulmaz oyuncusuydu o.

    (Bu yazı 28 Ekim 2011 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayınlanmıştır.)

    (28 Ekim 2011)

    Ali Erden

    sinerden@hotmail.com

    Skyturk TV En Heyecanlı Yeri Programı’nda Altın Portakal

    Skyturk TV.de yayınlanan En Heyecanlı Yeri’nin bu haftaki 430. bölümünde 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali konuşuluyor. Sinema yazarları Senem Aytaç ve Senem Erdine ile festivale genel bir bakış atılıyor. En Heyecanlı Yeri’nde ayrıca Ümit Ünal, M. Caner Alper, Mehmet Binay, Raşit Çelikezer, Selen Uçer, Serdar Orçin, Serdar Akar ve Emrah Serbes, kısaca ulusal yarışmada sevdikleri filmlerden söz ediyorlar. Ceylan Özçelik’in hazırlayıp sunduğu En Heyecanlı Yeri programı Cuma 00:15, Cumartesi 20:10 ve Salı 18:10’da Skytürk TV.de yayınlanıyor.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Skyturk TV En Heyecanlı Yeri Programı’nda Altın Portakal yazısına devam et
  • Behzat Ç. Şimdi Beyazperdede Esiyor

    Behzat Ç.: Seni Kalbime Gömdüm
    Yönetmen: Serdar Akar
    Roman: Emrah Serbes
    Senaryo: Emrah Serbes, Serdar Akar
    Müzik: Cem Kısmet – Pilli Bebek
    Görüntü: Zekeriya Kurtuluş
    Oyuncular: Erdal Beşikçioğlu (Behzat Ç.), Tardu Flordun (Red Kit), Cansu Dere (Songül), Fatih Artman (Harun), Ege Aydan (Şevket Ç.), Canan Ergüder (Savcı Esra), İnanç Konukçu (Hayalet), Berkan Sal (Akbaba), Hazal Kaya (Berna Ç.), Hakan Boyay (Süleyman/Ahmet)
    Yapım: Adam Film (2011)

    Serdar Akar’ın televizyon için çektiği “Behzat Ç.” adlı diziyi sinemaya taşımış ve ortaya eğlenceli bir polisiye film çıkmış. 48. Altın Portakal’da izdihama neden olan film iş yapacağa benziyor.

    Ankara’da 1964’te doğan yönetmen Serdar Akar, televizyona çektiği “Behzat Ç.: Bir Ankara Polisiyesi” dizisiyle doğduğu şehre dönmüştü bir anlamda. Bu dizi film, ilgi görünce, daha özgür alan sinemaya gelmekte gecikmedi. 2011 yapımı “Behzat Ç.: Seni Kalbime Gömdüm”, bu yılki 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “Ulusal Yarışma”ya katıldı ve başrol oyuncusu Erdal Beşikçioğlu’na “En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü kazandırdı. Yönetmen Akar, 1998’de “Gemide” filmiyle ilk uzun filmini çekti ve onun gelecek filmlerine umut bağlandı. Ama, 2000 yılında gelen ikinci filmi “Dar Alanda Kısa Paylaşmalar” filmiyle gerilemeye de hemen başladı. Bunun farkına varan Akar, kendini televizyon dizilerine verdi, arada sanatsal değeri az filmler çekmeyi de sürdürdü. Televizyon dizilerini sinemaya uyarlama konusunda Akar hayli mahir bir yönetmen. 2003’te televizyon için çektiği “Kurtlar Vadisi”ni, 2006 yılında “Kurtlar Vadisi: Irak” adıyla sinemaya da uyarladı. Bu film vakti zamanında kapalı gişe oynamıştı.

    Behzat Ç. iz peşinde…

    Ankara’nın orta yerindeki Gençlik Parkı’nda, tabut içinde bir yaşlı kadının cesedi bulunuyor. Kadın cesedi, Avarel Memduh diye bilinen emekli polisin annesine ait. Suçu, “yalnız kovboy” Red Kit üstleniyor. Ona ulaşmak samanlıkta iğne bulmak gibi Behzat Ç. ve ekibi için. Başkomiser Behzat Ç.’nin ekibi de birbirinden “ilginç” tipler Harun, Hayalet ve Akbaba’dan oluşuyor. Bu ekip, esprili ve çok acımasız. Sorgu odasında zanlıya, bildikleri en iyi iş kötü muameleyi uyguluyorlar hemen. İşkenceden çok dayak anlamında. İki kelimelerinden biri de küfür. Film, bazı anlarda geriye dönüş yapıyor. Red Kit, seri cinayetlerine başlamadan önce mezaklıkta eğitim alıyor. Mezarcı, Ret Kit’in kötü niyetlerini bilmeyince mesleğin ayrıntılarını ona öğretiyor. Ret Kit, usüllere göre mezar kazmasını öğrenirken tabutları da ayarlıyor. Behzat Ç., işin sırrının tabutlarda olduğunu fark ediyor. Hayalet, Behzat Ç.’nin direktfiyle Ankara’nın tabutçularını araştırmaya başlıyor. Bu anlar, sanatsal anlamda en iyi anlar. Hayalet, araştırmalarını sözlü olarak Behzat Ç.’ye rapor ederken, görüntüyü de çizgi roman ruhu sarıyor. Akbaba, Ankara’nın parklarını kazmaya yemin etmiş gibi köstebek gibi kazı işlerine yoğunlaşıyor. Hikâyeye Amerikalarda eğitim ve kurs görmüş Songül de katılıyor. Songül, Olay Yeri İnceleme’nin genç komiserlerinden. Songül’ün, geçmişte polis olan ama şimdi tekerlekli sandalyade yaşayan zihinsel engelli abisi de var. Hikâyeye, kendini Ahmet sanan Süleyman girince her şey karmaşaya dönse de, bir andan sonra olayların çözümüne Süleyman’ın varlığı katkıda buluyor. Behzat Ç. ve ekibi, bu cinayetlerle 1990’lardaki emniyetteki karanlık taraflara da dalıyorlar. Polis içinde hesaplaşmalar başlamış.

    Eğlenceli polisiye…

    Hikâyenin asıl ortasında Cinayet Büro Amirliğî’nden başkomiser Behzat Ç. var elbette. Behzat Ç., kara filmlerin polisleri gibi hayatın tam içinde. Onun da normal insanlar gibi sorunları var. Yakın geçmişte kızı Berna Ç.’yi kaybetmiş. Kızının hayallerini ve kâbuslarını gören Behzat Ç., teselliyi içkide ve televizyondaki vahşi doğa belgesellerinde arıyor. Dairesinin içinde tavşan bile besliyor Behzat Ç. Kadın savcı Esra’yla ilişki de yaşayan Behzat Ç., tüm sorunlarına rağmen, biraz zekâyla, biraz da kaba kuvvetle karmaşık sorunları çözüveriyor. Filmin finalinin trajik olduğunu belirtmeliyiz. Bu trajedi yeni doğacak bir aşkı da silip götürüyor. Behzat Ç., gerçekten de nevi şahsına münhasır bir başkomiser. Erdal Beşikcioğlu, Behzat Ç.’yle ruh birliği oluşturmuş sanki. Bu durum çoğu zaman bir oyuncu için iyi olmayabiliyor. Bazen de o karakterin nimetlerinden de faydalanabiliniyor. Evet, bu film insanı bir hayli eğlendiriyor ve esprili konuşmalar insanlara kahkahalar attırıyor. Son dönemlerde güldürmeyen komedileri çok gördük perdede. “Behzat Ç.: Seni Kalbime Gömdüm”, bir polisiye olmasına rağmen, insanlar nasıl güldürülür onu da gösteriyor. Biraz televizyon dizisi tadı verse de, özellikle belden aşağı küfürlerle diziden ayrılıyor bu film. Filmin kurgusu da akıcı. Merak duygusunu ve gerilim sürekli ayakta tutuluyor. Son jenerikte hemen dışarı çıkanlar sondaki sürprizi kaçırabilirler. 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Antalyalı sinemaseverler bu filmde çok eğlenmişlerdi, belirtelim. Film, Emrah Serbes’in “Behzat Ç. Son Hafriyat” romanından uyarlanmış. Bu roman, 2010 yılında İletişim Yayınları’ndan çıkmıştı.

    (Bu yazı 28 Ekim 2011 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayınlanmıştır.)

    (28 Ekim 2011)

    Ali Erden

    sinerden@hotmail.com

    Paramparça, İnternette Büyük İlgi Görüyor

    Ömür Gedik ve Halil Sezai Paracıkoğlu’nun birlikte seslendirdikleri, Saki Çimen imzalı Paramparça adlı şarkı, internette büyük ilgi görüyor. Şarkının youtube’daki tıklanma oranı 550 bini geçti. Ömür Gedik’in 3 farklı sanatçıyla düetinin yer aldığı Hop Dedik Orda Kal adlı albümünde yer alan üçüncü şarkı olan Paramparça, Orda Kal Portakal ve Aşk Var Ya’nın da önüne geçerek büyük bir hayran kitlesi kazanmayı başardı. Paramparça, yakında ilk albümünü çıkarmaya hazırlanan, İncir Reçeli filminin de başrol oyuncusu Halil Sezai Paracıkoğlu’nun radyolarda çalınabilen tek parçası. (Haber: Muharrem Erdemir.)

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Paramparça, İnternette Büyük İlgi Görüyor yazısına devam et
  • Mission: Impossible – Ghost Protocol

    Brad Bird’in yönettiği ve Tom Cruise, Jeremy Renner, Simon Pegg ile Paula Patton’ın oynadığı Mission: Impossible – Ghost Protocol, 23 Aralık 2011’de UIP Filmcilik dağıtımıyla UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarıldı.
    GTG (Görevimiz Tehlike Gücü), Kremlin’e terörist bombalı saldırı düzenlemekle suçlanınca Başkan, Hayalet Protokolü’nü devreye sokar. Ethan Hunt ve GTG arasındaki bağ kopar. Hiçbir desteği kalmayan Ethan Hunt’ın bürosunun adını temizleyecek ve yeni bir saldırıyı önleyecek bir yol bulması gerekmektedir. Ethan Hunt’ın bu göreve, eski GTG arkadaşlarından oluşan bir takımla atılmaya mecbur bırakılması işleri iyiden iyiye karmaşık bir hale sokar.

    Mission: Impossible – Ghost Protocol yazısına devam et

    Karşıdan Bakış – Göç Filmleri Seçkisi Gösterimleri Başladı

    Türkiye’den Almanya’ya göçün 50. yıldönümü nedeniyle Goethe Institut’un düzenlediği etkinlikler çerçevesinde gerçekleşen Karşıdan Bakış / Der andere Blick isimli göç filmleri seçkisi, Halit Refiğ’in Bir Türk’e Gönül Verdim filmi ile 20 Ekim 2011 tarihinde İstanbul Modern Sinema’da başladı. Gösterimler, 30 Ekim 2011 tarihine kadar İstanbul Modern Sinema’da devam edecek. 21 Ekim 2011 Cuma akşamı saat 17:00’de ise, programda yer alan filmlerden, Şerif Gören’in yönetmenliğini yaptığı Almanya Acı Vatan filmi, İstanbul’da ilk kez restore edilmiş kopyasından gösterilecek.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Karşıdan Bakış – Göç Filmleri Seçkisi Gösterimleri Başladı yazısına devam et
  • Tüm Zamanların En İyi 100 Türk Filmi Seçildi

    Sinema Dergisi ve Türkiye’nin iletişim şirketi TTNET’in televizyon platformu Tivibu işbirliğiyle Türk sinemasının en iyilerini belirledi. Düzenlenen ankete katılan sinemaseverler, en sevdikleri 10 Türk filmini 1’den 10’a doğru oylarıyla sıraladılar. Oylama 10 Ekim 2011 tarihinde sona erdi ve tüm zamanların En İyi 100 Türk Filmi listesi ortaya çıktı. Proje kapsamında 26 Ekim Çarşamba akşamı Kuruçeşme Divan’da özel bir gece düzenlenecek. Sinemamızın ünlü isimlerinin de katılacağı davet “Türk sinema tarihine saygı duruşu” niteliği taşıyacak.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü logoya haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Tüm Zamanların En İyi 100 Türk Filmi Seçildi yazısına devam et
  • Ümit Ünal, Sinema Festivalleri ve Ödül Sistemi Hakkındaki Düşüncelerini Kaba Kurgu’da Açıklıyor

    Muasır sinema programı Kaba Kurgu festivaller ve ödül sistemini mercek altına alıyor. Yönetmen Ümit Ünal, yönetmen Derviş Zaim, sinema yazarı Mehmet Açar, yapımcı ve yönetmen Fatih Enes Ömeroğlu, festivaller ve ödül sistemi hakkındaki düşüncelerini Kaba Kurgu’da açıklıyor. Program Anadolu Kartalları filminin çekici oyuncusu Hande Subaşı ile yapılan söyleşi ve tek kişilik sinema gösterisi Filmler Seni Anlatsın gibi daha pek çok ilgi çekici bölümü de bünyesinde barındırıyor. Ünlü oyuncu Beste Bereket’in sunduğu Kaba Kurgu, her Cumartesi saat 11:35’te TRT 1 ekranlarında.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Ümit Ünal, Sinema Festivalleri ve Ödül Sistemi Hakkındaki Düşüncelerini Kaba Kurgu’da Açıklıyor yazısına devam et
  • DAAD Berlin Sanatçılar Programı İstanbul’da

    Güzel sanatlar, edebiyat, sinema ve müzik alanlarında uluslararası büyük bir saygınlığa sahip DAAD Berlin Sanatçılar Programı, 22 – 28 Ekim tarihleri arasında İstanbul’a geliyor. 1963 yılından bu yana her yıl dünya çapında yaklaşık 20 sanatçıya burs sağlayan DAAD, genellikle bir yılı kapsayacak şekilde sanatçıları Berlin’de ağırlıyor. Berlin‘de süren bu program sayesinde, çağdaş sanat uluslararası alanda temsil edilebiliyor. 2011 İstanbul Bienali bağlamında gerçekleşecek etkinliklere DAAD Berlin Sanatçılar Programı‘nın üç güncel misafiri de davet edildi.

  • Basın Bülteni